BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Temmuz 2013 Cumartesi

06 Temmuz 2013 Cumartesi İstihbarat savaşları

İstihbarat savaşları

 Dünyanın yeniden şekillendiğini ve büyük 

güçler arasında mücadele olduğunu söylüyoruz 

ama bu mücadelenin sadece ekonomik yanıyla 

ilgileniliyor. 

 

Oysa böyle bir olay gizli servisler karışmadan 

yapılamaz hatta en büyük aktörler istihbarat 

servisleridir. 

 

Son günlerde Snowden isimli bir 

CIA görevlisinin ABD’nin bütün dünyayı 

dinlediği konusunda yaptığı açıklama 

tartışılıyor. 

 

Şu soruya cevap vermemiz lazım: 

Acaba bu bir CIA operasyonu mu ve bütün 

ülkelere biz sizin ne yaptığınızı biliyoruz mesajı 

mı veriliyor, yoksa bir kişi, herhangi bir desteği 

olmadan kendi değer yargılarıyla mı bu 

açıklamayı yapıyor. 

Görünen manzara bu şekilde kurgulanıyor. 

Snowden isimli şahıs hiçbir ülkenin 

himayesinde olmadığı izlenimini yaratıyor. 

 

Oysa bu ülkeler en sıradan bir iş karşılığında vatandaşlık verirler.

 Ancak dünyanın en etkili gizli servislerinden birini karşılarına almamak için bir şahsı feda ediyorlar? 

Bu şu anlama gelir:

 

 Hiçbir CIA görevlisi bizden destek beklemesin 

 

biz bu servisle çatışmayı göze alamayız mı 

 

demek isteniyor ve her CIA görevlisinin bireysel

 

 davranışlarının hiç kimse tarafından himaye 

 

edilemeyeceği intibaı yaratılarak bu büyük 

 

mücadelede personelin güvenli olması için 

 

aşılamaz bir engel mi konuyor? 

 

Yani bir kimse hangi şart altında olursa olsun 

görevli olduğu kuruma ihanet edemez mi 

deniyor? 

 

Bu ihtimal uzak görünüyor ve olayın bir 

istihbarat operasyonu olduğunu 

zannediyorum. 

 

Yani tüm ülkelere herhangi bir gizliliğiniz 

yoktur ve CIA yaptığınız her şeyi teknik 

araçlarla izliyor deniyor ve tüm ülkelere bir 

ihtar çekilmiş oluyor. 

 

Ayrıca böyle bir şahsın hiçbir ülke tarafından 

korunamayacağı izlenimi mi yaratılıyor?

***

Gizli Servis operasyonları bunlarla sınırlı 

değildir. 

 

Büyük güçler diğer ülkelerin siyasi yapısını, 

ekonomilerini ve ideolojilerini kontrol altında 

tutarlar. 

 

Bu amaçla ülkenin ekonomik gücünü elinde 

tutanlarla yakın ilişki içindedirler ya da bu 

güçleri kendileri yaratmıştır. 

 

 Medyayı, eğitimi kontrol altında tutarlar. 

 

Mesela biz kuruluşumuzdan beri yabancı 

eğitim kurumlarını örnek almış, eğitim 

müfredatını onlardan kopya etmişizdir. 

 

Çünkü bizim onlara benzemek gibi bir hedefimiz vardır. 

Ancak onların gizli servis anlayışıyla aramızda fark vardır. 

 Soğuk Savaş döneminde en büyük hedefimiz ülkeyi komünizme karşı korumaktı. 

Ayrıca irticaya karşı dikkatli olduk. 

 

Eğitim sistemimiz insanların düşünmesini 

öğretmek değil dünyada büyük kişilerin 

söylediklerini öğretmek hedefine yöneliktir. 

 

Bir komünistin SSCB’ye hizmet edeceği varsayılırdı. 

 

Ancak bu düşünceden her liberalin Batılı ülkelere hizmet edeceği sonucu çıksa bile bu önemsenmezdi.

Yeni bir istihbarat anlayışına ihtiyacımız var. Kişileri düşüncesiyle değerlendirmeyeceğiz ve ülke aleyhine çalışan yapıların içinde olmasını engelleyeceğiz.

Bir örnek verirsek Cumhuriyet kurulduğunda yaptıklarımızı ve düşüncemizi tartışmayı vatana ihanet saydık. 

Ülkeyi farklı düşünceye sevk edenleri korumak doğaldır ve değiştirmek isteyene izin verilmelidir. 

Yani istihbarat teşkilatı dış güçlerin operasyonunu engellemeli ama düşünmeyi kısıtlamamalıdır. 

Yani halkımız yanlış düşünmemek için değil ülkeyi korumak için izlenmelidir. 

Çoğu zaman, mesela sokaklarda eylem yapanlar suç işledikleri vakit bile ülkeye hizmet ettiklerini sanıyorlar.

Mahir KAYNAK 

06 Temmuz 2013 Cumartesi

 http://www.aa.com.tr/live/


Mısır’daki darbe

Darbeler olağanüstü bir olay gibi gözükür. 

Mısır’da darbe gerçekleşmiş ama bazı ülkeler darbe kelimesini bile kullanmamıştır. 

 

Devletlerin demokrasi tutkunu olduğu ve bazılarının bunu her şeyin üzerinde tuttuğu doğru değildir. 

 

Aslında her ülke bir güç tarafından yönetilir. 

Bunların iktidara geliş tarzları birbirinden 

farklıdır. 

 

Geçmişte demokrasi hakkında yazdığım bir 

yazıda halktan duyduklarımızın gerçek bir ses 

değil dağlardan akseden bir ses olduğunu 

yazmıştım. 

 

Yani başkalarının söylediği tekrar edilir demek istiyordum. 

Maksadım demokrasiyi eleştirmek değil onun da bazı şeylere gerek duyduğuna işaret etmekti.

 

Darbelerde bazı devlet görevlerinin nasıl 

yapılacağı ve bunların önemlilerinin hangisi 

olduğu tartışılmaz, mukaddes unsurlar 

savunulur. 

 

Türkiye’de tüm darbeler anarşiyi engellemek 

ve kutsal değerleri korumak için yapıldı. 

 

Bir devlet içindeki az sayıda kişinin yaptığı bir 

 

anarşi eylemini engelleyemiyorsa ayakta 

 

kalması zordur. 

 

Ama şöyle bir intiba yaratılır. 

Devrilecek iktidar o kadar zayıf ki bir avuç insan sokakları geçilemez hale getirebilir. 

Yaratılan düşünce iktidarın çok zayıf olduğu ve ülkenin korunması için bertaraf edilmesi gerektiğidir. 

Yani halka iktidarı devirmenin yanlış olduğu değil, devletin varlığını sürdürmesinin tek yolunun bu olduğunu anlatılır. 

Oysa yeni gelen iktidar var olan kurumlarda ve burada çalışanlarda büyük değişiklik yapmaz. 

Zaten darbeyi dış güçlerin desteklemesi ya da karşı koyması o ülkeyi savunmalarından kaynaklanmaz. 

Bazıları demokrasi hayranı gibi darbeyi

 eleştirir diğerleri iktidarın ülkeyi 

yönetemediğini ve darbenin bunun sonucu 

olduğunu söyler ve yeni iktidarın yanında 

gözükür. 

Bu açıdan bakıldığında Mısır’daki darbe o ülkenin halkı veya bürokrasisi tarafından yapılmamıştır.

 Bazı güçlerin bu ülkede kurdukları organizasyonların eseridir. 

Darbeyi yapan kişiler ise çevresine vaatlerde bulunur ve ülkenin kötüye gittiğini ve vatanı kurtarmanın yolunun bu olduğunu söyler.

***

Mısır’ın gelecekteki yönetiminin ne olacağını tahmin etmek zordur.

 Ben şöyle bir tahminde bulunuyorum. Darbecilerle karşıtları anlaşacak ve ortak bir yönetim kuracaklar. 

Bu aynı zamanda Mısır’la ilgilenen dış güçlerin de işine gelir. 

Bugüne kadar Mısır’da çok etkili olan İngiltere ABD ile ortaklığı kabul edebilir ve ikisinin desteklediği bir yönetim kurulur ve bu bir seçimle gerçekleşir.

 Böyle bir anlaşmayı biz de yaşadık.

 12 Mart muhtırası öncesinde MİT darbe hazırlığını her zaman izledi ve ben bu işte görevliydim. 

Darbeciler mahkemeye verildi ama iddianın doğru olmadığına karar verildi hatta Anayasa Mahkemesi adımı da zikrederek böyle bir şehadetin kabul edilmeyeceğine karar verdi. 

Darbe hazırlığını yapanlarla iktidarda olanları destekleyen güçler anlaştılar. 

O zaman darbenin arkasında İngiltere olduğunu, karşı tarafta ise ABD’nin bulunduğunu değerlendiriyordum.

 Oysa bu darbe teşebbüsü Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı tarafından sürekli izlenirdi. 

Sonuçta böyle bir teşebbüsün olmadığına karar verildi, bu şu anlama gelirdi. 

Ülkeyi yöneten en üst kişiler, herhangi bir siyasi analiz yapmamış ama güya tarafımdan aldatılmışlardı! 

Mısır’daki darbenin benzer şekilde aşılacağını ve ortak bir hükümet kurulacağını düşünüyorum.

 Yani ABD ve İngiltere birbirini tasfiye etmeden yönetime ortak olacaklar.


Mahir KAYNAK 

 

07 Temmuz 2013 Pazar