BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Haziran 2013 Perşembe

TüRKİYE’NiN ORTA DOGU’DA iSTEDiği BöLGESEL SiSTEM NEDiR? El Kabas 16 Haziran 2013 Kuveyt Saad Mehyo

TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU’DA İSTEDİĞİ BÖLGESEL SİSTEM NEDİR?

 

 El Kabas 16  Haziran 2013  Kuveyt Saad Mehyo  


  Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a Orta Doğu’da şu an hazırlanmakta olan büyük bir uluslararası ziyafet olduğunu ve buna Türkiye’nin davet edilip edilmediğini sordum. 

 

Atalay’ın yanıtı, son yıllarda 

 

“dünyanın hasta adamı” 

 

hâline gelen Arap bölgesel sisteminin bedenini paylaşmakla ilgili olan söz konusu ziyafet fikrini reddetmek olmadı. 

 

Ancak Atalay, yeni Türkiye’nin Arap bölgesinde yeni bir emperyalist güce veya yeni bir imparatorluğa dönüşebileceğine ilişkin düşünceyi de reddettiğini belirtti.

     Atalay sözlerine şöyle devam etti: 

 

“Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanı olduğu AK

 Parti, Arapların aleyhine veya onların 

arkasından hiç bir şey yapmaz.”

 

     Bu doğru olabilir. Ancak bu, Türkiye’nin, Orta Doğu’da istediği yeni bölgesel sistemle ilgili Araplardan bağımsız bir düşüncesinin olmadığı anlamına gelmiyor.

 

     --Türk Sistemi--

     İstanbul ve Ankara’da bulunan üç araştırma merkezinde yetkililerle gerçekleştirdiğimiz görüşmeler,

 “yeni Osmanlıların” 

gördüğü veya istediği bir sonraki bölgesel sistemin takribi resmini çiziyor.

 

     - Yeni bölgesel sistem, halkların meşru taleplerini yansıtan ve temsil esasına dayalı sistemler olmalı. 

Bu sistemde bölge ülkeleri, demokrasi ve gerçek ekonomik bütünlük değerleri etrafında toplanmalı.

 

     - Türkiye bölgede soğuk savaşın doğmasına neden olan unsurların oluşmasını istemiyor. 

Zira böyle bir şey bölge halkı arasında kalın duvarlar örebilir. 

Bu nedenle Türkiye, Sünni-Şii veya siyasi rejimler arasındaki çatışmalardan mütevellit mezhepsel bölünmeleri önlemelidir.

 

     - Orta Doğu’da büyük siyasi değişimler ve dünyadaki ekonomik düzeni yeniden yapılandırmak, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin dış politika alanında meşgul olacağı en önemli alanlar olacak. 

Türkiye, Arap baharı devrimlerinden bu yana bunların yanında yer almaya karar verdi.

 

     - Bölge ülkeleri için meşru ve hukuksal bir durum olmalı ve sınırlar değişmemeli. 

Çünkü Orta Doğu’da yeterince bölünme ve ayrışma var.

Yeni Türkiye, bölünmüş yeni ülkeler veya başarısız ve zayıf ülkeler istemiyor. 

Bölgenin şu an ihtiyaç duyduğu şey bölünme değil birleşmedir. 

Bölge aynı zamanda yeni bölgesel sistemin belirlenmesi için de dış müdahaleler istemiyor.

 

     Türk uzmanlar ve akademisyenler, bu yeni bölgesel sistemlerine bir ad vermemişler. 

Ancak bu sistem belli bir ölçüde Avrupa Birliği'ne benziyor gibi görünüyor. 

Zira bu sistem, Türkiye’nin liderliğinde bağımsız ve demokratik ülkeler arasında bir ekonomik birlik üzerine kurulu.

 Peki, bu dev proje gerçekleşebilir mi?

 

     --Türkiye’nin Bu Projesinin Önündeki Engeller--

     Geçtiğimiz yıllarda yaşanan olaylar, Orta Doğu’daki eskimiş ve kırılgan sistemin 

-yerine alternatif bir rejim gelmeden- yıkılmasına neden oldu. 

Dış oyuncular yeni bir bölgesel sistem kurmaya yönelik projelerini gerçekleştirmeye çalışsalar da bu projelerden hiçbiri gerçekleşmedi. 

Bu görüşler ve güçler arasındaki rekabetin önümüzdeki yıllarda devam edecek gibi görünüyor.

 

     Başarısız projelerle dolu bu tarihe bakıldığında Türkiye’nin bölgesel projesinin gerçekleşme şansı var mı?

 

     Aslında bu projenin önünde dört engel var:

     1- Bu projenin küresel sistemin bir parçası 

olması için uluslararası bir kılıfa ihtiyacı var. 

Bu sadece ABD’nin bölgedeki nüfuzunun 

daralması durumunda mümkün olabilir.

 

     2- İsrail’in, 60 yıldır tamamen yıkma 

konusunda başarılı olduğu Arap Orta Doğu 

yerine İslami Orta Doğu kurulmasına karşı 

mutlak reddi. 

 İsrail böyle bir sistemin 

doğmasını engellemek ve başarısızlığa 

uğratmak için 10 savaşa girmeye hazır.

 

     3- Türkiye ve İran’ın, Arap Orta Doğu ve 

Hazar Denizi-Orta Asya’da

 “iktidar çekişmesini” 

sakınmaları veya en azından aralarındaki 

rekabeti barışçıl seviyeye indirgemeleri.

 

     4- Arap unsurunun sistemi üretme sürecine 

katılma kapasitesine sahip olması.

     Açıkça görüldüğü gibi bu dört engelden her

 biri tek başına Türkiye’nin yeni bölgesel 

bütünleşmesini kırılgan yapabilecek güçte.

 

 

Ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz

  20 Haziran 2013 21:03

Başbakan Yardımcısı Atalay, Başbakan Yardımcısı Arınç'ın istifa ettiği yönündeki haberlere ilişkin, "Biz ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Edremit ilçesindeki TOKİ konutlarında incelemede bulundu.

Yapılan konutları ve okulları tek tek gezerek kontrol eden Atalay, burada bir gazetecinin, "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın istifa ettiği yönündeki haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusunu yanıtladı. Atalay şunları söyledi:

"AK Partiyi, AK Parti hükümetini ve bizler arasındaki ilişkileri değerlendirirken şöyle bakmak lazım. Çok uzun yollardan geliyoruz. Herkes birbirine fedakarlıklarda bulundu. Bizim aramızda o tür sorunlar olmaz. Biz ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz. Bizim hükümetimizde, bakanlar kurulumuzda, MKYK'larımızda açık gönüllülükle bütün meselelerimizi konuşuruz ama sonra kararlar verilir ve bu kararları hepimiz tereddütsüz uygularız. Bu parti içinde, hükümet içinde en başından beri varım. Bizim çalışma sistemimiz budur. Bülent bey ile Başbakan'ımız siyasi hayatta birlikte geliyorlar. Onlar yeni değiller. AK Parti öncesinden de siyasi hayatları vardır. Öyle dışıradan zannedildiği gibi, bugün bir iki yerde olduğu gibi ilişkiler, bizim aramızda olmaz. Bunlar tamamen hayal mahsulü üretilmiş şeylerdir.

Başbakan'ımızın Kuzey Afrika ziyareti sırasında Bülent bey vekalet etmişti. Sanıyorum o günlerde yürüyen süreçle ilgili, Türkiye'deki olaylarla ilgili bazı açıklamalardan kaynaklanan böyle haberler üretiliyor. Tamamen asılsız bir haberdir."

Daha sonra Ankara'ya hareket eden Atalay burada da Habertürk televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Atalay, alkollü içki satışına yönelik düzenlemeyle ilgili, "O bir yasaklama değil, bir düzenlemedir. Uluslararası standardı olan diğer ülkelerde de olan bir şeydir. Yoksa insanların hayat tarzına, özel hayatına müdahale diye bir şey söz konusu değil" diye konuştu.

ABD'deki temaslarında Gezi Parkı ve irtibatlı konuları da anlattıklarını belirten Atalay, "Türkiye'ye orada bir haksızlık da yapıldı. Oralarda bizim anlattığımız şeyler daha çok, Türkiye'nin yükselen bir imajı var. Bazı uluslararası televizyon kuruluşlarının Türkiye'yi sanki Arap Baharı zincirinin bir halkası gibi, Türkiye'de olan olayları Tahrir gibi takdim etmelerini kabullenemeyiz. Türkiye, özgürlükler alanında, insan hakları alanında, demokratikleşme alanında çok mesafe almış bir ülke bunları anlattık" ifadesini kullandı.

"Bu süreçte herkes mesajlar aldı, kendince bir şeyler öğrendi. Siz neler öğrendiniz?" sorusu üzerine Atalay, her olayı iyi analiz ettiklerini, toplumla iletişimi çok iyi tuttuklarını ve her ay kamuoyu araştırması yaptırdıklarını anlattı.

Atalay, Gezi Parkı'ndaki olaylarla başlayan süreci de pek çok araştırmayla, pek çok açıdan takip ederek değerlendirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Bunun içinde Gezi Parkı var, masum çevre hassasiyetleri var, illerde çok farklı katılımlar var, tahripler, çevreye zarar vermeler, iş yerlerine zarar vermeler, polise taş, bilyelerle, molotofkokteyliyle saldırılar var. Bunların hepsine ayrı kategorilerde bakmak lazım. Tabii CHP'nin teşkilatlarında, tabanında, milletvekillerinden katılımlar var. Onları ise ayrı kategoriye koymak lazım. Ama genel manada her ne kadar Gezi Parkı'yla ilgili çevre hassasiyeti önce bir masum şeyle başlamıssa da genişlemesinde siyasi boyut fazladır. Bizim tespitlerimiz var. Bunların hepsinin içinden de aldığımız mesajlar da var. Yani çevreyle ilgili konuda makul bir nokta tespit edildi. Yargı kararına bağlandı. Yargı süreci devam ediyor. Eğer yargı idarenin lehinde karar verirse yine de ona uyulmayacak referanduma götürülecek ama yargı idarenin aleyhine karar verirse o zaman ona uyulacak."

Atalay burada da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın istifa etmek istediği ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onu vazgeçirdiği iddiasının sorulması üzerine şunları kaydetti:

"Bizim aramızda kolay kolay ihtilaf çıkaramazlar. Birileri belki umudunu şuna bağlıyor AK Parti içinde biraz acaba kurcalayarak sorunlar çıkarabilir miyiz'. Eski Kültür Bakanımızın twitlerini veya Bülent Beyin söylediği bir cümleyi çok fazla merkeze alıyorlar. AK Parti, öyle bir parti değil. Biz, çok sınavlardan geçtik. Bizlerin, hele bu ön planda olan Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın, Bülent Beyin, arkadaşlarımızın ilişkileri çok eskiye dayanır ve çok test edilmiştir. Ortak bir çilenin, derdin, davanın birlikteliğidir bu ve insanlar birbirleri için feda olurlar" değerlendirmesinde bulundu. 

Terörle mücadele konusunda başlatılan "çözüm süreci"nde hangi aşamada bulunulduğunun sorulması üzerine Atalay, terörün bitirilmesinin Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu vurguladı.

Atalay, kardeşliğin yeniden tesisinin ve bütün renklerle birlikte yaşamanın önemine işaret ederek, şöyle konuştu;

"Gezi Parkı gibi ve onun peşinden gelişen olayların içindeki gerekçelerden biri budur aslında zikredilmeyen. Birileri Türkiye'nin bu büyük sorununun çözülmesinden de rahatsız. İçeriden de buna karşı çıkanlar var. Bu, Türkiye'nin şu anda en önemli projesi. Biz, hükümet olarak çok kararlılık içindeyiz, bunu biriteceğiz ve bunu ancak AK Parti bitirir. Şu anda herkes büyük bir hassasiyet içinde, bu konuda üzerine düşeni yapıyor. Bütün taraflar için bunu söylüyorum."

BDP'lilerin "yol temizliği paketi" diye bir paketten söz ettiğinin ifade edilmesi üzerine Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü;

"Bizim BDP ile siyasi kesimle irtibatlarımız sürüyor. Orada sağlıklı bir iletişimimiz var, orada bir sorun yok. Tabii başka kesimlerle de istihbarat kurumumuzun, birimimizin görüşmeleri oluyor. Süreç öyle yürüyor. Bizim demokratik çalışmalarımız 11 yıldır süren çalışmalar. Zaten o manada çok yol temizliği yaptık biz. Anadilde şarkı dinlenmezken bugün anadil devletin okullarında çocuklara öğretilir hale geldi. O mesafeleri aldık. Bu demokratikleşme adımlarımız sürecek."

Atalay, demokratikleşme çalışmalarında ilk olarak gündeme neyin geleceğinin sorulması üzerine ise sürecin yürüdüğünü, "Yeni bir aşama" diye nitelenecek bir şey olmadığını dile getirdi.

Atalay, "Sağlıklı şekilde bu süreç yürüyor. Tabii karşılıklı beklentiler olabilir. Bu, aynı zamanda samimiyet ve güvene dayalı bir süreçtir. Biz, hükümet olarak, parti olarak samimi ve kararlıyız" diye konuştu. Süreç içinde toplumun da büyük bir desteği olduğunu dile getiren Atalay, Doğu ve Güneydoğu'da terörsüz, baskısız, korkusuz, özgür bir hayat başladığını aktardı. Atalay, "Bu konularda telaş etmeden, acele etmeden herkes sabırlı şekilde çalışmaları sürdürüyor, sürdürecek" dedi.

Muhalefetin, anamuhalefetin bu konuda desteğini görmediklerini bildiren Atalay, "Anamuhalefet partisi Türkiye'de tencere tava çalanların içine karışarak, park eylemlerine karışarak orada rol aldı ama Türkiye'nin en önemli sorunu olan çözüm sürecinde, hiçbir yerinde yer almadı. Biz isterizki buralarda desteği olsun" değerlendirmesinde bulundu.

"Bu süreç sağlıklı şekilde yürüyor ve biz sağlıklı şekilde yürüteceğiz bunu" diyen Atalay, AK Parti hükümetlerinin temel misyonunun Türkiye'yi normalleştirmek olduğunu vurguladı.

Özel hayata müdahale, özgürlüklerin kısıtlanması, anadillerin konuşulamaması, insanların istediği kıyafeti giyememesi gibi günlerin geride kaldığını belirten Atalay, bu manada Türkiye'nin normalleştiğini söyledi.

"Şundan da emin olsun bizim Kürt kardeşlerimiz; AK Parti, bütün kültürel talepler, bütün geçmişte yapılan yanlışlar, haksızlıklar, onların üzerine zaten gidiyoruz biz. Dolayısıyla kültürel haklar konusunda hiçbir tereddüt yok, onlar eksik varsa yine tamamlanır. Yani ülkemizde bütün inanç grupları, bütün etnik gruplar, bütün farklılıklar, bütün renkler özgürce yaşayacak, bizim hedefimiz bu."

BDP ile iletişimde hiçbir sorun bulunmadığını bildiren Atalay, herkesin birbirini daha iyi anlayıp, sabırlı davranması gerektiğini söyledi. Atalay, "Bu, Türkiye'nin en önemli sorunu bunu çözeceğiz, bunda kararlıyız" dedi.

Terör örgütü mensuplarının sınır dışına çıkması sürecinin nasıl gittiğinin sorulması üzerine ise Atalay, herkesin samimi şekilde üzerine düşeni yaptığını kaydetti.