BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Eylül 2013 Pazar

'Çınar' çok konuşulacak Varol Yaşaroğlu, yeni çizgi dizisi Çınar’ı görücüye çıkardı. 29 Eylül 2013 Pazar

'Çınar' çok konuşulacak

 

'Çınar' çok konuşulacak

Varol Yaşaroğlu, yeni çizgi dizisi Çınar’ı görücüye çıkardı.

Adını Grafi2000 Comedy ile duyuran, ardından Koca Kafalar, Baba Haber Bülteni ve Fırıldak Ailesi ile büyük ses getiren ünlü yapımcı Varol Yaşaroğlu, yeni çizgi dizisi Çınar’ı görücüye çıkardı. Yapımcı Varol Yaşaroğlu’nun, çocukların gözünden Osmanlı tarihini anlatacağı "Çınar" adlı çizgi dizisi şimdiden dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Yaşaroğlu, Çınar isimli yeni animasyon dizisinde, yüzlerce yıllık eşsiz bir medeniyetin sahibi olan Osmanlı Devleti’ni çocukların gözünden anlatacak. Dizinin baş kahramanı Çınar her bölümde farklı bir tarihi karaktere bürünecek. Tarihte heyecanlı bir yolculuğa çıkacak olan Çınar, kimi zaman Fatih'in topçusu, Orhan Gazi'nin askeri, kimi zaman ise Yavuz Selim'in sipahisi, Kanuni'nin kâtibi, Üçüncü Selim'in müzisyeni olacak. Çocuklara tarihi oyun oynar gibi, hikaye dinler gibi anlatmayı hedeflediğini belirten yapımcı Varol Yaşaroğlu’nın Çınar projesi şimdiden TRT Çocuk’un yakın markajı altında. 30 Eylül’de izleyiciyle buluşmaya hazırlanan Çınar’ın serüvenleri çok konuşulacağa benziyor.

Kuroko's Basketball, known as Kuroko no Basuke 2008 2012 2013

http://www.kurobas.com/ 

Kuroko's Basketball, known as Kuroko no Basuke  2008 2012 2013

Demokrasi paketi yarın saat 11:00'de açıklanacak Başbakan Erdoğan Denizli'nin Tavas ilçesinde toplu açılış töreninde konuştu. 29 Eylül 2013 Pazar

Demokrasi paketi yarın saat 11:00'de açıklanacak

Başbakan Erdoğan Denizli'nin Tavas ilçesinde toplu açılış töreninde konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Denizli'de çeşitli açılışlara katılıyor. Sarayköy'de Türkiye'nin en büyük Jeotermal Elektrik Santrali'ni açan Başbakan Erdoğan, Tavas'ta vatandaşlara seslendi. Erdoğan, yarın açıklanacak demokratikleşme paketiyle büyüyen Türkiye'ye yaraşan demokratik hak ve özgürlüklerin teminat altına alınacağını söyledi.

Başbakan Erdoğan, "-Bu demokratikleşme paketiyle Türkiye'yi prangalarından, ağırlıklarından, zincirlerinden kurtaracağız" dedi.

Gündemle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan  "Yarın Ankara’da tarihi bir gelişmeyi kamuoyuna duyuracağız. Yarın saat 11’de yeni, demokratikleşme paketini açıklayacağız. Türkiye’yi prangalardan kurtaracağız. Bu ilk değil. Son da olmayacak. Şartlar geliştikçe reformlarımızı yapmaya devam edeceğiz. Paket açıklanınca reformlarımız hayata tek tek geçince Türkiye güç kazanacak. Ekonomi ve demokrasi sınıf atlayarak yeni bir safhaya geçecek.” dedi.

"HAYVAN İTHAL ETMEDİĞİMİZDEN HABERİ BİLE YOK"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ana muhalefet partisi liderinin “hayvan ithal ediyorlar” iddiasına da “Artık hayvan ithal etmediğimizden haberi bile yok. Bu kurban bayramında dışarıdan hayvan asla ithal edilmiyor. Zaten sorsanız kurban nedir diye onu da bilmez. Markette etten bahsediyor. Sadece etten niye bahsediyorsun. Kıymadan al antrikota, kuşbaşına kadar bunlar ayrıdır fiyatları da farklıdır. Bunların ortalama fiyatı ya da en yükseği var. Bunları da bilmen lazım genel müdür. Hayvancılıkta hedefimiz. Dün ithal eden ülkeydik yeniden ihraç eden ülke olacağız. Çalışmamız bu." sözleriyle cevapladı.

 

Kar geliyor gelsin özledik :) Türkiye, yeni bir soğuk ve yağışlı havanın etkisi altına giriyor. 29 Eylül 2013 Pazar

Kar geliyor   ( gelsin özledik :) )

Türkiye, yeni bir soğuk ve yağışlı havanın etkisi altına giriyor.

Türkiye, salı günününden itibaren Balkanlar üzerinden gelen yeni bir soğuk ve yağışlı havanın etkisi altına girecek.

Yurt genelinde hava sıcaklığı hissedilir derecede azalacak.

Yurdun batı kesimlerinden başlayacak yağışlar, çarşamba ve perşembe günü doğu bölgelerini de etkisi altına alacak.

Çarşamba gününden itibaren ise sıcaklıklarda büyük düşüş yaşanacak.

İstanbul'da sıcaklıklar 17 derece civarında seyredecek.

Soğuk hava kendini asıl cuma günü hissettirecek ve İstanbul'da sıcaklıkların 14 dereceye düşmesi bekleniyor.

Öte yandan cuma günü, İç Anadolu'nun kuzey kesimleri ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin yükseklerinde kar yağışı bekleniyor.

Demokratikleşme Paketi'nin açıklanacağı yer ve zaman belli oldu Paketin içeriği Başbakan Erdoğan tarafından pazartesi saat 11.00'de açıklanacak. 27 Eylül 2013 Cuma 20:42

Demokratikleşme Paketi'nin açıklanacağı yer ve zaman belli oldu

Paketin içeriği Başbakan Erdoğan tarafından pazartesi saat 11.00'de açıklanacak.

Hükümetin hazırladığı Demokratikleşme Paketi, kamuoyuna pazartesi günü açıklanacak.

Başbakanlık kaynaklarından edinilen bilgiye göre Başbakan Erdoğan, konuya ilişkin basın açıklamasını, Pazartesi günü saat 11:00’de yapacak.

Başbakanlık Yeni Bina’da yapılacak olan toplantıya, yazılı ve görsel basından genel yayın yönetmenleri ve temsilcilerin de davet edilmiş oldukları öğrenildi.

Erdoğan’ın basın açıklaması Başbakanlık Basın Müşavirliği’nin vereceği frekans üzerinden canlı yayınla ekranlara taşınacak. Basın açıklaması, simültane olarak İngilizce ve Arapça’ya da çevrilecek.

Edinilen bilgiye göre, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın koordinatörlüğünde hazırlamış olan paketle ilgili olarak yapılacak basın açıklaması sırasında, bakanların hazır bulunmaları bekleniyor.

Ankara eminim 100 yıllık yalnızlığını bitirirken herkesi yeni filmin galasına davet edecek

30 Eylül 2013

İngiliz anahtarı



İkiz Kuleler'e saldırıdan sonra Amerika'ya bir düşman lazımdı! O da Ladin'di! İkiz Kuleler'e yani Musevi sermayesini temsil eden binalara kimin neden ve nasıl bir planla saldırdığını, muhtemelen 25 yıl sonra öğreniriz! Şimdi tek yapabileceğimiz akıl yürütmek!
Saldırıdan sonra Amerika hem Afganistan'a hem de Irak'a girdi. ABD başkanlarının neredeyse tümünün DOKTRİNİ vardı! Truman, Eisenhower, Nixon, Carter'ın hareket tarzı aynıydı!
2023'te dünya petrollerinin yüzde 67'sini üretecek olan Suudi Arabistan, Katar ve Körfez'i elde tutmaktı!
Neredeyse bütün BAŞKANLAR aynı metotla yol alırken BUSH doğrudan müdahaleyi seçti! Zaten elde bir KATİL vardı! Ladin'in peşinden gidip Afganistan'ı, yani doğalgaz ve petrol virajını ele geçirdi!
Ama Nevada çöllerinde aracını sağa çekip ihtiyacını karşılayan sade bir vatandaşı bile izleyebilirken, Ladin'i bir türlü ele geçiremiyordu! Üstelik aranan LADİN her ay bir SINGLE çıkarıp dünyaya sesleniyordu! Yapımda ve yayında emeği geçenler, ne hikmetse bir türlü bulunamıyordu!
Taşlar yerine oturuncaya kadar film böyle devam etti!
Daha önce BÖBREK YETMEZLİĞİNDEN öldüğünü açıkladığımız Ladin'e, birkaç yıl sonra operasyon yaptı! Bir daha öldürdü! Tabii herkese bir hikaye gerekliydi! Amerika bunun için zemini hazırladı! Afganistan'ı geçen Amerikan askerleri Pakistan'da büyük teröristin kaldığı yeri gece bastı!
Filmlere taş çıkartacak kadar heyecanlı baskında Ladin ölü ele geçirildi! Bir Amerikan helikopterinin düştüğü söylenen operasyonda sonuca ulaşılmıştı! İslami kurallara göre cesedi Umman'a atılan Ladin artık yoktu!
Daha sonra filmleri çekilse de gerçekte Ladin'in öldüğünü gören yoktu! ALGI her şeydi! Görmek gerekmiyordu! Ölmüştü işte!
El Kaide'nin ve Ladin'in ölmesi şarttı!
Çünkü taşlar yerine oturmuş artık!
Amerika'nın hem Afganistan'dan hem de Irak'tan çekilmesi gerekiyordu! Bütün bunlar Ortadoğu'da yeni bir sayfanın açılacağına işaretti!
Türkiye de bu işin tam merkezindeydi!
İngilizler'in kurduğu sistem yıkılacak, yeni oyuncular sahne alacaktı!
Ama Türkiye'nin içinde İngiltere adına ülkeyi kontrol eden aileler ve onların yönettiği partiler vardı! Türkiye kendi aklıyla kendi vicdanıyla baş başa kalıp doğru karar vermeliydi! 100 yıllık şans kapımızı çalmıştı! Ama içeride muazzam bir FREN vardı! Hem sermaye, hem Avrupa hem de AK Parti'nin içindeki bir grup bu PASTADAN pay alma isteğine karşıydı!
Erdoğan ise buna yürekten inanıyordu!
Ankara yıllar sonra ilk kez küresel oyunları doğru okuyor ve yapması gerekenleri yapıyordu!
Hüseyin Obama, "Müslümanlar'la çatışmak istemiyoruz!" diyen derin Amerika tarafından getirildi! Amerika artık askeriyle, füzeleriyle savaş gemileriyle değil, partneriyle hareket edecekti! Bölgeden çekilecek başka güçlü kollar devreye girecekti! Bölgedeki en güçlü kol da Türkiye idi! Askeriyle, ekonomisiyle, gelişmesiyle, kültürüyle, eğlence hayatıyla, turizmiyle tek adaydı!
Yapması gereken İngilizler'in koyduğu kurallarla kaskatı hale gelen rejimi esnetmekti! Bölge ile kucaklaşmak başka türlü mümkün değildi!
Erdoğan bunu temsil ediyordu!
Prangalara vurulmuş bir ülkenin ayağa kalkışının simgesiydi! Bu nedenle ne dünya medyası ne de muhalefetten Allah'ın bir kulu AK Parti'yi eleştirmiyor sadece ve sadece Erdoğan'a saldırıyordu!
Siyaset tarihinde okutulacak bir olaydı bu! Sadece bir LİDERE saldırı yapılırken neden PARTİSİ hiç eleştirilmiyordu!
Aslında AK Parti'nin içindeki bir kol ile CHP ve MHP aynı yerdeydi! Farkları yoktu!
Ama biz bunu bilmiyorduk! İngiliz oyunu, her sahnede sürüyordu anlayacağınız!
Büyük planı çözen Ankara, Erdoğan'ın aldığı RİSKLE içerideki kavgayı bitirmeye karar verdi!
Silahlar sustu! Bölgede ne kadar KÜRT varsa yönünü Ankara'ya çevirdi! Bu Türkiye'yi büyütecek çok önemli bir hamleydi!
İngilizler'in yaptığını bu kez Türkiye yapıyor "Silahla değil AKILLA" gidiyordu!
Bölgeden çıkan Amerika'nın kesinlikle Türkiye'ye ihtiyacı vardı! Aksi halde Ladin'in ölmesinin ya da Irak'tan çekilmesinin bir anlamı yoktu! Amerika bunu yaparken Londra, CHP'ye operasyon çekip Baykal'ı götürdü. Yerine Kemal Bey'i getirdi! Erdoğan ve Baykal'ın ideolojileri farklı da olsa siyasetleri aynıydı!
Yani ülkenin gideceği yer konusunda hem fikirdiler! Ama Deniz Bey, resmi ideolojinin savunucusuydu! Yerine Erdoğan'ın yaptığını yapabilecek daha doğrusu Kürtler'i yanına çekebilecek biri gerekliydi!
Bu Kemal Bey'di!
Türkiye yol aldıkça CHP'ye verilen roller iyice su yüzeyine çıktı! CHP'nin son aylarda nereye gittiğine bir bakın! ÇİN, IRAK, SURİYE, MISIR, BELÇİKA, Washington ve New York! Musevi BARONLARIN sözünün geçtiği her yere gittiler! Londra korumasındaki sermaye, CHP'ye "Erdoğan'ı dışarıdan çevrele!" emri verdi! Van'a, Hakkari'ye, Urfa'ya gitmeyen CHP, Çin'e gitti, Sisi'ye gitti!


CHP'nin arkasında yerli görünümlü SERMAYE ne yaptıysa Türkiye'nin Kürtlerle buluşmasına engel olamadı!
Kürtlerle buluşma sadece silahların susması anlamına gelmiyordu! Yıllarca İngiltere adına ülkeyi kontrol eden AİLELERİN sadece ticaretle ilgilenmesi ve gizli ilişkilerinden vazgeçmesi anlamını taşıyordu!
Görülmeyen, duyulmayan ve YANDAŞ medya tarafından asla yazılamayacak olan buydu! Devletin sesini yükseltmesi ilk kez görülen bir şeydi! Bu "Türkiye Türklerindir!" yalanını ortaya atanların tasfiyesi demekti! Sıkıntıları buydu! Yoksa yine para kazanmaya devam edecekler! Hiçbiri batacak değil!
Sadece Türkiye'nin artık Kraliçe'nin kontrolünde olmadığını bilmeleri gerekiyor!
Bunu anlamaları ve kabul etmeleri isteniyor!
Etmezlerse!
Mücadele giderek kızışır! Aynı renk sermaye, muhalefeti alarak da gelse, AK Parti'den bir kolu sökerek de gelse fark etmez! Dayak yedikleriyle kalırlar!
Yeni rollerini kabullenmeleri, Türkiye'yi çok daha çabuk büyütür ve 100 yıl önce bıraktığımız Ortadoğu'ya görkemli bir şekilde dönmemizi hızlandırır!
Zaten öyle ya da böyle döneceğiz!
Bundan kaçış yok!


Türkler'in geldiğini duymayan, bilmeyen yok! Sadece bizim içerideki YABANCILAR görmezden geliyor!


Göreceksiniz yakında KÜRTLER hep bir ağızdan "Türkiye!" diyecek!
Bu da İngiliz yapımı 100 yıllık filmin bitişi demek!


Citygroup'ların, Deutsche Bank'ların, Merrill Linch'lerin, Goldman Sachs'ların, Bank of America'ların, Morgan Stanley'lerin, Lehman Brothers'lerin, yani kısacası dünyanın kontrolünü elinde tutan Musevi 40 ailenin Türkiye'deki haklarından vazgeçmesi demek! 

 

İşte tam da bu nedenle AK Parti değil de Erdoğan hedefte!


Çarkı bozduğu için!


Sokaktaki insan, Ankara'daki "gizli bir elin" kesildiğini de bilmeyecek!

 Nasıl bir mücadele yaşandığını belki 2023'e kadar öğrenemeyecek! 

Ama Türkiye tarih yazmaya devam edecek!


Ankara eminim 100 yıllık yalnızlığını bitirirken herkesi yeni filmin galasına davet edecek!
Ya sopayla ya tatlı dille!

 

 

Ergün Diler

Yarından itibaren yepyeni bir Türkiye Demokratikleşme paketi, yarın Başbakan Erdoğan tarafından açıklanacak. 29 Eylül 2013 Pazar

Yarından itibaren yepyeni bir Türkiye

 

Yarından itibaren yepyeni bir Türkiye


Demokratikleşme paketi, yarın Başbakan Erdoğan tarafından açıklanacak.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AK Parti Çatalca İlçe Başkanlığı'nca düzenlenen bir toplantıda demokratikleşme paketine ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın demokratikleşme paketini açıklayacağını belirten Egemen Bağış, şunları kaydetti:

"Yarından itibaren yepyeni bir Türkiye'nin doğum gününü kutluyoruz. 

Yarın 11 yıllık iktidar dönemimizin en önemli açılımlarından birini, yepyeni bir demokratikleşme paketini ortaya koyuyoruz. 

Demokratikleşmede yeni bir lige çıkıyoruz. Yarın Sayın Başbakanımız bu paketi açıkladığında, bu paketin içinde her bir birey, her bir kesim kendisiyle ilgili birşey görecek.

 Kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler, Aleviler, Sünniler, Müslümanlar da farklı inançlara mensup vatandaşlar da kendileriyle ilgili bu pakette birşeyler görecek.

 Bu ülkede herkes için daha çok demokrasi diyoruz."

MHP'de toplu istifa MHP MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Ankara'nın Mamak ilçesi adaylarının Ali Rıza Çalkan olduğunu ilan etmesi üzerine, Mamak İlçe Başkanı Tamer Çakı ile birlikte yönetimden 12 kişi istifa ettiğini açıkladı

MHP'de toplu istifa

Milliyetçi Hareket Partisi'nin bugün Ankara Arena Spor Salonu'nda yaptığı, 'Aday Tanıtım Toplantısı'nın ardından, başkent Ankara'da toplu istifa yaşandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Ankara'nın Mamak ilçesi adaylarının Ali Rıza Çalkan olduğunu ilan etmesi üzerine, MHP Mamak İlçe Başkanı Tamer Çakı ile birlikte yönetimden 12 kişi istifa ettiğini açıkladı.
Tamer Çakı, MHP'nin adayı  Ali Rıza Çalkan için, "Bir önceki dönem AK Parti için çalışmış bir isimdir. Genel Başkan'a ağır hakaretlerde bulunmuştur" ifadesini kullandı.

28 Eylül 2013 Cumartesi

Ziraat Bankası Ziraat Türkiye Kupası Tuncer Kurtiz Armaganı Futbol Makinesi Reklam Filmi

  

Tuncer Kurtiz Armaganı

Ziraat Bankası

 Ziraat Türkiye Kupası 

Futbol Makinesi Reklam Filmi

Meluses İçimdeki Ses Meluses, Hemşince; "me" (biz) "luses" (ışık) kelimelerinin birleşimiyle "bizim ışığımız" anlamına geliyor

|

TRT Haber DD   Temmuz 2013

Meluses, Hemşince; "me" (biz) "luses" (ışık) kelimelerinin birleşimiyle "bizim ışığımız" anlamına geliyor. 


2009 yılında kurulan grubun hikâyesi, Hopa'da aynı köyde büyüyen iki kuzen; 

Koray Çelik ve Mağruf Kibar'ın İstanbul'a gelmesiyle başlamış.

Pazartesi, Türkiye için tarihi bir gün yaşayacağız Başbakan Erdoğan, pazartesi günü saat 11.00'de demokratikleşme paketinin açıklanmasıyla Türkiye için tarihi bir günün yaşanacağını söyledi

Pazartesi, Türkiye için tarihi bir gün yaşayacağız



Pazartesi, Türkiye için tarihi bir gün yaşayacağız

Başbakan Erdoğan, ahilik haftası kutlamalarında konuştu.
Pazartesi, Türkiye için tarihi bir gün yaşayacağız

Ahilik Haftası kutlamaları, Neşet Ertaş 1. Altın Bağlama Kültür/Sanat Ödülleri töreni ve bir açılış için Kırşehir'de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.

Başbakan Erdoğan, pazartesi günü saat 11.00'de demokratikleşme paketinin açıklanmasıyla Türkiye için tarihi bir günün yaşanacağını söyledi.

Erdoğan, pazartesi açıklayacakları demokratikleşme paketine, yaptıkları her icraata karşı çıkanların yine karşı çıkacaklarını belirterek, 

 

"11 yıl boyunca onlar yanıldı millet kazandı. İnşallah pazartesiden itibaren de onlar yanılacak, Türkiye kazanacak" 

 

diye konuştu.

Başbakan Erdoğan,

 

 "Bizi bölerek yutmak isteyenler var. Biz öyle iri olalım ki onların midelerine oturalım" 

 

dedi.

Erdoğan,

 

 "Demokratikleşme paketini İmralı ya da terör 

 

örgütü istedi diye yapıyorlar"

 

 iddiaları olduğunu belirterek, 

 

"Elinize dilinize dursun. 

 

Ne alakası var?

 

 Bunlar bizim programımızda var, bunlar bizim tüzüğümüzde var, bunlar bizim kongrelerimizdeki vaatlerimizdir. 

 

Bizler bunu gün geldikçe, zemin oluştukça açıklıyoruz"

 

 diye konuştu.

 

Yazar Turgut Özakman vefat etti

Yazar Turgut Özakman vefat etti

Şu Çılgın Türkler kitabının da yazarı olan Turgut Özakman, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Güven Hastanesi'nden yapılan açıklamada, 14 Eylül tarihinden itibaren tedavi gören Yazar Turgut Özakman'ın koroner arter hastalığı ve kalp yetmezliği sebebiyle bugün saat 11.40'ta vefat ettiği bildirildi.
1 Eylül 1930 tarihinde Ankara'da dünyaya gelen Özakman'ın Kurtuluş Savaşı'nın anlattığı "Şu Çılgın Türkler" adlı belgesel-romanı haftalarca en çok satanlar listelerinin ilk sırasında yer almıştı.
Özakman kimdir?
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra bir süre avukatlık yapan Özakman, Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü'ne devam etti. Daha sonra Devlet Tiyatrosu'na dramaturg olarak girdi. TRT'de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Devlet Tiyatrolarında Genel Müdür Başyardımcılığı ve 1983-1987 yıllarında Genel Müdürlük yaptı. 1988-1994 yılları arasında Radyo-Televizyon Yüksek Kurulunda üyelik ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Uzun yıllar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde (DTCF Tiyatro) kadrolu öğretim görevlisi olarak çalıştı ve dramatik yazarlık dersleri verdi.
Üstün hizmetleri nedeniyle Anadolu Üniversitesince, 2006 yılında Ege Üniversitesince ve 2007 yılında Ankara Üniversitesince 'fahri doktor' unvanı verildi. Evli olan Özakman üç çocuk babasıydı.

Yunanistan’da Altın Şafak Partisi’nin lideri tutuklandı

Yunanistan’da Altın Şafak Partisi’nin lideri tutuklandı | euronews, dünya

 

Yunanistan’da rapçi cinayetinin ardından aşırı sağcı Altın Şafak Partisi’nin lideri Nikos Mihaloliakos ve bir milletvekili tutuklandı. Bu kişiler hakkında kısa bir süre önce yakalama kararı çıkarılmıştı. Tutuklamaların kesin gerekçesi henüz bilinmiyor.

Milletvekilleri de dahil Altın Şafak Partisi’nin pek çok üyesi hakkında tutuklama emri bulunuyor. Solcu kimliğiyle tanınan Pavlos Fissas adlı müzisyen, geçen hafta başkent Atina’da Altın Şafak üyesi olduğu belirlenen bir kişi tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü.

Cinayetin ardından ülke genelinde Altın Şafak aleyhine gösteriler düzenlenmişti. Altın Şafak Parti ise katilin partiyle bir bağı olmadığını savundu.

 

Nairobi saldırısı ile ilgili 8 kişi gözaltında 28 09 2013

Nairobi saldırısı ile ilgili 8 kişi gözaltında | euronews, dünya

 

Kenya’nın başkenti Nairobi’deki bir alışveriş merkezinde hafta başında düzenlenen kanlı terörist saldırı ile ilgili 8 şüpheli gözaltına alındı.

Yetkililer şüphelilerin sorgularının devam ettiğini belirtirken, 3 kişi ise serbest bırakıldı.

4 gün süren ve 67 sivilin hayatını kaybettiği eylemi El Kaide ile bağlantılı Eş Şebab örgütü üstlenmişti.

26 Eylül 2013 Perşembe

Akkuyu NGS Projesi'nin en yüksek inşaat döneminde 12 bin 500, işletme aşamasında ise yaklaşık 4 bin kişi istihdam edilecek 22 Eylül 2013 Pazar

Akkuyu NGS eleman arıyor

 

Akkuyu Nükleer Güç Santrali AŞ, santral yapımı ve işletimi için eleman alacak.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) AŞ, çalışmak isteyenlerde mesleki becerinin öncesinde bazı kriterler arayacak.

Santralin inşaat sürecinde ortalama 1500, işletme aşamasında ortalama 3 bin dolar maaş ödenecek olması dolayısıyla bir anda dikkatleri üzerine çeken Akkuyu NGS, ayrıca kendisiyle çalışmak isteyenlere kariyer gelişimi ve yükselme anlamında geniş imkanlar vadediyor.

Akkuyu NGS AŞ, ana kriter olarak iş pozisyonuna ilişkin şartlara ve kurumsal yetkinliklere uygun adaylar arıyor. Şirketin kendisiyle çalışmak isteyenlerde aradığı öncelikler şöyle:
-Sistemli/stratejik düşünme
-Sonuç odaklı olma
-Değişiklikleri/yenilikleri yönetme
-Faaliyeti planlama ve organize etme
-Etkili iletişim kurma
-Liderlik vasıfları
-Ekip çalışmasına yatkınlık

Akkuyu NGS'de çalışmak isteyenler özgeçmişlerini hr@akkunpp.com adresiyle şirkete iletebiliyor.


Akkuyu NGS Projesi'nin en yüksek inşaat döneminde 12 bin 500, işletme aşamasında ise yaklaşık 4 bin kişi istihdam edilecek.

İstihdam süreci esas olarak inşaat çalışmalarıyla başlayacak. Santralin ilk ünitesinin temeli ise 2015'te atılacak. Bundan önce de inşaata hazırlık süreci olacak. Akkuyu NGS AŞ için şu anda açık olan tek pozisyon elektrik mühendisliğine yönelik.

25 Eylül 2013 Çarşamba

“El-Şebab’ın tehditleri hafife alındı” Politikasını ve faaliyetlerini gösteren videoların İngilizce oluşu örneğin, bu kampanyaların arkasında sofistike bir propaganda metodu olduğunu ortaya koyuyor

“El-Şebab’ın tehditleri hafife alındı” | euronews, news


Kenya’da Westgate alışveriş merkezine düzenlenen saldırı ile El Şebab terör örgütü dünyanın gündemine oturdu. Saldırıda kullanılan lojistik kaynaklar ve eğitimli teröristler, saldırının düzensiz bir gerilla hareketinden çok planlı bir eylem olduğunu gözler önüne serdi.

Öte yandan bu tarz saldırıların Afrika Boynuzu’ndaki diğer ülkelere de sıçrama korkusu var. Öyle ki örgüt Uganda’nın başkenti Kampala’da 2010 Dünya Kupası final maçını izleyenlerin bulunduğu iki ayrı restorana bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda 70 kişi öldü.

Aslında El-Kaide bağlantılı örgüte karşı 2011 yılında Afrika Birliği’nin öncülüğüne düzenlenen operasyonda büyük başarı elde edilmiş, örgüt oldukça kan kaybetmişti. Bu operasyona Kenya’da sınırdan destek vermişti.

İşte o zamanlar örgüt, Nairobi hükümeti askerlerini Somali’den çekmezse Kenya’ya geçecekleri tehdidinde bulundu.

Örgütün sözcülerinden Ali Muhammed Rage bir kasabada gazetecilere yaptığı açıklamada, Kenya askerlerinin Somali’nin 100 kilometre içine girdiğini, savaş uçaklarının bazı yerleri bombaladığını ve bölge sakinlerini öldürdüğünü belirterek,

 “Eğer geri dönmezseniz, biz Kenya’ya gireceğiz” 

şeklinde konuşmuştu.

Westagate alışveriş merkezine yapılan saldırı o günlerden kalma bir intikam olarak yorumlanıyor. Ayrıca örgütün bilinen lideri Ahmed Abdi Godan’ın mücadelelerini sınırların ötesine taşımak istediği belirtiliyor.

Örgütün kökleri Etiyopya kuvvetleri tarafından dağıtılan İslami Mahkemeler Birliği’ne uzanıyor.

 Şimdilerde mensup sayısı 9 bine ulaştı. Kenya’daki saldırı El-Şebab’ın Somali dışındaki ikinci eylemi. Saldırının mücahitlerden oluşan bir tabur tarafından gerçekleştirildiği belirtildi. Somali’deki yönetimi ele geçirmeyi hedefleyenler ile mücadeleyi Afrika sınırlarının dışına çıkarmak için çalışanlar arasındaki rekabet de yıllardır devam ediyor.

Kenya’daki rehine krizini ve El Şebab örgütünün nasıl bir yol izlediğini IHS Jane’s Information Group’tan güvenlik analisti Valentina Soria ile görüştük.

euornews:

‘‘El Şebab örgütü dünyanın dikkatini üzerine çekti. Nairobi saldırısının boyutu, saldırının titizlikle ve çok dikkatli bir şekilde planlandığını gösteriyor. Bu Batılı güvenlik güçleri için beklenmedik bir olay mıydı?

Valentina Soria;

‘‘Evet, dediğinizde doğruluk payı var. Hem Batılı güçler, hem de Kenyalı yetkililer, El Şebab’ın neler yapabileceğini göz ardı ettiler ve bu nedene rahattılar. Somali’nin genelinden, özellikle büyük kentlerden arındırılmasının ardından Eş Şebab örgütünün tehditleri hafife alındı. Aslında örgüt hala insan gücü ve teknik donanım sayesinde güçlü bir kapasiteye sahip.

Bu saldırıda hedefin zayıf bir nokta olduğunu belirtmekte de fayda var, yani bu alışveriş merkezine bu tarz bir saldırı düzenlemek çok zor olmamıştır. Bana sorarsanız, binadaki önlemler böyle bir kompleksin güvenliği açısından yetersiz. Aslına bakarsanız bu saldırının çok daha güvenli bir bölgeye yapılan saldırılardan daha az detay ve titizlik isteyen bir plan gerektirdiğini düşünüyorum.’‘

euronews:

‘‘Rehine krizinin dört gün devam etmesini, bu kadar kan akmasını ve Kenyalı güvenlik güçlerinin müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tür bir saldırı öngörülebilir miydi?’‘

Valentina Soria;

‘‘Rehine krizinin bu kadar uzun sürmesinin militanlar için de bir sürpriz olduğunu düşünüyorum. Militanların hedefi dikkat çekici bir saldırı düzenlemekti. Bunun günlerce süreceğini ve bu boyuta ulaşacağını onlar da beklemiyordu. Kenyalı güvenlik güçleri daha seri bir şekilde müdahale edebilirdi. Başlangıçta operasyon çok yavaş ilerledi. Takviye birliklerin gelmesinin ardından militanlarla rehineleri serbest bırakmaları için bir uzlaşı sağlanıp sağlanamayacağına bakıldı, zaman kazanmak istenildi. Çünkü bu esnada içeride hala rehineler vardı.’‘

euronews:

‘‘Militanlar arasında Amerikan ve İngilizlerin olduğu söylentileri dolaşıyor. Bu, örgüt hakkında bize nasıl bir bilgi veriyor? Küreselleşiyor diyebilir miyiz?’‘

Valentina Soria;

‘‘Eş Şebab son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri dahil diğer Batılı ülkelerdeki Somalileri örgüte dahil etme çalışmalarına odaklandı. Son iki üç yıldır bu yöndeki kampanyalarına yoğunluk verdi ki bu izledikleri propaganda stratejisinde açıkça görülüyor. 

 

Politikasını ve faaliyetlerini gösteren videoların 

İngilizce oluşu örneğin, bu kampanyaların 

arkasında sofistike bir propaganda metodu 

olduğunu ortaya koyuyor.’‘

22 Eylül 2013 Pazar

Esrarengiz cisim Ankara'da Esrarengiz cisim Ankara'da Kayseri'de bulunan metal cisim Ankara'ya gönderildi. 22 Eylül 2013 Pazar

Esrarengiz cisim Ankara'da

Esrarengiz cisim Ankara'da

Kayseri'de bulunan metal cisim Ankara'ya gönderildi.

Kayseri polisi, Mardin’den İstanbul’a giden gri renkli bir hafif ticari aracı, Kayseri-Malatya karayolu üzerindeki arama noktasında durdurdu. Araçta bulunan ve roket başlığı olduğu iddia edilen şüpheli cisim polis ve askeri ayağa kaldırdı.

Araçta bulunan biri Suriye uyruklu, 3 kişinin üst araması yapılırken ön koltuğun altında alüminyum folyoya sarılmış bir mekanik parça da incelemeye alındı.

Üzerinde Rusça yazılar, rakamlar ve kuru kafa işareti bulunan,19 santim uzunluğundaki aparatın içinde sıvı da olduğu belirlenince, arama noktasına Kayseri ve Ankara'daki AFAD ekipleri, polis olay yeri inceleme ekipleri çağrıldı. İlk incelemede aparatın içindeki sıvının patlayıcı ya da civa olabileceği üzerinde duruldu. Ekipler, aparatın ne olduğunun tam olarak belirlenmesi için Genelkurmay Başkanlığı'ndan özel ekip istedi.

GENELKURMAY'DAN 10 KİŞİLİK EKİP GELDİ

Genelkurmay Başkanlığına bağılı 6 ilden gelen 10 kişilik ekip karayoluyla olay yerine ulaştı. Özel kıyafetler giyen ekip, araç içerisinde önce arama yaptı. Kontroller sonrasında cisim dışarı çıkartıldı ve incelemeye alındı. Daha sonra aracın içi ve cisim üzerinde köpekle inceleme yapıldı.

ATOM ENERJİSİ DE İNCELEDİ

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndan gelen 3 kişilik ekip de yol kontrolünde ele geçilen meteryalle ilgili inceleme yaptı. Ekiplerin ilk incelemesi sonunda ele geçirilen aparatın radyoaktif madde yaymadığı belirtildi.

Ankara ve Konya’dan askeri uçakla gelen 2 askeri ekip, Kayseri-Malatya Karayolu 20'nci kilometresinde, arama noktasında tutulan, şüpheli aparatla ilgili Kayseri Emniyet Müdürü Mustafa Aydın, AFAD, ERÜ Tıp Fakültesi ve Atom Enerjisi Kurumundaki uzmanlardan bilgi aldılar. Yaklaşık bir saat süren ortak toplantının ardından şüpheli metalin, askeri mühimmat olmadığı ortaya çıktı. Bunun üzerine metalin, Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ekibine teslim edilerek, Ankara’da Hıfsızsıhha Enstitüsünde incelenmesi kararlaştırıldı. Metal, karayoluyla Ankara’ya gidecek ekibe teslim edildi.

TAEK adına metali teslim alan Halil Demir, "İçinde sıvı bulunan bu metal parçasını Ankara'da Refik Saydam Hıfsızsıhha Enstitüsünde biyolojik ve kimsayal incelemeye tabi tutacağız" dedi. Kayseri’de şüpheli aparatın bulunduğu otomobilde bulunan 49 yaşındaki A.Ç., Suriyeli 30 yaşındaki A.S. ile 54 yaşındaki F.T.'nin Ankara’dan gelecek tahlil sonuclarına kadar gözaltında tutulacakları öğrenildi. 3 şüphelinin yine tahlil sonucuna göre mahkemeye çıkarılacakları ifade edildi.

"OYUNCAK DA ÇIKABİLİR"

Kayseri Emniyet Müdürü Mustafa Aydın da olay yerindeki incelemesinin ardından yaptığı açıklamada, "Polis ekiplerinin titizliği sonucu ele geçirilen parçanın ne olduğu henüz anlaşılamadı. Roket başlığı olduğu konusunda ağırlıklı düşünce var. İçindeki sıvının kimyasal veya biyolojik bir madde olabileceği de göz ardı edilmiyor. Civa da olabilir. Hatta, zanlıların öne sürdüğü gibi oyuncak da çıkabilir. Kayseri ve Ankara AFAD ekipleri incelemeler yaptı. Üzerindeki yazıların Rusça olması, kurukafa işareti ve tehlikeli yazılarının olması düşündürücü' diye konuşmuştu.

40 bin dolarlık kaplumbağa çıktı 40 bin dolarlık kaplumbağa çıktı İçinde kaplumbağanın olduğu bavulları kimse sahiplenmedi. 22 Eylül 2013 Pazar

40 bin dolarlık kaplumbağa çıktı

40 bin dolarlık kaplumbağa çıktı

İçinde kaplumbağanın olduğu bavulları kimse sahiplenmedi.
Tayland'ın başkenti Bangkok'taki Uluslararası Suvarnabhumi Havalimanı'nda ele geçirilen bavullardan 200 adet kaplumbağa çıktı.
Gümrük yetkililerin verdiği bilgilere göre, bugün sabah havalimanında bulunan üç bavuldan piyasa değeri 40 bin dolar olan 200 adet kaplumbağa ele geçirildi.
Uluslararası Suvarnabhumi Havalimanı Gümrük Yetkilisi Paisal Chuenchit, bugün saat 7.45 sıralarında 6 nolu geliş salon kapısında 3 bavul bulunduğunu ve kimsenin bavulları sahiplenmediğini belirtti.
Chuenchit, sahipsiz bavulları güvenlik gereği açtıklarında karşılaştıkları duruma şaşırdıklarını belirtti.
Bavulların üzerinde kime ait olduklarına dair etiketlerin olmadığı kaydedildi.
Bangladeş kökenli tatlı su kaplumbağaları, piyasada 50 ile 300 dolara müşteri buluyor.

Kıtalararası füze denemesi Kıtalararası füze denemesi ABD, sabah erken saatlerde kıtalararası balistik füze denemesi yaptı. 22 Eylül 2013 Pazar

Kıtalararası füze denemesi

Kıtalararası füze denemesi

ABD, sabah erken saatlerde kıtalararası balistik füze denemesi yaptı.
ABD Hava Kuvvetleri Küresel Saldırı Komutanlığı'ndan yapılan açıklamada, patlayıcı taşımayan balistik füzenin, Los Angeles kentinin 210 kilometre kuzeybatısındaki Vandenberg Hava Kuvvetleri Üssü'nün yeraltındaki silosundan yerel saatle 03.00'da fırlatıldığı belirtildi . Füzenin, 6760 kilometre mesafedeki Büyük Okyanus'ta bulunan Kwajalein mercan adasında daha önce belirlenen bir hedefi vurmak üzere fırlatıldığı kaydedilen açıklamada, denemenin sonucuna ilişkin bilgi verilmedi.
Silah sisteminin hassasiyet ve güvenilirliğini test etmek amacıyla her yıl Vandenberg üssünden füze denemeleri yapan ABD, 2012'de yapacağını duyurduğu bir denemeyi Kuzey Kore ile gerilimin tırmanması nedeniyle ertelemişti.

Yavuz Sultan Selim'in vasiyeti yerine getiriliyor Yavuz Sultan Selim'in vasiyeti yerine getiriliyor Şeb-i Arus Havuzu, Mevlana Türbesi'ndeki şadırvanla memba suyuna bağlanacak. 22 Eylül 2013 Pazar

Yavuz Sultan Selim'in vasiyeti yerine getiriliyor

Yavuz Sultan Selim'in vasiyeti yerine getiriliyor

Şeb-i Arus Havuzu, Mevlana Türbesi'ndeki şadırvanla memba suyuna bağlanacak.


Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, "Şeb-i Arus Havuzu, Mevlana Türbesi avlusundaki şadırvanla memba suyuna bağlanacak. Bu suretle Yavuz Sultan Selim'in başlattığı uygulama devam ettirilerek, vasiyeti yerine getirilecek" dedi.
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce hazırlattırılan ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulunca onaylanan proje kapsamında, Mevlana Müzesi bahçesinde Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenleme çalışması başlatıldı.
Çalışmaları yerinde inceleyen Akyürek, şöyle konuştu:
"Birbirini tamamlayan bu çalışmalarla Mevlana Müzesi aslına uygun, daha güzel ve ziyaretçiler için daha nitelikli hale getirilecek. Türbe avlusunda yapılan kazılarda tarihi yapıya zarar veren su akıntısı tespit edildi. Zemini çamurlaştıran ve yer yer çökmelere neden olan akıntı, KOSKİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan zemin ıslahıyla kontrol altına alındı. Şeb-i Arus Havuzu, Mevlana Türbesi avlusundaki şadırvanla memba suyuna bağlanacak. Bu suretle Yavuz Sultan Selim'in başlattığı uygulama devam ettirilerek vasiyeti yerine getirilecek. Neyzenler Mezarlığı da aslına uygun şekilde korunacak. Konya'nın kalbi niteliğindeki bölgede, Mevlana Meydanı'nın yeniden düzenlenmesi, Mevlana Müzesi ve Sultan Selim Camisi'nde gerçekleştirilen çalışmalarla bu mekanları, birkaç yüzyıl sürecek geleceğe hazırlıyoruz."

'Şüpheli cisim' olayında 3 kişi tutuklandı "Şüpheli cisim" olayında 3 kişi tutuklandı Roket başlığı şüphesiyle yürütülen soruşturmada 3 kişi tutuklandı. 22 Eylül 2013 Pazar

'Şüpheli cisim' olayında 3 kişi tutuklandı

"Şüpheli cisim" olayında 3 kişi tutuklandı

Roket başlığı şüphesiyle yürütülen soruşturmada 3 kişi tutuklandı.


Emniyet ekiplerince Kayseri-Malatya Karayolu'nda Mersin plakalı hafif ticari araç durdurularak arama yapılmıştı.
Aramada roket başlığı olduğu düşünülen bir cisim ve şüpheli sıvı ele geçirilmiş, olayla ilgili biri Suriye uyruklu 3 kişi gözaltına alınmıştı.
Emniyet'teki sorgularının ardından adliyeye sevk edilen zanlılar mahkemece tutuklandı.

Uzaktan kumandalı dev traktör Kendi kendine gidebilen, kameraları ve uydu bağlantısı sayesinde uzaktan yönlendirilebilen dev traktör, aynı zamanda lüks otomobil kadar konforlu


Kendi kendine gidebilen, kameraları ve uydu bağlantısı sayesinde uzaktan yönlendirilebilen dev traktör, aynı zamanda lüks otomobil kadar konforlu.


Türkiye'de sadece 1 tane bulunan traktörün fiyatı henüz belirlenmedi.

 300 bin TL civarında fiyatla satışa sunulması beklenen traktör için şimdiden 14 kişi sıraya girdi.

Yaban Çiçeği 25 Bölüm full tamam izle Türkçe Altyazılı

Yaban Çiçeği 1. Bölüm izle

 

Yaban Çiçeği 2. Bölüm izle

Yaban Çiçeği 3. Bölüm izle


 Yaban Çiçeği 4. Bölüm izle Yaban Çiçeği 5. Bölüm izle Yaban Çiçeği 6. Bölüm izle Yaban Çiçeği 7. Bölüm izle Yaban Çiçeği 8. Bölüm izle Yaban Çiçeği 9. Bölüm izle Yaban Çiçeği 10. Bölüm izle Yaban Çiçeği 11. Bölüm izle Yaban Çiçeği 11. Bölüm izle Yaban Çiçeği 13. Bölüm izle Yaban Çiçeği 14. Bölüm izle Yaban Çiçeği 15. Bölüm izle Yaban Çiçeği 16. Bölüm izle Yaban Çiçeği 17. Bölüm izle Yaban Çiçeği 18. Bölüm izle Yaban Çiçeği 19. Bölüm izle Yaban Çiçeği 20. Bölüm izle Yaban Çiçeği 21. Bölüm izle
Yaban Çiçeği 22. Bölüm izle
Yaban Çiçeği 23. Bölüm izle
Yaban Çiçeği 24. Bölüm izle
Yaban Çiçeği 25. Bölüm Final izle

21 Eylül 2013 Cumartesi

Music Bank in Istanbul izle Türkçe Altyazılı

Music Bank in Istanbul izle

 Türkçe Altyazılı

 

Hana Yori Dango Fainaru 2008 film izle Yönetmen Yasuharu Ishii

Hana Yori Dango Fainaru 2008 film izle

Yönetmen: Yasuharu Ishii

Yapım Yılı: 2008

Süre: 131 Dakika

Dil: Japonca

Ülke: Japonya

Tür: Dram

Müzik: Kosuke Yamashita

Senaryo: Yoko Kamio , Takayuki Takuma

Yapımcılar: Kazuya Hamana , Setoguchi Katsuaki , Shinichi Miki

Nam-ı Diğer: Boys Over Flowers

Vizyon Tarihi: 28 Haziran 2008

Oyuncular : Mao Inoue (Makino Tsukushi ), Jun Matsumoto (Tsukasa Doumyouji ), Shun Oguri (Hanazawa Rui ), Shota Matsuda (Soujiroh Nishikado ), Tsuyoshi Abe (Akira Mimasaka )

Konusu :

 Film, Tsukushi Makino nun mezuniyetinden bir yıl sonra koyulur.

 Hikaye, beş ana karakterin bu sırada başlarına gelenleri, Tsukushi ve Tsukasa nın ilişkilerindeki hareketleri anlatır. 

Film için Las Vegas gibi önemli yerler ziyaret edildi. 

Ayrıca Inoue Mao nun başrol oynadığı ilk film. Daha da önemlisi, hikaye güncel olarak, orjinal mangaka tarafından geliştiriliyor. 

Korediziizle.com Hana Yori Dango isimli japon filmi ile iyi seyirler diler.

 

Ayat Ayat Cinta Sevgi Ayetleri Türkçe Altyazılı izle Titanic 1997 filminin izleyici sayısı açısından tahtını sallayan güzel bir film

Ayat Ayat Cinta – Sevgi Ayetleri Türkçe Altyazılı izle

Aşk Ayetleri – Ayat ayat Cınta 2008 Türkçe Altyazılı
Ülke: Endonezya
Yapım Yılı: 2008
Tür: Dram, Romantik

Sevgi Ayetleri Konusu: 

Sevgi ayetleri, İslam'i unsurları içinde barındıran romantik dram filmi. 

Filmin seneryosu, aldığı bursla dünyanın meşhur İslami üniversitelerinden el-Ezher’de okuma imkânı elde etmiş, fakir ve İslam’a sonsuz bir bağlılık duyan Endonezyalı bir gencin öyküsü etrafında dönüyor.

 Filmin kahramanı olan Fahri adlı genç, bir çok felaket ve sıkıntıyla karşılaşmasına rağmen sahip olduğu yüksek ahlaki seciye sayesinde bütün bu badireleri atlatmayı başarıyor.


Habiburrahman El Shirazi’nin en çok satan meşhur romanından perdeye aktarılan ve yönetmenliğini Hanung Bramantyo’nun yaptığı film, 11 Eylül saldırılarından sonra terörle İslam arasında bağ kurmaya başlanılması nedeniyle İslam’ın fedakârlık, sevgi ve sabra dayalı gerçek yüzünü göstermeyi amaçlıyor.

 

Film’in, vizyona girdiği 1997 yılında 

Endonezya’daki hasılat rekorlarını altüst eden 

‘Titanic’ 

filminin izleyici sayısı açısından tahtını sallayan güzel bir film.
















20 Eylül 2013 Cuma

Uzlaşma Yolunda: Komisyon’un Uzlaştığı Maddeler ve Anayasa

Uzlaşma Yolunda: Komisyon’un Uzlaştığı Maddeler ve Anayasa | Analiz | SETA

 

12 Haziran 2011 seçimleri öncesi topluma ‘Yeni Anayasa’ taahhüdünde bulunan ve 24. Dönem TBMM’de Grubu bulunan dört siyasi parti, seçim öncesi verdikleri sözü yerine getirmek üzere bir araya gelmiş ve partilerin aldıkları oy oranlarına ve TBMM’deki sandalye sayılarına bakmaksızın Meclis Başkanı başkanlığında, her partiden üçer üyenin katılımıyla Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu kurmuşlardır.

19 Ekim 2011 günü çalışmalarına başlayan Komisyon, toplumun farklı kesimlerinden görüşleri topladıktan sonra yeni anayasayı yazmaya başlamış, ancak 2012 yılı sonuna kadar anayasanın yazım sürecinin tamamlanması hedefini gerçekleştirememiştir. Komisyon, bugüne kadar toplam 172 madde kaleme almış, 23 Ağustos 2013 tarihi itibariyle bu maddelerin 59’unda mutabakat sağlamıştır.

Bu analizde, ilk olarak Komisyon’un mutabakata vardığı 59 maddenin, bir anayasa değişikliği paketi haline getirilmesinin, Türkiye’nin yeni anayasa hedefine muhtemel etkilerinin yanı sıra, uzlaşılan maddelerin TBMM Anayasa Komisyonunda veya Genel Kurulda değiştirilmesi problemi ile bu 59 maddenin yeni anayasaya nasıl işlenebileceği problemi tartışılmıştır. Analizin ikinci bölümünde ise Komisyon’un üzerinde uzlaştığı maddelerle, 1982 Anayasasında bu maddelere karşılık gelen maddeler karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır.

 

Anlamı Belirleyen Aydınlarımız

Anlamı Belirleyen Aydınlarımız | Atölye | SETA

 

Göstergebilim (semiyotik) denilen bilim dalı, dilin kendisini oluşturan göstergeleri sistemsel bir şekilde çözümleyerek anlamın nasıl üretildiği sorunsalına odaklanır. Gösterge ‘gösteren’ ve ‘gösterilen’ diye adlandırılan iki kategoriden oluşur; kabaca gösteren sesi (işitim imgesi), gösterilen de kavramı temsil eder. Gösteren ve gösterilen arasındaki bağın nasıl oluştuğuna dair çeşitli çalışmalar literatürde yer alır. Bu bilimin Avrupa'daki öncülerinden Ferdinand de Saussure aradaki bu bağın gizem dolu ve nedensiz olduğunu belirtse de, Roland Barthes Saussure'nin çalışmalarına yeni bir bakış açısı kazandırarak arada iki gösterge dizgesi bulunduğunu belirtir. İlki üzerinde uzlaşı olan düzlemken, ikincisi bir üst dildir ve ideoloji de tam olarak burada kurulur ve işler.

GÖSTEREN İLE GÖSTERİLEN ARASINDAKİ İLİŞKİ

Türkiye siyasal hayatında da ideolojinin kurulduğu ve işletildiği üst dili yani anlamı belirleyen ilişki belirli bir zümrenin elindedir. Mesela siyasal hayata dair temel terimlerde (demokrasi, otokrasi, barış, özgürlük, diktatörlük, vb.) gösteren ile gösterilen arasıdaki ilişkiyi kendileri kurarlar. Bu yegâne kurucu güç sayesinde kendilerine yöneltilen eleştiriler ise kategori dışı kalır. Üretilen anlamlar kendi cemaatleri içerisinde dolaşıma girer ve her seferinde yeniden üretilir. Başka bir deyişle, kendi kurdukları oyunun kamuoyu nezdinde de benimsenip devamlılığını sağlarlar. Bu zümre sadece kavram üretmekle kalmayıp bir konu hakkında fikir belirten kişilerin bu konularda ne kadar samimi olduklarını da ölçebilirler.

KENDİNE AİT GÖRÜLEN TASARRUF HAKKI

Öte taraftan, bu cemaatin içinde değilseniz, temel kavramlara kazandırdıkları üst anlamlara ya da ideolojik söylemlere bir eleştiri getirirseniz, bu cemaatin üyelerine karşı akıl almaz bir linç kampanyası başlatmakla suçlanırsınız. Dolaşıma soktukları kavram dizilerinin sadece kendi cemaatleri içerisinde kullanım ve tartışılma hakkı vardır. Ürettikleri üst anlamlara –ki birçoğu itham içerir- karşı bir fikir yürütmesi yaptığınızda, bunun ne zaman eleştiri, ne zaman linç kampanyası olduğunun kararı da kendi tasarruflarındadır. Oyunu kendi oluşturdukları anlam dünyasının içinde oynadığınız sürece cemaatin kapıları sizin için açıktır. Ama olur da bu zümrenin dış politika ya da çözüm sürecine dair yazılarında yanlış analizler yaptıklarını, kullandıkları terimlerin sahip oldukları söylem kurma yetisi sayesinde içini boşalttıklarını ya da olmayan bir şeyi sırf siyasi rüzgâr o yönden esiyor diye gerek ulusal gerekse de uluslararası basında abartarak gerçekmiş gibi sunulmasına itiraz getirdiğinizde zeka özürlü, kötü niyetli ya da en basitinden iktidar yalakası sınıfına girersiniz.

ELEŞTİRİLEMEZLİK ZIRHI

Bu zümreyi dokunulmaz kılan en önemli şey geçmişlerinde verdikleri mücadelelerdir: Kimisi darbe mağduru, kimisi andıçlanmış ve yahut önceki hükümetlerin gazabına uğrayarak 'gazilik madalyası' gibi 'demokrat'lık mertebesine yükselmiş şahsiyetlerdir. Bu nedenle ömür boyu dokunulmazlık ve eleştirilemezlik zırhına bürünmüşlerdir. Kaçırdıkları nokta ise demokratlığın her yeni siyasal gelişmede sınanan bir durum olduğudur. Oysa ki, bugünün özgürlük savaşçısını yarının darbecisi ya da ömrünü Kürt meselesine vakfetmiş birisinin bugün barış karşıtı olmayacağının bir garantisi yoktur. Böylesi durumlarda, fikirleri eleştirildiğinde “siz giderken biz dönüyorduk” naifliğinde açıklamalarla kendi demokratlıklarını bir doğa yasasına çevirirler -ki bugün kabul edilen doğa yasalarının yarın yanlışlanmayacağının bir garantisi bulunmamaktadır.

“OL” DEMEK!

Son kertede, günlük siyasal hayatın parçası olan kavramlar her gün yeniden üretilmektedir ama siyasal iktidarın bu üretime katkısı oldukça azdır. Üretilen bu kavramların dolaşıma sokulup yaygınlaştırılması bu cemaatten çıkacak vizeye bağlıdır. Dış politikanın iyi mi kötü mü olduğu ya da ulusal bazda girişilen bir mücadelenin samimi olup olmadığı doğrudan kendi çıkarları ve istekleri, o meseleye ne kadar dâhil edildikleri ve hayat tarzlarına uygunluk gibi kriterlerden geçirilmeden hakkında görüş bildirilmez, yani gösteren ile gösterilen arasındaki bağ kurulmaz. Bu zümreye ait kişiler “bir şeyin olmasını isterlerse, ona sadece 'ol' demeleri yeterlidir. O şey de dayanamaz hemen oluverir!”

Akademik Özgürlükler Çalıştayı

Akademik Özgürlükler Çalıştayı | Etkinlikler | SETA

 

SETA ve Marmara Üniversitesi işbirliğiyle 12 Eylül 2013 Perşembe günü Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsünde “Akademik Özgürlükler Çalıştayı” gerçekleştirilmiştir. Akademisyenler, rektörler ve öğrenci temsilcilerinin yer aldığı çalıştayda üç tematik oturumda akademik özgürlüklerin evrensel tanımları, Türkiye ve dünya tecrübeleri ile akademik özgürlüklerin gelecek görünümü üzerine tartışmalar yapılmıştır. Aşağıda yapılan tartışma ve konuşmalardan özet sunulmuştur.

AKADEMİK ÖZGÜRLÜKLER: KAPSAMI VE SINIRLARI

Akademik özgürlüklerin kavramsal ve hukuksal tanımlarının ele alındığı bu oturumun moderatörlüğünü Marmara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hamza Kandur yapmıştır. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ve İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Alim Arlı sunumlarını yapmışlardır.

Sedat Laçiner:

  • Akademik özgürlüklerin tanımlaması, ülkemizde siyasal bağlamda ele alınmaktadır; konunun teknik bağlama çekilmesi artık bir zorunluluktur.

  • İfade özgürlüğü ile akademik özgürlükler aynı anlama gelmemektedir.

  • Her hak ve özgürlük, sorumluluğu ile vardır; ancak yükseköğretim sistemimizde sorumluluklar doğru tanımlanmadığından dolayı hak ve özgürlüklerin de tanımlamasında sorun yaşanmaktadır.

  • Türkiye’de yargının yükseköğretim sisteminde olumsuz bir rolü vardır. Yargı, üniversitelerde dini, siyasi ya da farklı bir ayrımcılık nedeniyle alınan kararlara müdahale etmelidir. Akademik yeterlilik çerçevesinde alınan kararlar, yargı müdahalesi olmaksızın, üniversite idaresinin tasarrufunda olmadır.

Alim Arlı:

  • Akademik özgürlük, akademisyenin alanındaki bilgileri serbestçe derlemesi, yazması, neşretmesidir.

  • Akademik özgürlük tanımları siyasallaşmadan kurtarılmalıdır.

  • Türkiye üniversiteleri akademik özgürlüklerin yaşanması ve yaşatılması bağlamında çok kötü bir sicile sahiptir.

  • Askeri darbeler yükseköğretim alanını pek çok hususta olduğu gibi akademik özgürlükler çerçevesinde de darboğaza sokmuştur.

Vahap Coşkun:

  • Akademik özgürlük, üniversitedeki tüm bireylerin etik kurallar ve uluslararası standartlar ekseninde bilimsel faaliyetler yürütmesidir.

  • Türkiye’de 1933 üniversite reformunda başlayan tasfiyelerin akademik özgürlükler alanını kısıtlayan ilk hamlelerdir.

  • Türkiye’de akademik özgürlüklerle özerklik sık sık karıştırılmaktadır. Özerklik kurumsal, özgürlük ise bireysel bir durumdur.

  • Akademik özgürlükler, akademisyeni, devlete, üniversiteye ve diğer meslektaşlarına karşı korumaktadır.

  • Akademik özgürlüklerin; devlet, üniversite yönetimi ve öğretim üyelerinin keyfiliğinden korunması gerekmektedir.

TÜRKİYE’DE AKADEMİK ÖZGÜRLÜKLER: TECRÜBE VE DERSLER

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet’in moderatörlük yaptığı oturumda, Türkiye’de akademik özgürlük tecrübeleri ele alınmış, tecrübeler neticesinde çıkarılacak dersler masaya yatırılmıştır. Oturumda, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Fatma N. Seggie, İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Doç. Dr. Ferhat Kentel ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Zafer Çelik konuşma yapmış, katılımcılardan alınan soru ve görüşlerle oturum sürdürülmüştür.

Fatma Nevra Seggie:

  • Doktora çalışmamı, Türkiye üniversitelerindeki başörtülü öğrenciler üzerine yaptığımdan dolayı pek çok eleştiri aldım.

  • Akademik özgürlüklerin garanti altına alınması için, farklılıkların kabul edildiği kampüs alanlarının oluşturulması, öğrencilerin sosyal ve akademik entegrasyonunun sağlanması gerekmektedir.

  • Öğrenme, öğretme ve bilimsel araştırma özgürlüğünün üniversitelerde yaşatılması elzemdir.

Zafer Çelik:

  • Türkiye’nin modern üniversite tecrübesi akademik özgürlükler konusunda oldukça sancılı başlamış, sonraki yıllarda da bu sorun açık bir şekilde var olmaya devam etmiştir.

  • Akademik özgürlükler sadece akademisyenler ile ilişkili bir mesele değildir. Akademik özgürlük, aynı zamanda öğrencilerin öğrenim özgürlüğü ile doğrudan bağlantılıdır. Bundan dolayı, akademisyen derste her istediğini değil, dersin konusunu öğretmek ve propaganda yapmamak sorumluluğuna sahiptir.

  • Akademik özgürlükler ancak akademinin kendi çaba ve gayretleri ile gerçekleştirilebilir.

Ferhat Kentel:

  • Akademik özgürlükler, bütün kampüsü kapsayan ve kampüs ortamında bulunan herkesi ilgilendiren bir konudur.

  • Türkiye’de 80’li ve 90’lı yıllarda akademisyen ve öğrenciler, Kürt meselesi, başörtüsü, Alevilik vb. konuları çalışmalarından dolayı üniversitelerden tasfiye edilmişler ve hatta hapis cezaları almışlardır.

  • Türkiye’de akademik özgürlüklere sınırlamalar, Tevhid-i Tedrisat ile başlamıştır.

TÜRKİYE’DE AKADEMİK ÖZGÜRLÜKLER: GELECEK GÖRÜNÜMÜ

Türkiye’de tecrübeler neticesinde akademik özgürlüklerin nasıl bir seyir izleyeceği konusunun ele alındığı son oturuma İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan moderatörlük etmiş, ÜAK Genel Sekreteri Prof. Dr. Muhittin Ataman ve SETA Vakfı Toplum ve Ekonomi Araştırmaları Direktörü Yrd. Doç. Dr. Bekir S. Gür sunuş yapmıştır.

Muhittin Ataman:

  • Akademik özgürlüklerin Yeni Türkiye’de garanti altına alınması için öncelikle yapılması gereken, akademisyenlerin özlük haklarının iyileştirilmesidir.

  • Akademik özgürlükler ile ilgili en temel sorun, akademisyenlerin kendilerine otokontrol ve otosansür uygulamasıdır. Bunun en önemli nedenlerinden biri akademik yükselme şartlarıdır. Doçentlik sınavının bir terbiye mekanizması olmasından çıkarılmasını sağlayacak çalışmalar yapılmalıdır. Buna ilaveten, akademisyenlerin mevcut mevzuat çerçevesinde bile kendi görüş ve düşüncelerini özgürce ifade etmesi önemlidir.

  • Üniversitelerde yaşanan kadro problemi, özgürlükleri kısıtlamaktadır. Rektörler unvan dağıtırken liyakati gözetmemektedirler. Bu durum akademisyenleri yanaşmacı zihniyete doğru sürüklemektedir. Yanaşmacı zihniyetten de akademik özgürlük beklemek söz konusu değildir.

Bekir S. Gür:

  • Rektörlük seçimlerinde öğretim üyelerinin oy kullanması ve seçim faaliyetleri, akademik özgürlüklerin korunması açısından risklidir.

  • Türkiye’de akademik özgürlüklerin garanti altına alınmasını sağlayacak bilgi, gelenek ve uzlaşı konusunda eksikler vardır. Bu konuda farkındalık oluşturacak çalışmalar yapılmalıdır.

  • Akademik özgürlüğün gerektirdiği sorumlulukları daha net bir şekilde ifade eden bildirge ve etik beyannamelerin hazırlanması gerekmektedir.

  • Sivil izleme ve değerlendirme çalışmaları, akademik özgürlüklerin kökleşmesi ve muhtemel hak ihlallerinin önüne geçmek aşısından son derece kritiktir.

  • Yeni YÖK yasa teklifi dolayısıyla yapılan tartışmalarda akademik özgürlüklerin derinlikli olarak tartışılmaması Türkiye’de akademik özgürlüklerin gelecek görünümü açısından endişe vericidir.

Konuşmacılara ilaveten, çalıştaya katılan diğer katılımcıların belirttikleri hususlar, birbirini tamamlayan temalar olduğundan, bu görüşler isim belirtilmeden şöyle özetlenebilir:

  • Türkiye’de akademik özgürlüklerin gelişmesi için; akademik özgürlüklere dayalı bir üniversite iklimine ve kültürüne ihtiyaç vardır.

  • Üniversitenin özgür bir yapıya ve geniş akademik özgürlüklere sahip olması sadece üniversite-içi unsurların katılımı ile gerçekleştirilemez. Bunun için toplumun farklı unsurlarının, medya ve STK gibi yapıların da akademik özgürlüklerin gelişmesi için katkı sunması gerekmektedir.

  • Türkiye’de öğretim üyelerinin yaşadığı ekonomik sorunlar, akademik özgürlüğü olumsuz etkilemektedir.

  • Akademik özgürlükler sadece akademisyenler ile ilişkili bir mesele değildir. Akademik özgürlük, aynı zamanda öğrencilerin öğrenim özgürlüğü ile de doğrudan bağlantılıdır.

  • Akademik özgürlükler, üniversiteyi koruyan bir unsurdur. Akademik özgürlükler, üniversiteyi, devlet, toplum ya da kârlılık yaklaşımından korurlar.

  • Üniversitelerin farklı akademik gelenekleri savunması akademik çeşitlilik ve özgürlüğü zenginleştirmek adına önemlidir.

 

Suriye Krizinde Çözüm Seçenekleri

Suriye Krizinde Çözüm Seçenekleri | Yorum | SETA

 

Rusya'nın başlattığı diplomatik girişimlere teslim olan ABD küresel rekabet yarışında bir adım attı; Obama sahneden inerken Putin oyun kurucu lider görüntüsü ile sahneye çıktı. Gerek Obama'nın ertelediği Suriye'ye müdahale planı gerekse Putin'in arabuluculuk girişimi ile kimyasal silahların imha edilmesi planı Suriye krizine nihai bir çözüm getirmeyi amaçlamıyor. ABD ve Rusya perde gerisinde kontrollü bir krizin devam etmesinin kendi çıkarlarına aykırı olmadığı konusunda anlaşmış görünüyor, zira masa üzerindeki seçenekler sahadaki dengeleri değiştirecek cinsten değil.

SURİYE KRİZİNİN MUCİZEVİ BİR ÇÖZÜMÜ YOK

Suriye'de iki yılı aşkın bir süredir devam eden kriz ve iç çatışma, İran ve Rusya gibi güçlerin dışarıdan rejime; bazı ülkelerin de muhalefete verdiği destekten dolayı oldukça karmaşık bir yapıya bürünmüş durumda. Suriye, bir taraftan iç savaşın devam ettiği, diğer taraftan bölgesel ve küresel güçlerin çıkar ve nüfuz mücadelesinin devam ettiği açık bir rekabet alanına dönüştü. Bölgesel ve küresel aktörlerin kendi güçlerini de sınadığı bir ülke Suriye. Bu nedenle krize kolay bir çözüm yolu görünmüyor ufukta. Afganistan ve Irak örnekleri de göstermektedir ki bölgeye dışardan müdahaleler, her zaman beklenen sonuçları doğurmayabilir.

Suriye krizinde aşağı yukarı şu seçenekler ile karşı karşıyayız. Bunları anlama ve yorumlama biçimleri Suriye'nin geleceğini tayin edecek adımların atılmasını gerekli kılacaktır.

Suriye'de 120 bin insan öldü ve mevcut durum ve güç dengeleri olduğu gibi devam ederse ölmeye devam edecek. Ülkenin toplumsal dokusu mezhepsel hatlarda tamir edilemez biçimde yara alacaktır. Mültecilerin sayısında dramatik artışlar yaşanacaktır. Türkiye'nin sınır güvenliği riskleri de daha artacaktır.

Bu gelişmelere seyirci kalınabilir mi? Nereye kadar seyirci kalınabilir?

DIŞ MÜDAHALENİN RİSKLERİ

Diğer yandan bir dış müdahale pek çok riski içinde barındırmasına karşın, gerçekleştirildiğinde iki ihtimal doğacaktır. İktidar değişikliği ile son bulacak bir müdahalede rejim giderse ve bunun yerine yeni ve geniş tabanlı bir hükümet kurulabilirse (kolay olmayacaktır kuşkusuz) krizin çözümü için bir imkân doğabilir. Ki Suriye'de bugünkü krizin başlangıç noktası da demokratik talepler çerçevesinde siyasal alanın açılması idi. Rejim değişikliği ile sonuçlanmayan bir müdahale durumunda ise tekrar başa dönülme, şiddet sarmalının genişleyerek sürme ihtimali oldukça büyük görünüyor. Diplomatik girişimlere bir şans daha verilmesi durumunda sonuç alınabilir mi sorusu da bu bağlamda sorulmalıdır. Krizin başlangıcından hemen sonra başlayan Arap Birliği gözlemcilerinin girişimleri; Kofi Annan arabuluculuğu; birinci Cenevre zirvelerinin sonuç vermediği göz önüne alınırsa diplomatik yolların da büyük oranda tıkandığı söylenebilir.

Suriye'de hangi yöntem tercih edilirse edilsin krize mucize bir çözüm beklenmesi rasyonel ve gerçekçi değildir.

[Sabah Perspektif, 14 Eylül 2013]

 

ODTÜ'de Protesto ve Zorbalık

ODTÜ'de Protesto ve Zorbalık | Yorum | SETA

 

Türkiye'de normalleşme söyleminin güçlendiğini, önyargı ve kodların toplumsal hafızamızdan bir nebze silindiğini düşündüğümüz bugünlerde ODTÜ'de yaşanan hadiseler, esasında halen bazı sorunların var olduğunu gösterdi. Kayıt yaptırmak için ODTÜ'ye gelen bir aileye refakat eden kişilerin başörtülü olmasından dolayı, bazı öğrencilerin ellerinde pankartlarla bu kişileri sözlü tacizle kampüsten dışarıya çıkartma çabaları ODTÜ gibi özgürlükçü olma iddiasındaki bir üniversite açısından tam manasıyla bir talihsizliktir.

Normalleşmenin bir süreç olduğu konusunda hiç şüphe yok, elbette bu süreçte iniş ve çıkışların olması tabidir. Ancak hadisenin bir yükseköğretim kurumunda vuku bulması, meseleyi ele alış şeklimizi doğrudan etkilemektedir. Türkiye'de üniversite gençliğinin, nefret suçlarının, ifade özgürlüğü ve akademik özgürlüklerin sınırlarının acilen masaya yatırılması gerekmektedir. Yaşanan olayı münferit olarak nitelendirip üzerini örtmeye çalışmak ise sorunların katlanarak büyümesine, nefret suçlarının toplumsal muhayyilede normal algılanmasına ve zamanla çok daha yüz kızartıcı olayların sadece yükseköğretim kurumlarında değil farklı toplumsal alanlarda yaşanmasına neden olacaktır. Bu nedenle ODTÜ'de yaşanan olayı öncelikle doğru tahlil etmek gerekmektedir.

ODTÜ, dünyada ve Türkiye'de saygın üniversitelerden biridir. ODTÜ ve benzeri üniversitelerde, farklı siyasi görüşlerden, ideolojilerden, din ve inançlardan öğrencilerin ve öğretim üyelerinin olması üniversitenin tabiatına gayet uygundur. Bu durum üniversitelere dinamizm katmakta, akademik canlılığı artırmakta ve bu bağlamda üniversitede akademik özgürlüklerin ve ifade özgürlüğünün hayat bulmasına imkân tanımaktadır. Türkiye'de üniversitelerin sayılarının artması ve daha fazla gencin bu üniversitelerde eğitim alıyor olması; çoğulculuğun ve hoşgörünün nesillerde yaşatılması, bu çerçevede ifade özgürlüğünün ve akademik özgürlüklerin üniversitelerde sağlanması açısından çok kıymetli ve Türkiye açısından da fırsat niteliğindedir. Modern üniversite tarihinde kampüslerde akademik özgürlüğün var olması için elzem olan ifade özgürlüğünün tanımı ise evrenseldir. Buna göre, kampüs içinde veya dışında kişiler, başkalarını ötekileştirmeden, küçümsemeden görüşlerini özgür bir şekilde ifade etme ehliyetine sahiptir.

PROTESTO ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ, ZORBALIK MI?

ODTÜ'deki olay göstermiştir ki, ifade özgürlüğünün bir parçası olan protesto hakkı gibi kavramlar, maalesef lümpenleştirilmiştir. Bir kampüste öğrencileri ya da misafirleri zorla susturmaya çalışmak ya da onları kovmak, bir zorbalıktır ve modern üniversite fikri ve pratikleriyle asla bağdaşmaz. Geçen Aralık'ta ODTÜ'yü ziyaret eden Başbakan Erdoğan'ın kampüse girmesine ve konuşma yapmasına izin vermemek için yapılan şiddet eylemlerinin ve mezuniyet töreninde toplumun farklı kesimlerinden insanları aşağılayıcı pankartların taşınmasının üzerinden daha bir yıl bile geçmeden bu olayların yaşanması, yönetici ve öğretim üyelerinin öğrencilerine ifade özgürlüklerinin ve akademik özgürlüklerin mahiyetini enine boyuna anlatmasını gerektirmektedir. Bu konuda yöneticilerin doğru tavır sergilemeleri, öğrencilere rol model olmaları açısından ziyadesiyle önemlidir. Ayrıca sessizlik, suça alenen ortak olmaktır. Yıllardır özgürlükçü görüşlerle kimliğini inşa etmeye çalışan bir üniversite, sessiz kalması durumunda faşist etiketini taşımaya razı olacaktır. ODTÜ gibi saygın bir üniversiteden beklenen, yaşanan olayların ardından hızlı bir şekilde bir kınama mesajı vermesidir.

ÜNİVERSİTELERİ NORMALLEŞTİRMEK

Türkiye'de şu an üniversite öğrencisi olan genç nesil, çocukluk yıllarında, halk tarafından seçilmiş bir milletvekilinin başörtüsü ile Meclis'e gelmesinden dolayı dönemin sol partisi tarafından yuhalanarak Meclis'ten ve buna müteakip Türkiye vatandaşlığından atılmasına şahit olmuştur. Ayrıca, üniversitelerde öğrenci ve öğretim üyelerine karşı ayrımcılıklar yaşanmış ve bu kişilerin öğrenme ve öğretme özgürlükleri kısıtlanmıştır. 28 Şubat davasının sürdüğü bugünlerde Türkiye bu acı tecrübeleri geride bırakmaya çalışırken, ODTÜ'de yaşanan olaylar, üniversitelerde akademik özgürlüklerin kökleşmediğini bir kez daha göstermiştir. Dolayısıyla, gerek YÖK ve TÜBA gibi üst kuruluşların gerekse de üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının, akademik özgürlükleri kısıtlayan engelleri kaldırmaya ve üniversitelerde hoşgörü kültürünü hâkim kılmaya yönelik daha çok çaba göstermesi gerekmektedir.

[Sabah Perspektif, 07 Eylül 2013]