BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Ağustos 2013 Çarşamba

5 SORU: Mısır’da Darbecilerin 3. Büyük Katliamı

5 SORU: Mısır’da Darbecilerin 3. Büyük Katliamı | Yorum | SETA


 Ulutaş: Mısır’da yaşanan katliamlar ve tutuklamaların devam etmesi, ülkede siyasi bir çözüm yolunun kapısını kapamış durumda.

5 SORU: Mısır’da Darbecilerin 3. Büyük Katliamı

14 Ağustos 2013 Çarşamba

1. Mısır’da Hüsnü Mübarek’in gidişi sırasında gerçekleşmeyen katliamların 3 Temmuz askeri darbesi sonrasında yaşanması neyi ifade ediyor?

Mısır ordusu ve arkasındaki uluslararası konsorsiyum, 25 Ocak Devrimi’nin önlenemez olduğunu anladığı noktada kriz yönetimi ve süreci manipüle uğraşı içerisine girdi. Devrim enerjisini söndürmek aynı zamanda Mübarek’in başkan olmadığı fakat tüm kurumlarıyla eski rejimin devamı niteliğinde olacak “Mübareksiz Mübarekizm” sisteminin hayata geçirilmesi için Tahrir göstericilerinin yanında oldukları izlenimini verdiler. Bu sebepten Tahrir gösterilerine daha sonra süreci yönetebilecekleri düşüncesiyle müsamahalı davrandılar. Fakat darbe sonrası ortaya çıkan meşruiyet krizi ve meydanları dolduran yüzbinlerin Mısır’ı darbeciler için yönetilemez bir ülke haline dönüştürmesi sebebiyle darbeciler, meydanların sadece şiddet kullanarak dağıtabileceğini, yine şiddet yoluyla meşruiyet kazanılabileceğini düşündüler. Kısaca, 25 Ocak’ta yaşamadıkları meşruiyet krizini darbeden sonra yaşamaları, ordu ve sivil destekçilerinin katliamı tek çıkış yolu olarak görmelerine sebep oldu.

2. Hali hazırda meşruiyeti olmayan darbe yönetimi, bu katliamlarla ne amaçlıyor?

Ordu iki ana hedefe sahip. Birincisi, meydanları boşaltarak darbe sonrasında yönetilemez hale gelen ülkede görünürde de olsa normalleşme sağlamak ve darbe yönetiminin Kahire’den taşraya kadar yasama ve yürütme gücünü tesis etmek. İkincisi ise Müslüman Kardeşleri (İhvan) ve darbe karşıtlarını şiddet sarmalı içerisine çekerek, İhvan’ı şiddetle bağdaşlaştırmak yoluyla meşruiyetlerini sorgulanır hale getirmek. Darbe yönetimi bu katliamlara İhvan’ın şiddetle karşılık vermesini umuyor ve demokrasi mücadelesini “terörle mücadele” kisvesi altında bastırmayı planlıyor.

3. Gelinen noktada uluslararası darbeci ve darbe karşıtı aktörlerin dağılımı ne durumda? Ve pozisyonları evrensel ve demokratik değerler açısından nasıl değerlendirilebilir?

Darbeye açıkça karşı çıkıp tavır koyan Türkiye, başlarda bocalasa da asli pozisyonuna geri dönen Katar ve darbelere karşı hassasiyeti dolayısıyla hızlıca Mısırlı darbecileri eleştiren Afrika Birliği dışında, darbeye karşı duran ülke yok. ABD ve müttefiki İsrail ve Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği Körfez, Mısır’daki darbeye sadece siyasi destek sağlamadıkları gibi, darbe öncesinde şartların oluşturulması, darbeye uluslararası siyasi ve finansal desteğin sağlanması ve darbe sonrasında yaşananların göz ardı edilmesi konusunda aktif bir rol oynadı. Darbeye darbe diyemedikleri gibi ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin de açık bir şekilde ifade ettiği gibi yaşananları demokrasinin yeniden tesisi olarak gördüler. İsrail de hem bölgesel güvenliği hem de Filistin meselesi bağlamında kısa vadeli kazanımlar elde ettiği Mısır darbesine destek verilmesi gerektiğini açıkça dillendiren ülkeler arasındadır. Geldiğimiz noktada bireysel olarak Batılı ülkelerin, Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilâtı da dâhil olmak üzere uluslararası örgütlerin veya bölge statükosunun bekçisi Körfez hanedanlıklarının Mısır konusunda evrensel ve demokratik değerlerle hiçbir teması kalmamıştır.

4. Darbe süreci ve yaşanan katliamlara karşı –özelde- Batı’nın takındığı tavır nasıl okunmalı?

Mısır’daki darbe, Batı’nın Ortadoğu’daki demokratik deneyime karşı takındığı ikircikli ve ilkesiz tavrı açıkça gözler önüne sermiştir. Özellikle ABD, Bush döneminde savaşla tesis etmeye çalıştığı yandaş “Demokrasi formlarını”, Arap Baharı sonrası Ortadoğu’sunda karşı devrim ve darbelerle hayata sokmaya çalışmaktadır. Bu durum Batı’nın dillendirilen ilkeler ile reel politikaları arasındaki büyük uçuruma da işaret etmektedir. Batı, ilişki kurmaya alışık olduğu otoriter, seküler ve elitist rejim ve çevrelerle olan ilişkilerini sürdürmek ve bölgesel çıkarlarına aykırı olarak addettiği İslami, geniş tabanlı ve yerli hareketlerin iktidarını ve bu iktidarların bölgesel bir akım haline dönüşmesini engellemeye çalışmaktadır. Bu açıdan baktığımızda Batı, anti-demokratik, katliamcı ve otoriter olsalar da doğal müttefiki olarak gördüğü kesimlere, Ortadoğu’da demokrasi ve kan pahasına destek vermeye devam etmektedir.

5. Mısır’ı bundan sonra neler bekliyor?

Mısır’da yaşanan katliamlardan sonra darbe ittifakında dağılmaların olduğu göze çarpmakta. Diğer taraftan ise katliamlara rağmen darbe karşıtları direneceklerini ifade etmekteler. Sokağın darbe karşıtlarının haklarını savunabilecekleri tek mecra olduğu ve sokaktan çekilmelerinin ardından toplu tutuklamalar ve infazların yaşanacağı fikrinden hareketle sokakta kalmaya devam edeceklerdir. Yaşanan katliamlar ve tutuklamaların devam etmesi, ülkede siyasi bir çözüm yolunun kapısını kapamış durumda. Bu durumda, ya Sisi ülkeye hâkim olacak ki bunun yolu başka katliamlardan ve toplu tutuklamalardan geçiyor; ya da çatlayan darbe ittifakı ülkeyi yasaksız seçimlere götürmek için geri adım atacak.

Egypt from Revolution to Coup d'état July 04 2013


Egypt from Revolution to Coup d'état | News | SETA

 SETA presents the analyses of SETA experts on Egypt in order to better understand the transformation process in Egypt which began on January 25, 2011 and the overthrow of Mohamed Morsi by the military coup on July 3, 2013.

Seizing power after 29 years and 120 days of Mubarak rule, the 5th Egyptian President Mohamed Morsi is the first civilian leader and he successfully managed the process during which regional dynamics have been reshaped.

Egyptian regime believed that Arab uprisings in Cairo will end when Mubarak “was sacrificed.” Mubarak would leave and the established political order will be maintained through a partial power sharing.

When Freedom and Justice Party and al-Nour Party seized the overwhelming majority in the parliament, the Supreme Council of the Armed Forces stayed calm. Egyptian regime didn’t take the parliament seriously. What mattered most was the presidency. Before presidential elections, Egyptian tutelary regime inexplicably abolished the constitutional commission by an administrative court decision. Then more radical decisions followed. The Parliament was abolished by a soft coup; the authorities of the president were restricted. In an answer to this soft coup, Morsi has recently issued a new constitutional declaration.

As a final step of the coup attempts by the military such as the abolishment of the constitutional commission and the Parliament, the restriction of the presidential powers of Morsi and the intervention in each and every appointment and economic decisions since January 25, 2011, the military seized the control in a coup on July 3, 2013.

SETA presents the analyses of SETA experts on Egypt in order to better understand the transformation process in Egypt which began on January 25, 2011 and the overthrow of Mohamed Morsi by the military coup on July 3, 2013.