BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Batı’nın darbeye sessiz kalması utanç verici Irak Yerel Seçimleri

Mehmet OZKAN | PhD

Lisans eğitimini İstanbul Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladıktan sonra Johannesburg Üniversitesi (Guney Afrika) ve Linkoping Üniversitesinde (İsveç) Afrika ve Avrupa siyaseti üzerine master yaptı. 2009 yılında Kolombiya’nın Medellin şehrinde bulunan Universidad Pontificia Bolivariana’da, 2010’da Hindistan Yeni Delhi’de bulunan Institute for Defense and Security Analysis (IDSA) adlı araştırma merkezinde ve 2011 yılında Mısır’daki Kahire Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu. 2012 yılında ise Bosna-Hersek’te bulunan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak dersler verdi. Halen Sevilla Üniversitesi’nde (İspanya) devam ettiği Güney Afrika, Hindistan ve Türkiye’de din ve kültürün dış politika zihniyetini nasıl şekillendirdiği konusundaki doktora çalışmalarını bitirmek üzeredir. İngilizce bir kitabı yanında çalışmaları birçok uluslararası dergide yayımlandı.

Muhammed Mursi Döneminde Mısır Dış Politikası Mart 2013 Egypt’s Foreign Policy under Mohamed Morsi

Devrim sonrasında Mısır’da nelerin değişeceği 


hususunda en çok üzerine düşünülen 

ve 

bazıları 

tarafından
da 

‘korkulan’ 

dönüşüm dış politika konusundaydı. 

 

Peki devrim sonrası Mısır dış politikasında neler değişti?


Mısır dış politikası nereye gidiyor? 

 

Bu makale Mısır dış politikasının tarihten beri gerek coğrafi konumu
gerekse ülke çıkarları açısında hep üçayak üzerinde yürüyebildiği müddetçe güçlü ve etkili olduğundan yola
çıkarak Mursi dönemimin dış politikasını incelemektedir.

 

 Buna göre ne zamanki bu üçlü saç ayağından bazıları
ihmal edilmiş, Mısır hem stratejik konumunu hem de etkisini kaybetmiştir.

 

 Bu üçlü saç ayağı (Afrika,
Avrupa/Batı ve Ortadoğu) aynı zamanda Mısır kimliğini ve ‘etki alanını’ oluşturan en temel öğe olagelmiştir.


Mursi temel olarak bu üçlü saç ayağını yeniden oluşturmak için adımlar atmaya çalışmaktadır fakat
Mısır’dan kısa bir sürede ciddi bir dış politika aktivizmi beklemek de doğru değildir. 

 

Mısır için en temel önceliğin
iç politikada dengeleri oturtmak olduğu göz önüne alındığında Mısır’a haksızlık da etmemek gerekir.

Kabe'ye yeni tavaf alanı inşa edildi AA 10 Temmuz 2013 15:49 MEKKE Kâbe'deki tavaf alanını genişletme çalışmaları çerçevesinde geçici olarak inşa edilen çelik konstrüksiyondan yeni tavaf alanının ana montajı tamamlandı

Kabe'ye yeni tavaf alanı inşa edildi

 AA 10 Temmuz 2013 15:49 MEKKE

Kâbe'deki tavaf alanını genişletme çalışmaları 

çerçevesinde geçici olarak inşa edilen çelik 

konstrüksiyondan yeni tavaf alanının ana 

montajı tamamlandı.









Suudi Arabistan hükümetinin Kâbe'deki tavaf 

alanını genişletme çalışmaları çerçevesinde, 

geçici olarak inşa edilen çelik konstrüksiyondan

 yeni tavaf alanının ana montajı tamamlandı.

 

Batı Türkiye'de derin operasyon yapıyor "Süper Ajan" Tuncay Güney

Batı Türkiye'de derin operasyon yapıyor. "Süper Ajan" 

Tuncay Güney 

http://www.usasabah.com/Roportajlar/2013/06/22/super-ajan-tuncay-guney-bati-turkiyede-derin-operasyon-yapiyor 

 

 Kimileri devlet içindeki derin yapı 

Ergenekon'un kara kutusu dedi, kimileri MİT 

dedi, MOSSAD diyen de oldu CIA diyen de. 

O ise kendini süper ajan diye tanımlıyor ve 

kendine bu yakıştırmayı yapanlarla dalga 

geçmeyi de ihmal etmiyor.

 Ancak kim ne derse desin O Türkiye'nin son 

yıllarına damgasını vurmuş bir isim.

"Türkiye'de 8 ay sonra seçim var, bu küresel operasyona karşı safları sıkı tutmak lazım"

 Tuncay Güney




Körfezin ateşiyle Mısır’ı yakmak: Suudi Arabistan ve BAE girişimi 11 Temmuz 2013 Perşembe

Körfezin ateşiyle Mısır’ı yakmak: Suudi Arabistan ve BAE girişimi 

 

11 Temmuz 2013 Perşembe

 

 Mısır'da Muhammed Mursi'ye karşı yürütülen darbe pek çok politik aktörün maskesini düşüren ilginç bir hal aldı. Mısır ordusunun başında bulunan Abdulfettah El-Sisi tarafından Mursi yönetimine gerçekleştirilen darbe, İhvan-ı Müslime karşı haksız tutuklamalara ve basın yayın organlarının susturulmasına kadar genişledi. Başta Avrupa ve ABD olmak üzere Mısır'daki bu olaylara kimse darbe diyemedi.


Rusya, Suudi Arabistan, İsrail, ABD, İran, AB, Ürdün, Suriye ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Mısır'daki bu darbeye karşı sessizlikleri bir yana adeta Tahrir meydanında darbe kutlamasına girenlere alkış tuttu. Mısır darbesi Arap devrimleri sonucunda henüz 1 yılını doldurmuş ve seçilmiş iktidarın nasıl cunta tarafından indirilebileceğini bizlere gösterdi. Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt başta olmak üzere bu darbeden oldukça memnun bir körfez kitlesi var. Darbenin en büyük kaybedeni ise daha önce Mursi yönetimine 8 milyar dolar veren Katar oldu. Katar dışındaki körfez ülkeleri, Mursi yönetiminin devrilmesinden oldukça memnun. Zira emirlikle yönetilen bu ülkeler, Arap baharıyla birlikte yükselen Müslüman Kardeşler hareketini kendi iktidarları için tehdit aracı olarak görüyorlar. Bu yanı sıra ise, Körfezin özellikle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)'nin bir diğer tavrı ise İsrail faktörü üzerinden gerçekleşti. Körfez de Müslümanların tepkisini çekmemek adına gizli tutulan İsrail ile ilişkiler BAE, Kuveyt ve Katar da oldukça geniş bir yelpazede yer almaktadır. Mısır'daki ordunun el koymasıyla yeni bir döneme giren Mısır, ilk olarak Gazze'ye açılan Refah sınırı kapısını kapatırken, Sina'da büyük bir savaşa doğru sürükleniyor. Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in Mısır ordusunu General Sisi nezlinde tebrik etmesi, Cumhurbaşkanlığı'na atanan Adli Mansur'u ilk kutlayan ülke olarak tarihe geçmesi tüm İslam ümmeti üzerinde derin endişe bıraktı. İslam Birliği Teşkilatı'nın da Mısır'daki olaylara sessiz kalması İslam ülkelerinin tepkisini çekmeye başladı. Teşkilatın merkezinin Cidde de oluşu ve Suudi yönetiminin Mısır cuntasını desteklemesi bunun en belirgin örneklerinden. Bir diğer sessiz kalışın ise Arap Birliği'nde olduğu görülmektedir. Arap Birliği genel sekreteri Nebil el-Arabi'nin Mısır ordusunu destekleyen açıklamaları ve Mursi'nin yerine atanan geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur'a gönderdiği tebrik mesajı Arap birliğini de cunta arkasında saf tutmasına neden oldu. Suudilere ait olan El Arabiya, Mısır da darbe şefi haline gelmiş Abdulfettah El Sisi'nin Suudi kralına telefonda gelişmeleri anlatarak bir brifing verdiğini duyurmuştu. Nobel ödülü almış ve darbecilerle aynı poza girmiş Muhammed El Baradey'in NYT'ye verdiği röportajda Batılıları Mursi'nin devrilmesini ikna etmek için uğraştığını itiraf etmesi darbenin yurtdışı kaynaklarına dair de ışık tutuyor.

BAE, Mısır ve İsrail üçgeni

Mısırlı generaller ise darbenin ardından Sina'da ve Refah sınırında gösterdikleri üstün çabadan ötürü, İsrail ve Suudilere yakın pozisyonları Mısır halkı üzerinde derin bir itibar kaybına yol açtı. Mısır'daki darbede uluslararası bir koalisyonun olduğu açık. Bu koalisyonun da iki büyük sponsoru şüphesiz Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)'dir. Mısır da ABD kongresi tarafından yapılan yardımların bu süreç sonrasında artık yapılamayacak olması aşikâr. Kesilen bu yardımların Birleşik Krallık tarafından karışılacağı yönünde ise güçlü iddiaların olması Mısır'daki bu düzenin kimler tarafından değiştirilmek istendiğinin kanıtı niteliğindedir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin darbeye açık bir desteği kendi halklarına vermek istemedikleri demokratik seçim hakkının bir gaspı olarak yorumlanabilir. Özellikle BAE de, her ne kadar insanların ekonomik özgürlükleri çok daha iyi olsa da demokratik sistem hala körfezde işletilemez durumdadır. Böylece kendi sistemin devamını Mısır üzerinden kargaşa yaratarak kanıtlama ve sürdürme gayretindedirler. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'ın bu rolü önceden var olan fay hatlarında derin bir titreşimin oluşmasına neden oldu. BAE'de 80'in üzerinde Müslüman kardeşler üyesi olduğu söylenen kişilerin darbe girişimi adı altında tutuklaması, şimşekleri bu süreçte daha da üstüne çekmesine vesile oldu. BAE'nin İhvan'a karşı oluşu bir yana, Eski Mısır da çok daha fazla rolünün olduğunu söylemek kaçınılmaz. Mursi'yi devirmeyi hedefleyen muhalefet ve eski Mübarek rejiminin kalıntılarını da destekliyor oluşu BAE'ni Mısır konusunda bir adım öne çıkarıyor. Mübarek döneminde Başbakanlarından, Mursi'nin rakibi olan Cumhurbaşkanı adayı Ahmed Şefik, BAE Emirinin de danışmanlığını yapıyor.

Bu nedenle petrol zengini BAE'den Mısır muhalefetine milyonlarca doların aktarıldığını resmi ağızlardan duymuştuk. Mısır da darbeye hazırlanışta halkın benzin, gıda gibi ihtiyaçlarında sıkıntılar çekmesi ve hemen askeri darbenin ardından bunların ortadan kalkması düşündürücüdür. Ahmet Şefik 2 ay süre de Mısır da Başbakanlık yapmış, Mısır hava kuvvetlerinden mezun olan asker-liderdi. BAE'de ağırlığı olan Ahmed Şefik'in Mübarek döneminden Mısır'da görev yaptığı unutulmamalıdır. BAE'nin diğer bir ilişkisini geliştirdiği ülke ise İsrail'dir. Körfez de Müslümanların tepkisini çekmemek adına gizli tutulan İsrail ile ilişkiler BAE başta olmak üzere Kuveyt ve Katar da oldukça geniş bir yelpaze de yer almaktadır. İsrail özellikle BAE de ciddi role soyunduğu söylenebilir. Geçtiğimiz yıllarda Hamas komutanı Mahmut El Mebhuh'un Dubai de suikastta kurban gitmesinin hemen ardından İsrail'in BAE ile ilişkileri çok konuşulmuştu. Dubai'ye giriş istihbaratını verildikten hemen sonra gerçekleşen bu suikast körfez basını ve dünya da büyük yankı uyandırmıştı.

Suudi gölgesinden çıkamayan BAE'in Mısır da aracı faktör olması bu uluslararası ağın bir parçasını oluşturuyor. Kuveyt'in de , Mısır'da darbeden sonra iş başına getirilen Geçici Devlet Başkanı Adli Mansur'u kutlaması Körfez de İhvan'a karşı yükselen bu karşıt sesi daha da keskinleştirdiğini gösteriyor. Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Ahmed El Cabir El Sabah'ın, Mısır tarihinin bu zor dönemecindeki zorlukları aşması için Adli'ye açık bir başarı dileği şaşkınlık yarattı. Kuveyt'teki bazı vakıflar Mısır'daki Kıpti kiliselerine ciddi oranda yardım yapmaktadır. Seçimlere gidecek Kuveyt'teki bu tutum, bu ülkenin BAE ve Bahreyn yanında bir pozisyon aldığını gösteriyor. Bahreyn de öte yandan Sisi taraftarı bir role soyundu. Bahreyn'in Mısır ordusunun oynadığı olumlu ve tarihi rolü de öven iki ülke arasında kardeşlik ilişkilerinin genişletilmesi gerektiği yönündeki açıklaması ise darbe yönetime açıkça destek verdiğini gösteriyor. Mısır konusunda diğerlerinden nispeten ayrışan ülke ise Katar oldu. Katar, Mısır'daki olayların hemen başında çok fazla taraf olmak istemezken, olayların Mursi'yi götürebilecek noktaya geldiğinde endişelerini dile getirdi. Katar bölge politikaları itibariyle hem de Mısır'a daha önce yaptığı ekonomik yardımı da göz önüne alarak Tunus ve Türkiye yanında yer almayı tercih etti. Ancak Katar da durumu ilk başta algılayamazken görev başına getirilen Adli Mansur'u tebrik etti. Katar, bölgede pratik bir diplomasinin izlediğini açık bir şekilde kanıtlıyor.

Zira, Mısır halkı vurgusu yapan Katar'ın genç emiri Tamim'in hedef noktası Mursi ya da yeni gelen cunta değil. Tamamıyla bu açıklamalarının 'Mısır halkı' olduğu görülmektedir. Kahire ofisi basılan ve muhabirlerinin tutuklaması istenilen El Cezire'nin bundan sonraki süreçte Mursi'ye destek mitinglerinde nasıl bir yol izleyeceği merak konusudur. Katar'ı buna iten bir diğer adım ise BAE' in ciddi anlamda Mısır'da Mursi karşıtı bir eylem içerisinde oluşudur. 

BAE ve Katar arasında yaşanan kıskançlık krizi Katar'ı hem tüm Mısır halkları şeklinde 3. tarafa iten açıklamalara zorladı. 

Mısır da bu kaotik durum karşısında El Sisi, ya geri adım atacak ya da Nasır ve Enver Sedat'ın yolundan gidip tutuklamalara devam edecektir. 

Bu da beklenen kaos ortamına zemin hazırlayabilir.


Emrah Usta

Beyaz Saray Büyükelçi Patterson'a sahip çıktı AA 11 Temmuz 2013 00:06 WASHINGTON Beyaz Saray, Müslüman Kardeşler'e karşı planlanan protesto gösterilerine eleştirileri nedeniyle muhalefet liderlerinin tepkisini çeken ABD'nin Kahire Büyükelçisi Patterson'a sahip çıktı

Beyaz Saray Büyükelçi Patterson'a sahip çıktı

AA  11 Temmuz 2013 00:06 WASHINGTON

Beyaz Saray, Müslüman Kardeşler'e karşı planlanan protesto gösterilerine eleştirileri nedeniyle muhalefet liderlerinin tepkisini çeken ABD'nin Kahire Büyükelçisi Patterson'a sahip çıktı.

Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, günlük basın brifinginde bir soru üzerine, ABD'nin Kahire Büyükelçisi Anne Patterson'ın ABD Başkanı Barack Obama'nın tam güvenine sahip olduğunu ve onun Mısır'da ABD'nin çıkarlarının etkili bir savunucusu olduğuna inandığını söyledi.

Carney, "Patterson mükemmel bir diplomat. Mısır ve Pakistan öncesinde de çok çeşitli görev noktalarında hayranlık uyandıracak hizmetlerde bulundu. Harika bir iş çıkarıyor" dedi.

Patterson, 18 Haziran'da yaptığı bir konuşmada, "sokak protestolarının seçimlerden daha iyi netice vereceğinden derin şüpheleri" olduğunu belirtmişti. Büyükelçi Patterson, ABD'nin, Mısır'da seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin mensubu olduğu Müslüman Kardeşler ile ilişkisinin gerekli olduğunu, çünkü bu grubun demokratik yoldan seçilmiş Mısır hükümetinin bir parçası olduğunu kaydetmişti. Bu sözler, hem ABD'de Obama yönetiminin Mısır politikasını eleştiren çevrelerin, özellikle de Cumhuriyetçi bazı Kongre üyelerinin hem de Mısırlı bazı muhalefet liderlerinin tepkisini çekmişti. Mısırlı muhalefet liderleri, Patterson'ı, Mısır'ın içişlerine karışmakla suçlamışlardı.

Carney, Patterson'ın, Mısır hükümetiyle diyalog kurarak taraf seçtiği şeklindeki fikirleri reddederek, bunun, "büyükelçilerin fonksiyonlarını anlamamak" anlamına geldiğini belirtti. 

Sözcü Carney, "Büyükelçi Patterson tabii ki, Mursi'nin cumhurbaşkanlığındaki yönetimle temas kurdu. Bu onun işinin bir parçası. Şimdi de iktidardaki yetkililerle temas kuruyor ve bundan sonra da, demokratik yoldan seçilmiş bir sonraki sivil hükümet olacağını umduğumuz hükümetle temas kuracak. Patterson alanında uzman ve üst düzey yeteneğe sahip bir diplomat" diye konuştu.

Gelin anayasayı Meclis'ten geçirelim AA 11 Temmuz 2013 00:33 ANKARA Başbakan Erdoğan, "Bu yaz gelin anayasa işini halledin. Samimi olduğumuzu veya olduğunuzu ispat edelim. Arkadaşlarıma bu noktada gerekeni söyleyeceğim"

Gelin anayasayı Meclis'ten geçirelim

 AA 11 Temmuz 2013 00:33

ANKARA

Başbakan Erdoğan,

 "Bu yaz gelin anayasa işini halledin. 

Samimi olduğumuzu veya olduğunuzu ispat 

edelim. 

Arkadaşlarıma bu noktada gerekeni söyleyeceğim" 

dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Memur-Sen'in düzenlediği iftarda yaptığı konuşmada, yeni anayasa çalışmalarını değerlendirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "İktidar partisi başkanlık sisteminden vazgeçsin oturup konuşuruz" dediğini hatırlatan Erdoğan, "İnanın doğru olduğuna inansam hemen ilk adımı atan ben olurum. Çünkü  akşam başka sabah başka" diye konuştu.

Başkanlık sisteminin, yürütme meselesi olduğunu, yeni anayasa çalışmaları kapsamında 48 madde üzerinde mutabakat sağlandığını ancak diğerleri üzerinde bir mutabakat olmadığını ifade eden Erdoğan,  farklı partilerin farklı maddeler üzerinde muhalefet şerhleri bulunduğuna dikkati çekti.

"Kimse kimseyi aldatmasın, olay bir başkanlık sistemi meselesi değildir" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yarın önümüze şu gelebilir, diyebiliriz ki 'Gelin, şu anda mutabakat sağlanan maddeler var değil mi? Hadi yoğun bir çalışmanın içerisine girin. Tatil matil yapmayın'. Ben bunu arkadaşlarıma söylemeye kefilim. Söyleyeceğim, en az haftada 5 gün yoğun bir çalışmaya, öyle günde bir saat filan değil, yoğun bir çalışma. Nasıl bu ara Meclis başlıyor çalışmaya, gece yarısına kadar devam ediyorsa siz de başlayın çalışmaya günde en az 10-15 saat çalışın.

Bu yaz mevsimi içerisinde gelin şu anayasa işini halledin. Ben arkadaşlarıma bu noktada gerekeni söyleyeceğim. Diğer liderler de söylesin, genel başkanlar da söylesin, genel müdürler de söylesin. Görelim bakalım ne olacak? Haydi atalım bu adımı. 48 tane mutabık kalınan madde var. Bunu çıkarın 68'e, 78'e. Çıkaramıyorsanız 48. 48'i gelin hemen Meclis'ten geçirelim. Olağanüstü olarak Meclis'i toplayalım, madem 48'inde mutabıkız. Hemen süratle, bu 48 maddeyi süratle 1 hafta içinde Meclis'ten çıkarırız. Ne kadar samimi olduğumuzu veya olduğunuzu onu da ispat edelim."

Erdoğan, bunun için 4 siyasi partinin tümünün bulunmasının gerekmediğini dile getirerek, "4'ü mutabık kaldığı için bunu söylüyorum, haydi gelin yapalım. Ama yok 4'ü gelmedi, Meclis'te bu işi görüşerek yapmaya muktedir olan partiler olarak gelin yapalım" diye konuştu.

İlkeli bir şekilde darbelere karşı duruyoruz

Başbakan Erdoğan, "Darbelerle büyümüş bir nesil olarak, darbelerin ağır faturasını ödemiş bir millet olarak bize yakışan, dünyanın neresinde ve kime karşı olursa olsun darbelere karşı durmaktır. Biz sadece bize yakışanı, bu millete yakışanı yapıyor, son derece ilkeli bir şekilde darbelere karşı duruyoruz. Mısır halkı, topyekün bizim kardeşimizdir. Bir tek Mısır vatandaşının kılına zarar gelmesinden biz elem duyarız" dedi.

Kimisinin, "Bak Mısır'da neler oldu görüyorsunuz değil mi? Demokrasi sadece bu değil, aynı şey burada da böyle olabilir ha" dediğini ifade eden Erdoğan, "Başındaki de diyorki 'Bak, kendinize çekidüzen verin. Biz de darbeye karşıyız ama..." Demokraside amalar, ancaklar, lakinler olmaz, demokraside halkın iradesi olur, halkın iradesine saygı olur" diye konuştu.
Erdoğan, "Biz bu darbelerden bu ülkede çok çektik. Mısırlı kardeşlerimizin de çekmesini istemiyoruz. Derdimiz bu" dedi.

 

"Orucu neler bozar neler bozmaz" sorunsalı 11 Temmuz 2013

"Orucu neler bozar neler bozmaz" sorunsalı...

Din tartışılmazların dünyasıdır.

Ancak zaman ve değişim, dinin gereklerini de etkiliyor.

 

Örneğin  

"Ezan"  

hoparlöre yansıtıldığından 

beri, namaza çağrı eski uhrevi titreşimini biraz

 yitirmedi mi?

 

Bir söyleşisinde bestekar- hafız Amir Ateş'in 

söyledikleri hala kulağımda...

-İlk ezan okunacağı zaman peygamberimiz 

neden Bilal-i Habeşi'yi müezzin olarak 

seçmişti?

 

Çünkü cemaat içinde sesi güzel olan kişi Bilal-i Habeşi'ydi.

 

Aradan bunca zaman geçtikten sonra biz 

müezzinlerin seslerinin güzel olmasına 

bakmadan ellerine mikrofon veriyorsak, bu işte 

 

bir yanlışlık yok mudur? 

 Sevgili Amir Ateş böyle söylemişti müezzinliğin temel şartının

 "Sesin güzel olması"nı hatırlattığı söyleşisinde.

Oruç bir ibadettir

Ama zaman ve değişim dinin gereklerinin 

uygulanmasını da ve hatta ibadetleri bile etkiliyor.

 

Örneğin mübarek Ramazan ayı boyunca tutulan "Oruç" İslam'ın beş şartından birini oluşturan ibadettir.

Tıptaki gelişmeler oruç ibadetine ilişkin 

soruları da gündeme getirmedi mi mesela?

 

Tansiyonu yüksek olanlara, diyabetlilere ve bu 

tür sağlık sorunları ile birlikte yaşamak 

durumunda olanlara her doktor, kendince 

iftara ve sahura dönük öğütler vermiyor mu?

 

Mesela gün boyu çok acıkmamak için sahurda 

glisemik indeksi düşük olan yiyecekleri 

tüketmek tavsiye ediliyor. 

 

Bunun yanında diyabet olanların kesinlikle 

oruç tutmamaları, tansiyon hastalarının ise 

ilaçlarını aksatmayacak şekilde oruç tutmaları 

öneriliyor.

Biber gazı ve oruç

Bu Ramazan'da ise şimdiye kadar hiç aklımıza 

gelmeyen ve hiçbir beslenme uzmanının 

cevabını veremeyeceği bir soru gündeme 

getirildi.

 

Bugüne kadar  

"Sakız çiğnemek orucu bozar mı"

 ya da  

"Dişimizi fırçalarsak oruç bozu- lur mu" 

 benzeri soruların cevapları alınmaya çalışılırdı din adamlarından.

 

Bu Ramazan'da ilk kez  

"Biber gazı orucu bozar mı"

 sorusu da gündeme geldi.

Rize'deki Çay Televizyonu'nda 

"Sahura Doğru" 

programına katılan emekli imam Necati Hutoğlu'na izleyicilerden biri 

"Taksim'de yenen biber gazı orucu bozar mı" diye sormuş.  

Bu soru karşısında şaşırıp kısa süre duraklayan Hutoğlu sonunda şu cevabı vermiş:

-Biber gazı orucu bozmaz.

Kendi arzunla yutmuyorsun, kendiliğinden geliyor.

 O nedenle orucu bozmaz. 

Ama ağzını açıp içine çekeyim dersen o zaman bozar.

Eylem eylemdir

Bu cevap ertesinde Hutoğlu soruyu sorana 

 

"Orada oruçlunun ne işi var? 

Oruç tutanlar oraya gidiyor mu?"  

 

diye bir karşı soru yöneltmiş. 

Bunun üzerine programın sunucusu müdahale etmiş ve 

"Oruçlular da gidiyor tabii. 

Niye gitmesin? 

Eylem eylemdir"

 diye görüşünü açıklamış.

Aslında bu tür nafile sorular sade Ramazan'da sorulmaz.

Yine Nasreddin Hoca'yı anmamız gerekiyor bu noktada.

Hoca'ya biri  

"Helada sakız çiğnenir mi"  

diye sorunca Hoca  

"Çiğnenir ama gören olursa b... yiyorsun sanır"  

diye cevap vermiş ya...

 

"Demokratik katılım yapıyoruz" 

 

 diyerek Tahrir Meydanı'nda eylem koyan ve 

Mısır'a darbeyi davet edenler, acaba oruçlarını

 neyle bozuyorlardır?

 

MEHMET BARLAS  

Sabah  11 Temmuz 2013

 

Gaziantep'te Düllük Baba'da düzenlenen iftara katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Elhamdülüllah ki bugün gücü merhametiyle, kudreti şefkatiyle birleşmiş bir Türkiye Cumhuriyeti devleti var" dedi

Gaziantep'te Düllük Baba'da düzenlenen iftara katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 

"Elhamdülüllah ki bugün gücü merhametiyle, 

kudreti şefkatiyle birleşmiş bir Türkiye 

Cumhuriyeti devleti var"

  dedi.

 

Davutoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Gaziantep temasları kapsamında, Düllük Baba Biyolojik Gölet'te düzenlenen iftara katıldı. İftarın ardından konuşan Davutoğlu, kentteki temasları çerçevesinde Nizip'te vatanlarından, yurtlarından, ailelerinden, dostlarından ayrılmış, yola düşmüş Suriyeliler ile bir araya geldiğini söyledi.

Davutoğlu, Suriye'de olduğu gibi bazen fiili, bazen de Somali ve Myanmar'daki gibi manevi ensarlık yaptıklarını vurguladı.

Türkiye'nin güçlü ve bütün zayıflara kucak açacak kadar merhametli olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Güçlü olabilirsiniz merhametiniz yoksa gücünüz zulme dönüşür. Merhametli olabilirsiniz, şefkatli olabilirsiniz, gücünüz kudretiniz yoksa o şefkat sadece ağlamaya dönen bir acziyet halini alır. Elhamdülüllah ki bugün gücü merhametiyle, kudreti şefkatiyle birleşmiş bir Türkiye Cumhuriyeti devleti var" diye konuştu.

Davutoğlu, 14 yıl önce Marmara Depremi olduğunda Ankara'dan Koceli'ye ulaşamayan başbakanlar, bakanlar varken şimdi eli dünyanın her bir köşesine ulaşan muktedir bir devletin, bir hükümetin mensubu olmaktan gurur duyduğunu aktardı.

Bakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bir çocuk 8 yaşındaki bir çocuğun resimlerini bir duvara asmış, tank resmi ve okul resmi çizmiş, 'Bu tank benim okulumu yok etti' diyor. Bir bina, hapishane çizmiş 'Burada babam hapishanede kaldı' diyor. Şimdi bunlara karşı diyorlar ki birileri 'Sessiz kalın, niye karışıyorsunuz, niye konuşuyorsunuz?' Hiç insanlık vicdanına sahip olan biri hangi dinden olursa olsun, hangi mezhepten olursa olsun, bu manzara karşısında sessiz kalabilir mi?"

Davutoğlu, her Bakanlar Kurulu öncesi ve sonrasında mutlaka bu konunun ele alındığını belirtti.

Bu işi ne kadar ciddiye alırlarsa alsınlar onlarla yüz yüze yaşayan Gaziantepliler, Hataylılar, Şanlıurfalılar, Kilisliler, Mardinlilerin ensar bilincine sahip olmamaları halinde Ankara'da verecekleri kararın bir karşılığı olmadığını ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:

"Birçok yabancı yetkili, Birleşmiş Milletler yetkilileri ve diğerleri diyorlarki 'Sizin kamplar yepyeni standart oluşturdu dünyada, hiçbir millet başka bir millet için, hiçbir ülke başka bir ülke için bu fedekarlığı yapmadı' diyorlar. Ama onları en çok şaşırtan da bu fedekarlık yapılırken yerel halktan hiçbir tepki gelmemesi, aksine yerel halkın da bu meseleye sahip çıkması. Ne kadar övünseniz azdır. Biz, sizin adınıza, Gaziantepliler adına, Hataylılar, Urfalılar, Kilisliler adına sınır vilayetlerimiz ve diğer kampların bulunduğu vilayetlerimiz de Osmaniye, Kahramanmaraş, Malatya hepsi adına gurur duyuyoruz, iftihar ediyoruz. O asaletinizin gereğini yaptık. Bunu görmekten çok memnun olduk."

Gezi parkı odaklı gelişmeler

Davutoğlu, bugün sadece komşu Suriye'ye değil dünyadaki her mazluma veya Haiti gibi çok uzak bölgelerdeki deprem mağdurlarına kadar, ortak tarih ve inançlar yok gibi görünse de ortak insanlık vicdanı dolayısıyla ellerinin ulaştığını belirtti.

Tüm bunların arasındaki motor gücün AK Parti teşkilatları olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Eğer AK Parti teşkilatları olmamış olsaydı, Başbakanımız liderliğinde bu teşkilat bu motivasyonu hissetmemiş, duymamış, harekete geçmemiş olsaydı emin olun bir ay içinde Türkiye'yi nasıl bir türbülansa sokmak istediler, çok daha kolay türbülansa sokabilirlerdi. Ama sokamadılar. Türbülansa sokmak istedikleri ülkenin insanı direnç gösterdi. Vakur ve olgun bir şekilde provokasyonlara gelmedi ama bir işaretle de Kazlıçeşme'de neredeyse 1,5 milyona yakın insan buluştu hiç kimseye zarar vermeden, hiç bir vandalizm yapmadan buluştu.

Demokratik olarak herkes gösteri yapar, herkes görüşünü beyan eder. Bunlar demokrasinin kuralları ama haklı gibi görünen bir meseleden bile hareket ederek çıkılsa hiç kimse bulunduğu ülkeyi türbülansa sokuyor görüntüsü uluslararası itibarını zedeleyecek bir görüntüye bu ülkeyi sokmak sorumsuzluğunu yapamaz. Buna hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Eğer bunlar olmamışsa bu provokasyonlara izin verilmemişse elhemdüllilah bunun da arkasında AK Parti teşkilatlarının sağlamlığı var."

Bakan Şahin

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de bugün Mısır, Filistin ve Myanmar'da yaşananlara bakıldığında Türkiye'nin birliğinin, beraberliğinin, gücünün önemli olduğunu çok daha iyi anladıklarını söyledi.

Mısır, Suriye, Myanmar'ın Türkiye'nin huzuruna, demokrasisine ve kalkınmasına baktığını, örnek aldığını belirten Şahin, şöyle devam etti:

"Bu büyük coğrafyada ecdadımızın bize bıraktığı büyük bir miras var ve biz onların torunları olarak teşkilatımızla miletimizle dimdik olacağız, beraber olacağız, diri olacağız, bu mübarek günlerin feyzini ve bereketini bütün yüreğimizde hissedeceğiz ve birbirimizi Allah için çok daha fazla seveceğiz ki o garibin, gurabanın umudu olmaya devam edelim. Allah'ın izniyle de insanlık için örnek bir ülke olmaya devam edelim diyorum. "

Şahin, Türkiye üzerinde oynanan hiçbir küresel oyunun, hiçbir hesabın tutmayacağını da kaydetti.

İftarın ardından Gaziantep Topçuoğlu Camisi'nde teravih namazı kılan Davutoğlu, daha sonra özel uçakla kentten ayrıldı.

 

Ramadan Kareem

Ramadan Kareem!

A child is seen near members of the Muslim community attending midday prayers at Strasbourg Grand Mosque in Strasbourg on the first day of Ramadan. 

REUTERS/Vincent Kessler

Nobel Ödüllü Darbe Yorum SETA 08 Temmuz 2013 Pazartesi

Nobel Ödüllü Darbe | Yorum | SETA

 http://aa.com.tr/live/

Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı düzenlenen askeri darbe, hem bölgesel hem de küresel aktörlerin Ortadoğu politikalarının daha iyi anlaşılması açısından bir nevi “göz açıcı” vazife gördü. 

Darbeye karşı gösterilen ikrar kaynaklı sükût ve açık tebrike kadar uzanan tepki, özünde aynı fakat siyasi doğruculuk adına farklılaşmış yaklaşımları ortaya çıkardı. İki örnek: Bir taraftan Mısır’ı İsrail ile birlikte bölge politikalarının merkezine koymuş suspus ABD; diğer taraftan da İsrail ile birlikte Mübarek’in devrilmesine “kelime oyunu yapmadan” karşı çıkmış iki ülkeden birisi olan Suudi Arabistan... 

Her ikisi de 25 Ocak Devrimi’ndeki kayıplarını telafi etme ve Arap isyanlarıyla sarsılan bölgesel düzene yeni bir statükocu (neo-darbeci) paradigma yerleştirme ve Arap Baharı kazanımlarını cismi koyulan ama ismi koyulmayan bir darbe ile sıfırlama amacında. 

IMF KISKACI

ABD, Mübarek’in düşüşünün siyaseten geri döndürülemez olduğunu anladığı andan itibaren Mısır’da kriz ve süreç yönetimi yapmaktaydı. Bundan Mısır’da her şey ABD tarafından sahneye koyuluyor anlamı çıkmasa da Mısır’ın ABD için kendi dinamiklerine bırakılmayacak kadar kritik olduğunun altı çizilmelidir. ABD’nin askeri ve otoriter rejimlerle daha kolay ilişki kurma alışkanlığının Mısır’da tekrar göz önüne serilmesi için sadece bir sene beklememiz yetti. 

ABD, değişen Mısır’ın ordu elitiyle kurduğu tarihi ve güçlü ilişkilerine binaen orduyu kendisine asıl muhatap olarak seçti. Kimi zaman perde arkasına geçse de ekonomiden yargıya, siyasetten diplomasiye birçok kurumda “kukla oynatıcısı” gücünü devam ettiren ordu varken ABD, “bir sonraki darbeye kadar seçilmiş” olan sivil hükümet ile ilişkilerine yatırım yapmadı. 

30 senelik Mübarek yönetimi ve 16 aylık askeri yönetimin devrettiği ekonomik enkazla boğuşan Mursi yönetimine karşı kullanılan ehlileştirme kartlarından birisi de IMF oldu. Katar ve Türkiye finansal yardımlarına devam ederken, Mısır’ın acil ihtiyaç duyduğu IMF kredisi görüşmeleri 2 senedir sürmekteydi. Bu yolla derinleşen ekonomik sıkıntılar, Mursi karşıtı cephenin kullanımına sunuldu. Örneğin, Nobel ödüllü darbeci Muhammed El Baradey’in darbeden bir hafta önce Foreign Policy’de yazdığı Batı’yı ve Mısır askerini darbeye ikna yazısında ekonomik argümanlar göze çarpmaktaydı. 

SUUD’UN  RÖVANŞI 

Suudi Arabistan ise ABD gibi bölgesel değişimden en fazla endişelenen ülkeydi. Tehdit ve ülke içi istikrar algısını büyük oranda İran ve İhvan’ın şekillendirdiği Suud, Suriye’de İran’a karşı, Mısır’da da İhvan’a karşı mücadeleye girişti. Suriye’de hem İran hem İhvan ve İslamcılar vardı. İran kaybetse İhvan kazanabilirdi veya İhvan kaybetse İran kazanabilirdi. Bu sebepten Suud, Suriye’de bir türlü Mısır’daki gibi yoğunlaşamadı. 

Fakat, Mısır’da daha net bir pozisyon alabilirdi ve aldı. Çünkü, Mısır’da sadece İhvan vardı ve etkisi bertaraf edilmeliydi. Suud, milyarlarca dolar para akıttığı Selefiler, Mübarek rejimi artıkları, sekülerler ve liberaller eliyle darbenin finansörlüğünü yaptı.

ABD, Suudi Arabistan, İsrail vs. gibi aktörleri aynı düzlemde toplayan Mısır’daki Nobel ödüllü darbe, Ortadoğu’yu Arap Baharı öncesi hatta 2006 Hamas seçim zaferi sonrası seviyeye döndürme çabasıdır. İslami siyasete, ucu açık bir demokrasi tanımıyla “bu oyunun ipleri hâlâ bizim elimizde” mesajı verilmiştir. Önceki deneyimlerden en büyük fark ise sokaklardaki milyonlarca darbe karşıtı Mısırlı ve Ortadoğulu’dur.

Mısır'da ilk iftar KAHİRE 11 Temmuz 2013 00:28 Mısır’DA Rabiatu'l-Adeviye Meydanı’nda bulunan on binlerce Mursi taraftarı, Ramazan ayının ilk iftarını meydanda açtı

Mısır'da ilk iftar

KAHİRE 11 Temmuz 2013 00:28
 
Mısır’DA Rabiatu'l-Adeviye Meydanı’nda bulunan on binlerce Mursi taraftarı, Ramazan ayının ilk iftarını meydanda açtı.


Mısır’ın Nasır City bölgesindeki Rabiatu'l-Adeviye Meydanı’nda bulunan on binlerce Mursi taraftarı, Ramazan ayının ilk iftarını meydanda açtı.

Erdoğan'dan Ahmet Türk'e taziye telefonu 11 Temmuz 2013 00:09 İSTANBUL Başbakan Erdoğan, torununu kaybeden Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk’e taziyelerini iletti

Erdoğan'dan Ahmet Türk'e taziye telefonu

11 Temmuz 2013 00:09 İSTANBUL
Başbakan Erdoğan, torununu kaybeden Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk’e taziyelerini iletti.

Alınan bilgiye göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Türk'ü telefonla arayarak, torununun vefatından dolayı başsağlığı diledi.    

11 Temmuz 2013 00:13 TBMM CHP milletvekilleri, Gezi Parkı olayları nedeniyle tutuklanan 8 kişinin durumuna ilişkin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e yıldırım telgraf gönderdi

CHP'den Bakanı Ergin'e yıldırım telgraf

  11 Temmuz 2013 00:13 TBMM
CHP milletvekilleri, Gezi Parkı olayları nedeniyle tutuklanan 8 kişinin durumuna ilişkin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e yıldırım telgraf gönderdi.

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, TBMM Genel Kurulu'nda konuyu gündeme getirmesinin ardından yaklaşık 30 CHP milletvekili Ergin'e telgraf gönderdi.

Telgrafta, Metris Cezaevi'ndeki 8 kişinin, 8 ayrı koğuşa konularak, cezaevinde kötü muameleye tabi tutulduğu yönünde gelen şikayetlere işaret edilerek, "Cezaevine konulan her tutuklunun canı ve hukuku, devlete emanet edilmiştir. Bu konuda meydana gelebilecek her türlü olumsuz sonuçtan hukuken ve vicdanen sorumlu olacağınızı hatırlatır, derhal önlem almaya davet ederiz" ifadesi kullanıldı. 

10 Temmuz 2013 22:31 NYON AA UEFA Disiplin Kurulu'nun şike iddialarıyla ilgili verdiği 2+1 yıl Avrupa kupalarından men cezasına itiraz eden Fenerbahçe Kulübü'nün, UEFA Tahkim Kurulu’ndaki savunması sona erdi

Fenerbahçe savunmasını yaptı

10 Temmuz 2013 22:31 NYON AA
UEFA Disiplin Kurulu'nun şike iddialarıyla ilgili verdiği 2+1 yıl Avrupa kupalarından men cezasına itiraz eden Fenerbahçe Kulübü'nün, UEFA Tahkim Kurulu’ndaki savunması sona erdi.

İsviçre’nin Nyon kentinde bulunan UEFA merkezindeki duruşmalı toplantıda, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, yöneticiler, kulüp avukatları ve şahitler hazır bulundu.
Savunmada ilk sözü yedi kişilik Türk ve yabancılardan oluşan avukatlar alarak, Disiplin Kurulu'nun verdiği kararla ilgili itirazlarını sundu. Duruşmada daha sonra soruşturmaya konu maçlar tek tek ele alındı ve şahitler dinlendi.
Zaman zaman ara verilen duruşmanın sonlarına doğru Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım da söz aldı. Daha sonra avukatlar tekrar değerlendirmelerde bulundu.
Duruşmalı toplantı yaklaşık yedi saat sürdü. Toplantı devam ederken şahitlerden bazıları UEFA Merkezi'nden ayrıldı.
Şahit olarak çağrılan gazeteci Ertuğrul Özkök, UEFA Genel Merkezi'nden ayrılırken basın mensuplarının, "intibanız nedir?" sorusu üzerine, "İntibam olamaz. Çünkü karşınızda yüzlerinin ifadelerini anlamadığımız insanlar var" dedi.
UEFA Tahkim Kurulu’nun, sarı-lacivertli kulüp hakkındaki kararını açıklamak için kesin bir tarih vermediği bildirildi.

İlkeli bir şekilde darbelere karşı duruyoruz AA 10 Temmuz 2013 22:35 ANKARA Başbakan Erdoğan, "Biz, sadece bize yakışanı, bu millete yakışanı yapıyoruz, ilkeli bir şekilde darbelere karşı duruyoruz"

İlkeli bir şekilde darbelere karşı duruyoruz

  AA 10 Temmuz 2013 22:35 ANKARA

Başbakan Erdoğan, "Biz, sadece bize yakışanı, bu millete yakışanı yapıyoruz, ilkeli bir şekilde darbelere karşı duruyoruz" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Darbelerle büyümüş nesil olarak bize yakışan, dünyanın neresinde ve kime karşı olursa olsun darbelere karşı durmaktır. Biz,  sadece bize yakışanı, bu millete yakışanı yapıyoruz, ilkeli bir şekilde darbelere karşı duruyoruz" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan bazı başlıklar şöyle:

-"Demokrasi de amalar, ancaklar, lakinler olmaz, demokrasi de halkın iradesi olur, halkın iradesine saygı olur"

-"Biz bu darbelerden bu ülkede çok çektik. Mısırlı kardeşlerimizin de çekmesini istemiyoruz. Derdimiz bu"


Yeni anayasa çalışmaları


Yeni anayasa çalışmaları konusunda üzerinde mutabakat sağlanan 48 madde bulunduğunu belirten Erdoğan, "Günde en az 10-15 saat çalışın, bu yaz mevsimi içerisinde gelin şu anayasa işini halledin, ben arkadaşlarıma bu noktada gerekeni söyleyeceğim" dedi. 

10 Temmuz 2013 19:59 POTOÇARİ AA Srebrenitsa'da soykırımdan kaçanların orman yolunu kullanarak Tuzla kentine ulaşmak üzere geçtiği güzergahta geleneksel olarak düzenlenen ''ölüm yürüyüşü'', Potoçari Anıt Mezarlığında sona erdi

"Ölüm yürüyüşü" sona erdi

10 Temmuz 2013 19:59 POTOÇARİ AA
Srebrenitsa'da soykırımdan kaçanların orman yolunu kullanarak Tuzla kentine ulaşmak üzere geçtiği güzergahta geleneksel olarak düzenlenen ''ölüm yürüyüşü'', Potoçari Anıt Mezarlığında sona erdi.

Türkiye'nin yanı sıra İspanya, ABD, Suudi Arabistan, Hırvatistan, Almanya, Avusturya ve Avrupa'nın farklı ülkelerinden binlerce kişi, Bosna'daki savaşın en büyük acısının yaşandığı Srebrenitsa'dan kaçanların Tuzla'ya ulaşmak için kullandığı "ölüm yolu"nda 3 gün önce buluştu.

Tuzla kenti yakınlarındaki Nezuk kasabasından yola çıkan vatandaşlar, savaş esnasında Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, Bosna'nın doğusunda görev yapan Hollandalı askerlerin karargah olarak kullandığı eski akümülator fabrikasının karşısındaki Potoçari Şehtlik Mezarlığı'na girerken duygulu anlar yaşadı.

Ellerinde Bosna Hersek'in savaş dönemindeki zambaklı bayraklarını ve Türk bayraklarını taşıyan katılımcılar, Srebrenitsa kurbanlarınını mezarları başında dua ederek, geceyi geçirecekleri Potoçari'deki kamp alanına gittiler.

Potoçari'ye ulaşmak için her gün 35 kilometre yol kateden katılımcılar, 3 günü yolda geçirdi. Geceleri, ormanlık alanlardaki konaklama noktalarında geçiren katılımcılara, Srebrenitsa soykırımıyla ilgili bilgiler verildi ve sinevizyon gösterisi sunuldu. Ayrıca, soykırımdan kaçmak için "ölüm yolu"nu kullanarak sağ kalmayı başarabilenler ise yaşadıklarını anlattı.

Soykırım kurbanları Potoçari Anıt Mezarlığı'nda

 SREBRENİTSA  10 Temmuz 2013 20:51 AA
Soykırım kurbanlarının cenazelerinin bulunduğu 409 tabut, Potoçari Anıt Mezarlığı'na taşındı.


Avrupa'da, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olan Srebrenitsa soykırımında katledilen ve kimlik tespitleri tamamlan 409 kurbanın bulunduğu tabutlar, Bosna savaşı sırasında BM bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlerin karargahı olarak kullanılan eski akümülatör fabrikasından, toprağa verilecekleri Potoçari Anıt Mezarlığı'na taşındı.
Kurbanların yakınları tarafından elden ele mezarlığa taşınan tabutlar, yarın, toplu cenaze törenlerinin kılanacağı alana konuldu. Tabutlar mezarlığa taşınırken, yakınları gözyaşları içerisinde sevdiklerini bu akşam Srebrenitsalı şehitler için duaların okunacağı alana uğurladı.
Srebrenitsa soykırımının en küçük kurbanı, Hava Muhiç'in ''isimsiz'' bebeğinin bulunduğu tabutun taşınması sırasında ise vatandaşlar duygulu anlar yaşadı.
Soykırımın 18. yılında yarın Potoçari Anıt Mezarlığı'nda yapılacak anma ve toplu cenaze töreninde, kimlik tespit işlemleri tamamlanan 409 kurban toprağa verilecek. Yarınki törenin ardından, Potoçari Anıt Mezarlığındaki mezar sayısı 6 bin 66'ya yükselecek.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa kentinin Sırp güvenlik güçlerinin eline geçmesinin ardından 8 binin üzerinde Boşnak katledilmişti.

Kardeş kavgasının yaşanmadığı bir Mısır istiyoruz 10 Temmuz 2013 19:16 GAZiANTEP AA Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Kardeş kavgasının olmadığı, gerilimlerin yaşanmadığı bir Mısır istiyoruz"

Kardeş kavgasının yaşanmadığı bir Mısır istiyoruz

  10 Temmuz 2013 19:16 GAZiANTEP AA
 
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 

“Kardeş kavgasının olmadığı, gerilimlerin 

yaşanmadığı bir Mısır istiyoruz" 

dedi.
 
hiçbir başka bölgeden ya da kıtadan daha geri 

değildirler."

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Şehitkamil Kültür Merkezi'nde sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katıldığı toplantıda, Suriyeli sığınmacılara kucak açan Gazianteplilere teşekkür etti.  

Davutoğlu, Ortadoğu'da halklar ayağa kalktığında Türkiye'nin hiç tereddüt göstermeden halkların yanında yer aldığını vurgulayarak "İlk andan itibaren hep şunu söyledik; kimseye hiçbir şey empoze etmeyiz, kimseye diktede bulunmayız, kimsenin içişlerine karışmayız ancak Ortadoğu'da kardeş halklar ne isterse, onların iradesi neyse onların yanında yer alırız. Onların iradesini engellememek isteyen baskıcı rejimler, zulümler karşısında o halkların yanında yer aldık, almaya da devam edeceğiz" diye konuştu.

Mısır'da demokrasiye gölge düşürmek isteyenlere karşı Türkiye'nin tutumunun çok açık olduğunu dile getiren Davutoğlu, halkın iradesiyle iktidara gelenlerin ancak halk iradesiyle götürülebileceklerini söyledi.

Türkiye'nin bir kişiyi, bir grup veya bir partiyi savunmadığını kaydeden Davutoğlu, "Bizim savunduğumuz seçilmiş bir cumhurbaşkanının iradesidir. Çünkü seçilmiş o cumhurbaşkanı aynı zamanda Mısır halkının iradesini yansıttığı için seçilmiştir. Yanlış yapılmışsa bir takım hatalar olmuşsa onun hesabını soracak olan Mısır halkıdır. Hiçbir başka otorite bunu soramaz" dedi.

"Nasıl rahmetli Menderes'in emanetine sahip çıkmayı siyasi bir borç addetmişsek, Mısır'da da aynısını savunuruz, Suriye’de de, Tunus’ta da, dünyanın her yerinde aynısını savunuruz" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama bir oryantalist kafa var. 'Bu Müslümanlar, bu Ortadoğulular, kendi başlarına demokrasi yaşayamazlar. Onlara yarı demokrasi de yeter' diyen bir zihniyet var. Biz buna isyan ediyoruz ve diyoruz ki tarihte en kadim devletleri kurmuş olan bu Ortadoğu halkları, bugün de en sistemli siyasi yapıları kurarlar ve bu konuda hiçbir başka milletten hiçbir başka bölgeden ya da kıtadan daha geri değildirler."

Davutoğlu, Mısır'da demokrasinin yeniden ihdas edilmesi için her türlü çabayı göstereceklerini belirterek, "Kimse bizi bu çabadan alıkoyamaz. Çünkü biliyoruz ki, tarihteki en büyük medeniyetleri kurmuş olan bu Mısır halkı, kendisine kendi kaderini tayin etme hakkı verildiğinde çok daha büyük başarılara imza atar ve Türkiye ile Mısır Ortadoğu bölgesinde yeni bir düzenin eksenini oluşturur. Bizim niyetimiz, arzumuz budur. Kardeş kavgasının olmadığı, gerilimlerin yaşanmadığı bir Mısır istiyoruz" diye konuştu.


10 Temmuz 2013 19:28 BERLİN AA Almanya Başbakanı Merkel, gizli servislerin telefon veya çeşitli iletişim araçlarını dinlemelerini savundu

Merkel "dinlemeyi" savundu

  10 Temmuz 2013 19:28 BERLİN AA 

Almanya Başbakanı Merkel, gizli servislerin telefon veya çeşitli iletişim araçlarını dinlemelerini savundu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, haftalık Die Zeit gazetesine verdiği demeçte, terörist saldırıların engellenebilmesi için dinleme yapılmasının şart olduğunu, bunun çerçevesinin hukuki olarak çizildiğini anlattı.

Haberalma teşkilatlarının, vatandaşların güvenliğinden sorumlu olduğunu vurgulayan Merkel, gizli servisler olmadan ülkelerin güvenliğinin tehlikeye girebileceğini kaydetti.

Merkel, dinlemeyle ilgili faaliyetlerin eski Doğu Alman Güvenlik Teşkilatı ile kıyaslanmaması gerektiğini belirterek, demokratik devletlerdeki istihbarat şeklinin farklı olduğuna işaret etti.

İstihbarat birimlerinin koordinasyonunun ilgili bakan tarafından yürütüldüğüne dikkati çeken Merkel,  her gizli servis raporunu bizzat okumadığını söyledi.

ABD ile Almanya'nın sıkı müttefik olduğunun altını çizen Merkel, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA'nın yaptığı dinlemeleri ilk kez medyadan duyduğunu sözlerine ekledi.

Mısır Afrika Birliği'nin kararını reddetti 10 Temmuz 2013 18:11 KAHİRE AA Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bedr Abdulati, Mısır'ın Afrika Birliği'nin üyeliğini askıya alma kararını kabul etmediğini bildirdi

Mısır Afrika Birliği'nin kararını reddetti

  10 Temmuz 2013 18:11 KAHİRE AA

www.aa.com.tr/live 

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bedr Abdulati, Mısır'ın Afrika Birliği'nin üyeliğini askıya alma kararını kabul etmediğini bildirdi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abdulati tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Afrika Birliği, meşru hakların geri alınması ve erken seçime gidilmesi için Mısır'da yapılan halk devriminin gerçeğini idrak edememiştir. Mısır'ın, ülkede olan biteni incelemek üzere birlikten bir heyet gönderilmesi yönündeki teklifini gözardı ederek acele karar almıştır" ifadelerine yer verildi. 

http://www.trtturk.com.tr/ramazan/

Mısır'ın Afrika Birliği'ne kararı kabul etmediklerini bildirdiğinin kaydedildiği açıklamada, "Mısır, belirlenen yol haritasına göre süreci idare etme gücüne sahiptir" denildi.

Açıklamada ayrıca, Dışişleri Bakanlığı ve yurt dışındaki büyükelçiliklerin, Mısır'ın içinde bulunduğu durumu izah etmek üzere uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla yoğun temaslar yürüttüğü bildirildi.

Afrika Birliği, 5 Temmuz'da ordunun yönetime el koymasının ardından Mısır'ın üyeliğini askıya almıştı.

Lebeniye çorbası Leben Arabca süt yogurt demek

TRT TÜRK - Canlı İzle - TRT

 Lebeniye çorbası Leben Arabca süt yogurt  demek 

Beni Böyle Sev 21 inci Bölüm izlemeye doyamayacaksınız

Beni Böyle Sev 

21 inci  Bölüm  izlemeye doyamayacaksınız.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na toplantı çağrısı 10 Temmuz 2013 16:35 TBMM AA TBMM Başkanı Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu yarın saat 13.30'da toplantıya çağırdı

Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na toplantı çağrısı

  10 Temmuz 2013 16:35 TBMM AA

TBMM Başkanı Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu yarın saat 13.30'da toplantıya çağırdı.



TBMM Başkanı Cemil Çiçek,  "Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu yarın saat 13.30'da tekrar toplantıya çağırıyorum. Bugün itibariyle bu çalışmaları daha yoğun şekilde yapmamız gerekiyor. Komisyonun tatil yapması söz konusu olamaz" dedi.

Cemil Çiçek, "450 günde 449 saat çalışırsanız fazla uzatmanın anlamı yok. Yürüyüşümüz bazı şeyleri gösterecektir" diye konuştu.

Ayrıntılar geliyor

Darbe anayasasını 1982 anayasasına benzettiler 10 Temmuz 2013 16:53 İSTANBUL AA Mısır'da ordu tarafından göreve getirilen geçici Cumhurbaşkanı Mansur'un ilan ettiği 33 maddelik geçici anayasa, uzmanlar tarafından Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Can "darbe anayasası" olarak nitelendirildi

Darbe anayasasını 1982 anayasasına benzettiler

10 Temmuz 2013 16:53 İSTANBUL AA

Mısır'da ordu tarafından göreve getirilen geçici 

Cumhurbaşkanı Mansur'un ilan ettiği 33 

maddelik geçici anayasa, uzmanlar tarafından 

"darbe anayasası" 

olarak nitelendirildi.


Mısır'da ordu tarafından göreve getirilen geçici 

Cumhurbaşkanı Adli Mahmud Muhammed 

Mansur'un ilan ettiği 33 maddelik geçici 

anayasa, uzmanlar tarafından 

"darbe anayasası" 

olarak nitelendirildi.

 

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 

Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Doç. Dr. 

Osman Can

 AA muhabirine yaptığı 

açıklamada, Mısır Geçici Cumhurbaşkanı 

Mansur'un ilan ettiği 33 maddelik anayasal 

kararnamenin yargı bağımsızlığını 

düzenleyen 16-20. maddelerinin, 

 

"kim iktidara gelirse gersin, 27 Mayıs'ta 

olduğu gibi eski rejimin yargısını dokunulmaz 

kılmak istediğini"

 

 belirtti.

Geçici Mısır anayasasının bir vesayet sistemi getirdiğini savunan Can şunları söyledi:

 

"Bir genel vesayet kurumu olarak Milli Güvenlik Kurulu (MGK) getiriliyor.

 MGK üzerinden ordu, sistemi kontrol ediyor. 24. madde ile geçici cumhurbaşkanı yasama yetkisi ile donatılıyor. 

İcra, bakanlar kurulunda. Yasama ve yürütme cumhurbaşkanında toplanıyor. 

Bu diktatörlüktür. 

Mısır'da 'rafine diktatörlük' kuruldu, 27 Mayıs'ta olduğu gibi."

27 Mayıs'ın mantığı da böyleydi

İlk maddelere bakınca sanki sonuna kadar özgürlük verildiği intibaı uyandırıldığına, böylece darbenin demokratik gibi lanse edildiğine dikkati çeken 

Doç. Dr. Can, Mısır'daki durumu 27 Mayıs'la mukayese etti:

"27 Mayıs'ın mantığı da böyleydi. 

Demokratik hareket olarak algılandı, demokrasi bayramı ilan edildi. Tıpkı 27 Mayıs'ta olduğu gibi komisyon kuruluyor. 27 Mayıs darbesinden sonra da yüksek yargıçlar, hocalar geldi, taslak hazırlandı, daha sonra CHP'nin önerdiği kişilerden, sendika ve odalardan katılımla Temsilciler Meclisi 

kuruldu. 50 kişinin yapısına bakın, Temsilciler

 Meclisi kuruluşu ile aynı. 

İkinci Tahrir'de toplananlar buraya gelmiş. Buradaki 

dinamikler neyse, 27 Mayıs'a giden yolu 

döşeyen yapıların tamamen bu komisyonda bir 

araya geldiği görülüyor."

Anayasa Hukukçusu Osman Can, Mısır'ın geleceğine ilişkin şu öngörülerde bulundu:

"Vesayet sistemi inşa edilecek, diktatörlük vesayet sistemi olarak öne çıkacak. Erkler ayrılıyor gibi olacak. Sistemi güvence altına aldıktan sonra en az 7-8 ay gibi bir süre zarfında zaten demokrasiye geçiş olmayacak."

Darbeye karşı çıkan Mısır halkı üzerine ateş açılarak katliam yapılmıştır

Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Avukat Necati Ceylan, "Ordu, Mısır'da halkın iradesine karşı darbe yaparak halkın çoğunluğunun oyuyla seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi görevden almış ve anayasayı askıya almıştır. Darbeciler geniş çaplı tutuklamalar başlatmış, darbeye karşı çıkan Mısır halkı üzerine ateş açılarak katliam yapılmıştır" dedi.

Mısır'ın geçici Cumhurbaşkanı Mansur 

tarafından ilan edilen 33 maddelik anayasayı 

"darbecilerin anayasası" 

olarak nitelendiren 

Ceylan, şöyle konuştu:

"Bu anayasa Mısır halkının anayasası değil egemen güçlerin ve ordunun güvenliğini sağlayan, onların hak ve menfaatlerini koruyan, iktidarda kalmalarını teminat altına alan bir anayasa olacaktır. İktidarın asıl sahibi Mısır halkıdır. Anayasa yapılacaksa veya değiştirilecekse Mısır halkı veya onun temsilcileri yapmalıdır. Anayasa yapma yetkisini darbe ile gelenlerin oluşturduğu komisyon veya kurucu meclislere tanımak Mısır halkının egemenliğini yok saymaktır."

Halka sunularak kabul edilse dahi yok hükmündedir

Darbe anayasasının halkoyundan geçirilse bile meşruiyet kazanmayacağına dikkati çeken Ceylan şöyle devam etti:

"Bu sebeple, geçici anayasa ile oluşturulacak komisyonun hazırlayacağı anayasayı halka sunularak kabul edilse dahi yok hükmündedir. Çünkü silahların gölgesinde yapılacak referandum ve seçimler halkın gerçek iradesini gösteremez. Ülkemizde de darbelerden sonra yapılan 1961 Anayasası olsun 1982 Anayasası olsun milletin gerçek iradesi ile yapılan anayasalar olmadığından milletimize dar gelmiştir. 1982 Anayasası çöpe atılmalı, hiç anayasa olmasa bu günkü anayasadan daha iyidir."

Avukat Necati Ceylan geçici Mısır anayasasını içeriği bakımından şöyle analiz etti:

"Geçici anayasada daha şimdiden temel hak ve hürriyetlere aykırı maddeler bulunmaktadır. Bazı hak ve özgürlükler sıralanmış, arkasından herkesin kendine göre yorumlayıcı muğlak maddelere de yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi'ne verilen geniş yetkilerle, geçmişte olduğu gibi kanunlar keyfi ve ölçüsüz şekilde iptal edilebilecektir. Bu anayasanın göz boyamak halkı kandırmak için yapıldığı çok açıktır."

Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Necati Ceylan, "Bu sebeple meşru yönetimi darbe ile deviren zorbalığa karşı Mısır halkı iradesine sahip çıkmalı, darbeye karşı direnmelidir. Geçici anayasayı ve oluşturulacak komisyonun yapacağı anayasa değişikliklerini tanımamalıdır" diyerek sözlerini sonlandırdı.

1982 anayasasının gerisinde

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Refik Korkusuz Mısır'da geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur tarafından yayınlanan geçici Mısır anayasasının 1982 anayasasından bile geri olduğunu söyledi.

Mısır'da ilan edilen geçici anayasanın "Mübarek dönemindeki iktidar yanlılarının yetki ve selahiyetlerinde hiçbir değişilik yapılmasını istemediği"nin altını çizen Korkusuz, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Mısır anayasa taslağı 1982 yılında kabul edilen anayasanın çok gerisinde, askeri hükümet döneminde çıkarılan MGK kararlarına çok uygun. Bireysel özgürlüklerle ilgili 6. madde, 1982 anayasısının ilk haline benzer bir düzenleme. Türkiye'de bunun yanlışlığı görülüp, AB müktesebatı doğrultusunda kişi hak ve özgürlükleri temelinde geliştirilmiştir."

"Yargıç ve hakimlerin bağımsızlığını düzenleyen 17. ve 18. maddelerin getirdiği hükümler, askeri vesayetin sivil iktidarları kontrol etmesi için, kendi atadıkları hakimler vasıtasıyla geliştirdikleri çağdaş bir formüldür" tespitini yapan Korkusuz, anayasanın cumhurbaşkanına ancak bir onbaşı kadar teminat tanımadığını tespitinde bulundu.

"Anayasa kararnamesinin 23. maddesinin hükmü, uygulamada, cumhurbaşkanlarına, başbakan ve hükümet üyelerine bir onbaşı kadar teminat tanımıyor. Zira, cumhurbaşkanının sorumlulukları var, ancak güvencesi yok. Nitekim, uygulamada da aynısı oldu."

"Sistemin askeri vesayeti pekiştirecek bir anlayış üzerine kurulmuş" 

olduğunu belirten Prof. Dr. Refik Korkusuz, referandumdan ret çıkması halinde ne yapılacağının düzenlenmemiş olduğuna dikkati çekti. Korkusuz, 

"Bunun anlamı, anayasa metni onaylanıncaya kadar bu hükümler geçerli olacak demektir" 

şeklinde sözlerini tamamladı.