Suriye müdahalesi Bosna ve Kosova'ya ne kadar benzer?

Orta Doğu'da küresel krize dönüşme eğilimi gösteren sorunların gölgesinde Balkan seyahatine çıktık.

 Balkanlar'ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumu yakinen görme fırsatımız oldu.

Bugün Orta Doğu'daki gelişmeler için Balkanlaşma ifadesi kullanılıyor. 

Bu ne kadar doğru bir benzetmedir ona bakmak gerekir.

1989'da ortaya çıkan değişim dalgası Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın çözülmesine neden olmuştu.

 Bu durum dini ve etnik farklılığın olduğu ülkelerde savaşları başlattı. 

O günlerde siyasi bilimciler Orta Doğu'da yaşananlardan yola çıkarak gelişmelere 'Lübnanlaşma' adını veriyorlardı.

Özellikle Balkanlar'daki çatışmalar dini ve etnik temele dayandığı için benzeşir bir yönü vardı. Bugün Orta Doğu'daki gelişmelere 'Balkanlaşma' olarak adlandırmak doğrusu zorlayıcı bir durumdur. Sadece istikrarsızlaştırmadan dolayı kullanılıyorsa doğru olabilir.

Orta Doğu'da Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Mısır, Somali, Tunus ve Mali ekseninde yaşananlar etnik bir çatışmadan çok mezhebi farklılıklardan kaynaklanmaktadır.

Suriye sorunu ise küresel aktörlerin ve bölge ülkelerinin çıkar stratejileri üzerinden görülen bir hesaplaşmaya dönüştü. 

Suriye halkına ise; kin ve nefretin derinleşmesi, Baas iktidarını destekleyenler veya karşısında yer alanlardan olmak üzere;

 100 binden fazla insanın ölmesi, binlercesinin yaralanması, milyonlarcasının iç ve dış göçe maruz kalması kaldı.

Bu günlerde batılı ülkelerin oluşturacağı bir koalisyonun Suriye'ye müdahalesi için geri sayıma başlandı. 

Öyle ki; görsel ve yazılı medyada, jet ve füze görselleri eşliğinde vurulacak hedeflere dair haritalar yayınlanıyor ve planlar yapılıyor. Ayrıca, ABD öncülüğünde yapılacak müdahaleyi ister konumda bıraktığı için Esed kınanırken; 

Mısır darbesi dolayısıyla eleştirilen ABD, AB ve bir kısım Orta Doğu ülkeleriyle de birlikte hareket edildiği için mazeret oluşturulmakta. Mısır da ayrışan tavırlar Suriye de nasıl örtüşecek?

Suriye'de yaşananlar tahammül edilemez bir hale geldi. 

Masum halka karşı şiddeti hiçbir inanç masum gösteremez.

ABD yönetimi 'Suriye'ye yapılacak müdahalenin asker ayağı değmeden, dar kapsamlı (limitli) ve rejim değişikliğine neden olmayacağını' açıkladı. 

O zaman akla bu müdahalenin neye yarayacağı sorusu geliyor.

Henüz BM'den bir onay çıkmadı. Ayrıca ABD Temsilciler Meclisi ve İngiltere Parlamentosu müdahaleye karşı tavır geliştirdiler.

Herkes BM kararı olmadan ABD öncülüğünde Batı ittifakının Bosna ve Kosova'ya yaptığı müdahaleyi örnek göstermektedir. Bu durumu benzeşen ve ayrışan yönleriyle ele almak gerekir.

Bosna Hersek'te Müslümanlara yönelik Yugoslav Halk Ordusu ve Sırp paramiliter grupların saldırısı söz konusuydu. 

4 yıl süren iç savaşın sonunda Müslümanlar askeri yapılarını oluşturup üstünlüğü ele geçirmeye başladıkları bir anda, Sırpların Srebrenica'da 10 bine yakın Müslümanı katletmeleri bardağı taşıran damla sayıldı ve hava saldırısı düzenlendi. 

Oysa sadece başkent Sarajevo'da bütünü sivil olmak üzere15 binden fazla Müslüman öldürülmüştü. 4 yıllık savaşın bilançosu 198 bin Müslüman öldü, 100 binlerce yaralı ve sakat, 1,5 milyon insan yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldı.

Ölümler, yaralanmalar, sakat kalmalar, göçler, ibadethane ve evlerin yıkılması itibariyle Suriye sorunu Bosna'ya benzeşmektedir. 

Tek fark Bosna'da Müslümanlara saldıranlar ve onları azmettirenler Hıristiyanlık inancına sahip Ortodoks Sırplardı.

Kosova'da da farklı bir durum söz konusu değildi.

 Hıristiyan Ortodoks Sırplar Müslüman Arnavutlara karşı Bosnalı Müslümanlara yaptıklarının aynısını yaptılar. 

Sadece rakamlar farklıydı.

Uluslararası irade Bosna'ya 4 ve Kosova'ya ise 1 yıl süren bir savaşın sonucunda müdahalede bulundu. 

Müdahale sadece hava saldırısı olarak kalmadı ve sonrasında barışı kurmak için barış gücü gönderildi.

Müdahalenin sonucunda:

 Dayton Barış Anlaşması'yla Bosna Hersek'te üç etnik temele sahip, 10 Kantona ayrılmış Boşnak Hırvat Federasyonu ve Bosna Sırp Cumhuriyeti adlı iki yapılı bir devlet kuruldu.

Mültecilerin geri dönüşü Dayton'la garanti altına alınmasına rağmen bugüne kadar Bosna Sırp Cumhuriyeti'ne dönenlerin sayısı sembolik olmuş ve dönenler de tehdit edilmektedir.

Kosova'da da Mitrovica'nın dışında ülkede Arnavutların kontrolü sağlandı.

 Mitrovica ve çevresi Kosovalı Sırp azınlığın elinde kaldı ve bugün çözülmemiş bir sorun olarak ortada duruyor.

Bosna'da ve Kosova'da ayrışma dini ve etnik yapılar üzerinden gerçekleştiği için geliştirilen çözüm metotları kısa vadede başarılı gibi gözüküyor olmasına rağmen;

bugün Bosna Hersek'te bölünme veya çatışmanın ayak sesleri yeniden duyuluyor.

Suriye'ye yapılacak uluslararası müdahale Bosna ve Kosova'da ortaya çıkan sonuçları sağlaması güç. Suriye'de ki ayrışma dini ve etnik yapılardan çok yönetim eleştirisi ve mezhepler arasında yaşanmaktadır.

Suriye sorununun çözümünde hangi mezhebi anlayışın sözü egemen kılınacak?

 Sünnilerin mi, Şiilerin mi yoksa Selefilerin mi? 

Sekülerlerin ve dini azınlıkların durumu ne olacak?

Uluslararası müdahaleyi yapacak olanlar, talep edenler ve destekleyenler Suriye'nin geleceğini de düşünmelidirler.

Suriye sorununun çözümü için tüm tarafların masaya oturduğu bir siyasi müzakere süreçinden başka çıkış yolu gözükmüyor. 

Kötü barış iyi savaştan iyidir.

'Limitli müdahale' 

sadece yapılmış olmak için olacak ve Suriye'de

 sorunu çözmekten çok;

 bölgeyi daha kaotik 

hale getirecektir.

SÜLEYMAN GÜNDÜZ

30 08 2013 Cuma