BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Haziran 2013 Pazar

Kızıltuğ Cengiz Han 1952

Kentler ve Gölgeler Üsküp Yahya Kemal 25 Tem 2012 Kentler ve Gölgeler programının Üsküp bölümü

 

25 Tem 2012

Kentler ve Gölgeler 

programının Üsküp bölümü

 

Yanlış yapan varsa gerekli işlemi yaparız ANKARA AA 01 Temmuz 2013 00:25 Başbakan Yardımcısı Atalay, Diyarbakır Lice'deki karakol yapımı gerginliğine ilişkin, yanlış yapanlar varsa onlarla ilgili gerekli işlemi yapacaklarını belirtti

Yanlış yapan varsa gerekli işlemi yaparız

 ANKARA AA 01 Temmuz 2013 00:25

 

Başbakan Yardımcısı Atalay, Diyarbakır Lice'deki karakol yapımı gerginliğine ilişkin, yanlış yapanlar varsa onlarla ilgili gerekli işlemi yapacaklarını belirtti.

 

  Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Diyarbakır Lice'deki karakol yapımı gerginliğine ilişkin, yanlış yapanlar varsa onlarla ilgili gerekli işlemi yapacaklarını belirterek, "Bunlarda tereddüt etmedik. Bölgedeki vatandaşlarımız bunu iyi bilsinler. Bugüne kadar bölgede nice haksızlıklar olmuş geçmişte. Ta eski yıllarda, 20-30 yıl önce onların bugün hesabını soruyoruz, bugün yanlışlık yaptırır mıyız hiç? Yani burada yanlış yapanlar varsa biz buna müsaade etmeyeceğiz" dedi.

Atalay, Kanal 7 Televizyonu'nunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Diyarbakır Lice'de yaşanan karakol yapımı gerginliği hatırlatılarak "Olay tamamen aydınlandı mı" sorusu üzerine, Atalay, valilik ve güvenlik birimlerinin verdiği bilgilerle olayla ilgili kanaat sahibi olduklarını belirtti. Konuyu aydınlatmak üzere müfettiş gönderildiğini hatırlatan Atalay, müfettişlerin olayların geri planını araştırarak rapor hazırlayacağını söyledi. Olayla ilgili de bilgi veren Atalay, şunları söyledi:

"Orada bir karakol inşaatı var. Bu bir yeni karakol değil. Buradaki karakol eski bir karakol. Binaları yenileniyor. Yıllardır bunların tartışması yapılıyor, karakolların eski olduğu, yeterince güvenliği olmadığı gibi. Bu tartışmalardan sonra hükümet olarak çalışmalar yaptık. Güvenlik birimlerimiz çalıştı, oradaki karakollarımızın, sınır bölgelerimizdeki karakollarımızın daha da güvenli hale getirilmesi için çalışmalar vardır. Bunlar çözüm sürecinden sonra başlayan şeyler de değil. Daha önceden başlayan inşaatlardır, daha önceden verilmiş kararlardır. Burada mevcut karakolun yerine yeni bir bina yapılıyor, mesele bu. Orada civar köylerden gelen vatandaşlarımız burayı protesto ediyorlar. Ama bu bir protesto değil. Protesto şöyle olabilir, bir yerde toplandık, 'bunu istemiyoruz' veya bununla ilgili düşünceleri ifade edilebilir. Mevcut karakola adeta hücum ediliyor. Hem inşaata işçilerin kaldığı çadırlara zarar veriliyor daha da ileri gidiliyor mevcut karakola doğru. Oradaki görevliler de önce havaya ateş ediyorlar durdurmak için. Maalesef çok üzücü bir olay meydana geliyor ve can kaybı oluyor. En çok üzüldüğümüz can kaybıdır."

-"Bunların hepsi, birlikte mütalaa edilmesi lazım"

Bölgenin uyuşturucu maddesi olan kenevir bitkisinin çokca ekilip yetiştirildiği yer olduğuna yönelik açıklamaları anımsatan Atalay, o bölgenin bu konuyla ilgili bilindiğini ve bölgede iki senedir önemli operasyonların yapıldığını söyledi. Neredeyse aynı saatlerde bir uzman çavuşun kaçırıldığına dikkati çeken Atalay, "Bunların hepsi birlikte mütalaa edilmesi lazım. Hepsi Diyarbakır civarında olan olaylardır" diye konuştu. 

"Bunun uyuşturucu ile ilgili bağlantısı olabileceğini mi düşünüyorsunuz" sorusuna Atalay, "Bölgede karakolun yeniden, daha iyi bir karakolun yapılması, daha önceki uyuşturucu operasyonlarıyla irtibatlı da olabilir ama ben kendim doğrusu, şu son günlerde olup bitenlerin hepsini biraz bunun ötesine de taşıyorum. Yani BDP'nin son günlerdeki üslubu, açıklamaları, aynı saatlerde bir askerimizin kaçırılması, bugün birkaç ilimizde bazı yürüyüşler ben bunların hepsini birlikte mütalaa ediyorum. Bunların çok iyi değerlendirmek gerektiğine inanıyorum" yanıtını verdi.

-"Biz adaletli oluruz"

Lice'deki olaylarda bir gencin hayatını kaybettiği hatırlatılması üzerine Atalay, çok üzüldüklerini belirtti. Atalay, "Bu bizim için en üzücü olandır. Altı aydır terör vesilesiyle veya bu tür vesilelerle bir hayat kaybı yoktu. Son günlerde Gezi Parkı olaylarıyla ilgili birkaç vatandaşımız hayatını kaybetti. Şimdi burada bir vatandaşımız. Bunlar tabii fevkalede üzücü" dedi.

Olaylarda yaralananlara şifa dileyen Başbakan Yardımcısı Atalay, şunları kaydetti:

"Bu konuyla ilgili şunu tekrar ifade etmek istiyorum, burada biz adaletli oluruz. Bu olaylarda hep bugüne kadar öyle oldu. Gider müfettişlerimiz vatandaşları, oradaki askerleri dinler, olayın oluş şeklini, geri planını, sebeplerini ortaya koyarlar. İyi bir rapor hazırlarlar. Burada sorumluluğu olanlar varsa, yanlış yapanlar varsa biz onlarla ilgili gerekli işlemi yaparız. Bunlarda tereddüt etmedik. Bölgedeki vatandaşlarımız bunu iyi bilsinler. Bugüne kadar bölgede nice haksızlıklar olmuş geçmişte. Ta eski yıllarda, 20-30 yıl önce onların bugün hesabını soruyoruz, bugün yanlışlık yaptırır mıyız hiç? Yani burada yanlış yapanlar varsa biz buna müsaade etmeyeceğiz.

Ama şunu biliyoruz sayısı 200-250 civarında vatandaş grubu, protesto ile kalmıyor, taşla, molotof ile saldırı var. İşçilerin kaldığı çadırların tahribi var. Tabii bu kadar kişi orada böyle bir tutum sergileyince endişe ediyorlar. Şu anda bize ulaşan, elimizdeki bilgi bu."

-Yeni karakol yapımı- 

Çözüm sürecinde yeni karakollar inşa edililip edilmediğine yönelik soru üzerine Atalay, "Şu anda yeni karakol planlaması yapılmamıştır. Bunlar yıllar önce planı yapılan, TOKİ vasıtasıyla eskilerin yenilenmesi şeklinde yürüyen karakollarımızdır. Şu son 6 ayda yeniden şuraya karakol yapılsın diye verilen bir karar yoktur" ifadelerini kullandı.

Ülke güvenliği açısından sınır karakollarında takviyeler olmasının normal olduğunu vurgulayan Atalay, şunları kaydetti:

"Biz sınır güvenliğimizin çok iyi olmadığını da biliyoruz. Bu konuya böyle bakmak lazım. Bu bölgedeki vatandaşlarla ilgili bir konu değildir. Bölgedeki vatandaşın eskiye göre, şu on yıl öncesine göre, günlük hayatını rahatlatmak için nice tedbirler aldık. Yol kontrolleri hafifletildi, bir sürü yasaklar kaldırıldı, insanlar rahat yaşasın diye uğraşıyoruz. Ama BDP'yi anlamakta son günlerde güç çekiyorum. Yani bu tür konuları provokatif şekilde, adeta tahrik edici şekilde gündeme getirmelerini anlamakta güçlük çekiyorum."

-"Bu süreç yürümesin diye çaba sarf edenler çok"-

BDP'nin "Hükümet adım at" adı verilen eylemleri hatırlatılarak "Bu tutumun çözüm sürecine zarar vereceğini düşünüyor musunuz" sorusuna Atalay, şu yanıtı verdi:

"Fevkalede zarar veriyor zaten şu anda. Bu karakola vatandaşların saldırısı, askerimizin kaçırılması hepsi bununla irtibatlıdır. BDP'yi ben burada son günlerde sorumlu bir tutum içinde görmüyorum. Bu süreci yürütenlere büyük sorumluluk düşüyor. Zaten bu süreç yürümesin diye çaba sarf edenler çok. Uluslararası alanda var, yurt içinde var, ulusalcı çevrelerin rahatsızlığını biliyoruz. Çok açık bu tavrını ortaya koyanlar varken bizlerin bu süreci yürütenlerin çok daha hassas olması gerekiyor. Bu süreci, bu inisiyatifi başlatan hükümetimizdir. Devletimizin bütün kurumlarıyla büyük bir koordinasyon içinde, hassasiyetle bu süreci yürütüyoruz. BDP'yi de burada siyasi muhatap olarak aldık. Terör örgütü unsurlarıyla istihbarat birimlerimiz görüşüyor, kendi görevleridir ama biz hükümet olarak, parti olarak oralarla görüşmüyoruz. Kiminle görüşüyoruz? Biz BDP ile görüşüyoruz, BDP'yi muhatap aldık. BDP'ye ciddi bir görev verildi burada. BDP yıllardır, 2008-2009 o açılım sürecinden beri kendileriyle çok görüştüm yıllardır, gidip İmralı ile görüşme talebinde bulunuyor. Bütün o şeyler sağlandı şu anda. Sağlıklı şekilde bir süreç yürüyor. Kendileriyle de diyaloglarımız çok iyi."


Mısır'da gruplar arasında çatışma: 3 ölü KAHİRE 30 Haziran 2013 23:37 Mısır'ın çeşitli kentlerinde Cumhurbaşkanı Mursi destekçileri ve karşıtları arasındaki çatışmalarda, 3 kişi öldü, 174 kişi de yaralandı

Mısır'da gruplar arasında çatışma: 3 ölü

  KAHİRE 30 Haziran 2013 23:37

Mısır'ın çeşitli kentlerinde Cumhurbaşkanı Mursi destekçileri ve karşıtları arasındaki çatışmalarda, 3 kişi öldü, 174 kişi de yaralandı.

Mısır'ın çeşitli kentlerinde Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi destekçileri ve karşıtları arasında ülke genelinde meydana gelen çatışmalarda, 3 kişi öldü, 174 kişi de yaralandı.

Mısır Sağlık Bakanlığı, Kahire, İskenderiye, Asyut, Dakhaliyye, Garbiyye, Beni Suveyf ve Buhayra kentlerinde Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi destekçileri ve karşıtları arasında meydana gelen çatışmalarda, 174 kişinin yaralandığını açıkladı.

Açıklamada, Asyut kentinde iki, Beni Süveyf kentinde ise bir kişi olmak üzere çatışmalarda ölenlerin sayısının 3'e yükseldiği ve bazı yaralıların durumunun ciddiyetini koruduğu belirtildi.

"Ulusal diyalog" çağrısı

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İhab Fehmi, başkent Kahire'de düzenlediği basın toplantısında, yaşanan siyasi krizin çözülebilmesi için Cumhurbaşkanlığı ile siyasi partiler arasında bir aracıya ihtiyaç olmadığını ifade etti.

Cumhurbaşkanlığının tüm muhalif gruplara yaptığı ulusal diyalog çağrısını yineleyen Fehmi, bu çağrıya olumlu yanıt verilmesinin ülkede üretime ve ekonominin güçlendirilmesine katkı sağlayacağını vurgulayarak,  

 

"İfade özgürlüğü herkes için garanti altına alınmıştır. Cumhurbaşkanlığının görevi, barışçıl göstericileri korumaktır.   

 

Devlet, kanun dışı faaliyet içine girenlere müsamaha göstermeyecektir"  

 

 ifadelerini kullandı.

Karadavi'den "Mursi'ye şans verin" çağrısı KAHİRE 30 Haziran 2013 23:21 Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Karadavi, Mısır halkına hitaben, "Mursi'ye bir şans daha verin"

Karadavi'den "Mursi'ye şans verin" çağrısı

KAHİRE 30 Haziran 2013 23:21

Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Karadavi, Mısır halkına hitaben, 

"Mursi'ye bir şans daha verin" 

dedi.


Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi, Mısır halkına seslenerek, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye hatalarını düzeltmesi için bir şans daha tanıması çağrısında bulundu.

Özel bir televizyon kanalına konuşanKaradavi, Mısırlılardan Mursi'ye bir şans daha vermelerini isteyerek, 

"Mursi eğer hata yaptıysa onu hesaba çekmek hakkımızdır.

 Biz cumhurbaşkanını seçimle iş başına getirdik. 

Herkes gibi o da hata yapabilir. 

Mursi'ye bir şans daha verin. 

Bize düşen onunla diyalog masasına oturmaktır. 

Hüsnü Mübarek rejimine 30 yıl sabrettik de 

Mursi yönetimine neden 1 yıl sabredemiyoruz. 

 

Bu 1 yılda 30 yılın hatası düzeltilebiliyor mu?" 

diye konuştu.

Mısır halkına seslenen Karadavi, 

"25 Ocak devrimi, bütün Mısırlıların devrimiydi. 

Şimdi Mısırlılara ne oldu da böyle ayrılığa düştüler, aralarındaki muhabbet nefrete dönüştü. 

Neden eskisi gibi tek saf olmuyor ve aramızdaki sorunları birlikte çözmüyoruz" ifadelerini kullandı.

Mısırlıların hepsini Tahrir Meydanı'nda değil de farklı illerde görmenin kendisine çok ağır geldiğini ifade eden Karadavi, 

"Oturup anlaşmamız gerekiyor" 

diyerek Mısırlıları devletin inşası için birlik olmaya çağırdı.


The Brothers Karamazov 1931 Der Mörder Dimitri Karamasoff Directors Fyodor Otsep, Erich Engels

The Brothers Karamazov  1931


Based on Dostoyevsky's novel, this film focuses on the story of Dmitriy and his beloved Gruschenka.
http://www.imdb.com/title/tt0022185/ 

Der Mörder Dimitri Karamasoff
 110 Minutes


Directors 

Fyodor Otsep, Erich Engels


Screenplay

 Fyodor Dostoyevsky, Erich Engels, Leonhard Frank, Fyodor Otsep, Victor Trivas


Starring

 Fritz Kortner, Anna Sten, Fritz Rasp, Bernard Minetti


Music

Karol Rathaus, Kurt Schröder

Oyunların organizasyonuna tam not 30 Haziran 2013 22:14 17. Akdeniz Oyunları'nın kapanış töreninde konuşan Akdeniz Oyunları Komitesi Başkanı Addadi, "Oyunlar mükemmel bir şekilde gerçekleştirildi"

Oyunların organizasyonuna tam not

30 Haziran 2013 22:14

17. Akdeniz Oyunları'nın kapanış töreninde konuşan Akdeniz Oyunları Komitesi Başkanı Addadi, 

"Oyunlar mükemmel bir şekilde gerçekleştirildi" 

dedi.

17. Akdeniz Oyunları'nın Mersin Stadı'ndaki kapanış törenine Uluslararası Akdeniz Oyunları Komitesi (ICMG) Başkanı Amar Addadi, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan katıldı. 

ICMG Başkanı Addadi, kapanış törenleri öncesinde yaptığı konuşmada, kısa bir hazırlık süresine rağmen başarılı bir organizasyon yapıldığını vurgulayarak, "Oyunlar mükemmel bir şekilde gerçekleştirildi. Bu Mersin ve Türkiye'nin büyük bir başarısıdır. Hep beraber Akdeniz Oyunları'nda güzel bir sayfa yazdık. Dostluk, kardeşlik ve duygu dolu anlar yaşadık" diye konuştu. 

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Mersin'in artık unutulmazlar arasındaki yerini aldığını kaydederek, "Olimpik hareket, Mersin'de yeni bir heyecan yeni bir dinamizm ve genç sporcularla buluşmayı başardı. Bismillah dedik yola çıktık. İlk günden itibaren omuz omuza kol kola bu yolu Mersinlilerle, olimpiyat ve Akdeniz Oyunları ailesiyle, hükümetimizle, yerel hizmet birimleriyle kararlı adımlarla adım adım arşınlayarak geride bırakmayı başardık. 47'si altın 126 madalya ile Türk sporcular önemli başarılar kazandılar. Ancak madalyalar bir yana 24 ülkenin gençleri oyunlar köyünde, spor tesislerinde centilmenlik ve sevgiyle birbirlerine kenetlendiler" şeklinde konuştu. 

Mersinlilere de teşekkür eden Bakan Kılıç, "Sevgili Mersinliler büyük uluslararası organizasyonların sadece çok büyük ve kaliteli tesisler yapmaktan ibaret olmadığını gösterdiniz. Olimpik sporcularımızı salon ve statları tıklım tıklım doldurarak bir an bile yalnız bırakamadınız. Bu ülkenin ve bu ülke gençlerinin olimpiyatları ne kadar hak ettiğini gösterdiniz. Biz bu gece Mersin'den ayrılacağız, ama olimpik hareket olimpik tesisleriyle  yaşamaya devam edecek. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 500 milyon lirası tesis yatırımları, yaklaşık 300 milyon lirası organizasyon cari giderleri olmak üzere yaklaşık oyunlar için Mersinimize yaklaşık 800 milyon lira aktardı. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'a çok teşekkür ediyorum."

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan ise Mersin'in tam bir spor kenti haline geldiğini kaydederek, "Belediyemiz spor tesislerine ulaşım konusunda, gerek kamulaştırma, gerek imar tadilatları, gerekse yeni yollar yapımıyla büyük çalışmalara imza atmıştır. Hükümetimiz ve belediyemiz planlama, projelendirme ve finansman konularında bütün imkanlarını seferber ederek yaptığımız çalışma neticesinde kentimiz oyunlara hazır hale gelmiştir. Bugün Mersin için miladi bir gündür. Mersin artık dünyada Akdeniz oyunlarına ev sahipliği bir spor şehri olarak anılacaktır"

Konuşmaların ardından Akdeniz oyunları marşı çalındı ve oyunlar bayrağı gönderden indirildi. 

Sporculardan oluşan Akdeniz kortejinin geçişiyle başlayan kapanışta, 17. Akdeniz Oyunları'nın ev sahibi Mersin ile bir sonraki oyunlara ev sahipliği yapacak İspanya'nın Tarragona şehri arasında bayrak devir teslim töreni yapıldı. 

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, Akdeniz Oyunları bayrağını Addadi'ye verdi. Addadi de bayrağı Tarragona Belediye Başkanı Josep Felix Ballesteros'e teslim etti. 


ERBİL 30 Haziran 2013 19:15 Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani'nin görev süresi 2 yıl uzatıldı. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani'nin görev süresi 2 yıl uzatıldı

Mesud Barzani 2 yıl daha başkan

ERBİL  30 Haziran 2013 19:15
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani'nin görev süresi 2 yıl uzatıldı.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani'nin görev süresi 2 yıl uzatıldı. 

IKBY Meclisi, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) önerisi ile Mesud Barzani'nin görev süresini 2 yıl daha uzatan yasayı oy çokluğu ile kabul etti. 
Uzatmayla birlikte 21 Eylül'de yapılması planlanan bölge başkanlığı seçimleri iki yıl sonrasına ertelendi. Ayrıca Meclis Başkanı Arsalan Bayiz'in görev süresi de iki yıl uzatıldı.  
IKBY Parlamentosu yasama yılının son gününde mesai saatinin bitimine 1 saat kala Bölgesel Başkan Mesud Barzani'nin görev süresini 2 yıl daha uzatma kararı aldı. Muhalefet partileri Goran, Yekgirtu ve Komala'nın itirazları arasında oy çokluğuyla kabul edilen yasaya göre Barzani, 2015 yılına kadar IKBY Başkanı olarak görev yapacak. 
Mecliste arbede çıktı 
IKBY Parlamentosu bugün tatile girmeden son bir kez daha toplandı. Saat 10.00'da başlayan oturumda, KDP milletvekillerinin imzası ile meclis ve başkanlık seçimlerinin ertelenmesine ilişkin yasa teklifi sunuldu. Yasa teklifinin okunması sırasında muhalefet milletvekilleri yüksek sesle itiraz etti. Muhalefetin itirazlarına, KDP milletvekilleri cevap verince tartışma çıktı. Goran Milletvekillerinden Abdullah Mele Nuri, tartıştığı Meclis Başkanı Arsalan Bayiz'e su şişesini fırlatınca salon bir anda karıştı. KDP ile Goran hareketi milletvekilleri yumruk yumruğa birbirine girdi. Kavga eden milletvekillerini, araya giren diğer milletvekilleri yatıştırdı. Kavga nedeniyle Meclis Başkanı oturuma ara verdi. Salondan dışarı çıkartılan Abdullah Mele Nuri parlamento güvenliği tarafından gözaltına alındı.  
Muhalefet oylamaya katılmadı 
Sabah oturumu gergin ve kavga ile sona eren Meclis, öğleden sonra tekrar toplanarak sunulan yasa teklifini görüştü. Uzun tartışmalar sonunda muhalefet partileri Goran, Yekgirtu ve Komala Genel Kurul'dan çıkarak oylamaya katılmadı. Saat 16:00'da meclisin kapanmasına 1 saat kala KDP, KYB, bağımsız miletvekilleri, Türkmen ve diğer azınlık milletvekillerinin oyları ile başkanlık seçiminin ertelenmesini isteyen yasa teklifi kabul edildi. Kabul edilen yasaya göre, halen IKBY Başkanı olan Mesut Barzani 2015 yılına kadar başkanlık görevini sürdürecek. 
 KDP ile KYB'nin Barzani'nin görev süresinin uzatılması kararını dün Süleymaniye'de yaptıkları gizli toplantıda aldıkları iddia edilmişti. 

30 Haziran 2013 22:24 Afrika turu kapsamında Güney Afrika'da bulunan ABD Başkanı Barack Obama, Güney Afrika'nın, insanların dünyayı değiştirebileceğini gösterdiğini belirtti

Obama Güney Afrika'da

  30 Haziran 2013 22:24
Afrika turu kapsamında Güney Afrika'da bulunan ABD Başkanı Barack Obama, Güney Afrika'nın, insanların dünyayı değiştirebileceğini gösterdiğini belirtti.

ABD Başkanı Barack Obama, Güney Afrika'nın, insanların dünyayı değiştirebileceğini gösterdiğini belirtti.
Afrika turu kapsamında Güney Afrika'da bulunan Obama, Cape Town Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada, "İnsanların nasıl değişim yaratabileceğini gösteren bir ülke varsa, o da Güney Afrika'dır" ifadesini kullandı.
Obama, eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın halka hizmet etmek için mücaele ettiğini de vurguladı.
Amerikalı senatör Robert Kennedy'nin  aynı üniversitede "Umut Dalgaları" adlı ünlü konuşmasını yapmasına atıfta bulunan Obama, "Yaklaşık 50 yıl sonra Afrika kökenli bir Amerikan başkanının burada konuşma yapmasını hayal etmenin imkansız olduğunu" belirtti.
Mandela ve Kennedy gibi şahsiyetlerin fark yarattığını belirten Obama, bu kişilerin sonraki neslin sesinin önemli olduğunu gösterdiğine dikkati çekti.
Obama, Afrika'nın onur çabalarını desteklemek için ABD'nin mazeretinin olmadığını da aktardı.
Afrika ülkelerinde genellikle korkunun hüküm sürdüğünü belirten Obama, Mali ve Somali gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde terörizmin İslam ile bağdaştırıldığını söyledi.
Barack Obama, ABD'nin tek başına trajedilere son veremeyeceğini ve Afrikalıların adım atması durumunda yardım edebileceğini vurguladı.
Amerikalı senatör Kennedy, 47 yıl önce Cape Town Üniversitesi'nde "Umut Dalgaları" adlı ünlü konuşmasını yapmış, ırk ayrımcılığına dayalı  rejime karşı savaşan ve çabalarını Amerikalı siyahların özgürlük savaşlarıyla bağdaştıran Güney Afrikalı siyahlara ilham vermişti.

30 Haziran 2013 18:53 Diyarbakır Valiliği, Lice'deki olayların son dönemde gerçekleştirilen başarılı uyuşturucu operasyonlarını engellemek için planladığını bildirdi

Lice olaylarının nedeni başarılı uyuşturucu operasyonları

  30 Haziran 2013 18:53

Diyarbakır Valiliği, Lice'deki olayların son dönemde gerçekleştirilen başarılı uyuşturucu operasyonlarını engellemek için planladığını bildirdi.

Diyarbakır Valiliği, Lice'deki karakol yapımı gerginliğiyle ilgili olayların son dönemde gerçekleştirilen başarılı uyuşturucu operasyonlarını engellemek ve bundan sonra benzeri çalışmaların önüne geçebilmek için planladığının değerlendirildiğini bildirdi.

Valilikten yapılan açıklamada, önceki gün Kayacık Jandarma Karakolu'nun inşaat çalışmalarını durdurmak ve protesto etmek amacıyla basın açıklaması ve akabinde karakola yönelik fiili taarruzda bulunulduğunu belirtilerek, karakolda görevli askerlerin bahse konu grubu karakola davet ederek diyalog kurmaya çalıştığı kaydedildi.

Buna rağmen grup içerisinden karakoldaki görevli askerlere ve inşaat alanına yönelik taş, ardından el yapımı patlayıcı madde ve molotofkokteyli atıldığına yer verilen açıklamada, şöyle denildi:

"İnşaat işçilerinin kullandığı çadırlar yanmış ve nöbet kulübesinde görev yapmakta olan askerlerimize yönelik molotofkokteyli saldırıda bulunulmuştur. Yapılan tüm uyanlara rağmen bahse konu grubun dağılmaması üzerine gazlı müdahalede bulunmuş, grup içerisinde karakola doğru ateş edilmesi üzerine güvenlik güçlerince havaya uyarı ateşi açılarak grubun dağılmaları istemiş ancak bahse konu grup dağılmamakta ısrar ederek, karakolun içine girmeye çalışmıştır. Devam eden olaylar sırasında gösterici grup içerisinden kimliği tespit edilmeye çalışılan şahıslar tarafından Kayacık Jandarma Karakolu'na ateş edilmiştir."

Yaşanan kaygı verici olaylar sonucu 1 vatandaşın hayatını kaybettiği, 9 vatandaşın da çeşitli yerlerinden yaralandığına yer verilen açıklamada, "Bahse konu olayda halkı provoke ederek, Kayacık Jandarma Karakolu'na saldırılmasına neden olan, bu önceden organize edilmiş olayın faillerinin tespitine yönelik kolluk kuvvetlerimiz ile adli ve idari mercilerimiz tarafından çok yönlü takibat yapılmaktadır" ifadesi kullanıldı.

Bu elim olayla ilgili çalışmaların çok yönlü ve kararlılıkla devam ettiği, çözüm sürecini bozmak isteyen uyuşturucu baronlarının ve ona yardımcı olan terör örgütü mensuplarının faaliyetlerinin her yönüyle incelendiği vurgulanan açıklamada, şunlara yer verildi:

"Güvenlik güçlerince bölgede son dönemde gerçekleştirilen başarılı uyuşturucu operasyonlarını engellemek, huzur ve asayişin temini için bundan sonra bölgede yapılacak benzeri çalışmaların önüne geçebilmek için söz konusu saldırı eylemini planladığı, bahse konu uyuşturucu faaliyetlerinden büyük menfaatler sağlayan grupların, çözüm sürecinin başlamasıyla elde ettikleri gelirlerin kaybedileceği korkusuyla süreci sabote etmek maksadıyla böyle bir girişimde bulundukları değerlendirilmektedir. Tüm halkımıza bu suç şebekelerine, zehir tacirlerine fırsat vermemelerini, bu oyuna gelmemelerini ülkemizde oluşan huzur ortamını bozmak isteyenlerin tahriklerine kapılmamalarını, sağduyulu hareket etmelerini temenni ediyoruz. Kimse tahriklere kapılmasın."

Öte yandan, Diyarbakır Valiliği tarafından olay anı görüntüleri basın kuruluşlarına dağıtıldı.

Son dönemde uyuşturucu tacirlerine büyük darbe vuruldu

Diyarbakır'da son 6 ay içinde düzenlenen operasyonlarda 6 ton 807 kilo 850 gram esrar ile 5 milyon 897 bin kök Hint keneviri ele geçirildi. Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, yılın 6 ayında kent merkezi ile ilçelerinde düzenlediği operasyonlarla uyuşturucu ticareti ve ekimi yapan kişilere ağır darbeler vurdu. 

Bölgede hava destekli yapılan kapsamlı operasyonlarda1 tonu toz, 4 tonu kubar olmak üzere toplam 5 ton esrar ele geçirildi. 

Özellikle Lice, Kocaköy, Hani ve Silvan kırsalı ile Çüngüş'ün Yukarışeyhler beldesi kırsalında hava destekli yapılan ve yaklaşık yüzlerce askerin katıldığı operasyonlarda Milli İstihbarat Teşkilatı ekiplerinin de verdiği desteklerle 5,5 milyon kök Hint keneviri bulunarak, yerinde imha edildi.

Ele geçirilen Hint kenevirinden yaklaşık 110 ton esrar elde edilebildiği bildirildi. Ayrıca son 6 ay içinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekiplerince yapılan operasyonlarda da 1 ton 807 kilo 850 gram esrar ve 78 ayrı alanda yapılan çalışmada ise 397 bin kök Hint keneviri ele geçirildi. Hint kenevirleri yakılarak imha edildi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Diyarbakır'ın Lice ilçesindeki karakol yapımı gerginliğine ilişkin,  şunları kaydetti:

"Bu Lice'deki olaya ilişkin gerekli incelemeler yapılıyor. Şu anda değerlendirmeler yapılıyor, mutlaka aydınlığa kavuşacak hiçbir şeyin karanlıkta kalmasından yana değiliz ama bu ve benzer olayların, bu büyük barış sürecini zedelemeyeceği inancı içerisindeyim. Zedelememesiyle ilgili bölgedeki bütün vatandaşlarımız hassasiyetle davranmalı, olup biten olayları dikkatle izlemeleri gerekir. Barış, madem halkımız tarafından isteniyor bunun zor olduğunu da biliyoruz o halde süreci yönetmeyi de bilmemiz gerekiyor. Süreci hükümet yönetiyor ama sürecin yönetilmesinde halkın da sağduyuyla hareket etmesinde yarar var. Zaten işin başında en yetkili ağızlar olarak ifade ettik. 'Sabotajlar, provokasyonlar birçok olayla karşılaşabiliriz' dedik. Umarım olaylar bu boyutuyla kalır, sağduyu hakim olmaya devam eder. Milletimizin beklediği huzur ortamı oluşuyor, şu anda Urfa'dayız herkes huzur içerisinde işine dönmüş. Kimse dağı, bağı konuşmuyor."


Mısır'da gösteriler devam ediyor 30 Haziran 2013 20:59 Mısır'da muhalefetin Cumhurbaşkanı Mursi'ye karşı düzenlediği gösteriler tüm şehirlerde devam ederken, muhalifler Müslüman Kardeşler'e ait bir irtibat bürosunu ateşe verdi

Mısır'da gösteriler devam ediyor

  30 Haziran 2013 20:59
Mısır'da muhalefetin Cumhurbaşkanı Mursi'ye karşı düzenlediği gösteriler tüm şehirlerde devam ederken, muhalifler Müslüman Kardeşler'e ait bir irtibat bürosunu ateşe verdi.
 
Mısır'da muhalefetin Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye karşı düzenlediği gösteriler başta başkent Kahire olmak üzere tüm şehirlerde devam ederken, Şarkıyye vilayetine bağlı Ebu Hammad ilçesinde muhalifler ve "baltacı" olarak tabir edilen suç grupları, Müslüman Kardeşler'e ait bir irtibat bürosunu ateşe verdi. 
Saldırı sonucu söz konusu irtibat bürosu tamamen yanarken, olayda 5 kişinin de yaralandığı bildirildi. 
Öte yandan protestocuların İskenderiye ile Kahire arasındaki demiryolunu kesmeleri sonucunda ülkenin bu iki kenti arasındaki tren seferlerinin yapılamadığı bildirildi. 
Mısır Sağlık Bakanlığı gösteriler ile ilgili hastanelerde olağanüstü durum ilan ederken, Tahrir Meydanı'nda görev yapan gönüllü doktorlar da muhtemel olaylar için hazırlıklı olduklarını açıkladı. 
Tahrir Meydanı'ndan Mursi'ye karşı "Git" sloganları yükselirken, Nasr City'de binlerce kişi Mursi'ye destek gösterilerine devam ediyor. Mübarek'in memleketi Münifiye'de binlerce kişi kent meydanında Mursi'ye karşı miting düzenliyor. 
Mısır'ın sosyal yapısını bire bir yansıttığı belirtilen Garbiyye vilayetine bağlı sanayi bölgesi Mahelle ilçesinde ise Mursi karşıtı gösterilere az sayıda göstericinin katıldığı gözleniyor. 
Gösterilerin yapıldığı tüm alanlarda güvenliği protestocular sağlarken, askeri bir helikopterin ünlü Tahrir Meydanı ile Nasr City'de göstericilerin üzerinden uçtuğu görülüyor. 
Öte yandan Mursi karşıtı yüzlerce kişi, Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) Rehberlik Konseyi üyesi Mustafa el-Guneymi'nin evini kuşattı.
Guneymi'nin Garbiyye'deki evinin etrafında toplanan göstericiler, İhvan ve Mursi aleyhinde slogan attı. Göstericiler, Mursi'nin derhal görevini bırakmasını ve erken seçime gidilmesini istedi.
Mahalle sakinlerinin araya girmesi üzerine göstericiler, kuşatmayı sona erdirerek olaysız şekilde bölgeden ayrıldı. 
Mısır'da başkent Kahire'ye gitmekte olan bir yolcu otobüsünde çok sayıda silahın ele geçirildiği, olayla ilgili 18 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.
Emniyet kaynaklarından alınan bilgiye göre Mısır'ın kuzeyindeki İskenderiye kentinden Kahire'ye gitmekte olan bir yolcu otobüsünde çok sayıda tabanca, tüfek, kurşun geçirmez yelek ve kask ele geçirildi. Olayla ilgili 18 kişi gözaltına alındı.
Öte yandan Kahire'nin doğusundaki Besatin bölgesinde şiddetli bir patlama sesi duyulmasının ardından güvenlik güçlerinin bölgeye gittiği, yapılan incelemede bir deri tüccarına ait mekanda, bugün yapılan gösterilerde kullanılmak üzere bomba imal edildiğinin anlaşıldığı belirtildi. İsmi açıklanmayan şahsın gözaltına alındığı kaydedildi.
Mısır Sağlık Bakanlığı, gösteriler nedeniyle ülkedeki hastanelerde acil durum ilan edildiğini açıkladı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Mısır'damuhalefet ve iktidar taraftarlarının düzenlediği gösterilerde çıkabilecek muhtemel olaylar nedeniyle başta Tahrir Meydanı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresi olmak üzere gösterilerin yapıldığı bölgelere bin 979 ambulans sevk edildiği belirtildi.
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye destek vermek üzere Nasır City'de toplanan binlerce kişi gösterilerine devam ediyor.
Kahire'deki Rabiatu'l-Adeviyye Meydanı'nda Mursi'ye destek gösterisine katılanların sayısı da gittikçe artıyor. 
Asyut Kenti'nde de motosikletli konvoy oluşturan yüzlerce kişinin Mursi'ye destek verdiği belirtiliyor.
Meydanda yapılan açıklamada, Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi’nin, Mursi’ye destek gösterilerine katılacağı ve konuşma yapacağı duyuruldu.

Gazze ziyaretinin tarihi netleşmedi 28 Haziran 2013 12:59 Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Başbakan Erdoğan'ın Gazze ve Filistin ziyaretine ilişkin henüz herhangi bir tarih tespit edilmediğini söyledi

Gazze ziyaretinin tarihi netleşmedi

  28 Haziran 2013 12:59
 
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Başbakan Erdoğan'ın Gazze ve Filistin ziyaretine ilişkin henüz herhangi bir tarih tespit edilmediğini söyledi.
 
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, resmi temaslarda bulunmak üzere Türkiye'ye gelen Ukrayna Dışişleri Bakanı Leonid Kozhara ile bakanlık binasında bir araya geldi. 

Görüşme sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında soruları yanıtlayan Davutoğlu, bir gazetecinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 5 Temmuz'da Gazze'yi ziyaret edeceğine dair haberlerle ilgili sorusuna, "Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, kesin olarak Gazze'ye ziyaretimiz gündemde. 

Herhangi bir tarih tespit edilmiş değil. Tarih tespit edildiğinde kamuoyuna duyururuz. Ama bu tarih üzerinde spekülasyon yapmamak lazım. 

Fakat Gazze ziyareti, sadece Gazze değil, Filistin ziyareti de Başbakanımızın gündeminde ve en kısa ve en doğru zamanda, inşallah bu ziyaret gerçekleşecek" cevabını verdi. 

Tahrike kapılmayacağız KAYSERİ 30 Haziran 2013 17:03 Bakan Yıldız, "Başbakanımızın dediği gibi yüzde 100'ün iktidarıyız. Bizler çatışma içerisinde olmayacağız. Omuzlarımızdaki yük bunu gerektiriyor. Hiçbir tahrike kapılmayacağız"

Tahrike kapılmayacağız

KAYSERİ 30 Haziran 2013 17:03

Bakan Yıldız, "Başbakanımızın dediği gibi yüzde 100'ün iktidarıyız. Bizler çatışma içerisinde olmayacağız. Omuzlarımızdaki yük bunu gerektiriyor. Hiçbir tahrike kapılmayacağız" dedi.

 

AK Parti Kayser İl Danışma Toplantısı'nda konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, AK Parti'ye iktidarda olduğu sürece çeşitli ömürler biçildiğini anımsatarak, doğru yaptıkça güçlendiklerini, güçlendikçe de daha çok doğru yaptıklarını ve birbirlerine omuz verdiklerini söyledi.

Gezi Parkı odaklı gelişmeler

Gezi Park'ı olaylarına da değinen Yıldız, şunları kaydetti:

"Türkiye'deki Gezi Park'ı olayları bir sezi farkını oluşturmuştur. Bir duygu farkını oluşturmuştur ama bizler Başbakanımızın dediği gibi yüzde 100'ün iktidarıyız. Bizler çatışma içerisinde olmayacağız. Omuzlarımızdaki yük bunu gerektiriyor. Hiçbir tahrike kapılmayacağız. Bu ülkede yüzde 50 AK Parti'yi sevenler oy verenler olduğu gibi sevdikleri halde oy veremeyenler de var. Alışkanlıklarının, yetişme tarzlarının gereği, farklı gerekçelerle. Son yapılan ankette 'ben oyumu AK Parti'ye vermek istemiyorum, şu ana kadar da vermedim. Önümüzdeki seçimde de vermeyi düşünmüyorum ancak siz bu ülkeyi yönetmelisiniz' diyenlerin oranı yüzde 23-24'ler civarında. Yüzde 50 de AK Parti'ye oy verip yönetmesini isteyenler var. Yüzde 73'ler civarında Türkiye'de bugün 'arkadaş yiğidi öldürelim ama hakkını verelim' diyen bir yapı var. AK Parti Türkiye'nin siyasi istikrarıyla paralel isimlendirilen onunla anılan bir partidir."

Yıldız, Türkiye'nin tarihinde çok fazla sıkıntılı anlar olduğunu ancak bunların zamanla aşıldığını vurgulayarak, "Gezi Parkı olaylarına katılan bir aktivist protestolara katıldığını, bu olayın travmasından nasıl kurtulabileceğini bana sordu. Zamanında yokluklar yaşadık, inançlarımızdan dolayı travmalar yaşadık. Bunları şu an çok hatırlamıyoruz, niçin? Son 10 yılda yaptığımız başarılardan dolayı. Tabi ki Gezi Park'ı olaylarından dolayı hükümetimiz bir çıkarımda bulunmuştur ama hedeflerinden hiçbir şekilde şaşmayacaktır. Bunu hep beraber göreceğiz" ifadelerini kullandı.


ANKARA 30 Haziran 2013 20:46 Demokratik Sol Parti (DSP) 9. Olağan Kurultayı'nda kullanılan 635 oydan 448'ini alan Masum Türker, yeniden genel başkanlığa seçildi

Masum Türker DSP'ye yeniden başkan seçildi

ANKARA  30 Haziran 2013 20:46

Demokratik Sol Parti (DSP) 9. Olağan Kurultayı'nda kullanılan 635 oydan 448'ini alan Masum Türker, yeniden genel başkanlığa seçildi.

Demokratik Sol Parti Genel Başkanlığına Masum Türker, yeniden seçildi.

DSP'nin Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunda yapılan 9. Olağan Kurultayı'nda genel başkanlık için Masum Türker ile Emrah Konuralp yarıştı. 635 delegenin oy kullandığı seçimde 448 oy alan Masum Türker, yeniden genel başkan oldu. 

Emrah Konuralp'in 172 oy aldığı seçimde 15 oy geçersiz sayıldı. 

Seçimin ardından teşekkür konuşması yapan Türker, kendisinin değil DSP'nin kazandığını söyledi. Demokratik bir yarış gerçekleştirdiklerini belirtenTürker, iktidara gelmeyi hedeflediklerini kaydetti.


30 Haziran 2013 19:12 ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA), AB'nin Washington, New York ve Brüksel'deki ofislerini dinlediği ve bilgisayarlara sızarak e-postaları izlediği iddia edildi

Dinleme skandalı AB'yi de sardı

30 Haziran 2013 19:12
ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA), AB'nin Washington, New York ve Brüksel'deki ofislerini dinlediği ve bilgisayarlara sızarak e-postaları izlediği iddia edildi.
Almanya’da yayımlanan Der Spiegel dergisinin haberine göre, ABD’nin küresel düzeyde kurduğu dinleme ve izleme ağını deşifre eden eski CIA ajanı Edward Snowden, NSA'nın AB’ye yönelik casusluk faaliyetlerini gösteren belgelerin bir kısmını dergiye sızdırdı.
"Çok gizli" ibaresi bulunan Eylül 2010 tarihli belgelerde, NSA'nın AB'nin Washington'daki diplomatik temsilciliğini nasıl izlediğinin anlatıldığı belirtildi. Buna göre, AB temsilciliğine dinleme cihazları yerleştirildiği ve bilgisayar sistemine girilerek e-postaların izlendiği ve dosyaların incelendiği ifade edildi. AB'nin BM'deki temsilciliğinin de benzer şekilde izlendiği kaydedildi.
Derginin haberinde ayrıca Brüksel'de AB'ye ait binalardaki telefonların dinlendiğine dair yaklaşık 5 yıl öncesine ait bulgulara işaret edildi. Araştırmalarda, NATO Ana Karargahı'ndan kontrol edilen bir uzaktan dinleme sistemi olabileceği yönünde bilgilerin elde edildiği ifade edilen haberde, karargahta çalışanların NSA görevlileri olabileceği ileri sürüldü.
Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, AB ofislerinin dinlendiği iddialarıyla ilgili ABD makamlarından bilgi istedi.
Schulz, yaptığı yazılı açıklamada, "ABD makamlarının AB ofislerinde casusluk iddiasından derin endişe duydum ve şoke oldum. İddialar doğruysa AB-ABD ilişkilerine ağır etkisi olacak son derece ciddi bir meseledir. AP adına iddialarla ilgili ABD makamlarından tam izahat ve hızlı şekilde daha fazla bilgi vermelerini talep ediyorum" ifadesini kullandı.

Öte yandan, Rusya Devlet Başkanlığı basın sözcüsü Dmitriy Peskov, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) dünyada milyonlarca kişinin telefon ve internet kayıtlarını izlediği bilgisini basına sızdıran Edward Snowden konusunun Kremlin'in gündeminde olmadığını bildirdi. 

Almanya'da Federal Savcılık soruşturma için düğmeye bastı
Alman Der Spiegel dergisi, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA), Almanya'da her ay telefon görüşmesi, kısa mesaj ve e-posta gibi 500 milyon iletişim bağlantısını izlediğini ve dinlediğini iddia etti.
Spiegel'in haberinde, NSA'nın önemli hedeflerinden birinin Almanya olduğunun, İngiliz Guardian gazetesinde yayımlanan gölgeli haritadan öğrenildiği hatırlatılarak, ulaşılan gizli belgelerle izlemenin boyutunun ortaya çıktığı belirtildi. Bu göre NSA, her ay Almanya'da telefon görüşmesi, kısa mesaj ve e-posta gibi 500 milyon iletişim bağlantısını izliyor ve dinliyor. 
Haberde, Almanya Federal Savcılığının, ülkedeki dinlemelerle ilgili soruşturma açmaya hazırlandığı bildirildi.
Alman dergisi Spiegel'de yer alan iddialarla ilgili basına konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, ABD gizli servislerinin AB kurumlarında casusluk yaptığı yönündeki iddiaya ilişkin, ‘’Biz, Washington ve Brüksel’deki ABD yetkilileri ile derhal temasa geçtik ve bilgi istedik’’ ifadesini kullandı.

Tarihi Haliç Tersanesi yıkılmayacak 29 Haziran 2013 12:22 Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında yaptırılan Haliç Tersanesi’nin, Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi kapsamındaki alanla hiçbir ilgisinin olmadığı bildirildi

Tarihi Haliç Tersanesi yıkılmayacak

  29 Haziran 2013 12:22

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında yaptırılan Haliç Tersanesi’nin, Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi kapsamındaki alanla hiçbir ilgisinin olmadığı bildirildi.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürü Metin Tahan, AA muhabirinin Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi’ne ilişkin sorularını yanıtladı.

Tahan, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında yaptırılan Haliç Tersanesi’nin, Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi kapsamındaki alanla hiçbir ilgisi olmadığını belirterek, "Haliç Tersanesi’nin de yıkılacağı ve yerine ticaret merkezi ile otellerin yapılacağı şeklinde gerçek dışı ve yanlış bilgilerle kamuoyu yanıltılmaktadır" dedi.

Tahan, Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi’nin yapılacağı alanın sadece yüzde 10’unun ticari alan olarak kullanılacağını belirterek, alanın yüzde 40’lık bölümüne ise otel yapılmasını öngördüklerini söyledi. Tahan, “Geriye kalan alanda ise kongre ve kültür merkezi, kafe ve restoranlar ile 70’er yat bağlama kapasiteli 2 yat limanı yapılmasını planlıyoruz” dedi.

Proje. 4 yılı inşaat süresi, 45 yılı işletme süresi olmak üzere 49 yıllığına yap işlet devret modeli ile gerçekleştirilecek. Proje kapsamında, her biri 70 yat kapasiteli 2 yat limanı, her biri 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkanlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, 1000 kişilik cami ve otopark yapılacak.


Türkiye'nin gıda güvenliği sorunu yok 30 Haziran 2013 12:55 Türkiye'nin 76 milyon nüfus ile 30 milyon turisti beslediği, üzerine de 15 milyar dolarlık gıda maddesi ihraç ettiği belirtilerek, gıda güvenliği açısından bir sorun olmadığı kaydedildi

Türkiye'nin gıda güvenliği sorunu yok

  30 Haziran 2013 12:55

Türkiye'nin 76 milyon nüfus ile 30 milyon turisti beslediği, üzerine de 15 milyar dolarlık gıda maddesi ihraç ettiği belirtilerek, gıda güvenliği açısından bir sorun olmadığı kaydedildi.

AA muhabirinin Türkiye'deki gıda güvenliği uygulamaları hakkında sorularını yanıtlayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Masum Burak, gıda güvenliğinin bir ülkenin, kendi toplumuna ihtiyaç duyduğu bütün gıdaları, en azından olması gereken protein ve karbonhidrat kaynaklarını temin etmesi anlamına geldiğini belirtti. 

Bu yönden Türkiye'nin hiç bir sıkıntısının olmadığını vurgulayan Burak, "Türkiye gayet güvenli bir ülke. 76 milyon nüfusu, 30 milyon turisti besliyoruz. Üzerine 15 milyar dolarlık da gıda maddesi ihraç ediyoruz. Bu anlamda Türkiye'nin gıda güvenliği açısından bir sorunu yok" diye konuştu. 

Burak, dünyadaki kuraklık, seller, iklim değişikliği gibi konuların gıda güvenliğini tehdit eden sorunlar olduğuna dikkati çekerek, bu tehditlere karşı tedbirli olmak gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin bu konuda gen bankalarını ve Kuraklık Test Merkezi'ni kurarak, gelecekteki olası her türlü riske karşı tedbiri aldığını belirten Burak, "Türkiye bu konuda dünyanın en güvenli ülkelerinden bir tanesi" dedi. 

Gelecek için zor şartlara dayanıklı ürün, teknoloji, sistem geliştirmenin, arazi toplulaştırma projesinin, miras yoluyla arazilerin bölünmesini engellemeye ilişkin yasa tasarısının çok önemli projeler olduğunu ifade eden Burak, "Bunlar da hayata geçtiğinde tarımla ilgili Türkiye'de hiç bir sıkıntı olmayacak" ifadesini kullandı. 

Burak, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ile ilgili haberlerin son dönemlerde gündemi meşgul ettiğinin de sorulması üzerine, Türkiye'de GDO ile ilgili de bir sıkıntının olmadığını sadece yanlış bilgilendirme ve yanlış anlaşılmalar sonucu tartışmaların ortaya çıktığını belirtti.


Milli geliri 1,3 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz ELAZIĞ 30 Haziran 2013 19:54 Kalkınma Bakanı Yılmaz, 10. Kalkınma Planı ile ilgili, "İlk aşamada milli gelirimizi 2018 yılında 1,3 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz"

Milli geliri 1,3 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz

 ELAZIĞ  30 Haziran 2013 19:54

Kalkınma Bakanı Yılmaz, 10. Kalkınma Planı ile ilgili, "İlk aşamada milli gelirimizi 2018 yılında 1,3 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz" dedi.

 

 Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, 10. Kalkınma Planı ile ilgili, "İlk aşamada milli gelirimizi 2018 yılında 1,3 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Kişi başı gelirimiz geçen sene itibarıyla 10 bin 500 dolar, 2018'de bunu 16 bin dolara çıkarmayı hedefliyoruz" dedi.

Yılmaz, Bingöl'deki çeşitli ziyaret ve açılışların ardından Ankara'ya gitmek üzere geldiği Elazığ Havalimanı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, bakanlığı tarafından hazırlanan 10. Kalkınma Planı'nın, Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçtiğini, yarın da TBMM Genel Kurulu'nda görüşüleceğini söyledi.

Yaklaşık 2 yıldır üzerinde çalıştıkları planın, 2014 ve 2018 dönemini kapsadığını, hem merkezden hem yerelden 10 bini aşkın kişinin katkısıyla 10. Kalkınma Planı'nı hazırladıklarını belirten Yılmaz, kurdukları 66 özel ihtisas komisyonuyla yaşlanmadan enerjiye, büyüme stratejisinden sağlığa her konuda akademisyenler, meslek grupları ve sivil toplum kuruluşlarından görüşler aldıklarını vurguladı.

İlk defa bu planda, kalkınma ajansları kanalıyla bütün yörelerin katkılarını aldıklarını ifade eden Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu planla 2023 vizyonunun ilk dilimini gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. İlk aşamada milli gelirimizi 2018 yılında 1,3 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Kişi başı gelirimiz geçen sene itibarıyla 10 bin 500 dolar, 2018'de bunu 16 bin dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Geçen yıl ihracatımız 152,5 milyar dolardı, 2018'de bunu 277 milyar dolara yükseltmeyi hedefliyoruz. Yenilikçi bir üretim yapısını, daha fazla katma değer üreten bir ekonomik yapıyı hedefliyoruz. Diğer taraftan bu planda insana büyük vurgu yapıyoruz. Nitelikli, donanımlı insana ve güçlü bir toplumsal yapıya vurgu yapıyoruz. Ana bölümlerimizden bir tanesini de bu oluşturuyor. Diğer taraftan sadece ülkenin büyümesi yetmez, bölgeler arası farklılıkların azalması, bütün ülke sathında daha dengeli daha sağlıklı bir şehirleşmenin gerçekleşmesi... Bu da bir anlamda planımızın üçüncü önemli eksenini oluşturuyor."


30 Haziran 2013 Uzun lafın kısası: Ben bir daha, bu ülkede, hiçbir anne babanın çocuğuna “Onlardan mısın bizden mi derlerse, aman evladım, sakın cevap verme!” diye bir öğüt vermesini istemiyorum arkadaş

Uzun lafın kısası: Ben bir daha, bu ülkede, hiçbir anne babanın çocuğuna

 

 “Onlardan mısın bizden mi derlerse, aman evladım, sakın cevap verme!”


 diye bir öğüt vermesini istemiyorum arkadaş

 KARDEŞ O KARDEŞ

 Kimse, bu ülkeyle ilgili hayali ne olursa olsun, “Savaş, intikam, asalım, keselim, kafalarını patlatalım, alaşağı edelim” filan diye bağırmasın, çat diye ağzına vururum ha! Tevellüt malum, şu an bildiğiniz komşu teyzeyim ve buna hakkım var!
Bir teoriye göre, insan kendine en faydalı ve en önemli tavsiyeleri 10 yaşına kadar duyarmış! “Temiz ol”, “İyi kalpli ol”, “Kitap oku”, “Yalan söyleme”, “Yardım et”, “Şımarma”,  “Saygılı ol”, “Öğren”, “Dinle” en çok beğenip hiç unutmamaya çalıştıklarım... Herkesin hatırlamasında da fayda var!
Öyle başladım, 70’lerde, çocuklara söylenen başka bir öğütle bitireyim. Televizyon tek kanaldı ve yayın akşam başlardı. Dolayısıyle gündüzleri evde durmazdık pek. Sokakta ve parklarda oynardık. Bazen de, çocuk ve salak olduğumuzdan, kaçınılmaz olarak birbirimize girerdik. Derlerdi ki:
“Kavga etme çocum, kardeş o, kardeş”!

 

 Çocukken öğrendiğim her şey

Kendimi tekrar etme pahasına “Aman kutuplaşmayalım, aman kutuplaştırmayalım, ‘onlar-biz’ yok, sadece ‘hepimiz’ varız” deyip durmamın temelinde, hariçten gazel yoktur efendim. Sebep tevellüttür! 70’li yılların sonunu, çocuk yaşta da olsa, yaşamış bir kişiyim!

İstanbul’da, Barbaros Bulvarı’na bakan bir apartmanda oturuyorduk. İlkokulum iki yüz metre ilerideydi.
Okula yürüyerek giden 7 yaşında bir çocuğa ne öğütlenir?
“Evladım yabancı biri ‘şeker vereyim’ derse alma, ‘babanın arkadaşıyım benimle gel’ filan derse gitme...” Ki zaten bunu yapmayacak kadar uyanıktık, ilk televizyon çocuklarıydık biz!
“Evladım sokak satıcılarından pis şeyler alıp yeme...” Ne pis, iğrenç şeyler alıp yiyorduk! Turşu suyundan hünnapa, kâğıt helvadan leblebi tozuna, geniş bir yelpazede!
“Evladım karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa sonra tekrar sola bak, koşmadan yürü...”  Harfiyen, adeta teatral hareketlerle uyardım bu kurala. Meğer üst kat komşularımız, önce göz kulak olmak için sabahları okula gidişimi seyrederlerken, sonra bu ‘Doğru Ahmet’ tarzında eğitim videosu stili performansıma müptela olup, mizahi açıdan seyircim haline gelmişler!

ÇOK TRAJİK BİR ÖĞÜT

Ancak 70’lerin sonunda, her sabah, hepsinden daha hayati ve çok trajik bir öğüt daha verilirdi biz çocuklara:
“Evladım, sokakta sana sağcı mısın solcu musun diye soran olursa, aman hiç cevap verme, ben bilmiyorum öyle şeyleri de, yürü git!”
Zira o yıllarda sokakta çok soruluyordu bu soru ve bazen, cevap yanlışsa beyninize bir kurşun yiyordunuz. Üniversitede okuyan abim ve ablam her gün, çatışmaların arasında kalıp şans eseri, bir arkadaşları koruduğu için, bir öğretmen sınıfın kapısını kilitleyerek koruduğu için, Allah koruduğu için filan eve canlı dönebiliyorlardı.
Öyle her istediğiniz kıyafeti giyip çıkamıyordunuz. Parka giyiyorsan şunlardansın, yeşil giyiyorsan bunlardan, kırmızı giyiyorsan onlardan, filan giyiyorsan bizden, feşmekân giyiyorsan diğer taraftan... Bıyık şeklinden, sakal şeklinden, fuların deseninden, ayakkabının modelinden, hemen yaftalanıyordu insanlar. O günlerde, hayatta kalmak isteyenler için nötr renkler revaçtaydı!

BUGÜN DE ÖLMEDİK!

Yanlarında yanlışlıkla vurulan arkadaşları, kulaklarının kenarından vızıldayarak geçen mermiler haftalık sıklığa ulaşınca, ablamlar artık okula gitmemeye başladılar.
Otobüs yakmak, vatandaşı copla sopayla dövmek gibi rezillikler o zaman da vardı ama diğer faciaların yanında lafı bile olmuyordu bunların.
O yıllarda ‘eylemci gençlerin bir kısmı’ pankart açmak ve duvarlara espri yazmaktan ziyade, maalesef insanlara çatır çatır kurşun sıkıyor, bazen ‘tarıyorlardı’ hatta.
O yıllarda ‘polisin bir kısmı’ gaz sıkmak ve su sıkmaktan ziyade, maalesef insanlara çatır çatır kurşun sıkıyor, bazen ‘tarıyorlardı’ hatta.
Bir kâbusun içinde yaşıyorduk. 1 Mayıs günleri evin salonunda oturmazdık, caddedeki yürüyüş sırasında sıkılan mermilere kazara hedef olmayalım diye.
Darbe olunca, darbe anayasasına millet niye yüzde 92 oranında ‘evet’ dedi diye merak eden olursa, bayıldığından değil, aha bundan dedi.
Haa, darbeden sonra kâbusun ikinci perdesi başladı. Sabah ben okula giderken camdan göz kulak olan o komşular var ya, onların pırıl pırıl çocuklarının işkenceden aklını yitirdiğini gördük.
70’li yıllardı. Soğuk savaş vardı. Dünya başkaydı. Ülke bambaşkaydı.
Çok yol alındı. 2013’e gelinmiş, o kadar yılda demokrasinin bir arpa boyu yol gitmemiş olması zaten mümkün değil. Onca zamanda, insanlığın bilincinin aynı yerde kalmış olması da imkânsız...
Hayat hep ileri gider. Şiddet, kimden gelirse gelsin, bir gün gelip utanılan “Tabii artık günümüzün medeni dünyasında bunlar olmuyor” diye hatırlanan berbat bir şeydir! Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir meseleyi çözdüğü görülmemiştir!
Fikirlerini söyleyenler, daha çok özgürlük isteyenler öcü değildir! Farklı fikirlere, farklı hayat tarzlarına, farklı görüşlere sahip insanların yan yana durup barışçıl yollarla siyasetten daha çok demokrasi talep etmesi öcü değildir, harikuladedir. Ama öfke, kin, nefret, yok saymak, ayrımcılık, düşman yaratmak öcüdür! Çocukken gördüm, oradan biliyorum!
Sanatçı dediğimiz insanlar “Böyle kalalım işte, böyle iyi, daha iyisi olmasın, bize fazla gelir” demez. Herkese daha çok hak ve özgürlük verilsin, insanlar daha güzel yaşasın, herkes fikrini anlatabilsin, yöneticiler dinlesin, kimse ezilmesin isterler. Bunun için, daha iyi şartlar için, muhalefet yaparlar.
‘Onlar-biz’ diye ülkeyi ayıran, cadı avına çıkan, hedef gösteren, savaş çığlıkları atan, saldıran, kıran, yakıp yıkan kimsenin gözümde sinek kadar değeri yoktur. En has arkadaşım da olsa, mahalle bakkalı da olsa, siyasetçi de olsa!

 
Gülse BİRSEL

30 Haziran 2013

Altın buzağıya dönüş Yıldıray OĞUR Köşe Yazıları

Altın buzağıya dönüş Yıldıray OĞUR Köşe Yazıları

 

Hz. Musa asasıyla Kızıldeniz’i yarıp Firavun’un elinden İsrailoğullarını kurtarır. Artık kimsenin onun Tanrı tarafından seçilmiş elçi olduğuna şüphesi kalmamıştır. Bu güvenle kavmini bırakır ve arkasına bakmadan Tur Dağı’na çıkar. 40 gün sonra gelir bir de ne görsün, “Tanrı’ya şirk koşmayın, putlara tapmayın” diye sıkı sıkı tembihlediği kavmi arkasından altın bir buzağı heykeli yapmış ona tapmaya başlamasın mı?

Son 30 günde de böyle oldu. Bir Sur’a üflendi ve herkes yeniden atalarının dinine, altın buzağılarına, fabrika ayarlarına geri döndü.

 

Bırakın polis şiddetini, Erdoğan’ın otoriterizmini uzaylılar dünyayı işgal etse yan yana düşülmemesi gereken insanlarla yan yana düşenleri gördük. Mustafa Kemal’in Askerleri ile, ırkçı Türk Solu dergisiyle, TGB’yle, AKP’yi Yahudi asıllı şeriatçıların kurup, Kürtçü CIA ajanlarının desteklendiğini düşünen TC. profilli Beyaz yakalılarla, Kemalist konfederasyon bayraklı teyzelerle, Paris Komünü dönem filmi çekiyor tadındaki Türk solcularla, kendi yaşam tarzları dışında hiçbir şeyin bugüne kadar endişelendirmeyi başaramadığı endişeli modernlerle sokak sokak cadde cadde, barikatlardan direnenler, direnemese de direnenlere kızgın yağlar taşıyanları gördük.

 

Direnişin öncülerinden,(sonra Taksim’de konuşturulmayarak devrimin yediği evladı) Sırrı Süreya’nın terminolojisiyle söylersek, iki aylık Akil İnsan avından dönen TGBlilere “Öcalan posterine dönük bir şey yapmayacağız” sözü verdiren “mücadele pratiği halkları bir araya getirdi, halklar arasındaki zihinsel ambargoları kaldırdı.”

Ne tuhaf bir tesadüftür ki bu büyük mucize tam da hükümet 30 yıllık savaşı bitirmek için adım atarken oluverdi. Bir ay önce değil, tam çekilme biterken ikinci aşama tartışmaları başlarken. Ama muhakkak direnişçilerin acelesi vardı, Erdoğan faşizmine bir gün bile daha tahammül kalmamıştı, herkesin canı burnuna gelmişti, “yetti bea” dedirtmişti kızını devlet memuru yapamayan diktatörün yaşam tarzımıza müdahaleleri.

Yine de Nilüfer Göle’ye yeni Mustafa Kemal Derviş heyecanları yaşatan, büyük eksikliğini hissettiğimiz “yobazlık” kavramını sosyolojiye yeniden sokturan direnişle, Soner Yalçın’a Retro Kurtuluş Savaşı çoşkusu yaşatan direniş, Cengiz Çandar’ın dünyanın çeşitli köşelerindeki seyahatlerini bölüp selamladığı direnişle, Silivri’den eski yoldaşı Doğu Perinçek’in selamladığı direniş, Talat Paşa Komitesi ile Ermeni aydınları, Erdoğan’a uyarı mektupları bitince Radyoevini işgal etmesi beklenen emektar demokrat köşecilerle,Yaşam Tarzı İdeolojisi’nin Foocault’su havalarında dolaşan Ertuğrul Özkök’ü aynı anda heyecanlandıran direniş aynı direniş değildir herhalde.

Belki de Allah herkesin kalbine göre bir direnişçi vermiştir. “Gezi iyi etrafı kötü”den, “aslında kalpleri çok temiz”e uzanan sosyoloji kılığına girmiş Gezi apolojilerine bakılırsa zaten öz hakiki Gezi Ruhu da ne ağaca benziyor ne de buluta. Y kuşağından birilerini görüp orantısız zekaları üzerine konuşabilenler ise cennetlik.

Gerçek, öz hakiki Geziciler, sadece kalp gözü açık sosyologlara görünmekte. Onlar ne parktaki forumları Erzurum, Sivas Kongrelerini canlı veriyormuş heyecanıyla veren direnişin gayri resmi kanalları Halk Tv, Ulusal Kanal’dan görülebilir ne de direnişin Pravdası Sözcü, Yurt, Aydınlık, Sol, Cumhuriyet hatta Hürriyet gazetelerinden takip edilebilir.

 

Gerçek, öz hakiki, o ilk üç gündeki gibi bozulmamış, saf Gezici, direnişin ön cephesindeki TGBliler, Genç Türkler, arkaik solcular değil kesinlikle. “Onlar hep sonradan geldi.” Taksim dışında her akşam sokaklara çıkıp, tencere tava çalan Kemalist teyzeler, amcalar ise hiç değil, onlar da devrimi çalmaya çalışmakta. (Ama lütfen bu ağır ithamı ikinci Kuvva-i Milliye heyecanına kapılmış o insanlara biri alıştıra alıştıra söylesin. )

 

Gerçek Gezici, büyük nutuklarından son sürüm bir Doğan Avcıoğlu çıkması beklenen Redhack de değil, Drogba’dan ve Atatürk’ten başka her şeye karşı lümpen anarşist Kemalist Çarşı da.

Taksim’deki canlı yayını arabası enkazlarının önünde zafer pozu veren gazetecilik enkazları, AKM’nin tepesinden Atatürk’ün baktığını iddia eden şizofreni sınırında romantik devrimciler, Koç’un oteli önünden finans kapital destekli devrimi sunmak nasip olan kara fatmaların korkulu rüyası Uğur Dündar, Londra’ya çıkıp, Samsun’a çıktığını zanneden Levent Kırca, Gezi Parkı’nı basan 90’ların general, siyasetçi, rektör, ilahiyatçı zombileri direnişin kalbi Taksim’den sonra Esad’ın davetiyle Suriye’de konser veren Grup Yorum, direnişçilere sevinçlerle dolu mektuplar yazan Ergenekon Balyoz sanıkları falan Soros, Otpar tarafından telekinezi yöntemiyle kandırılmış olmalı.

 

Gerçek mükemmel Gezici profiline ulaşmak için, Atatürk’e dönüp duran, altı saat ne düşündün sorusuna “Gençliğe Hitabe” diye cevap veren, AKM’den Atatürk resmi kaldırılmasına çok sinirlenmiş sivil eylemci Duran Adam’ın da konuşan kısmını değil, duranını, hatta mümkünse dalga geçiyormuş gibi görünse de ezber bozan başörtüsü eylemini almak lazım.

 

Ama herkese hatırlatmakta fayda var. Tarih notlarını en güzel çiçeklerden en güzel ballar olarak almıyor.

28 Nisan 1960 İstanbul-Ankara olaylarını izleyen genç sosyalist akademisyen Sender Divitçioğlu da gördükleri karşısında “haysiyet ayaklanması bu”ya yakın şeyler söylemişti. Star’daki harika yazısında Cemil Koçak’ın hatırlattığı gibi Divitçioğlu’na göre “harekete katılanlar arasında, “liberal ya da müdahaleci burjuvalar olduğu gibi, sosyalist, Türkçü, Turancı öğrenciler de” vardı. “Hatta Nurcu bir öğrencinin elinde göz yaşartıcı bomba ile polislere saldırışı hâlâ öğrenciler arasında anlatılıyordu. Sonuçta, “hareketi dürten, türlü yollardan tedirgin edilmiş burjuvazinin kımıldanışları olmuşsa da; bunu geliştiren, diktatörlüğe karşı başkaldıran çeşitli siyasal eğilimlerin işbirliği”ydi. Gösteriler sırasında, “Halk Partisi’nin ya da Millet Partisi’nin adlarını bile” işitmemişti.”

O devrin Batıcı, demokrat aydınlarının yazdığı Forum Dergisi de, Demokrat Parti’den demokrasi kavgasıyla ayrılan Hürriyet Partililer de diktaya karşı isyan eden bu” pırıl pırıl gençler” hakkında benzer hislere sahipti. Bir zamanlar destekledikleri DP ve Menderes için dillendirdikleri “diktaya gidiyor” eleştirileri ise diktaya doğru Türkiye’nin ateşine odun taşıyacaktı.

Darbe olurken uyananlar oldu, “Medeni cemiyetlerde fertlere değil, prensiplere tapılır. Prensiplere ihanet edenler ise cezalarını bulurlar. Hainler prensiplere ihanet etmişlerdir ve cezalarını bulacaklardır” (Çetin Altan- 3 Haziran 1960-Milliyet) diye tankın üstünden demokrasi nutku atmaya devam edenler de oldu.

Şimdilerde yine “ileri demokratik” bir eleştiri aracı olarak dolaşıma giren Çoğunluk Diktatörlüğü’ne de en az 60 yıldır gitmekteyiz. Ne tesadüf ki çok partili hayata geçtik geçeli ülkemizin üstünde kara bulutlar gibi dolaşan bir tehlike çoğunluğun tahakkümü! Demokrat Parti daha iktidarın ikinci yılında Ekseriyet Tahakkümü eleştirileriyle, “herşey sandık değil ama”larla, tabii ki diktatörlük suçlamalarıyla tanıştırıldı.

Orada bitmedi ama. Aşağıdaki satırları son 30 günde bir yerlerde okumuş olma ihtimaliniz bir hayli yüksek.

“Modern demokrasi yalnız çoğunluğun hükmettiği bir rejim değil, aynı zamanda hukuk prensiplerinin her vatandaş için adaletle uygulandığı bir eşitlik rejimidir. Sadece çoğunluğa dayanan ve çoğunluğun arzularına göre yürütülen demokrasiyi, geçimsizliğe ve anarşiye yol açarak idareyi, neticede totaliter bir sisteme götürebilir. Bütün devirlerin tarihi, çoğunluğun bazen aldandığını gösteren acı ve ibret verici olaylarla doludur”

Ama hayır, okumadınız. Bu satırlar 45 yıl öncesinden. 27 Mayıs “Devrimi”nin yıldönümlerinde kutlanan Hürriyet ve Anayasa Bayramı için radyoda konuşan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Ankara’da soğuk duş yapan beyanatından. Peki eski Genelkurmay Başkanı olan Sunay, demokrasiyle, çoğunluk tahakkümü eleştirisiyle kimi dövmektedir sizce?

Seçimlerde sandıktan tek başına iktidar çıkması beklenen ve anayasayı değiştirme sinyali veren Adalet Partisi’nin lideri Başbakan Demirel’i. Gezi Parkı çin Aydınlık Gazetesi’ne “sabredin” diyen İnönü’nün nurculukla suçladığı Demirel’i. “İnsanlar” korkmaktadır yine. Hassasiyetle anlaşılması ve giderilmesi gereken endişeler hastalığı salgın mevsimi gelmiştir yine. Yaşar Kemal’in kurucusu olduğu sol entelektüellerin Ant dergisi ise şu kapakla çıkmıştır: AP’nin hedefi: Çoğunluk Diktası.

Peki Demirel ne demiştir. Okuyalım:

“Azınlığı çoğunluğun üstüne çıkaran idare tarzı bir zümrenin sultasıdır. Düşünceleri etrafında çoğunluğu toplayamayıp azınlıkta kalanların haklarına razı olmamaları kendileri dışındakilere tahammül edememeleri kendilerini çoğunluktan daha muteber saymaları Türk demokrasisinin işlemesine önemli engel teşkil etmiş, memleketin ağır bedeller ödemesine sebep olmuş tek parti zihniyetinin ta kendisidir… Türkiye’de kimse diktatör dikta ihtiyacı içinde değildir.”

Dejavu. Kazlıçeşme’de Erdoğan konuşuyor sanki. Şimdi sağcı bir şark kurnazlığıymış gibi dalga geçilen Milli irade vurguları ile savunulan da, çoğunluk diktası sözleriyle ile üst perdeden sanki daha ilerisi isteniyormuş gibi karşı çıkılan da, “ cici”diye dalga geçilen de aynı şey. Demokrasinin girişi, ilk basamakları, olmazsa olmazı, ilk içe sindirilmesi gerekeni, insanlığın iktidarın meşruiyetinin kaynağı olarak bulduğu ve hala kullandığı en iyi yöntem: seçim, sandık, Meclis...Parlamenter demokrasi…

Gezi Parkı için referanduma gidilmesini bile kaldıramayan direnişçi bünyelerdeki enfeksiyonun yakın tarihi hakkında daha söylenecek çok söz var. Türkiye siyasi tarihi biraz da bunun tarihi, bir dejavu tarihi çünkü. Buralarda iktidara gelen muhafazakar partiden (bir zamanlar sadece) CHP gibi, son zamanlarda ise Norveç Sosyal Demokrat Parti gibi davranması beklenir, davranmazsa da her an diktatörlükle suçlanabilir.

Kostümler değişir, dil değişir, m kuşağı gider, y kuşağı gelir, telfrag gider, Twitter gelir ama aynı kavga sürüp gider. Buna kısaca Türkiye siyasal tarihi diyoruz.

“Yeni şişelerde eski şaraplar” da der İngilizler.

Evet, bugün Erdoğan diktatörlüğüne direnenler, beş yıl önce Çankaya’ya başörtülü first lady çıkmasına direnenlere benzemiyor, doğru. Ama unutmayalım, O günkü CHP de bugünkü CHP’ye benzemiyor. O gün eylemlere öncülük edenlerin büyük bir kısmı hapiste. Darbeci askerler bile artık darbelere karşı, Kemalizm kamusal alanda itibarını kaybetmiş durumda. CHP Genel Başkanı Che şapkasıyla kongrede kürsülere çıkıyor. Kemalizm kuzeni Türk solunun, yaşam tarzı ideolojisinin içinde saklanarak dolaşıyor aramızda. Bugün evet darbecilik itibarsız ama son 30 gün gösterdi ki siyasete karşı şiddet hala itibarlı. Bugün Kemalizmden kimse bahsetmek istemiyor, New York Times’a direnişçilerin verdiği ilandan son anda Atatürk’ün mirasçıları sözü şık görünmek adına çıkarılıyor ama Kemalizmin resmi dili olan self-oryantalizm hala AKPlilerle “hülooooğğ” diye dalga geçen direnişçilerin pek çoğunun ana dili. Esasen zaten bir ideolojik külliyatı olmayan Kemalizmin İslamofobik, self-oryantalist cerahati, makarna, kömür hikayeleriyle, karanlıklara karşı kitap okuyan direnişçilerle, aptallara karşı orantısız zeka kullanan aydınlık gençlerle üzerimize üzerimize yağıyor günlerdir.

Meşhur hikayedir. 70’lerin başında Mao’nun yardımcısı Çu En Lay’a sormuşlar. “Fransız Devrimi’nin etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz”. Cevap : Konuşmak için henüz erken.

Neyse ki iki yıl önce Kissinger’in On China kitabıyla öğrendik ki aslında adam böyle bir şey dememiş, her şeyin sebebi bir çeviri hatasıymış, etkilerini konuşmak için erken dediği de bir iki yıl önceki 68 Paris Olayları imiş.

Gezi Parkı’nın etkileri hakkında hüküm vermek için o kadar beklemeye de gerek yok. Malum, olay bütün siyasal hayatın modernleşme fay kırığının üzerinde gerçekleştiği, siyasal aktörlerin de zamanın modasına göre kılık değiştirip aynı repliklerle konuştuğu Türkiye’de geçiyor.

Bir laik demokrat yazarla, bir nasyonel sosyalist parti liderini muhafazakar iktidara karşı özgürlük mücadelesinde birleştirebilen bu ortak fabrika ayarı siyasi hayatımızın varlığı zaman zaman unutulsa da format atılıp giderilmeyen bir defosudur. Bu yüzden “İktidar Gezi Parkı isyanını anlamalı, diyalog kurmalı” diyenlerinki iyi niyetli bir politik doğruculuk olabilir ancak. Sosyolojik öfkeler, sınıfsal kibirler, yaşam tarzları arasındaki farktan doğan iletişimsizlikler, farklı dünyalar, farklı dillerden bahsetmekteyiz. Böylesine ontolojik çatışma bugünden yarına çözülemez. Burada rasyonalite aranmamalıdır. 2007 seçimlerinden önce bir araştırmada “Oyumu CHP’ye vereceğim ama AK Parti iktidarda kalsın” diyen laik işadamlarının tavrında rasyonalite aramak beyhude bir çaba olacaktır. O yüzden Faiz Lobisi de meseleyi açıklamaz. Koç Grubu ya da benzerlerinin bu işlerin içinde olmasının sebebi para kaybetmeleri değil, ideolojileridir. Aksine bu ideolojiler uğruna gerekirse para kaybetmeye de hazırdırlar.

Tepkiler irrasyonel olduğu için Gezi İsyanı’ndan yükselen talepler de somut, yasal, politik değildir. Diyalog çabalarının sonuçsuz kalmasının da, bütün geri adımların görmezlikten gelinmesinin de, “çekilmeyeceğiz, gitmeyeceğiz” maksimalizminin de sebebi bu olayın özündeki irrasyonalitedir.

İsyandan çıkan ses bu yüzden “Biz burdayız, yetti bea, Başbakan çok nobran” düzeyinde apolitik ve psikolojiktir. Küfürlerin sebebi de bu apolitikliktir. Yine bu yüzden hedef iktidarın politikaları değil, Başbakan’ın kendisidir. Ama yapacak bir şey yok. İktidar bununla yaşamayı becermek sanatıdır. Çünkü demokrasinin basit kuralı gereği daha uzun yıllar sandıktan dindarları temsil eden muhafazakar iktidarlar çıkacak ve laik elitler için bu her zaman katlanılması zor olacak, ve zemin oluştuğunda da bir sosyolojik öfkenin hedefi olacaktır. Siyasi hayatımızın hastalıklı modernleşme tecrübemizden geçen bu kalıtsal hastalığını kabul etmek zorundayız. En başta da hükümet. Bu bir şeker hastalığı. Tam bir tedavisi yok. Ama bununla hayat ritmini bozmadan yaşamanın pragmatik yolları bulunmalı.

Çünkü Türkiye siyasal tarihini bilenler için o klişe geçerli; bu filmi biz bir yerden hatırlıyoruz. Bu arabesk filmde en olayacak şeyler olur, yangınlar, depremler, ihanetler üstü üste biner, çok ağlatır ama sonu muhakkak mutlu sonla biter. Bu filmin Katarsis anı ise her zaman sandıktır, her zaman daha çok demokrasidir. Bu kez de öyle olsun….

Star Açık Görüş