BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Haziran 2013 Perşembe

TüRKİYE’NiN ORTA DOGU’DA iSTEDiği BöLGESEL SiSTEM NEDiR? El Kabas 16 Haziran 2013 Kuveyt Saad Mehyo

TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU’DA İSTEDİĞİ BÖLGESEL SİSTEM NEDİR?

 

 El Kabas 16  Haziran 2013  Kuveyt Saad Mehyo  


  Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a Orta Doğu’da şu an hazırlanmakta olan büyük bir uluslararası ziyafet olduğunu ve buna Türkiye’nin davet edilip edilmediğini sordum. 

 

Atalay’ın yanıtı, son yıllarda 

 

“dünyanın hasta adamı” 

 

hâline gelen Arap bölgesel sisteminin bedenini paylaşmakla ilgili olan söz konusu ziyafet fikrini reddetmek olmadı. 

 

Ancak Atalay, yeni Türkiye’nin Arap bölgesinde yeni bir emperyalist güce veya yeni bir imparatorluğa dönüşebileceğine ilişkin düşünceyi de reddettiğini belirtti.

     Atalay sözlerine şöyle devam etti: 

 

“Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanı olduğu AK

 Parti, Arapların aleyhine veya onların 

arkasından hiç bir şey yapmaz.”

 

     Bu doğru olabilir. Ancak bu, Türkiye’nin, Orta Doğu’da istediği yeni bölgesel sistemle ilgili Araplardan bağımsız bir düşüncesinin olmadığı anlamına gelmiyor.

 

     --Türk Sistemi--

     İstanbul ve Ankara’da bulunan üç araştırma merkezinde yetkililerle gerçekleştirdiğimiz görüşmeler,

 “yeni Osmanlıların” 

gördüğü veya istediği bir sonraki bölgesel sistemin takribi resmini çiziyor.

 

     - Yeni bölgesel sistem, halkların meşru taleplerini yansıtan ve temsil esasına dayalı sistemler olmalı. 

Bu sistemde bölge ülkeleri, demokrasi ve gerçek ekonomik bütünlük değerleri etrafında toplanmalı.

 

     - Türkiye bölgede soğuk savaşın doğmasına neden olan unsurların oluşmasını istemiyor. 

Zira böyle bir şey bölge halkı arasında kalın duvarlar örebilir. 

Bu nedenle Türkiye, Sünni-Şii veya siyasi rejimler arasındaki çatışmalardan mütevellit mezhepsel bölünmeleri önlemelidir.

 

     - Orta Doğu’da büyük siyasi değişimler ve dünyadaki ekonomik düzeni yeniden yapılandırmak, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin dış politika alanında meşgul olacağı en önemli alanlar olacak. 

Türkiye, Arap baharı devrimlerinden bu yana bunların yanında yer almaya karar verdi.

 

     - Bölge ülkeleri için meşru ve hukuksal bir durum olmalı ve sınırlar değişmemeli. 

Çünkü Orta Doğu’da yeterince bölünme ve ayrışma var.

Yeni Türkiye, bölünmüş yeni ülkeler veya başarısız ve zayıf ülkeler istemiyor. 

Bölgenin şu an ihtiyaç duyduğu şey bölünme değil birleşmedir. 

Bölge aynı zamanda yeni bölgesel sistemin belirlenmesi için de dış müdahaleler istemiyor.

 

     Türk uzmanlar ve akademisyenler, bu yeni bölgesel sistemlerine bir ad vermemişler. 

Ancak bu sistem belli bir ölçüde Avrupa Birliği'ne benziyor gibi görünüyor. 

Zira bu sistem, Türkiye’nin liderliğinde bağımsız ve demokratik ülkeler arasında bir ekonomik birlik üzerine kurulu.

 Peki, bu dev proje gerçekleşebilir mi?

 

     --Türkiye’nin Bu Projesinin Önündeki Engeller--

     Geçtiğimiz yıllarda yaşanan olaylar, Orta Doğu’daki eskimiş ve kırılgan sistemin 

-yerine alternatif bir rejim gelmeden- yıkılmasına neden oldu. 

Dış oyuncular yeni bir bölgesel sistem kurmaya yönelik projelerini gerçekleştirmeye çalışsalar da bu projelerden hiçbiri gerçekleşmedi. 

Bu görüşler ve güçler arasındaki rekabetin önümüzdeki yıllarda devam edecek gibi görünüyor.

 

     Başarısız projelerle dolu bu tarihe bakıldığında Türkiye’nin bölgesel projesinin gerçekleşme şansı var mı?

 

     Aslında bu projenin önünde dört engel var:

     1- Bu projenin küresel sistemin bir parçası 

olması için uluslararası bir kılıfa ihtiyacı var. 

Bu sadece ABD’nin bölgedeki nüfuzunun 

daralması durumunda mümkün olabilir.

 

     2- İsrail’in, 60 yıldır tamamen yıkma 

konusunda başarılı olduğu Arap Orta Doğu 

yerine İslami Orta Doğu kurulmasına karşı 

mutlak reddi. 

 İsrail böyle bir sistemin 

doğmasını engellemek ve başarısızlığa 

uğratmak için 10 savaşa girmeye hazır.

 

     3- Türkiye ve İran’ın, Arap Orta Doğu ve 

Hazar Denizi-Orta Asya’da

 “iktidar çekişmesini” 

sakınmaları veya en azından aralarındaki 

rekabeti barışçıl seviyeye indirgemeleri.

 

     4- Arap unsurunun sistemi üretme sürecine 

katılma kapasitesine sahip olması.

     Açıkça görüldüğü gibi bu dört engelden her

 biri tek başına Türkiye’nin yeni bölgesel 

bütünleşmesini kırılgan yapabilecek güçte.

 

 

Ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz

  20 Haziran 2013 21:03

Başbakan Yardımcısı Atalay, Başbakan Yardımcısı Arınç'ın istifa ettiği yönündeki haberlere ilişkin, "Biz ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Edremit ilçesindeki TOKİ konutlarında incelemede bulundu.

Yapılan konutları ve okulları tek tek gezerek kontrol eden Atalay, burada bir gazetecinin, "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın istifa ettiği yönündeki haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusunu yanıtladı. Atalay şunları söyledi:

"AK Partiyi, AK Parti hükümetini ve bizler arasındaki ilişkileri değerlendirirken şöyle bakmak lazım. Çok uzun yollardan geliyoruz. Herkes birbirine fedakarlıklarda bulundu. Bizim aramızda o tür sorunlar olmaz. Biz ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz. Bizim hükümetimizde, bakanlar kurulumuzda, MKYK'larımızda açık gönüllülükle bütün meselelerimizi konuşuruz ama sonra kararlar verilir ve bu kararları hepimiz tereddütsüz uygularız. Bu parti içinde, hükümet içinde en başından beri varım. Bizim çalışma sistemimiz budur. Bülent bey ile Başbakan'ımız siyasi hayatta birlikte geliyorlar. Onlar yeni değiller. AK Parti öncesinden de siyasi hayatları vardır. Öyle dışıradan zannedildiği gibi, bugün bir iki yerde olduğu gibi ilişkiler, bizim aramızda olmaz. Bunlar tamamen hayal mahsulü üretilmiş şeylerdir.

Başbakan'ımızın Kuzey Afrika ziyareti sırasında Bülent bey vekalet etmişti. Sanıyorum o günlerde yürüyen süreçle ilgili, Türkiye'deki olaylarla ilgili bazı açıklamalardan kaynaklanan böyle haberler üretiliyor. Tamamen asılsız bir haberdir."

Daha sonra Ankara'ya hareket eden Atalay burada da Habertürk televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Atalay, alkollü içki satışına yönelik düzenlemeyle ilgili, "O bir yasaklama değil, bir düzenlemedir. Uluslararası standardı olan diğer ülkelerde de olan bir şeydir. Yoksa insanların hayat tarzına, özel hayatına müdahale diye bir şey söz konusu değil" diye konuştu.

ABD'deki temaslarında Gezi Parkı ve irtibatlı konuları da anlattıklarını belirten Atalay, "Türkiye'ye orada bir haksızlık da yapıldı. Oralarda bizim anlattığımız şeyler daha çok, Türkiye'nin yükselen bir imajı var. Bazı uluslararası televizyon kuruluşlarının Türkiye'yi sanki Arap Baharı zincirinin bir halkası gibi, Türkiye'de olan olayları Tahrir gibi takdim etmelerini kabullenemeyiz. Türkiye, özgürlükler alanında, insan hakları alanında, demokratikleşme alanında çok mesafe almış bir ülke bunları anlattık" ifadesini kullandı.

"Bu süreçte herkes mesajlar aldı, kendince bir şeyler öğrendi. Siz neler öğrendiniz?" sorusu üzerine Atalay, her olayı iyi analiz ettiklerini, toplumla iletişimi çok iyi tuttuklarını ve her ay kamuoyu araştırması yaptırdıklarını anlattı.

Atalay, Gezi Parkı'ndaki olaylarla başlayan süreci de pek çok araştırmayla, pek çok açıdan takip ederek değerlendirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Bunun içinde Gezi Parkı var, masum çevre hassasiyetleri var, illerde çok farklı katılımlar var, tahripler, çevreye zarar vermeler, iş yerlerine zarar vermeler, polise taş, bilyelerle, molotofkokteyliyle saldırılar var. Bunların hepsine ayrı kategorilerde bakmak lazım. Tabii CHP'nin teşkilatlarında, tabanında, milletvekillerinden katılımlar var. Onları ise ayrı kategoriye koymak lazım. Ama genel manada her ne kadar Gezi Parkı'yla ilgili çevre hassasiyeti önce bir masum şeyle başlamıssa da genişlemesinde siyasi boyut fazladır. Bizim tespitlerimiz var. Bunların hepsinin içinden de aldığımız mesajlar da var. Yani çevreyle ilgili konuda makul bir nokta tespit edildi. Yargı kararına bağlandı. Yargı süreci devam ediyor. Eğer yargı idarenin lehinde karar verirse yine de ona uyulmayacak referanduma götürülecek ama yargı idarenin aleyhine karar verirse o zaman ona uyulacak."

Atalay burada da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın istifa etmek istediği ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onu vazgeçirdiği iddiasının sorulması üzerine şunları kaydetti:

"Bizim aramızda kolay kolay ihtilaf çıkaramazlar. Birileri belki umudunu şuna bağlıyor AK Parti içinde biraz acaba kurcalayarak sorunlar çıkarabilir miyiz'. Eski Kültür Bakanımızın twitlerini veya Bülent Beyin söylediği bir cümleyi çok fazla merkeze alıyorlar. AK Parti, öyle bir parti değil. Biz, çok sınavlardan geçtik. Bizlerin, hele bu ön planda olan Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın, Bülent Beyin, arkadaşlarımızın ilişkileri çok eskiye dayanır ve çok test edilmiştir. Ortak bir çilenin, derdin, davanın birlikteliğidir bu ve insanlar birbirleri için feda olurlar" değerlendirmesinde bulundu. 

Terörle mücadele konusunda başlatılan "çözüm süreci"nde hangi aşamada bulunulduğunun sorulması üzerine Atalay, terörün bitirilmesinin Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu vurguladı.

Atalay, kardeşliğin yeniden tesisinin ve bütün renklerle birlikte yaşamanın önemine işaret ederek, şöyle konuştu;

"Gezi Parkı gibi ve onun peşinden gelişen olayların içindeki gerekçelerden biri budur aslında zikredilmeyen. Birileri Türkiye'nin bu büyük sorununun çözülmesinden de rahatsız. İçeriden de buna karşı çıkanlar var. Bu, Türkiye'nin şu anda en önemli projesi. Biz, hükümet olarak çok kararlılık içindeyiz, bunu biriteceğiz ve bunu ancak AK Parti bitirir. Şu anda herkes büyük bir hassasiyet içinde, bu konuda üzerine düşeni yapıyor. Bütün taraflar için bunu söylüyorum."

BDP'lilerin "yol temizliği paketi" diye bir paketten söz ettiğinin ifade edilmesi üzerine Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü;

"Bizim BDP ile siyasi kesimle irtibatlarımız sürüyor. Orada sağlıklı bir iletişimimiz var, orada bir sorun yok. Tabii başka kesimlerle de istihbarat kurumumuzun, birimimizin görüşmeleri oluyor. Süreç öyle yürüyor. Bizim demokratik çalışmalarımız 11 yıldır süren çalışmalar. Zaten o manada çok yol temizliği yaptık biz. Anadilde şarkı dinlenmezken bugün anadil devletin okullarında çocuklara öğretilir hale geldi. O mesafeleri aldık. Bu demokratikleşme adımlarımız sürecek."

Atalay, demokratikleşme çalışmalarında ilk olarak gündeme neyin geleceğinin sorulması üzerine ise sürecin yürüdüğünü, "Yeni bir aşama" diye nitelenecek bir şey olmadığını dile getirdi.

Atalay, "Sağlıklı şekilde bu süreç yürüyor. Tabii karşılıklı beklentiler olabilir. Bu, aynı zamanda samimiyet ve güvene dayalı bir süreçtir. Biz, hükümet olarak, parti olarak samimi ve kararlıyız" diye konuştu. Süreç içinde toplumun da büyük bir desteği olduğunu dile getiren Atalay, Doğu ve Güneydoğu'da terörsüz, baskısız, korkusuz, özgür bir hayat başladığını aktardı. Atalay, "Bu konularda telaş etmeden, acele etmeden herkes sabırlı şekilde çalışmaları sürdürüyor, sürdürecek" dedi.

Muhalefetin, anamuhalefetin bu konuda desteğini görmediklerini bildiren Atalay, "Anamuhalefet partisi Türkiye'de tencere tava çalanların içine karışarak, park eylemlerine karışarak orada rol aldı ama Türkiye'nin en önemli sorunu olan çözüm sürecinde, hiçbir yerinde yer almadı. Biz isterizki buralarda desteği olsun" değerlendirmesinde bulundu.

"Bu süreç sağlıklı şekilde yürüyor ve biz sağlıklı şekilde yürüteceğiz bunu" diyen Atalay, AK Parti hükümetlerinin temel misyonunun Türkiye'yi normalleştirmek olduğunu vurguladı.

Özel hayata müdahale, özgürlüklerin kısıtlanması, anadillerin konuşulamaması, insanların istediği kıyafeti giyememesi gibi günlerin geride kaldığını belirten Atalay, bu manada Türkiye'nin normalleştiğini söyledi.

"Şundan da emin olsun bizim Kürt kardeşlerimiz; AK Parti, bütün kültürel talepler, bütün geçmişte yapılan yanlışlar, haksızlıklar, onların üzerine zaten gidiyoruz biz. Dolayısıyla kültürel haklar konusunda hiçbir tereddüt yok, onlar eksik varsa yine tamamlanır. Yani ülkemizde bütün inanç grupları, bütün etnik gruplar, bütün farklılıklar, bütün renkler özgürce yaşayacak, bizim hedefimiz bu."

BDP ile iletişimde hiçbir sorun bulunmadığını bildiren Atalay, herkesin birbirini daha iyi anlayıp, sabırlı davranması gerektiğini söyledi. Atalay, "Bu, Türkiye'nin en önemli sorunu bunu çözeceğiz, bunda kararlıyız" dedi.

Terör örgütü mensuplarının sınır dışına çıkması sürecinin nasıl gittiğinin sorulması üzerine ise Atalay, herkesin samimi şekilde üzerine düşeni yaptığını kaydetti.

Hindistan'da 3 katlı bina çöktü 21 Haziran 2013 09:06 YENİ DELHİ Hindistan'ın Mumbai kentinde 3 katlı bir binanın çökmesi sonucu ilk belirlemelere göre 6 kişi öldü

Hindistan'da 3 katlı bina çöktü

21 Haziran 2013 09:06 YENİ DELHİ 
Hindistan'ın Mumbai kentinde 3 katlı bir binanın çökmesi sonucu ilk belirlemelere göre 6 kişi öldü.
 

Hindistan'ın Mumbai kentinde 3 katlı bina çöktü
Polis, Mumbai'nin Thane semtinde bu sabah meydana gelen olayda 6 kişinin öldüğünü, 3 kişinin de yaralandığını, enkaz altında insanların olmasından endişe edildiğini açıkladı. 


Binanın çökme nedeninin henüz bilinmediği belirtilirken, Mumbai'nin son günlerde muson yağmurları nedeniyle aşırı yağış aldığına dikkat çekildi. 


Binanın enkazında arama kurtarma çalışmaları sürüyor. 

Akdeniz'de muhteşem açılış 21 Haziran 2013 08:14 MERSİN 17. Akdeniz Oyunları'nın resmi açılışı renkli gösterilere sahne oldu. Törende Piri Reis'in dilinden Mersin'de geçen 3 hikaye anlatılırken canlandırmalar yapıldı

Akdeniz'de muhteşem açılış

  21 Haziran 2013 08:14 MERSİN

17. Akdeniz Oyunları'nın resmi açılışı renkli gösterilere sahne oldu. Törende Piri Reis'in dilinden Mersin'de geçen 3 hikaye anlatılırken canlandırmalar yapıldı.



Mersin Stadı'nda yapılan 17. Akdeniz Oyunları'nın resmi açılış seremonisi Piri Reis haritasının saha zeminini kaplamasıyla başladı. Daha sonra sahaya getirilen gemi haritanın üzerinde dolaştı. 

Gösteride Kenan Işık'ın seslendirdiği Piri Reis'in dilinden Akdeniz'in medeniyet hikayesi anlatıldı. Akdeniz'de yüzen yunuslar ve deniz kaplumbağası "caretta caretta"lar zemine yansıtılırken, 3 kıtayı temsil eden dansçılar kıtalar üzerinde gösteri sundu.

Daha sonra köprüler kurularak kıtalar birleştirildi ve danşcılar hep birlikte gösterilerine devam etti ve 3 kıta tek yürek oldu.

Kleopatra'nın aşk öyküsü canlandırıldı

Törende Piri Reis'in dilinden Mersin'de geçen 3 hikaye anlatılırken, canlandırmalar yapıldı.

Gösteride ilk önce Tarsus'ta geçen Kleopatra'nın aşk öyküsü  canlandırıldı.

Mısır'ın ünlü kraliçesi Kleopatra'nın sevgilisi Romalı General Antonius ile Tarsus'ta buluşmak üzere geldiklerinde, o zamanın limanı olan Gözlü Kule'de büyük bir törenle karşılanmaları ve Deniz Kapısı'ndan şehre gelmeleri anlatıldı.

İkinci bölümde Tarsus'taki Ashab-ı Kehf mağarasında geçen 7 Uyurların, üçüncü bölümde ise Mersin'in sembollerinden Kız Kalesi'nin hikayesi canlandırıldı.

Sema gösterisi izleyicileri büyüledi

Açılışta daha sonra sema gösterisi yapıldı. Sema gösterisinde iplerle havaya kaldırılan semazanlerin asılı bir şekilde dönmesi büyük ilgi gördü. 

Mehteran ekibi havai fişek gösterileri eşliğinde konser verdi. Konser sırasında sahnede renkli görüntüler yer alırken, konserin sonunda sahnenin ortasında Osmanlı tuğrası yansıtıldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş hikayesi de canlandırıldı

Törende Türkiye Cumhuriyet'nin kuruluş hikayesi de anlatıldı.

Tarihteki Türk devletlerini simgeleyen 17 yıldız görsel bir şölenle sahanın ortasında belirirken, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş hikayesi canlandırıldı. Törenin başından beri sahanın ortasında yer alan hilal, bu bölümde getirilen yıldız ile tamamlandı. Daha sonra ay ve yıldız sahnenin ortasında yükselirken, saha zeminiAkdeniz şeklini aldı. Ay ve yıldızın Akdeniz'e yansıması ve ardından zeminin kırmızı olmasıyla Türk bayrağı görseli oluştu.

4 farklı yöreden halk oyunları gösterisi yapıldı

Açılışta daha sonra Türkiye'nin 4 farklı yöresinden halk oyunları gösterisi sunuldu. 

İlk önce Ege Bölgesi'nden sahneye çıkan efeler, Kerimoğlu ve Harmandalı oynarken, ardından Güneydoğu Anadolu'dan Diyarbakır yöresi halk oyunları ekibi sahnede yer aldı. Akdeniz Bölgesi'nden Silifke yöresinin gösterisinin ardından sahneye gelen 3 yörenin ekipleri, birlikte gösteri sundu. Karadeniz ekibinin oyunuyla halk oyunları gösterisi sona erdi.

Gecenin sonunda Ajda Pekkan çıktı

Gecenin sonunda ünlü sanatçı Ajda Pekkan bir şarkı söyleyerek, gösteride yer aldı. 

Gösterinin sonundaki ''3 kıta tek yürek'' bölümünde beyaz renkli giysilerle sahnede yer alan dansçılarla birlikte çıkan Ajda Pekkan şarkısını seyircilerin alkışları arasında söyledi. 

Açılış töreni havai fişek gösterisiyle sona erdi.

 

İstanbul Olimpiyatları'nın provasını yapıyoruz

  20 Haziran 2013 22:22

Başbakan Erdoğan, 17. Akdeniz Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yaparken, 2020 İstanbul Olimpiyatları'nın da hazırlığının gerçekleştirildiğini söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Esasen, biz Türkiye olarak Mersin'de bir prova yapıyoruz. Akdeniz'in bu en büyük spor organizasyonuna Mersin'de ev sahipliği yaparken, aslında, 2020 İstanbul Olimpiyatlarının da hazırlığını gerçekleştiriyoruz" dedi.

Mersin Stadyumu'nda gerçekleştirilen 17. Akdeniz Oyunları'nın açılış seramonisinin ardından "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve oyunların garantörü" şeklinde anons edilerek kürsüye çağrılan Başbakan Erdoğan, organizasyonun tüm Akdeniz ülkeleri için, tüm yeryüzü için, insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi.

Akdeniz Oyunları'na katılan tüm sporculara, takımlara ve ülke temsilcilerine yürekten başarı dileyen Başbakan Erdoğan, Türkiye olarak, 17. Akdeniz Oyunları'na ev sahipliği yapmanın büyük iftiharını, heyecanını yaşadıklarını söyledi.

Başbakan Erdoğan, 17. Akdeniz Oyunları'nın Yunanistan'da gerçekleştirilmesinin planlandığını, bu tür oyunların yerinin 6 yıl önceden belirlendiğini ancak çeşitli sebeplerden dolayı bunun gerçekleşmediğini anımsatarak, organizasyonun Türkiye'ye teklif edildiğini ve büyük bir memnuniyetle ev sahipliğini kabul ettiklerini aktardı.

"Bu kısa sürede, yani 18 ay gibi kısa sürede bütün bu tesisler, kompleksler hazırlandı ve bu akşama yetiştirildi. Dolayısıyla emeği geçen başta değerli bakanıma, tüm ekibine, yüklenici firmaların değerli yöneticilerine, mimarından mühendisine, işçisine kadar bütün ekipleri huzurlarınızda kutluyorum, tebrik ediyorum. 

Umuyorum ki Mersin, Akdeniz Oyunları'na mükemmel şekilde, en güzel şekilde ev sahipliği yapacak, buradan dünyaya sporun sporun barış, dayanışma ve dostluk dilini en güzel şekilde ulaştıracaktır.

Esasen biz, Türkiye olarak Mersin'de bir prova 

yapıyoruz. Akdeniz'in bu en büyük spor 

organizasyonuna Mersin'de ev sahipliği 

yaparken, aslında 2020 İstanbul 

Olimpiyatlarının da hazırlığını 

gerçekleştiriyoruz. Umuyor ve diliyorum 

ki bugün burada yarışacak olan nice sporcu 

dostumuzu, 24 ülkeden sporcu kardeşlerimizi, 

2020 yılında da İstanbul'da misafir edelim ve 

Türkiye'nin misafirperverliğini  doyasıya 

İstanbul'da sergileyelim. 

Buradaki tüm dostlarımızın, tüm 

kardeşlerimizin, İstanbul 2020 için yanımızda 

olacaklarına, bizi gönülden destekleyeceklerine 

tüm kalbimle inanıyorum."

 

Akdeniz'in, bir medeniyetler havzası olduğunun altını çizen Erdoğan, 

 

"Bu büyük havzada, bütün renkler, bütün 

güzellikler, tüm kültürler ve medeniyetler, 

ilhamını aynı denizden, Akdeniz'den almıştır" 

dedi.

 

"Akdeniz tarihi, bir savaşlar ve çatışmalar tarihi değil, dostluklar tarihidir, kardeşlikler tarihidir, tanışma, dayanışma ve paylaşma tarihidir. 

Dilimiz, inancımız, dünya görüşlerimiz her ne olursa olsun hepimiz, çocukluğunu Akdeniz'in sularında geçirmiş, Akdeniz'in güneşinde yanmış, Akdeniz'in hilalinden, yıldızından, rüzgarından ilhamını almış milletleriz. 

Akdeniz, bizleri birbirimizden ayıran değil, yakınlaştıran, bizi birleştiren, bizi birbirimize benzer hale getiren bir denizdir. Akdeniz barıştır, Akdeniz sevgidir, Akdeniz sıcaklıktır, paylaşmadır, dayanışmadır. 

Akdeniz akrabalıktır, dostluktur, kardeşliktir. 

Tüm ülkeleri, tüm halklarıyla Akdeniz, büyük ailemizin çatısıdır, yuvasıdır. 

Akdeniz, 

'Beyaz deniz', 

yani

 'White See' 

olarak adlandırılır.

 Biz, Akdeniz'in hep ak kalmasını yürekten arzu ediyoruz. 

Akdeniz'in, ne insan kanıyla ne gözyaşıyla ne de husumetlerle kirletilmesini, asla ve asla istemiyoruz.

 İşte Akdeniz Oyunları, bu arzumuzun bir ifadesidir. 

 

Akdeniz Oyunları, sporun diliyle barışa, dostluğa, kardeşliğe yapılan çağrıdır. Türkiye olarak, Mersin olarak, 17. Akdeniz Oyunları'nın, önce Akdeniz'i, sonra dünyayı değiştirmesini, bizi birbirimize daha fazla yakınlaştırmasını gönülden temenni ediyoruz."

Mersinlilere gösterdikleri sıcak misafirperverlik için teşekkür eden Erdoğan, 

"Centilmenlik kazansın, spor kazansın, barış 

kazansın, en çok da Akdeniz kazansın" 

dedi.

Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından açılış programını izledi.

Açılış törenine Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın yanı sıra Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Uluslararası Akdeniz Oyunları Komitesi Başkanı Amar Addadi,  yabancı misyon şefleri, Mersin ve bölge milletvekilleri ile valiler katıldı.

Bu arada, Başbakan Erdoğan, oyunlara katılan 24 ülkenin sporcu ve teknik heyetlerini geçişleri boyunca el sallayarak selamladı.

 Erdoğan, Türk kafilesinin stadyuma girişiyle ayağa kalkarak selamlamasını sürdürdü.

 

Öte yandan, Erdoğan'ın konuşmasından 

 

önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün mesajı 

 

okundu.

Türkiye ile uğraşmanın bedelini iyi hesap etmeliler 21 Haziran 2013 07:45 İSTANBUL Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili 'Türkiye ile uğraşmanın beledini iyi hesap etmeleri gerekir"

Türkiye ile uğraşmanın bedelini iyi hesap etmeliler

  21 Haziran 2013 07:45 İSTANBUL 

 

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, 

Gezi Parkı olaylarıyla ilgili 

'Türkiye ile 

uğraşmanın beledini iyi hesap etmeleri gerekir"

 dedi.

 

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış,  Ali Emiri Kültür Merkezi'nde Tüm Mühendisler ve Mimarlar Derneği'nin (TMMD) 

 

"Teknik Müşavirlik ve AB'deki Uygulamaları" 

başlıklı etkinliğinde konuşma yaptı.

 

Türkiye'nin ve İstanbul'un önemine vurgu yapan Bağış, Gezi Parkı odaklı gelişmelerin maksatlı olduğunu kaydetti.

Bağış, Ankara ve İstanbul'da gerçekleştirilen 

 

"Milli İradeye Saygı"

 

 mitinglerinin gerekli yerlere, gereken cevabı verdiğini söyledi. 

Çok ciddi bir oyunun kurgulandığına dikkati çeken Bağış, 

 

"Bugüne kadar bu kurgu birçok ülkede başarılı olmuştur. Herhalde denenip de çuvalladığı ilk merkez Türkiye, ilk büyükşehir de İstanbul olmuştur" 

 

 diye konuştu. 

Bakan Bağış, ağaç duyarlılığı gösterenlerin bir zamanlar İstanbul'da patlayan çöp dağlarını unuttuğunu aktararak, gazetelerin gaz maskesi dağıttığını anımsattı. 

 

Türkiye'deki eylemlerin açlık, fakirlik veya işsizlik yüzünden gerçekleşmediğini belirten Bağış, Türkiye'de etnik ve dinsel kavgaların tahriklere rağmen başlamadığını kaydetti. 

Brüksel'e gidecek

AB sürecinin geçmişine değinen Bağış, son olarak 26 Haziran'da "Bölgesel Politikalar Faslı"nın açılması için Brüksel'e gideceğini bildirdi. 

Egemen Bağış, son dönemde söz konusu faslın açılmasını engellemeye yönelik girişimlerin varlığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Türkiye'yle uğraşmanın bedelini iyi hesap etmeleri gerekir. Türkiye'yle geçmişte uğraşan Sarkozy'nin bugün balık tuttuğunu herkesin hatırlaması gerekir." 

Millet oyunu bozdu

Bağış, eylemlerin daha çok sosyal medya üzerinden gerçekleştiğine işaret ederek, olaylardan altı ay önce yüzbinlerce sahte Twitter hesabı açıldığını kaydetti. 

 

Türkiye sosyal patlamanın eşiğindeymiş gibi bir imaj yaratıldığını bildiren Bağış, yaşananların iç yüzünün ortaya çıkmaya başladığını söyledi. 

 

Milletin oyunu bozduğunu belirten Bağış, 

 

"Organize bir milletin önünde hiçbir güç, hiçbir zaman duramamıştır. Bundan sonra da inşallah duramayacaktır" 

 

diye konuştu. 

200 bin sahte tweet hesabı

Bağış, Beyaz TV’de yayınlanan bir programda yaptığı konuşmada da şunları söyledi:

"Bizim kanunlarımızda Twitter hesabı açmakla ilgili bir regülasyon yok.

 

 Birisi çıkıp yarın 'bu yasaktır,  bu serbesttir' de dese bunu tartışacak hukuki altyapı yok. 

 

200 bine yakın sahte tweet hesabı açıklandı. 

 

200 bin hesap Türkiye’nin önde gelen sanatçılarını, sporcularını, akademisyenlerini, gazetecilerini takibe alıp onlara sistematik mesajlar göndermiş. 

 

Sanki Türkiye bir sosyal patlamanın eşiğinde, bir kıvılcım lazım. 

 

Herkes o intibaya kapılmış."



Tutanaklar tutukluk yaptı

  08 Mart 2013 11:19

AB Bakanı Egemen Bağış,

 ''İmralı tutanakları''yla ilgili,

 ''O sözde tutanakları bir silah gibi kullanmak 

istediler ama tutanaklar tutukluk yaptı.

 Oyun bozuldu''

 dedi.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Beyaz TV'nin canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

İmralı'daki görüşmelere ilişkin olduğu iddia edilen bazı konuşmaların basına sızdırılması hakkındaki soru üzerine Bağış, çözüm sürecinin Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen iç ve dış mihrakları rahatsız edeceğini belirtti.

"Bu sözde tutanakların sızdırılma çabasının 

aslında çözüm sürecine karşı atılmış bir adım 

olarak değerlendirilmesi gerektiğine 

inanıyorum.

 O sözde tutanakları bir silah gibi kullanmak 

istediler ama tutanaklar tutukluk yaptı. Tutmadı. 

Oyun bozuldu.

Bu millet kararını vermiş. Bu millet birlikte yaşamaya devam etmek istiyor. 

Bu millet ülkenin bölünmesini istemiyor."

Programda, Paris temasları sırasında Ahmet Kaya'nın mezarını da ziyaret etmiş olan Bakan Bağış, Ahmet Kaya'nın demokrat kişiliği ve onun Fransa'da yaşamak zorunda kalmasına yol açan sürece ilişkin görüşlerini de dile getirdi.

 

Programa, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya da telefonda katıldı.

 

 Bakan Bağış, ailesinin Ahmet Kaya'nın mezarını Türkiye'ye getirmek istemesi halinde her türlü desteği vereceklerini de bildirdi.


Suriyeli sığınmacıların sayısı 8 milyona ulaşabilir 20 Haziran 2013 23:17 AMMAN Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth de Ürdün'ün Suriyeli sığınmacılara verdiği hizmeti takdir ettiğini ifade ederek, uluslararası toplumu Ürdün'e yardım etmeye davet etti

Suriyeli sığınmacıların sayısı 8 milyona ulaşabilir

20 Haziran 2013 23:17 AMMAN
 

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Başkanı Antonio Guterres, Suriye'de artan şiddet olayları nedeniyle 2013 sonuna kadar sığınmacı durumuna düşen Suriyeli sayısının 8 milyonu bulabileceğini ifade etti.

 

Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla Ürdün'ün kuzeyindeki Zateri Mülteci Kampı'nı ziyaret eden ABD'li aktrist Angelina Jolie ve Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth ile düzenlediği ortak basın toplantısında Guterres, 2013 yılı sonuna kadar, evlerini terketmek zorunda kalarak sığınmacı durumuna düşen Suriyeli sayısının 8 milyona ulaşmasından endişe ediyoruz'' dedi.

 

Ürdün'ün, Suriyeli sığınmacılar konusunda pek çok sıkıntı ile karşı karşıya bulunduğunu aktaran Guterres, ''Sınırlarını Suriyeli sığınmacılar için açık tutmaya devam eden Ürdün, BM'den daha fazla yardım talep ediyor. Kamplardaki Suriyeli sığınmacılara gereken yardımların ulaştırılması için Ürdün hükümeti ve uluslararası yardım kurluşları koordineli bir şekilde hareket ediyor, ancak bu konuda daha fazla çaba sarfedilmeli'' diye konuştu. 

 

Öte yandan BMMYK Özel Temsilcisi ABD'li aktrist Angelina Jolie, Suriyeli sığınmacıların yaşadıklarını trajedi olarak nitelendirerek, "Yüzlerce Suriyeli sığınmacıdan dinlediğimiz hayat hikayeleri çok acı, gerçek trajediler yaşanıyor. Bu insanlara yardım etmek için insani ve uluslararası dayanışmaya ihtiyaç var" ifadelerini kullandı.

 

Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth de Ürdün'ün Suriyeli sığınmacılara verdiği hizmeti takdir ettiğini ifade ederek, uluslararası toplumu Ürdün'e yardım etmeye davet etti.

 

Resmi verilere göre Ürdün'deki Zateri Mülteci Kampı'nda 170 bin, ülke genelinde ise yarım milyona yakın Suriyeli sığınmacı bulunuyor.

Zarafa Küçük Tatlı Zürafa 2012 Berlin International Film Festival 78min Animation Family25 January 2013 Turkey

Zarafa Küçük Tatlı Zürafa  2012 

 http://www.imdb.com/title/tt2077908/releaseinfo?ref_=tt_ov_inf

Berlin International Film Festival 

 

 

Zarafa Küçük Tatlı Zürafa 2012 Berlin International Film Festival 78min Animation Family 25 January 2013 Turkey


78min Animation Family

 

25 January 2013 Turkey


Animation Family25 January 2013 Turkey


 The plot of the film has a grandfather telling his grand kids the story of Maki, a young boy who escapes from 

slave traders, befriends a giraffe (the title character), cross the desert, ...


Directors:Rémi Bezançon, Jean-Christophe Lie


Writers:Alexander Abela, Rémi Bezançon


Stars:Max Renaudin Pratt, Simon Abkarian, François-Xavier Demaison

the house of sand Casa de Areia 2005 Helsinki International Film Festival Berlin International Film Festival Marrakech International Film Festival 115 min Drama 13 May2005Brazil

the house of sand Casa de Areia 2005 


 

 Director:
Andrucha Waddington


Writers:
Elena Soarez (screenplay), Luiz Carlos Barreto (story)


Stars:
Fernanda Montenegro, Fernanda Torres, Ruy Guerra

 

Helsinki International Film Festival 

 

Berlin International Film Festival 

 

Marrakech International Film Festival 

 

115 min Drama 

 

13 May2005Brazil

http://www.imdb.com/title/tt0373747/releaseinfo?ref_=tt_ov_inf

http://www.sonyclassics.com/houseofsand/

A woman is taken along with her mother in 1910 to a far-away desert by her husband, and after his passing, is forced to spend the next 59 years of her life hopelessly trying to escape it.

Karabük üniversitesi yeni medya sunumu sosyalmedya



Karabük üniversitesi yeni medya sunumu

 

Web 2.0 and Social Media

AP'deki 4. büyük partiden Türkiye'ye destek 20 Haziran 2013 11:11 ANKARA AP'deki siyasi partiler arasında yer alan Avrupa Muhafazakar ve Reformistleri İttifakı Taksim Gezi Parkı olayları sonrasında Türkiye'ye destek açıklaması yaptı

AP'deki 4. büyük partiden Türkiye'ye destek

20 Haziran 2013 11:11 ANKARA 

AP'deki siyasi partiler arasında yer alan 

Avrupa Muhafazakar ve Reformistleri İttifakı 

 

Taksim Gezi Parkı olayları sonrasında 

Türkiye'ye destek açıklaması yaptı.

 

Avrupa Parlamentosu içindeki 4. büyük siyasi 

parti olan  Avrupa Muhafazakar ve 

Reformistleri İttifakı'ndan (AECR) 

"Türkiye'deki olaylar, AK Parti'nin ekonomi ve

 siyasi reformlar konusundaki kanıtlanmış 

başarısını başka yöne çekmemeli" başlığıyla 

açıklama yapıldı. 

 

Açıklamada, Türkiye'de 

çıkan olaylar ile Arap Baharı karşılaştırması 

yapmanın tamamıyla yakışıksız olduğu belirtilerek, 

"Türkiye, çoğulcu, çok partili bir demokrasidir" 

denildi.

 

Mart ayında Türkiye'de özgür ve adil 

seçimlerin yapılacağını hatırlatan AECR, 

 "AK Parti hükümeti ekonomik özgürlük ve siyasi 

normalleşme bakımından büyük adımlar kaydetmiştir"

 ifadesini kullandı.

 

Türkiye'nin mülkiyet haklarını güvence altına 

aldığı ve güçlü büyümeye sahip bir ülke olduğu 

hatırlatılan açıklamada, Türkiye'de ayrıca 

azınlıklar ve siyasetin sivilleşmesi açısından 

ilerleme kaydedildiği belirtildi.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:


"Herkesin barışçıl gösteri düzenleme hakkı 

vardır ve biz hükümet temsilcilerinin Taksim 

Gezi Parkı ile ilgili gelişmeleri konuşmak için 

göstericilerle görüşme isteğini memnuniyetle 

karşılıyoruz. 

Son günlerdeki şiddetin durulmasını ümit ediyoruz.

 Suriye'deki trajik 

olaylar ve bölgedeki istikrarsızlık göz önüne 

alındığında, Türkiye ile Avrupa Birliği 

arasındaki ortaklığın her zamankinden daha önemli olduğu kanısındayız. 

 

Bazı Avrupalı siyasi liderler tarafından kullanılan kışkırtıcı dili de üzüntüyle karşılıyoruz."

 

 

 

Arnavutluk’ta "Erdoğan Seninleyiz" mitingi

20 Haziran 2013 00:55 TİRAN 

Arnavutluk'un başkenti Tiran'da Yeni Arnavutluk Hareketi Partisi'nce Başbakan Erdoğan'a destek mitingi düzenlendi.


Arnavutluk'un başkenti Tiran'da, YeniArnavutluk Hareketi Partisi'nce (PLSHR) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a destek mitingi düzenlendi.

PLSHR Genel Başkanı Edmond Vlashaj, ''Erdoğan Seninleyiz'' sloganıyla, Şehitler Bulvarı'nda düzenlenen ve çok sayıda Arnavut ile Tiran'da yaşayan Türkler'in katıldığı mitingde yaptığı konuşmada, bugünkü mitingeArnavutluk başta olmak üzere diğer Balkan ülkelerinden de Türkiye dostlarının katıldığını söyledi.

''Hedefimiz, adalet ve gelişmeye hizmet etmektir. Adalet ve gelişme yolunda kimse bize engel olamaz. Bunu, tüm dünyaya göstermek amacıyla burada toplandık'' diyen Vlashaj, ''Bu yolda, öğretmenimiz ve liderimiz Erdoğan'dır. Arnavutlar lider Erdoğan ile birliktedir'' dedi.

Bazı medya kuruluşlarının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Türkiye'nin prestijini yıkmayı amaçlayan yanlı ve uydurma bilgiler yayınladıklarını söyleyen Vlashaj, ''Türkiye, dünya genelindeki birçok ülke için adalet ve gelişme örneğidir. Biz, Türkiye'den gelen haberlerinArnavutluk medyasında doğru yayınlanmasını istiyoruz. Kamuoyu, tek taraflı haberlerle kandırılmamalıdır'' diye konuştu.

Vlashaj, Türkiye'nin bölgenin ve dünyanın en hızlı gelişen ülkesi olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Türkiye'nin rakipleri, Türkiye'ye zarar vermek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ancak Türk ve Arnavut halkları, bu zorluğu aşmak için her zamanki gibi birlik içinde olacaktır. Çanakkale Savaşları'na katılmak için, 1915 yılında binlerce Arnavut Türkiye'nin ve Mustafa Kemal Atatürk'ün desteğine gitmişti. Türk ordusu, 1999 yılında Kosova'nın kurtuluşuna büyük destek verdi. Tıpkı geçmişte olduğu gibi, bugün de kardeşimiz Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Türk halkının yanındayız.''

Konuşmasının sonunda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ve AK Parti'ye teşekkürlerini sunan Vlashaj, konuşmasını şöyle tamamladı:

''İnsanlara hizmeti, bizim için ilham veren bir kaynağa dönüştüren Erdoğan'a bugün ve her gün desteğimiz vardır ve olmaya da devam edecektir. Arnavutluk, Kosova, Karadağ, Makedonya veya Türkiye'de, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Erdoğan tüm Arnavut ulusunun desteğine sahiptir. Erdoğan, ihtiyaç duydukları her an Arnavutlar'ın yanında olmuştu, onlara yardım etmişti. Biz de lider Erdoğan'a şükranlarımızı sunuyoruz. Erdoğan'a destek vererek, kendimizi ve ailelerimizi ekonomik ve toplumsal uçurumlardan savunuyoruz. Lider Erdoğan, Arnavutlar her zaman yanındadır.''

Mitinge katılanların, üzerinde Arnavutça ''Erdoğan Seninleyiz'' yazılı yazılı dövizler taşıdığı görüldü.

PLSHR, 23 Haziran'da yapılacak genel seçimlerde, Demokratik Parti Genel Başkanı ve Başbakan Sali Berişa liderliğinde kurulan ''İş, Refah ve Entegrasyon'' isimli sağ koalisyonda yer alıyor. İki yıl önce kurulan PLSHR, Arnavutluk'un kalkınması için kendilerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı örnek aldıklarını açıklamıştı.


Suriyeli sığınmacıların sayısı 8 milyona ulaşabilir 20 Haziran 2013 23:16 AMMAN BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Başkanı Guterres, "Yıl sonuna kadar Suriyeli sığınmacı sayısı 8 milyonu bulabilir"

Suriyeli sığınmacıların sayısı 8 milyona ulaşabilir

20 Haziran 2013 23:16 AMMAN

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Başkanı Guterres, 

"Yıl sonuna kadar Suriyeli sığınmacı sayısı 8 milyonu bulabilir"

 dedi.

 

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 

Başkanı Antonio Guterres, Suriye'de artan 

şiddet olayları nedeniyle 2013 sonuna 

 

kadar sığınmacı durumuna düşen Suriyeli sayısının 8 milyonu bulabileceğini ifade etti.

Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla Ürdün'ün 

kuzeyindeki Zateri Mülteci Kampı'nı ziyaret 

eden ABD'li aktrist Angelina Jolie ve Norveç 

Dışişleri Bakanı Espen Barth ile düzenlediği 

 

ortak basın toplantısında Guterres, 2013 yılı 

sonuna kadar, evlerini terketmek zorunda 

kalarak sığınmacı durumuna düşen Suriyeli 

sayısının 8 milyona ulaşmasından endişe 

ediyoruz'' 

dedi.

Ürdün'ün, Suriyeli sığınmacılar konusunda pek çok sıkıntı ile karşı karşıya bulunduğunu aktaran Guterres, 

 

''Sınırlarını Suriyeli sığınmacılar için açık 

tutmaya devam eden Ürdün, BM'den daha 

fazla yardım talep ediyor. 

 

Kamplardaki 

Suriyeli sığınmacılara gereken yardımların 

ulaştırılması için Ürdün hükümeti ve 

uluslararası yardım kurluşları koordineli bir 

şekilde hareket ediyor, ancak bu konuda daha 

fazla çaba sarfedilmeli'' 

diye konuştu. 

 

Öte yandan BMMYK Özel Temsilcisi ABD'li 

aktrist Angelina Jolie, Suriyeli sığınmacıların 

yaşadıklarını trajedi olarak nitelendirerek, 

 

"Yüzlerce Suriyeli sığınmacıdan dinlediğimiz 

hayat hikayeleri çok acı, gerçek trajediler 

yaşanıyor. 

Bu insanlara yardım etmek için 

insani ve uluslararası dayanışmaya ihtiyaç var" 

ifadelerini kullandı.

Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth 

de Ürdün'ün Suriyeli sığınmacılara verdiği 

hizmeti takdir ettiğini ifade 

ederek, uluslararası 

toplumu Ürdün'e yardım etmeye davet etti.

 

Resmi verilere göre Ürdün'deki Zateri Mülteci 

Kampı'nda 170 bin, ülke genelinde ise yarım 

milyona yakın Suriyeli sığınmacı bulunuyor.


Engelleri kaldırın, fasılları açın

  20 Haziran 2013 22:13  AA
BRÜKSEL

 

AB Genişleme Komiseri Stefan Füle, üye ülkelere, Türkiye'nin katılım müzakerelerinde "engelleri kaldırarak fasılları açmaları" çağrısında bulundu.

AB Genişleme Komiseri Stefan Füle, üye ülkelere, Türkiye'nin katılım müzakerelerinde "engelleri kaldırarak fasılları açmaları" çağrısında bulundu.

AB Komisyonu'nun ev sahipliğinde düzenlenen, 

"Batı Balkanlar ve Türkiye'de İfade ve Basın Özgürlüğü Konferansı"nda konuşan Füle, 26 Haziran'da açılması planlanan bölgesel politikalar faslında engelleyici tutum takınan Almanya ve Hollanda'yı uyardı.

Füle, "Üye ülkeler bölgesel politikalar faslını açıp açmamayı tartışmaya devam ediyor. Eğer açılırsa 3 yıl aradan sonra bir ilk olacak, AB katılım müzakerelerinin tekrar rayına oturtulmasında önemli bir faktör olacak, Türkiye ile umarım sürdürülebilir bir şekilde yeniden angajmanımızın önemli bir unsuru olacak"

 dedi.

Füle, AB'nin, Türkiye'deki reform sürecinin çapası olarak kalmak istiyorsa bu faslı açması gerektiğini belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AB sürecinde Türkiye'nin önüne siyasi engeller çıkarılmaması çağrısını paylaşan Füle, Türkiye karşıtlarına koz verilmemesi açısından göstericilere orantısız güç kullanılmamasının önemini de vurguladı.

"Adalet Bakanı çok mantıklı sorular soruyor" 

AB üyelerinin yargı ve temel haklar faslında tarama sonu raporunu onaylamaması ve açılış kriterlerinin belli olmaması nedeniyle Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in kendilerine yönelik eleştirilerine hak veren Füle, "Adalet Bakanı, bana çok mantıklı sorular soruyor. 'Yargı reformu paketleri hangi yönde olmalı, tarama raporu nerede, açılış kriterlerimiz ne?' diye soruyor. Bunlar, cevaplaması zor sorular" ifadesini kullandı.

Füle, Türkiye'nin AB katılım müzakereleri yürüten fakat vize muafiyeti tanınmayan tek ülke konumundan çıkması gerektiğini belirterek, bu amaçla hazırlanan vize muafiyeti eylem planı ve geri kabul anlaşması üzerinde Ankara'yla sürdürdükleri müzakerelerde son dönemde önemli ilerleme sağladıklarını dile getirdi.

Stefan Füle, ifade ve basın özgürlüğünde AB'ye yöneltilen "çifte standart" eleştirilerini de anlayışla karşıladı. Füle, üye olana dek ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili gözetim altında tutulan ülkelerin üye olduktan sonra bu alanlarda geriye gitmelerini engelleyecek bir mekanizmaya şimdilik sahip olmadıklarına dikkati çekerek, bu alanda üye ülkeleri de denetlemesi için AB Komisyonu'na yetki verilmesini istedi.

Füle, ifade ve basın özgürlüğünün ülkelerdeki demokrasi kalitesi açısından belirleyici bir gösterge olduğunu söyledi.

"Türkiye, 2 sorunlu yasayı düzeltti"

Genişleme Komiseri Füle, Türkiye'nin, 4'üncü yargı paketiyle gazetecilerin hapse atılmasıyla ilgili en sorunlu 2 yasayı düzelttiğini belirterek artık uygulamaya ağırlık verilmesi gerektiğini vurguladı.

Füle, Türk ve Avrupalı siyasetçiler arasındaki söz düellosunun parçası olmayacağını da ifade etti.

"Türkiye AB ile ilişkilerini kesmeye mi hazırlanıyor da yetkililerden sert açıklamalar geldi" şeklindeki soruya da Füle, "Türk yetkililerin zihninde ne var yorumlayamam. Bu süreci ilerletme kararlılıklarını çok açık şekilde görüyorum. Görüşmelerimde onlara katılım sürecinin hem Türkiye hem de AB'nin iyiliğine olduğunu daima belirtiyorum. Bizi ilerletecek olan karşılıklı menfaatlerin dengesidir, bazen Türkiye'den duyduğum kimin kime daha çok ihtiyacı olduğu şeklindeki yaklaşımlar değildir" yanıtını verdi.

 

 

"Yükselen güçler" benzer olaylar ile yüz yüze

20 Haziran 2013 13:48

Son yıllarda ekonomik ve siyasi gücünü artıran Türkiye ve Brezilya'nın birbirlerine benzer protesto gösterileriyle karşı karşıya kalması dünyanın da dikkatini çekti.

WASHINGTON- Barışkan Ünal - Mustafa Keleş - Gamze Türkoğlu Oğuz

Hem Türkiye hem Brezilya, son dönemde “yükselen güçler” listesinde yer alıyor. Türkiye, Ortadoğu’da bölgesel bir güç iken, Brezilya da Latin Amerika’da aynı konumda.

Türkiye ve Brezilya, aynı zamanda dünyanın ekonomik kriz içinde olduğu bir dönemde, ekonomik açıdan büyüyen ülkeler olmalarıyla da dikkati çekti.

Ekonominin sosyal hayata yansıması en büyük fark

İki ülkeyi ayıran önemli noktalardan biri ise ekonomik gelişmenin sosyal hayata yansıması.

Türkiye’de son 10 yıldaki ekonomik gelişmeler, orta sınıfa ve alt gelir gruplarına da hizmet olarak yansımasına karşın, Brezilya’da en fazla eleştirilen nokta, ekonomik büyümenin sosyal hayatta kendini fazla göstermemesi oldu. 

Türkiye ve Brezilya'nın gündemini, son günlerde meşgul eden protestolar, birçok noktada benzerlik gösteriyor. 

İlk benzerlik, iki ülkede de protestoların aslında küçük sayılabilecek meselelerden başlaması.

Türkiye’deki protestolarda, İstanbul’un merkezindeki son yeşil alanlardan Gezi Parkı’nın korunmasına yönelik başlayan eylem, hükümeti eleştirmeye dönük gösterilere dönüştü.

Brezilya’da son olayların başlangıç fitili, Sao Paulo ve Rio de Janeiro gibi ülkenin en büyük kentlerinde toplu taşıma araçlarına getirilen 10 sentlik artış oldu.

İki ülkede de olayların, küçük gösterilerden, toplumun bazı kesimlerini sokağa döken protestolara dönüşmesinde özellikle "güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımı"nın etkili olduğu görüşü dile getiriliyor.

Bu benzerliklere rağmen, iki ülkedeki gösteriler arasındaki belirgin farklar da dikkati çekiyor.

Brezilya’daki protestoların hedefi "sosyal adaletsizlik” olarak görülüyor. Türkiye’deki protestolar ise Brezilya’daki gibi  "sosyal adaletsizlik" eleştirilerine dayanmıyor. Protestocular, Gezi Parkı'nın park olarak kalmasının ötesinde, hükümeti daha çok “ifade özgürlüğü” ve "bireylerin yaşam tercihini" kısıtlamakla suçluyor.

Brookings Enstitüsü'nden Dr. Vanda Felbab-Brown, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Brezilya'da birçok faktörün protestoları tetiklediğini, sosyal medya sayesinde de insanların ve sosyo-politik grupların huzursuzluğunun açığa çıktığını belirtti.

Protestoların ana nedeninin alt ve orta sınıfların artan talepleri karşısında hükümetin bunları karşılamakta yetersiz kalması olduğunu dile getiren Brown, ekonomik büyümenin yavaşlaması dışında tamamlanmamış reformların özellikle orta sınıflar arasında hayal kırıklığına neden olduğunu vurguladı.

Columbia Üniversitesi Brezilya çalışmaları Merkezi'nden Doç. Dr. Marc A. Hertzman da Brezilya'daki protestoların birçokları için sürpriz olduğunu belirtti.

Uzmanlar, protestocuların sosyal medyada organize olması ve gösterilerin küçük bir olaydan patlak vermesi gibi genel benzerlikler dışında Türkiye ile Brezilya'daki durum arasında fazla bir bağ olmadığı görüşünde.