BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Eylül 2013 Cuma

Türkiye´nin Uluslararası Spor Etkinliği Karnesi T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü

T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü


Türkiye´nin Uluslararası Spor Etkinliği Karnesi

 

 Türkiye uluslararası başarılarıyla göz dolduran sporcuları ve ev sahipliği yaptığı uluslararası spor organizasyonlarındaki başarısıyla takdir topluyor. Türkiye son 10 yılda 100’den fazla uluslararası spor organizasyonuna ev sahipliği yaptı ve 342 yeni spor tesisine kavuştu. Türk sporcular, uluslararası müsabakalarda toplam 21.802 madalya kazandı. 

 Ülkelerin dünya kamuoyundaki prestijini artırmasına katkı sağlayan ve önemi gün geçtikçe artan yumuşak güç unsurlarının başında sportif başarılar ve uluslararası spor organizasyonları düzenleme kapasitesi geliyor.
Mersin’de 20-30 Haziran 2013´te gerçekleştirilen ve mini olimpiyat olarak nitelendirilen 17. Akdeniz Oyunları, Türkiye’nin uluslararası spor organizasyonları düzenleme başarısına ışık tutuyor. Sadece 18 ayda hazırlanan organizasyon için Mersin’e 12 yeni spor tesisi yapıldı. Sporcularımız, Akdeniz Oyunlarında bir de rekora imza atarak 47´si altın, 43´ü gümüş ve 36´sı bronz olmak üzere toplam 126 madalya kazandı. 

İşte Türkiye’nin spor etkinliklerindeki karnesi…

10 Yılda Dev Atılımlar
2002-2012 yılları arasında, gelişen altyapı olanakları, ciddi tesisleşme hamlesi, hemen her türlü spor organizasyonunu yapmasına olanak sağlayan iklim çeşitliliği, uluslararası spor organizasyonu yapma kabiliyeti ve birikimi, gelişmiş hizmet ve konaklama sektörü, nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan gençlerin spora yoğun ilgisiyle Türkiye, 100’ün üzerinde uluslararası spor organizasyonuna başarıyla imza attı.

Türkiye´de spor alanında tesisleşme faaliyetleri hızla devam ediyor. 2002-2011 yılları arasında Afyon´dan Yozgat´a Türkiye´nin dört bir yanında aralarında gençlik merkezi, spor salonu ve yüzme havuzlarının da olduğu toplamda 184 yeni spor tesisinin yapımı tamamlandı. Yalnızca 2012 yılında hizmete açılan tesis sayısı ise 158. Yani, Türkiye son 10 yılda 342 yeni spor tesisine kavuştu. Bu yıl itibariyle ise 148 yeni spor tesisinin yapım çalışmaları devam ediyor.

Akdeniz Oyunları Mersin’de yapıldı
Bu organizasyonlara bir yenisi daha eklendi. Türkiye, 20-30 Haziran 2013 tarihleri arasında Mersin’de 17’nci Akdeniz Oyunlarına ev sahipliği yaptı. Aslında 2013 Akdeniz Oyunları´na Yunanistan ev sahipliği yapacaktı ancak 2010’da ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle bu organizasyonu yapamayacaklarını duyurdular. Ardından Türkiye bu sorumluluğu üstlendi.

Mersin, bu mini olimpiyat organizasyonu için altyapısından tesislerine, ulaşımdan yeme-içmeye, konaklamadan güvenliğe, teknolojiden sağlığa kadar her alanda hazırlıklarını sadece 18 ayda tamamladı.

Mersin’de Akdeniz Oyunları için 500 milyon liralık yatırımla yepyeni bir spor tesisi inşa edildi. 24 ülkeden 6 bin sporcunun katılacağı ve 32 branşta yapılacak oyunların cari harcamaları için ise yaklaşık 300 milyon liralık bir bütçe seferber edildi. Bu büyük uluslararası organizasyon için Mersin’e 5 ayda 25 bin kişilik bir stadyum inşa edildi. Ayrıca aralarında olimpiyatlarda altın madalya kazanan Servet Tazegül’ün isminin verildiği kapalı spor salonu da olmak üzere 12 yeni spor tesisi yapıldı.

İstanbul Olimpiyatlarının provası
17’nci Akdeniz Oyunları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Başkanı Jacques Rogge tarafından açıldı. İzleyenlere görsel şölenle unutulmaz anlar yaşatan açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, “Esasen biz, Türkiye olarak Mersin´de bir prova yapıyoruz. Akdeniz´in bu en büyük spor organizasyonuna Mersin´de ev sahipliği yaparken, 2020 İstanbul Olimpiyatlarının da hazırlanıyoruz” dedi. Akdeniz´e kıyısı bulunan 24 ülkeden yaklaşık 5 bin sporcunun, 32 branşta mücadele edeceği etkinlik 10 gün sürecek.

U-20 Dünya Kupası Türkiye’de
Bu yaz gerçekleştirilecek bir diğer önemli uluslararası spor etkinliği ise FİFA U- 20 Dünya Kupası. 21 Haziran - 13 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen FIFA 20 yaş altı Dünya Kupası, dünyanın en iyi 24 genç milli futbol takımı katıldı. FIFA´nın Dünya Kupası’ndan sonraki en önemli etkinliği olan ve yetenekli genç futbolcularının yarışacağı 2013 U20 Dünya Kupası´nın maçları Antalya, Bursa, Gaziantep, İstanbul, Kayseri, Rize ve Trabzon olmak üzere 7 şehirde yapıldı.

Ünlü kadın tenisçiler yine İstanbul’da
Kadın Tenisçiler Birliği (WTA) tarafından 42’ncisi düzenlenen seçkin sezon sonu turnuvası TEB BNP Paribas WTA Championships (dünya sıralamasının ilk 8’inde yer alan kadın tenisçilerin karşılaşması) 2012’de İstanbul’da düzenlenmişti. Büyük ilgi gören ve seyirci rekoru kıran turnuva için dünyanın en ünlü tenis yıldızları İstanbul’da biraraya gelmişti. 22-27 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek olan WTA 2013’te de dünyanın teklerde en iyi 8 oyuncusu ve çiftlerde en iyi 4 takımının şampiyonluk unvanını kazanmak ve toplamda 5 milyon dolar olan para ödülünden pay almak için mücadele edecek.

2012 Avrupa spor başkenti İstanbul
Geçen sene de başta “Avrupa Spor Başkenti” unvanını taşıyan İstanbul olmak üzere Türkiye’nin pek çok değişik kenti uluslararası spor organizasyonlarına ev sahipliği yaptı. WTA turnuvası dışında 2012’ye damga vuran diğer uluslararası spor etkinlikleri arasında İstanbul’da yapılan Dünya Salon Atletizm Şampiyonası özel bir önem taşıyor. Son dönemde uluslararası arenada Türk sporcular atletizm alanında önemli başarılara imza attıkları için bu branş Türkiye’de büyük ilgi görüyor. Organizasyonda, Türkiye adına yarışan Ilham Tanui Özbilen 1500 metre erkek koşusunda gümüş madalya kazanırken, 2012 Yaz Olimpiyat Oyunlarında altın madalya kazanan başarılı kadın atlet Aslı Çakır Alptekin yine 1.500 metrede bronz madalya kazandı.

Atletizm şampiyonası için 5 bin kişi geldi

Ataköy Atletizm salonunda düzenlenen organizasyona, 172 ülkeden 683 sporcunun yanı sıra, 700 idareci ve antrenör, 900 medya çalışanı, 400 uluslararası spor kuruluşu temsilcisi, 200 yabancı teknik personel, 2 bin yabancı izleyici ile İstanbul toplamda 5 bin kişilik bir kafileyi ağırladı. Bu arada, Dünya Salon Atletizm Şampiyonası´na 400 yerel organizasyon ekibi ile 800 gönüllü destek verdi.

Türk kadınları atletizmde zirveye koşuyor
2000’li yılların başından itibaren Türk kadın atletler başarıdan başarıya koşuyor. “Rüzgârın kızı” unvanı verilen Süreyya Ayhan’ın izinden giden atletlerin gözü zirvede. Süreyya Ayhan, 2001’de Dünya Atletizm Şampiyonasında finale kalan, 2002’de Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda altın madalya kazanan ilk Türk atlet olmuştu. Bugün ise Türk kadın atletler çitayı iyice yükseltti. 2012 Londra Yaz Olimpiyatları’nda Kadınlar 1500 metrede yarışan Aslı Çakır Alptekin, Türkiye’ye atletizmde ilk kez olimpiyat altın madalyası getirdi. Aynı yarışta gümüş madalyayı ise yine genç atlet Gamze Bulut aldı. 2008 Pekin Olimpiyatlarında ise başarılı atlet Elvan Abeylegesse hem 5.000 metrede hem de 10.000 metrede gümüş madalya kazandı. Bu arada, atletizm başarılarıyla Türkiye’de genç kızlara ilham kaynağı olan bir diğer önemli atlet ise Nevin Yanıt. Başarılı atlet, 100 metre engellide 2007’de 23 Yaş altı Avrupa Şampiyonası’nda birinci olmuş, Universiade 2007’de 2’ncilik elde etmiş ve 2008 Pekin Olimpiyatlarında ise yarı final koşarak bir ilke imza atmıştı.

Türkiye’de kadınların spora ilgisi sadece atletizmle sınırlı değil. 2012 yılı rakamlarına göre, Türkiye’de çeşitli branşlarda 844 bin 338 kayıtlı kadın sporcu bulunuyor.

Yüzme şampiyonasına rekor katılım
2012’de atletizm dışında kısa kulvar yüzmede de dünyanın en iyileri İstanbul’da buluştu. 12-16 Aralık tarihleri arasında düzenlenen 11. Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’na 157 ülke ve 917 sporcu ile yarışma tarihinin rekor katılım sağlandı. Sinan Erdem Salonu’nda yapılan etkinliğe Türkiye takımı 12 erkek, 14 bayan sporcuyla katıldı. Öte yandan, 2012’de düzenlenen önemli spor etkinleri arasında Bisiklet Yol Dünya Şampiyonası ile Antalya’da yapılan Okçuluk Dünya Kupası 2. Ayak yarışmaları da dikkati çekiyor.

Türkiye’nin son dönemde takım sporlarında elde ettiği başarılı sonuçlara paralel olarak takım sporlarına yönelik ilgi de gün geçtikçe artıyor. Bu anlamda Türkiye 2012’de takım sporlarına ilişkin birçok uluslararası organizasyona da ev sahipliği yaptı. Bu etkinlikler arasında, 2012 Kadınlar Basketbol Olimpiyat Elemeleri ile 25 bin kişilik kapasiteye sahip Sinan Erdem Spor Salonunda yapılan 2012 Turkish Airlines Euroleague Final Four da yer alıyor.

Türkiye takım sporlarında başarıdan başarıya koşuyor
Türk sporcular son yıllarda bireysel spor müsabakalarındaki başarılarının yanı sıra takım sporlarında elde ettikleri derecelerle de tüm dünyanın ilgisini çekiyor.

• 2013’te Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı CEF Kadınlar Avrupa Şampiyonu olurken 2012’de Fenerbahçe Kadın Voleybol takımı ise Universal Avrupa Şampiyonu oldu.
• 2012 Londra Olimpiyatlarında Türk voleybol tarihinde bir ilke imza atarak olimpiyat vizesi alan A Milli Kadın Voleybol Takımı, Türkiye’nin 52 yıllık olimpiyatlardaki takım sporlarında temsil edilememe şanssızlığını da kırdı.
• Paralimpik Oyunları tarihinde ilk kez takım sporlarında temsil edildiğimiz Londra Paralimpik Yaz Olimpiyat Oyunlarında, Kadın Masa Tenisi Milli Takımı kazandığı gümüş madalya ile tarihe geçti. Aynı olimpiyat etkinliğinde paralimpik oyunları tarihinde takım sporlarındaki ilk bronz madalyası ise Goalball Milli Takımı kazandı.
• 2011’de Basketbol Kadın Milli Takımı Avrupa Şampiyonası’nda 2’nci oldu.
• 2011’de İstanbul’da yapılan Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu etkinliğinde Vakıfbank Güneş Sigorta TT Voleybol Takımı şampiyon oldu.
• 2011’de Yıldız (U-16) Kız Voleybol Takımı takım sporlarında bir ilke imza atarak hem Avrupa hem de dünya şampiyonu oldu.
• Fenerbahçe Kadın Voleybol takımı 2011’de Avrupa 3’üncüsü, 2010’da ise Kıtalararası Dünya Şampiyonu unvanını kazandı.
• Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı 2007- 2013 sezonlarının tümünde Avrupa Şampiyonu oldu. 2008-2012 sezonlarında ise Kıtalararası Dünya Şampiyonu unvanını kazandı.
• Basketbol Erkek Milli Takımı ise 2010’da Dünya Şampiyonası´nda 2’nci oldu.
• Galatasaray Kadın Basketbol Takımı 2009 Avrupa Eurocup şampiyonu oldu.
• Galatasaray Erkek Futbol Takımı 2000’de UEFA Kupası ve Süper Kupayı kazandı.
• Efes Pilsen Erkek Basketbol Takımı ise 1996’da Koraç Kupasını kazandı.

Universiade 2011 Kış Oyunları Erzurum’da yapıldı
2011 yılı da Türkiye açısından uluslararası spor etkinlikleri bakımından çok verimli geçti. Bu organizasyonlar arasında hafızalara kazınan etkinlik ise hiç kuşkusuz Erzurum’da düzenlenen Universiade 2011 Kış Oyunları oldu. Müthiş bir görsel şölene sahne olan açılış etkinliğiyle tüm katılımcıları büyüleyen etkinliğe 58 ülkeden 3 bine yakın üniversiteli sporcu katıldı. Kış aylarında dünyanın dört bir yanından gelen üniversiteli gençler Erzurum’da buluşurken yaz aylarında ise gençlerin adresi Avrupa Olimpik Gençlik Yaz Festivali için Trabzon’du. Aynı yıl İstanbul’da Avrupa Atletizm takımlar şampiyonası ile Okçuluk Dünya Kupası finalleri de yapıldı. 2011’in dikkat çeken bir diğer spor organizasyonu ise Ankara’da düzenlenen ve Türkiye Yıldız Kız Voleybol Takımının altın madalya kazandığı Dünya Yıldız Kızlar Voleybol Şampiyonası oldu.

19 uluslararası spor etkinliğinin yapıldığı 2010’da ise 4 ilde yapılan ve milli takımın ABD ile finalde karşı karşıya geldiği Dünya Erkekler Basketbol Şampiyonası hafızalarda yer etti. 2010’da ayrıca, Antalya’da Dünya Büyükler Halter Şampiyonası ile Kulüpler Dünya Karate şampiyonasına da Türkiye ev sahipliği yaptı.

Türklerin NBA macerası sürüyor
Dünyanın en zorlu basketbol ligi olarak kabul edilen NBA’de forma giyen Türk Basketbolcular: Mirsad Türkcan, Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur, Ersan İlyasova, Semih Erden, Ömer Aşık, İbrahim Kutluay, Enes Kanter.

 

Türkiye’de Devlet Kimliği ve Dış Politika T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü

T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü

 Türkiye’de Devlet Kimliği ve Dış Politika

Kamu Diplomasisi Çalışmalarına Yeni Bir Bakış Açısı

 Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Erman Akıllı’nın doktora tezinin kısaltılmış hali olan “Türkiye’de Devlet Kimliği ve Dış Politika” kitabı bu ay yayımlandı. Türkiye’nin yumuşak gücü ve çok yönlü dış politikasını konu alan çalışma, dış politikadaki dönüşüme ışık tutuyor.

 Nobel Yayıncılık tarafından basılan kitapta, Türk Devlet kimliği özelinde kimlik- dış politika ilişkisi ele alınıyor ve Türk dış politikasına etki eden devlet kimliğinin nasıl inşa edildiği sorusuna yanıt aranıyor. Son dönemde Türk dış politikasına etki eden kimlik tasavvurunun, yumuşak güç araçlarıyla inşa edildiği hipotezinden yola çıkılan çalışma, bu kimlik inşası gerçekleştirilirken dış politikada herhangi bir eksen kaymasının da yaşanmadığı ortaya koyuyor.

Kitabın ilk bölümünde kimlik-dış politika ilişkisi mercek altına alınırken, ikinci bölümde Türkiye örneğini inceleniyor. Bu bölümde Soğuk Savaş sonrası 1991 ile 2002 yılları arasındaki süreçte Türk Dış Politikasındaki kimlik arayışları ele alınıyor. Bu süreçte Avrasyacılık, Neo Osmanlıcılık, İslamcılık gibi kimlik tasavvurlarının nasıl ortaya çıktığı ve dış politikaya etkileri konu ediliyor.

Dış politikada paradigma değişimi

Kitabın “11 Eylül Sonrası” başlıklı üçüncü bölümünde ise 2002 ile 2012 yılları arasında Türk Dış Politikasında etkili olan yeni söylemler inceleniyor ve bu söylemlerin politikaya etkisi araştırılıyor. Türk Dış Politikasındaki paradigma değişiminin ele alındığı bu bölümde, son dönemde sıkça kullanılan stratejik derinlik doktrini, ritmik diplomasi, insani diplomasi ile proaktif diplomasi anlayışı gibi kavramlar açıklanıyor.

Çalışmada, Türk Dış Politikasındaki yumuşak güç unsurları, kültürel diplomasi ile kamu diplomasisi kavramları analiz ediliyor. Kitapta Koordinatörlüğümüz başta olmak üzere Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), TÜRKSOY, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar ele alınıyor. Ayrıca, yumuşak güç araçlarının devlet kimliği oluşumuna etkisi irdeleniyor.


 

Galatasaray Üniversitesinde Kamu Diplomasisi Sertifika Programı 2 Kasım Cumartesi günü başlıyor T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü

T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü

 

Galatasaray Üniversitesinde Kamu Diplomasisi Sertifika Programı Başlıyor

 

 Galatasaray Üniversitesi ve Istanbul Institute işbirliğiyle düzenlenen “Kamu Diplomasisi Sertifika Programı” 

2 Kasım Cumartesi günü başlıyor. 

Koordinatörümüz Cemalettin Haşimi’nin de öğretim kadrosunda yer aldığı program, alanında bir ilk olma özelliğini taşıyor.

 

Küreselleşme, Sert ve Yumuşak Güç, Akıllı Güç, Kamu Diplomasisi Kuram ve Uygulamaları, Türk Dış Politikasında Kullanılan Unsurlar ve Araçlar, Stratejik İletişim Yönetimi, Türk Siyasal Yaşamında Genel Dengeler, Siyasal İletişim ve Kamuoyu Araştırmaları, İkna Stratejileri, Amerikan Siyasal Sisteminde Lobiler ve Türk-Amerikan İlişkileri, Kamu Diplomasisinde Ekonomik Dengeler, Türkiye’nin Kamu Diplomasisi Uygulamaları gibi konuların ele alınacağı programda alanında uzman akademisyenlerin yanı sıra uygulamacılar da konuyla ilgili örnekleri paylaşacaklar.
10 gün/60 saat sürecek olan programda katılımcılara ders verecek öğretim elemanlarını Prof.Dr. Beril Dedeoğlu, Prof.Dr. Erhan Büyükakıncı, Doç.Dr. Füsun Türkmen, Doç.Dr. Ali Faik Demir, Doç.Dr. Selcan Serdaroğlu, Doç.Dr. İnci Çınarlı, Doç.Dr. Özlem Danacı Yüce, Doç.Dr. Nazlı Aytuna ve Dr. Gaye Aslı Sancar oluştururken T.C. Dışişleri Bakanlığı Başmüşaviri Selçuk Ünal ve T.C. Başbakanlık Müşaviri ve T. C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü Cemalettin Haşimi programa katkı sağlayarak uygulama örneklerini paylaşacak.

Galatasaray Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi ve Istanbul Institute tarafından düzenlenen sertifika programının hedef kitlesini uluslararası ilişkiler, iletişim, halkla ilişkiler, medya ve siyaset bilimi ile ilgilenen akademisyenler ve uygulamacılar, sivil toplum kuruluşlarında çalışanlar ve öğrenciler oluşturuyor.

“Kamu Diplomasisi Sertifika Programı” için ayrıntılı bilgiye 

 

www.istanbulinstitute.com/egitim/kamu-diplomasisi-sertifika-programi.html 

 

linkinden ulaşılabilir.

21. Yüzyılda İslam Dünyasının Dönüşümü T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü

T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü

 

21. Yüzyılda İslam Dünyasının Dönüşümü

 

Koordinatörlüğümüz, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı (YTB) ve İlmi Etüdler Merkezi (İLEM) ile ortaklaşa düzenlenen “21. Yüzyılda İslam Dünyasının Dönüşümü” isimli uluslararası yaz okulu programı 24-31 Ağustos 2013 tarihleri arasında İstanbul´da gerçekleşti. Programa 24 ülkeden 45 öğrenci, alanında uzman akademisyenler ve bürokratlar katıldı.  


Bangladeş, Endonezya, Etiyopya, Filipinler, Filistin, Gürcistan, Hindistan, İran, Jamaika, Kamerun, Kazakistan, Malezya, Mısır, Pakistan, Sri Lanka, Tacikistan, Yemen, Yunanistan, Avusturalya, Macaristan, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’den katılan yüksek lisans ve doktora öğrencileri bir hafta boyunca İslam dünyasının karşılaştığı değişim sürecini tartıştı. “21. Yüzyılda İslam Dünyasının Dönüşümü” teması çerçevesinde gerçekleşen sunumlarda değişim olgusu, bunun İslam dünyasında meydana getirdiği etki ele alındı ve son zamanlarda İslam ülkelerinde meydana gelen yapısal değişimlerin hangi yöne evirileceğine dair değerlendirmelerde bulunuldu.

24  Ağustos 2013 Cumartesi günü başlayan programın açılış konferansında, Başbakanlık Başmüşaviri Savaş Barkçın öğrencilerle bir araya geldi. “ İslam Dünyası: Bugün ve yarın” başlıklı konferansta Barkçın, İslam dünyasının son 200 yılda içinde bulunduğu durumu ve Avrupa merkezli Ortadoğu ve İslam dünyası okumalarının günümüzde değişime ihtiyaç duyduğunu belirtti. Ayrıca İslam dünyası olarak tarihin ülke ülke değil, toplu olarak ele alınması gerektiğini belirten Barkçın’ı ilgiyle takip eden gençler soruları ve yorumlarıyla konferansa katkı sağladı.

Yaz okulunun ikinci konferansında Leeds Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Salman Sayyid öğrencilerle buluştu. “ Global Siyaset ve İslam Dünyasında Değişimler” başlıklı konferansta Dr. S. Sayyid, 2000’li yıllardan itibaren dünyada meydana gelen önemli değişimleri ve bu değişimlerin İslam dünyası üzerine etkilerini ele aldı. Dünyada İslam ve Müslüman algısı ile global siyasetin arasındaki ilişkilere değinen Dr. S. Sayyid, dünyanın farklı coğrafyalarından gelen misafirlerin konuyla ilgili sorularını cevapladı.

Programın ikinci gününde Koordinatörümüz Cemalettin Haşimi, “Arap Devrimleri sonrası İslam, Sekülerleşme ve Siyaset” başlıklı konferansıyla öğrencilerle buluştu. Arap Devrimleri sonrası bölge ve dünya siyaseti için yeni bir dilin üretilmesi gerektiğini belirten Haşimi, İslam ve siyaset arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için yeni bir kavramsal çerçeveye ihtiyacın olduğunu belirtti. Bu eksende Ortadoğu´da yaşanan demokratikleşme hareketlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için Avrupa merkezci yaklaşımlardan fazlasına ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Haşimi, “Demokratikleşmenin yolunun batılılaşmadan geçtiği iddiası bugün gerçekliğini yitirmiştir." dedi. Konuşmasında Türkiye’nin son 10 yıllık normalleşme sürecine de değinen Cemalettin Haşimi, “Model ülke kavramı başkalarının Türkiye´ye affettiği bir kavramdır. Biz Türk deneyimi kavramını kullanmayı tercih ediyoruz." şeklinde konuştu.

İkinci günün ikinci oturumunda Dr. Salman Sayyid, “Global Siyaset ve İslam Dünyasında Değişimler” başlıklı dersinin ikinci bölümüyle öğrencilerle buluştu. Derste güvenlik merkezli uluslararası ilişkiler yaklaşımlarının İslam dünyasında yaşanan değişimlere etkisini irdeleyen Dr. Sayyid, 11 Eylül saldırılarından itibaren “terörle mücadele” kapsamında ele alınan İslam coğrafyasının yeniden incelenmeye ihtiyaç duyduğunu belirtti. Tamamlanan konferansların ardından, 24 ülkeden davet edilen 45 öğrenci Üsküdar turu yaptı.

Yaz okulu programının üçüncü gününde “İslam’da Gelenek ve Yeniden Doğuş Hareketleri” başlıklı konferansın ilk bölümünde, Abdülvahap El-Efendi sünnet ve gelenek kavramını açıkladıktan sonra, İslam tarihindeki entelektüel uyanış, geleneksel uyanış ve modernizmle birlikte uyanış hareketlerini irdeledi. Programın dördüncü gününde Abdülvahap El-Efendi, konferansının ikinci bölümüyle öğrencilerle birlikte oldu. İslam devletlerindeki yönetim sistemleri konusunun tartışıldığı derste, öncelikle Dört Halife dönemindeki yönetim modelleri ele alınarak, Medine modeli ve Şam modeli üzerinde duruldu. Ardından Şii-Sünni ayrışmasının tarihsel temellerini işleyen El-Efendi bu ayrışmanın yönetim biçimleri üzerindeki izdüşümlerini işledi. Son olarak dersin soru cevap kısmında öğrenciler, İslam siyasetinin geleceği üzerine görüşlerini bildirdi.

28 Ağustos 2013 Perşembe günü Sadık Ünay, “İslam Dünyasındaki Politik Ekonomik Değişimler” başlıklı bir konferans verdi. Ünay, ekonomik güç ile politik güç arasındaki ilişkiyi tarihsel örnekleriyle ele alarak, İslam dünyasındaki politik ekonomik değişimleri küresel güç dengesiyle bağlantılı olarak irdeledi. İngiltere ve ABD’nin ekonomik gücünü politik bir güce dönüştürmesi sürecine değinen Ünay, bu konuyu liberal teori ve hegemon güç kuramıyla açıkladı.

29 Ağustos Perşembe günü Yrd. Doç. Dr. Mehmet Babacan “İslam Dünyasının geleceği: Yeni Aktörlerin Rolü” başlıklı bir konferans verdi. Konferansta İslam dünyasının geleceğinin oluşumunda rol alacak aktörlerin önemi tartışıldı. Uluslararası Yaz Okulu programının öğleden sonraki oturumları ise atölye çalışmaları olarak düzenlendi. “Doğu-Batı İlişkileri: Çatışmalar-Müzakereler”, “İslam Dünyasındaki Siyasi Değişim”, “Entelektüel Gelenek ve İslam Dünyasındaki Çalışmalar” başlıkları altında düzenlenen atölye çalışmalarında, katılımcılar yazdıkları makaleleri sunma fırsatı buldu. Ayrıca atölyeler kapsamında, farklı ülkelerden gelen öğrenciler birbirleriyle tartışma imkânı buldular.

İngilizce olarak hazırlanan internet sitesini ziyaret ederek program ve konuşmacılar hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz: 

 

iiss.ilmietudler.org/

http://yetimtv.web.tv

BM Güvenlik Konseyi felce uğramıştır ABD Başkanı Barack Huseyin Obama AA 06 Eylül 2013 20:01 Cuma

"BM Güvenlik Konseyi felce uğramıştır"

ABD Başkanı Barack Huseyin Obama 

 



AA 06 Eylül 2013 20:01 Cuma


ABD Başkanı Barack Huseyin Obama: 'BM Güvenlik Konseyi felce uğramıştır'
ABD Başkanı Obama,
"BM Güvenlik Konseyi, Suriye'ye karşı alınacak tepki konusunda felce uğramıştır"
dedi
AA 06 Eylül 2013 20:01 Cuma

ABD Başkanı Barack Huseyin Obama, G20 ülkelerinin büyük bir kısmının, Suriye'deki kimyasal saldırısından Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin sorumlu olduğunu kabul ettiğini, gerekli tepkinin verilmemesinin kimyasal silah bulunduran diğer ülkelere yanlış mesajlar göndereceğini söyledi.
Bin 400 kişi kimyasal silaha maruz kaldı

Rusya'nın St. Petersburg kentinde düzenlenen G20 Zirvesi'nin son gününde bir basın toplantısı düzenleyen Obama, tüm uluslararası normlara karşın Suriye'de kimyasal silah kullanıldığını belirtti. Suriye'nin çok sayıda uluslararası normu ihlal ettiğine dikkati çeken Obama, "Suriye'de (21 Ağustos'ta Doğu Guta'da) bin 400 kişi kimyasal silaha maruz kaldı. Bunların 400'den fazlası çocuktu. Bunlar, bizim askeri müdahale için uydurduğumuz bahaneler değil. Ben savaşları sona erdirmek için seçildim, tekrar başlatmak için değil" diye konuştu.
Obama, kimyasal silahların kullanımının belirli bir amaçla yasaklandığına işaret ederek, kimyasal silah kullanımına gerekli tepkinin verilmemesinin kimyasal silah bulunduran diğer ülkelere yanlış mesaj göndereceğini söyledi.

Kimyasal silahlar kullanıldıysa buna karşı eyleme geçilmelidir

Kimyasal silah kullanımını yasaklayan uluslararası normların korunması gerektiğini vurgulayan Obama, "Ancak bu süreçte BM'nin felce uğradığını düşünüyoruz. Eğer kimyasal silahlar kullanıldıysa buna karşı eyleme geçilmelidir. Eğer kimyasal silahlara karşı kabul edilen norm hayata geçirilmez ve harekete geçilmezse, bu norm geçerliliğini yitirmeye başlar ve diğer normların da zedelenmesine neden olur. Böyle bir dünya ise yaşanmaz hale gelir" dedi.
Dünyanın Suriye'de kimyasal silah kullanımına seyirci kalamayacağına işaret eden Obama, G20 ülkelerinin büyük bir kısmının kimyasal saldırının ardında Devlet Başkanı Esed rejiminin olduğunu kabul ettiğini ancak eyleme geçmek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını bekleyip beklememe konusunda görüş ayrılıkları olduğunu belirtti.

Putin'e çağrıda bulundu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile "samimi ve yapıcı" bir görüşmede bulunduklarını açıklayan Obama, Putin'e kimyasal silah kullanımı konusunda ABD ile fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp Suriye'de siyasi değişimi teşviketmesi çağrısında bulunduğunu söyledi.
Suriye'de ve sınır bölgelerindeki  insani durumun giderek daha da kötüye gittiğini vurgulayan Obama, sorunun hiç kimsenin çıkarına olmadığına dikkat çekti.

Salı günü açıklama yapacak

Obama, salı günü Suriye konusunda Amerikan halkına hitaben bir konuşma yapacağını belirtti.

Amerikan halkının Suriye'ye askeri müdahale düzenlenmesi ile ilgili derin şüphesini anladığını belirten Obama, "Amerikan halkını Suriye'de kimyasal silah kullanımının askeri yanıt gerektirdiği konusunda ikna edeceğimden eminim. Amerikan halkına Suriye ile ilgili planlarımızın uluslararası normlar çerçevesinde, sınırlı ve ölçülü olduğunu anlatacağım. Seçmenlerimin benden alabileceğim en iyi kararı almamı beklediğini biliyorum. Onlar beni bunun için iki kez seçti" dedi.

Suriye konusunun Kongre için "ağır yük" oluşturduğunun farkında olduğunu belirten Obama, Kongre'den "Hayır" oyu çıkması durumunda askeri müdahale kararı alıp almayacağı sorusunu ise yanıtsız bıraktı.

Karadan çok sayıda asker gönderilmedikçe Suriye'de uzun süreli bir askeri çözüme ulaşılamacağını belirten Obama, "Suriye halkına yardım edecek miyiz? Evet edeceğiz. Zaten ediyoruz" ifadesini kullandı.
AA

 

BM Güvenlik Konseyi felce uğramıştır

  ANKARA 06 Eylül 2013 22:10

 

ABD Başkanı Obama, 

 

"BM Güvenlik Konseyi, Suriye'ye karşı alınacak tepki konusunda felce uğramıştır" dedi.

 

ABD Başkanı Barack Obama, G20 ülkelerinin büyük bir kısmının, Suriye'deki kimyasal saldırısından Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin sorumlu olduğunu kabul ettiğini, gerekli tepkinin verilmemesinin kimyasal silah bulunduran diğer ülkelere yanlış mesajlar göndereceğini söyledi. 

Rusya'nın St. Petersburg kentinde düzenlenen G20 Zirvesi'nin son gününde bir basın toplantısı düzenleyen Obama, tüm uluslararası normlara karşın Suriye'de kimyasal silah kullanıldığını belirtti. Suriye'nin çok sayıda uluslararası normu ihlal ettiğine dikkati çeken Obama, "Suriye'de (21 Ağustos'ta Doğu Guta'da) bin 400 kişi kimyasal silaha maruz kaldı. Bunların 400'den fazlası çocuktu. Bunlar, bizim askeri müdahale için uydurduğumuz bahaneler değil. Ben savaşları sona erdirmek için seçildim, tekrar başlatmak için değil" diye konuştu.    

Obama, kimyasal silahların kullanımının belirli bir amaçla yasaklandığına işaret ederek, kimyasal silah kullanımına gerekli tepkinin verilmemesinin kimyasal silah bulunduran diğer ülkelere yanlış mesaj göndereceğini söyledi. 

Kimyasal silah kullanımını yasaklayan uluslararası normların korunması gerektiğini vurgulayan Obama, "Ancak bu süreçte BM'nin felce uğradığını düşünüyoruz. Eğer kimyasal silahlar kullanıldıysa buna karşı eyleme geçilmelidir. Eğer kimyasal silahlara karşı kabul edilen norm hayata geçirilmez ve harekete geçilmezse, bu norm geçerliliğini yitirmeye başlar ve diğer normların da zedelenmesine neden olur. Böyle bir dünya ise yaşanmaz hale gelir" dedi. 

Dünyanın Suriye'de kimyasal silah kullanımına seyirci kalamayacağına işaret eden Obama, G20 ülkelerinin büyük bir kısmının kimyasal saldırının ardında Devlet Başkanı Esed rejiminin olduğunu kabul ettiğini ancak eyleme geçmek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını bekleyip beklememe konusunda görüş ayrılıkları olduğunu belirtti. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile "samimi ve yapıcı" bir görüşmede bulunduklarını açıklayan Obama, Putin'e kimyasal silah kullanımı konusunda ABD ile fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp Suriye'de siyasi değişimi teşvik etmesi çağrısında bulunduğunu söyledi. 

Suriye'de ve sınır bölgelerindeki  insani durumun giderek daha da kötüye gittiğini vurgulayan Obama, sorunun hiç kimsenin çıkarına olmadığına dikkat çekti.  

Salı günü açıklama yapacak

Obama, salı günü Suriye konusunda Amerikan halkına hitaben bir konuşma yapacağını belirtti. 

Amerikan halkının Suriye'ye askeri müdahale düzenlenmesi ile ilgili derin şüphesini anladığını belirten Obama, "Amerikan halkını Suriye'de kimyasal silah kullanımının askeri yanıt gerektirdiği konusunda ikna edeceğimden eminim. Amerikan halkına Suriye ile ilgili planlarımızın uluslararası normlar çerçevesinde, sınırlı ve ölçülü olduğunu anlatacağım. Seçmenlerimin benden alabileceğim en iyi kararı almamı beklediğini biliyorum. Onlar beni bunun için iki kez seçti" dedi. 

Suriye konusunun Kongre için "ağır yük" oluşturduğunun farkında olduğunu belirten Obama, Kongre'den "Hayır" oyu çıkması durumunda askeri müdahale kararı alıp almayacağı sorusunu ise yanıtsız bıraktı.  

Karadan çok sayıda asker gönderilmedikçe Suriye'de uzun süreli bir askeri çözüme ulaşılamacağını belirten Obama, "Suriye halkına yardım edecek miyiz? Evet edeceğiz. Zaten ediyoruz" ifadesini kullandı.

Kerry: Askeri eylem, zalim diktatörün cezasız kalmayacağını gösterecek

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise Huffington Post'ta yayımlanan "Dünya'nın Kırmızı Hattı için Bir Vicdan Kabul Oyu" başlıklı yazısında, Suriye'ye düzenlenecek askeri eylemin, kimyasal silahların kullanımını yasaklayan uluslararası normu ihlal ederek yüzlerce çocuğu sarin gazıyla ölüme gönderebilen zalim bir diktatörün cezasız kalmasına dünyanın seyirci olmayacağını göstereceğini kaydetti. 

Yazısında, "Söz konusu olan bir başka Vietnam ya da Irak olsaydı, askeri eylemi savunmak için Kongre'nin önüne çıkmazdım" ifadelerini kullanan Kerry, şöyle devam etti:

"Vietnam Savaşı'nı sona erdirebilmek için hayatımın iki yılını verdim. Sırf aklımdan geçeni söylemeye karar verdiğim için bir sürü düşman edindim, dostlarımı yitirdim. Kamuoyunda Vietnam ve Irak'ta olanları hatırlayıp daha sonraki olası askeri eylemleri refleks olarak aynı keseye koyma eğilimini anlıyorum. Ancak böyle bir yaklaşımda bulunmak, Suriye'nin ne olduğu ve ne olmadığı gerçeğini yok saymak anlamına gelir."

Suriye'de kara hareketi düzenlenmeyeceğine, ucu açık taahhütler olmayacağına ve ABD'nin bir başka ülkedeki iç savaşta sorumluluk almayacağına dikkat çeken Kerry, kimyasal silahların masum insanları katletmek için kullanılmasına ve bu silahları kullananların cezasız kalmasına izin veremeyeceklerini vurgulayarak, makalesini "Bu bir vicdan oylaması" ifadeleriyle sonlandırdı.

http://yetimtv.web.tv

Obama: BM Güvenlik Konseyi felce uğramıştır ABD Başkanı Obama, G20 Zirvesi'nin ardından önemli açıklamalarda bulundu. 06 Eylül 2013 Cuma 17:42 ABD Başkanı Barack Obama Rusya'da katıldığı G20 Zirvesi'nin ardından basın toplantısı düzenledi. Obama, özellikle Suriye konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Suriye'nin kimyasal silah kullanmasına tepki göstermemenin uluslararası normları ihlal etmenin cezasız kalacağı mesajını vereceğini söyleyen Obama, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni de eleştirdi. BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'ye karşı alınacak tepki konusunda felce uğradığını kaydeden Obama, "Bir ülke kimyasal silah kullanıyorsa bunun bedelini ödemelidir" ifadelerini kullandı. Obama, Suriye ile ilgili gelişmeler konusunda Salı günü Amerikan halkına yönelik bir konuşma yapacağını belirtti. Bayrağı yine yerde bırakmadı Başbakan fotoğraf çekimi sırasında yerdeki Türk bayrağını alarak cebine koydu. 06 Eylül 2013 Cuma Rusya'nın St. Petersburg kentindeki G20 Liderler Zirvesi'nin son günündü devlet ve hükümet başkanları "aile fotoğrafı" için kameralar karşısına geçti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan fotoğraf çekimi sırasında yerdeki Türk bayrağını alarak cebine koydu. Erdoğan'ın bu hareketini bazı liderler izledi. Aile fotoğrafında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Hindistan Başbakanı Singh Manmohan'ın ortasında ikinci sırada yer aldı. Aile fotoğrafının çekilmesinin ardından Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama bir süre sohbet etti. Daha önce de yerde bırakmamıştı Erdoğan, 2009 yılında Amerika'nın Pittsburg kenti ile 2012'de Meksika'nın Los Cabos şehrinde düzenlenen G20 zirvelerinde de Türk bayrağını yerde bırakmamıştı. Geleneksel aile fotoğrafı için liderlere yerini alırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk bayrağını konulduğu yerden alarak, ceketinin cebine koymuştu. Bayrağı yine yerde bırakmadı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan fotoğraf çekimi sırasında yerdeki Türk bayrağını alarak cebine koydu. Erdoğan'ın bu hareketini bazı liderler izledi. G-20 ülkelerinden Suriye açıklaması... G-20 ülkelerinden 11'i, Suriye'de kimyasal silah kullanılmasını şiddetle kınadı. 06 Eylül 2013 Cuma Rusya'nın Saint Petersburg kentinde biraraya gelen ülkelerden 11'i, Suriye'de kimyasal silah kullanılmasını şiddetle kınadı. Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry ise, kaleme aldığı makalesinde, harekete geçilmezse Esed'in kimyasal silahları tekrar tekrar kullanacağına dikkat çekti. Dünyanın önde gelen ekonomilerinin bir araya geldiği Rusya'nın Saint Petersburg şehrinde, 11 ülke Suriye bildirisine imza attı. Aralarında Türkiye, Suudi Arabistan, İngiltere 'nin de bulunduğu ülkeler, Suriye'de kimyasal silah kullanılmasını şiddetle kınadığını açıkladı. Dünyanın ortak kurallarının ihlal edildiği vurgulanan metinde, benzer vahşetlerin bir daha tekrarlanmaması için Esed rejimine güçlü bir cevap verilmesi gerektiği belirtildi. Liderler kanıtların, 21 Ağustos'ta Şam yakınlarındaki kimyasal saldırıdan Esed rejiminin sorumlu olduğunu gösterdiğini kaydetti. Açıklamada Rusya ve Çin'e mesajlar da vardı... Güçlü bir tasarı çıkarmanın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin elinde olduğu ancak 2 buçuk yıldır Konsey'in yaşananlara karşı kötürüm kaldığı vurgulandı. Dünyanın sonu gelmeyen başarısız Suriye girişimlerini beklemeyeceğine vurgu yapılan açıklamada, Washington yönetimi ve diğer ülkeler tarafından kimyasal silahların yasaklanması için alınan tedbirlerin desteklendiği bildirildi. Cenevre görüşmelerinin desteklendiği kaydedilen açıklamada, demokratik, katılımcı ve birleşik Suriye için siyasi çözümün taahhüt edildiği ifade edildi.Öte yandan Suriye müdahalesine izin veren tasarının oylanması öncesi Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry'nin ikna çalışmaları sürüyor. Kerry, Amerikalı yayın organına "Dünyanın kırmızı çizgisi için vicdanın oyu evet" başlıklı makaleyi kaleme aldı. 42 yıl önce vicdanının sesini dinleyerek Vietnam savaşına karşı oy kullandığını hatırlatan Kerry, bugün de vicdanının Esed rejimine müdahale edilmesi gerektiğini söylediğini belirtti. Siyasilerden destek isteyen Kerry, operasyon yapılmadığı takdirde Esed'nin kimyasal silahları tekrar tekrar kullanacağına dair şüphesinin olmadığını söyledi. Şimdi doğru şeyi yapmanın tam zamanı diyen Kerry, Esed rejimine karşı hareketsiz kalmanın, müdahale yapmaktan daha maliyetli olacağını belirtti. Kerry, Kongre'den hayır çıkması halinde Türkiye, İsrail ve Lübnan gibi ülkelerin riske gireceğini de belirtti.