BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Haziran 2013 Perşembe

Şimdi sıra Temsilciler Meclisi'nin WASHINGTON AA 28 Haziran 2013 02:07 ABD Başkanı Obama, göçmenlik reformunda şimdi sıranın Temsilciler Meclisi'nde olduğunu söyledi

Şimdi sıra Temsilciler Meclisi'nin

WASHINGTON AA  28 Haziran 2013 02:07

ABD Başkanı Obama, göçmenlik reformunda şimdi sıranın Temsilciler Meclisi'nde olduğunu söyledi.

 

ABD Başkanı Barack Obama, göçmenlik reformununABD Senatosu'ndan geçmesiyle ilgili olarak, "Bugün Senato görevini yerine getirdi, şimdi sıra Temsilciler Meclisi'nin aynısını yapmasında" ifadesini kullandı. 

Obama, yaptığı yazılı açıklamada, tasarının güçlü biçimde Senato'dan geçmesini sağlayan tüm senatörlere teşekkürlerini iletti. 

Senato'dan tasarının geçmesini, "bozuk göçmenlik sisteminin" düzeltilmesi yönünde "kritik bir adım" olarak nitelendiren Obama, bu tasarının bir "uzlaşı" ürünü olduğunu, herkesin her istediğinin yerine getirilmediğini ama sağduyulu bir göçmenlik reformu için anahtar ilkeleri içerdiğini de vurguladı. 

"Bugün Senato görevini yerine getirdi, şimdi sıra Temsilciler Meclisi'nin aynısını yapmasında" değerlendirmesinde bulunan Obama, bu reformun arkasında olan tüm Amerikalıları da süreci yakından takip etmeye ve Kongre üyelerine tasarının geçmesi için baskı yapmaya çağırdı. 

ABD Başkanı Obama, "Şimdi tasarı karşıtlarının, bu iki partili yaklaşımın yürürlüğe girmesini engellemek için en zorlu çabalarına başlayacağı zaman. Buna izin veremeyiz" yorumunda bulundu. 

ABD'deki göçmenlik reformu tasarısı, ABD Senatosu'nda 32'ye karşı 68 oyla kabul edildi. ABD'deki 4'ü Demokrat, 4'ü cumhuriyetçi 8 senatör tarafından sunulan yeni göçmenlik reformu yasa tasarısı, ülkenin en büyük sorunlarından yasadışı göçmenlik ve sınır güvenliği konusunda, yıllardan sonra çözüm yolunda ilk büyük adım. Tasarı, Kongre'nin Temsilciler Meclisi kanadına gönderilecek. 


Milliler gümüş madalyada kaldı MERSİN AA 28 Haziran 2013 02:01 17. Akdeniz Oyunları'nda, normal süresi 2-2 biten maçta penaltı atışları sonucunda Fas'a 5-4 yenilen Türkiye gümüş madalyanın sahibi oldu

Milliler gümüş madalyada kaldı

MERSİN AA 28 Haziran 2013 02:01

17. Akdeniz Oyunları'nda, normal süresi 2-2 

biten maçta penaltı atışları sonucunda Fas'a 

5-4 yenilen Türkiye gümüş madalyanın sahibi 

oldu.


17. Akdeniz Oyunları'nda normal süresi 2-2 biterek, seri penaltı atışlarına giden mücadelede Fas, Türkiye'yi 5-4 yenerek, altın madalya aldı. Ay-yıldızlılar, oyunları gümüş madalya ile tamamladı.

Fas Milli Takımı, karşılaşmanın henüz ilk dakikası dolmadan geliştirdiği ani atakta Khaloua'nin attığı kafa golü ile 1-0 öne geçti. Bu dakikadan sonra uzaktan çektiği şutlarla gol arayan Fas'a karşılık Türkiye, defansın arkasına atılan toplarla ve kanat bindirmeleriyle etkili oldu. Recep Niyaz ve Okan Aydın'ın oyuna ağırlığını koymasıyla rakip kalede baskı kuran ay-yıldızlılar, 14. dakikada Abdulkerim'in şık kafa golüyle skora 1-1'lik dengeyi getirdi. Bu dakikadan sonra baskılı oyununu sürdüren milliler, 27. dakikada Okan'ın sağ kanattan taşıdığı topu arka direkte tamamlayan İbrahim'in golüyle farkı 2'ye çıkardı. Skor üstünlüğünü eline geçiren milliler, devre sonuna kadar bu avantajını kaybetmedi ve soyunma odasına 2-1'lik avantajla girdi.

İkinci yarıya Türkiye yarı alanında top çevirerek ve baskı kurarak başlayan Fas, millilerin kalesinde etkili ataklar geliştirdi. Kleci Emre'nin gösterdiği performans sayesinde Fas ataklarını savuşturan ay-yıldızlılar, rakip yarı alanda çoğalamadı. Hücuma çıkmakta zorlanan milliler, 70. dakikada Ennafati'nin ceza alanı dışından kaydettiği gole engel olamadı ve skor 2-2'ye geldi. Bu dakikadan sonra orta saha mücadelesi şeklinde gerçekleşen maçta iki takım da birbirine üstünlük kuramadu ve normal süresi 2-2 sona eren mücadele, uzatmalara gitti.

 

Uzatmaların ilk 15 dakikalık bölümünde, iki 

takım da skoru değiştiremedi ve ikinci uzatma 

bölümüne 2-2'lik eşitlikle geçildi. Türkiye, 

ikinci devrenin ilk dakikalarında Sedat 

Yüce'nin ikinci sarı karttan atılmasıyla 

savunmada zor anlar yaşamasına 

rağmen, skoru korudu ve 2-2 biten mücadele seri penaltı atışlarına gitti.

 

Türkiye'den penaltı atışlarını kullanan Serdar 

Yazıcı, Okan Aydın ve Recep Niyaz, atışlardan 

yararlanamazken, Abdulkerim Bardakçı ve 

İbrahim Coşkun penaltı vuruşlarını gole 

 

çevirdi. 

 

Fas'ta ise Moufaddal ve Moussadak'ın 

kaçırdığı penaltıları, Khaloua, Ennafati 

ve Hajhouj, ağlarla buluşturdu. Mücadele 5-4 

Fas'ın üstünlüğüyle sona erdi ve  Afrika 

temsilcisi altın madalyaya uzandı. 

 

 

20 yıllık hasret sona ermedi

 

Türkiye, Akdeniz Oyunları'nda 20 yıllık 

şampiyonluk hasretine son veremedi.

Bugüne kadar düzenlenen 16 Akdeniz 

Oyunları'nda tek şampiyonluğunu 1993'te 

 

Fransa'da yapılan 12. Akdeniz Oyunları'nda 

 

elde eden Türk Milli Futbol Takımı, ondan 

 

sonra oynanadığı 3 finali de kaybetti.

 

Türkiye, futbolda Akdeniz Oyunları'nda 8 kez 

final oynarken, 1 altın, 7 gümüş madalya 

kazandı. Milli takımın ayrıca 2 de bronz madalyası bulunuyor.

 

 Bundan önceki 

tek şampiyonluğunu 1993'te kazanan milliler, 

1959, 1963, 1983, 1991, 1997, 2005 ve 2013 

yıllarında Akdeniz Oyunları'nda ikinci sırayı 

aldı. 

 

Bakan Kılıç, Özerten ve Avcı tribünde

19 Yaş Altı Milli Takımı'nın oynadığı final mücadelesini Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç da izledi.

Karşılaşma öncesinde Tevfik Sırrı Gür Stadı'na 

gelen Bakan Kılıç, müsabakayı Mersin 

Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir 

Belediye Başkanı Macit Özcan, Spor Genel 

 

Müdürü Mehmet Baykan, Türkiye Futbol 

Federasyonu (TFF) Birinci Başkanvekili Ufuk 

 

Özerten ve A Milli Futbol Takımı Teknik 

Direktörü Abdullah Avcı ile takip etti.

Öte yandan, oyunlar boyunca oynanan futbol 

maçlarında tribünler boş kalırken, Mersinliler final maçına nispeten ilgi gösterdi. 

Maçın geç saatte başlaması ve aşırı sıcağa rağmen, 10 bin kişilik Tevfik Sırrı Gür 

Stadı'nda oynanan karşılaşmayı yaklaşık 5 bin kişi tribünden izledi. 

Müsabakanın uzatmalara gitmesiyle, seyircilerin büyük çoğunluğu da tribünleri terk etti.


Türkiye ikinci günü 4 madalya ile kapattı MERSİN AA 27 Haziran 2013 23:59 17. Akdeniz Oyunları'nda atletizmde ikinci gününde 1 oyunlar, 1 Türkiye rekoru kırıldı. Türkiye ikinci günü iki altın, iki gümüş olmak üzere 4 madalya ile tamamladı

Türkiye ikinci günü 4 madalya ile kapattı

MERSİN AA   27 Haziran 2013 23:59

17. Akdeniz Oyunları'nda atletizmde ikinci gününde 1 oyunlar, 1 Türkiye rekoru kırıldı. Türkiye ikinci günü iki altın, iki gümüş olmak üzere 4 madalya ile tamamladı.

 

Nevin Yanıt Atletizm Kompleksi'nde yapılan atletizm müsabakalarının ikinci gününde erkekler 1500 metre finalinde İlham Tanui Özbilen, 3.35.09'luk derecesiyle rahat bir şekilde birinci olarak altın madalya aldı. 10 bin metre finalinde de Polat Kemboi Arıkan, 28.17.26'lık derecesiyle altın madalyanın sahibi oldu. 

Erkekler 100 metre finalinde Ramil Guliyev, 10.23'lük derecesiyle Türkiye rekoru kırarak gümüş madalyanın sahibi oldu. Eski rekor 10.37 ile İzzet Safer'e aitti.

Erkekler disk atmada 61.46 metrelik derecesiyle, Hırvat Martin Maric ile aynı dereceye sahip olan Ercüment Olgundeniz, ikinci en iyi derecesi (61.02) Maric'ten kötü olduğu için gümüş madalyada kaldı. 

Erkekler yüksek atlamada Yunan Konstantinos Baniotis 2.34 metrelik derecesiyle oyunlar rekoru kırarak altın madalya kazandı. Eski rekor 2.30 metre ile Kıbrıs Rum Kesimi'nden Kyriakos Ioannou'ya aitti.

Bu arada, atletizm yarışlarını Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç da izledi. 

Türkiye madalyada ikinci sırada

İkinci günün ardından Türkiye 3 altın, 4 gümüş ve 2 bronz ile atletizmde ikinci sırada yer aldı. 

Yunanistan, 4 altın, 1 gümüş ve 2 bronzla madalya sıralamasında ilk sırada bulunuyor. 

Erkekler cirit atmada madalya töreni yapıldı

Fatih Avan'ın altın madalya kazandığı erkekler cirit atmada madalya töreni, ikinci gün son yarışın ardından gerçekleştirildi.  

Yarışma programında dün yapılması planlanan ancak bugüne bırakılınca Yunan delegenin diskalifiye tehditiyle krize neden olan madalya töreni, bugün 10 bin metre yarışı tamamlandıktan sonra yapıldı.

Elektirikler kesildi

İkinci gün yarışlar sırasında 3 kez statta elektirikler kesildi. 

Bedensel engelli atletizm erkekler 1500 metre madalya töreninde Fransa Milli Marşı çalınırken elektirikler kesilince, marş yarıda kaldı. Madalya töreninin ardından kadınlar 400 metre engelli finali ışıkların gelmesi beklendiği için 5 dakika geç başladı.

 

 

1500 metrede altın madalya Özbilen'in

  27 Haziran 2013 22:12

17. Akdeniz Oyunları'nda atletizm erkekler 1500 metre finalinde Türkiye'den İlham Tanui Özbilen altın madalya kazandı.

Nevin Yanıt Atletizm Kompleksi'ndeki atletizm müsabakalarında erkekler 1500 metre finalinde yarışın başında öne geçen İlham Tanui Özbilen, yarış boyunca rakiplerinin 50-60 metre önünde koştu. Son 50 metrede yavaşlayan İlham, 3.35.09'luk derecesiyle rahat bir şekilde birinci olarak altın madalya aldı. 

Fas'tan Yassine Bensghir 3.36.42'lik derecesiyle gümüş, Cezayirli Imad Touil ise 3.36.71'lik derecesiyle bronz madalyanın sahibi oldu. 

Yarışta Levent Ateş ise 3.41.43'lük derecesiyle 10'uncu sırayı aldı. 

Bu arada, yarışın son metrelerinde seyirciler "İlham İlham" diyerek tempo tuttu. İlham Tanui Özbilen, yarışın ardından Türk bayrağını öperek, bayrakla statta tur attı.

17. Akdeniz Oyunları'nda atletizmde erkekler 400 metre elemelerinde Yavuz Can finale kalırken, Halit Kılıç ise elendi.


İSTANBUL 27 Haziran 2013 19:16 Avrasya Kalkınma Platformu'nca bu yıl 6'ncısı düzenlenen "Vizyon 2023 Ödülü", Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu Başkanı Ahmet Taşgetiren'e verildi

"Vizyon 2023 Ödülü" Taşgetiren'in

İSTANBUL  27 Haziran 2013 19:16

Avrasya Kalkınma Platformu'nca bu yıl 6'ncısı 

düzenlenen "Vizyon 2023 Ödülü", Akil 

İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu Başkanı 

Ahmet Taşgetiren'e verildi.

 

Şişli Öğretmenevi'ndeki ödül töreninde 

katılımcıları selamlayan Taşgetiren, hükümetin 

ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çözüm 

süreciyle ilgili çalışmalarını anlattı. 

 

Türkiye'nin gelecekteki hedeflerine ulaşması için Başbakan'ın canla başla çalıştığını belirten Taşgetiren, kendisi için çok anlamlı olan ödülü almaktan mutluluk duyduğunu söyledi.

Taşgetiren, "2023 vizyonu... Bu, Sayın Başbakan tarafından da Türkiye'nin önüne konulan bir vizyon. Başbakan, Türkiye'nin önüne 2023'ü gören bir ufuk koymuş. Aslında bazen 2023, bazen de 2071 konuşuluyor. Malazgirt'in bininci yıl dönümü olarak 2071 vizyonundan da bahsetmek mümkün " diye konuştu. 

 Osmanlı Devleti'nden bahsedilirken "ebediyen yaşayacak bir devlet" ifadesinin kullanıldığını hatırlatan Taşgetiren, Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmet gibi Osmanlı padişahlarının gelecekle ilgili ufuklarından bahsetti.

Türkiye’nin ekonomik anlamda geliştiğini ve dünya ülkeleri arasında önemli bir yere sahip olduğuna dikkati çeken Taşgetiren, Türkiye’nin 2023 hedeflerinin gerçekleşmesi için sadece hükümet üyelerinin çalışmasının yeterli olmayacağını, herkesin destek vermesi gerektiğini kaydetti.

Taşgetiren,  sözlerini şöyle sürdürdüi: 

"Türkiye genç bir nüfusa sahip. Bu sene ilk ve ortaöğretime 17 milyon gencimiz başladı.   Türkiye nüfusunun yüzde 50’si 28 yaşın altında.  Bu durum da önümüzdeki 10 yılın ne kadar hayati bir dönem olduğunu ortaya koyuyor. Şu an ilköğretime başlayacak çocuklar, bir anlamda yeni Türkiye’yi hazırlayacak. Türkiye’yi omuzlarında taşıyacak insanlar yetişecek. Aynı zamanda bu nüfus, 2050'ye kadar Türkiye'nin 18-65 yaş arası çalışan nüfusunu oluşturacak. Avrupa ise bugün iş gücü açığı yaşıyor. Nüfusları yaşlandı."   

Avrasya Kalkınma Platformu Genel Başkanı Cengiz

Avrasya Kalkınma Platformu Genel Başkanı 

Hasan Cengiz de Akil İnsanlar'dan 

birine çözüm sürecine destek amacıyla ödül 

verdiklerini söyledi. Akil İnsanlar Grubu'na 

destek verdiklerini kaydeden Cengiz, şöyle 

devam etti:

"Biz de milliyetçi bir kesim olarak kan ve gözyaşının bitmesini istedik. 

Kanaat önderlerine ödüller vererek, gençliğe rol model olmak da amacımız. 

Akil İnsanlar yurtta sulhu savunuyor. 

Bu nedenle onları destekliyoruz. 

Avrasya Platformu'na bağlı Türk dünyasının 

milletvekilleriyle beraber Bilge Kağan Dünya 

Barış Ödülü'nü de Başbakan Erdoğan'a 

takdim edeceğiz. 

Onların Nobel'leri varsa bizim de Bilge Kağan’ımız var."

Cengiz, dünya sahnesinde ömrü boyunca düşünce ve aksiyon üretmiş Ahmet Taşgetiren'e ödül vermekten de mutluluk ve onur duyduklarını kaydetti.

Konuşmaların ardından Cengiz, ödülü Taşgetiren'e takdim etti.   


Uluslararası Radyocular Birliği IRU Anadolu Ajansı'na "En iyi haber ajansı" ödülü İSTANBUL 27 Haziran 2013 23:28 AA

Anadolu Ajansı'na "En iyi haber ajansı" ödülü

İSTANBUL  27 Haziran 2013 23:28  AA

Uluslararası Radyocular Birliği (IRU) tarafından düzenlenen "5. Alkışı Hak Edenler Ödülleri" sahiplerini buldu. Anadolu Ajansı "En iyi haber ajansı" ödülüne layık görüldü.


Uluslararası Radyocular Birliği (IRU) tarafından düzenlenen 

"5. Alkışı Hak Edenler Ödülleri" 

sahiplerine verildi.

 

Holiday Inn Airport Hotel'de düzenlenen 

gecede konuşan IRU Genel Başkanı Yusuf 

Erbaş, en önemli amaçlarının, radyoculuğu 

temsil edecek uluslararası bir kuruluş haline 

gelmek olduğunu belirterek, IRU'nun yaklaşık 

bin 450 üyesi bulunduğunu kaydetti.

 

Radyoculukta sesin önemine işaret eden Erbaş, buna rağmen kamuoyunda seslerinin yeterince duyulmadığını söyledi. 

Erbaş, radyocuların sadece müzik parçaları çalan insanlar olmadığını belirterek, 

"Sözde değil özde basın mensubu olmak istiyoruz. 

Sarı basın kartımızı istiyoruz" 

dedi. 

Gecede "Siyasetçi" kategorisinde ödül alan AK 

Parti Genel Sekreteri Haluk İpek ise radyonun 

ve radyocuların toplum hayatında önemli bir 

yere sahip olduğunu vurgulayarak, kendisinin 

de bir dönem radyo programcılığı yaptığını 

aktardı. 

Törende, Anadolu Ajansı'na ''En iyi haber ajansı" ödülü verildi. 

Gecede "Yılın Alkışı Hak Edenler"i şöyle:

"Bakan-AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Siyasetçi-AK Parti Genel Sekreteri Haluk İpek, Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşu-MÜSİAD, Medya Grup Başkanı-Cengiz Özdemir, Radyoculuk Onur Ödülü-Erhan Konuk (TRT Türk), Onur Ödülü-Özdemir Çakacak (Kırşehir Valisi), Vali-Abdurrahman Savaş (Manisa Valisi), Dostluk Ödülü-Sri Lanka'nın Ankara Büyükelçisi Bharathi Davina Wijeratne, Türk Dünyası Büyükelçisi-Kazakistan Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. Canseyit Tüymabayev, Genç Belediye Başkanı-Yaşar Bahçeci (Kırşehir Belediye Başkanı), Belediye Başkanı-Adnan Köşker (Gebze Belediye Başkanı), Türk Dünyası Onur Ödülü-Halil Uluer (Kazakistan Fahri Konsolosu), İş adamı-Şahin Eroğlu, Sağlık Kuruluşu-Koru Hastaneleri, Gazete-Star Gazetesi, Haber Ajansı-Anadolu Ajansı, Ekonomi Programı-Cem Seymen (CNN Türk-Para Dedektifi), Müzik Kanalı-Number One 1Türk, TV Sunucusu-Gökhan Abur (NTV), Tarih Programı-Sultanların İzinde (TRT Avaz), Popçu-Emre Kaya, Müzik Adamı-Behzat Gerçeker, Uluslararası Müzisyen-Alihan Samedov, Radyoculuk Özel Ödülü-Umut Akyürek, Radyo Programı-Erdem Özgen (Radyo Alaturka), Tasavvuf Müziği Sanatçısı-Hasan Kılıçatan, Eğitim Kurumu-Çağlar Okulları, Eğitim Hareketi-BESAM, Klip Yönetmeni-Fikret Ertuğrul, Tonmaister-Emre Kıral, Aranjör-Sedat Sakarya, Sosyal Sorumluluk Ödülü-Eylül Onat, Kısa Film-Umut Ertek (Hasret), İletişim Teknolojisi-Ali Çakır (Tr.tv), Haber Portalı-www.haberkita.com, Sponsor Özel Ödülü-Süxe Dergisi, Cast Ajansı-Mayadroom, Endüstri Markası-Göksu Grup, TV Magazin Programı-Star Magazin, Genç Girşimci-Kerem Göğüş, TV Yıldızı-Wilma Elles."


Hz. Ali'nin Doğumu ve Birkaç Mucize Kabe’nin yarıldığı ve Fatıma Binti Esed’in içeri girdiği

Hz. Ali'nin Doğumu ve Birkaç Mucize

 

 

O günden bu yana 1440 yıldan daha fazla bir zaman geçti.

 İnsanlar hırsla oraya el çekmeye çalışır ve orayı öpmek için uğraş verirler. 

Yani Kabe ile İmamın bir birinden ayrılmaz bir bütün olduğunu söylüyorum. 

İmam, dünya zalimlerinin uykularını 

kaçırmak, dinimizin karşısında duranların

 dünyalarının karşısında canla başla mücadele

 etmek ve bize cihat ve maneviyat dersi vermek için olmalıdır.






Şu anda on bire on beş dakika var ve ben 

“Rükn-u Yemani” 

ile karşı karşıyayım. 

Bir tarafından 

“Hecerü’l Esvet” 

bir tarafında ise 

“Müstecar” 

 var. Müstecar’ın öyküsünün şöyle olduğunu biliyorum:

Kabe’nin duvarı yarılmak üzere

- Ne oldu?

- Deprem!

- Hayır! Sarsıntı sadece Rükn-u Yemani’nin sol 

tarafından gelmekte.

 

- Yani Eset kızı Fatıma’nın durduğu yerden gelmekte.

- İnanılır gibi değil, Kabe’nin duvarı kendi 

kendisine ve korkunç bir sesle yarılıyor.

 

Sonra Eset kızı Fatıma, huzu ve tevazu ile vakarlı 

bir şekilde yarıktan içeri girer ve Allah’ın evinin

 içine adımını atar. 

 

Sonra duvarın iki tarafı 

birleşerek önceki gibi kapanır Allah’ın evi!!! 

Ziyaretçiler endişe içinde kapıyı açmak için 

anahtarcının peşi sıra giderler.

 Ancak bir sorun vardır anahtar kapıyı açmaz. 

 

Ateşin Halil’i yakmaması, bıçağın İsmail’i 

kesmemesi gibi. 

Onlar bu işte bir sırrın olduğunu 

ve bu işin Allah tarafından kapandığını anlarlar. 



Şayet tarihçiler sonraları Eset kızı Fatıma’nın yakınlarının ağzından şunları yazmıştır:

“Fatıma Binti Esed’in doğum sancıları başladığında Allah’ın evi Kabe’nin yanına gelerek şöyle bir yakarışta bulunur: 


“Allah’ım! 

 Ben sana, tüm peygamberlerine ve senin tarafından onlara gönderilen kitaplara iman etmişim. 

Ve bu binayı yapan ceddim İbrahim Halil’in sözünü tasdik ediyorum. 

Allah’ım! Bu binayı yapanın ve karnımda olan bu çocuğun hakkı için bu çocuğun doğumunu kolaylaştır!”       

 

 

Bu dua sonrası Kabe ansızın yarılır ve Fatıma Kabe’nin içine girer.

 Sonra Allah’ın evinin duvarları kapanır ve önceki

 halini alarak oradakilerin ve ziyaretçilerin gözlerinden kaybolur. 

Ve burası 

“Müstecar”

 adını alır.

 Böylelikle 

“Hz. Ali (aleyhi selam)” 

yer yüzündeki en üstün mekan olan Kabe’de dünyaya gelir.

O günden bu yana 1440 yıldan daha fazla bir zaman geçti.

 İnsanlar hırsla oraya el çekmeye çalışır ve orayı 

öpmek için uğraş verirler. 

Yani Kabe ile İmamın 

bir birinden ayrılmaz bir bütün olduğunu söylüyoruz.

 İmam, dünya zalimlerinin uykularını kaçırmak, 

dinimizin karşısında duranların dünyalarının 

karşısında canla başla mücadele etmek ve bize 

cihat ve maneviyat dersi vermek için olmalıdır. 

 

Gerçekten de Amerikancı İslam ne kadar da 

özelliksiz ve dünya sömürücüleri ve zorbaları için 

ne kadar da sevilmeli ve tehlikesiz bir İslam! 

 

Geliyorsun, dolaşıyorsun, eğilip kalkıyorsun, Kur’an okuyorsun ve gidiyorsun!

Ben tavaf edenlerin yanına gidiyorum. 

 

Yani Kabe’nin yarıldığı ve Fatıma Binti Esed’in içeri girdiği yere gidip orada duracağım. 

 

İnsanlar, erkek ve kadınlar, yaşlı ve gençler gelip Kabe’in dekoru gibi duran o yarık yeri öperler.  


Aradan bunca zaman geçmesine rağmen, 

defalarca tamir edilmesine ve onarılmasına 

rağmen her onarımın ardından yenilenmesine ve 

hatta taşlarının yenilenmesine rağmen yeniden o 

yarık yer zahir olur yine ortaya çıkar!!!

 

Ben de aradan yüzyıllar geçmesine rağmen hala ilk günkü gibi yeniliğini koruyan bu mucizevi yere gidip oraya el çekmeyi istiyorum. 

 

Elbette ki kimseyi itmeden ve namahremlere 

 

çarpmadan bu işi yapacağım.

 

 Sakinleşecek ve 

ben oraya 

 

koşacağım. 

 

Eğer yine de kalabalık olursa yine bekleyecek ve 

 

bu arzuma kavuşacağım…

 

 artık arzularıma kavuştuğumu düşünüyorum.

Bu büyük olaydan sonra 

 

“Hecerü’l Esved”e doğru gideceğim. 

 

Oda rükn-u Yemani’in öteki köşesinde. 

 

Buradaki izdiham daha fazla. 

 

Oraya olağan üstü bir durum olmazsa ulaşmak 

imkansız gibidir. 

Kafile reisi yıllarca hacca gelmesine 

 

rağmen sadece bir defa o da eşinin ısrarıyla orayı öptüğünü söylüyor.

AB liderleri rekor işsizliğe çare arıyor BRÜKSEL AA 27 Haziran 2013 23:12 AB liderleri rekor seviyelere ulaşan genç işsizlik oranını düşürecek tedbirler için toplandı

AB liderleri rekor işsizliğe çare arıyor

BRÜKSEL AA 27 Haziran 2013 23:12

AB liderleri rekor seviyelere ulaşan genç işsizlik oranını düşürecek tedbirler için toplandı.

 

AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, AB zirvesinin açılış konuşmasında, 

 

"Milyonları ilgilendiren meselelerde somut eylemler için toplandık.

 Toplumlarımız için en acil endişe olan genç işsizliğiyle mücadele için burdayız" 

dedi.

AB'de ortalama her 4 gençten biri işsizken bu alanda başı çeken ülkeler, genç işsizlik oranının yüzde 63'e dayandığı Yunanistan ve yüzde 56'ya dayandığı İspanya. 

 

Genç işsizlik oranları, krizdeki diğer ülkelerden Hırvatistan'da yüzde 52, Portekiz'de yüzde 43, İtalya'da yüzde 41 ve Kıbrıs Rum kesiminde yüzde 33 düzeyinde bulunuyor.

 

 

Taslak zirve kararlarında AB fonlarının öncelikle genç işsizliğiyle mücadeleye yönlendirilmesi, bu amaçla AB 

 

ortak bütçesinden önümüzdeki 2 yılda 6 milyar avro ilave kaynak ayrılması, uygulamalı mesleki eğitimin teşvik 

edilmesi ve istihdamda vergi yükünün azaltılması talep ediliyor.


Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras, zirveye girerken yaptığı açıklamada, 

 

"Benimki gibi ülkelerde işsizlik 

gerçekten fişek gibi fırladı. 

Derhal sert önlemler alınmalı"

  diye konuştu.


Avusturya Başbakanı Werner Faymann ise AB'nin her yıl yüzbinlerce gence istihdam yaratabilmesi için sadece 2 yıllığına 6 

milyar avro ayırmak yerine her yıl 6 milyar 

avro tahsis etmesi gerektiğini belirtti.

 

Bu arada Avrupa Parlamentosu'yla AB üyeleri

 arasında sürdürülen bütçe müzakereleri, zirve öncesinde 

 

anlaşmayla sonuçlandı. Gelecek 7 yılda 960 

milyar avro olarak belirlenen bütçe, mevcut 7 

yıllık bütçeye göre 

 

yüzde 3 küçülmeye karşılık geliyor.

TSK'nın vazifesini yeniden tarif ediyoruz ANKARA 27 Haziran 2013 22:54 AA Başbakan Yardımcısı Arınç, TSK İç Hizmet Kanununda yapılması planlanan değişikliklere dair, "Silahlı Kuvvetlerin vazifesini yeni bir şekilde tarif ediyoruz"

TSK'nın vazifesini yeniden tarif ediyoruz

ANKARA  27 Haziran 2013 22:54 AA 

 

Başbakan Yardımcısı Arınç, TSK İç Hizmet Kanununda yapılması planlanan değişikliklere dair, 

 

"Silahlı Kuvvetlerin vazifesini yeni bir şekilde tarif ediyoruz"

 dedi.
 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Samanyolu Haber televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.

TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesinin değiştirilmesini de kapsayan tasarıya ilişkin soru üzerine Arınç, düzenlemenin sadece 35. maddeyle ilgili olmadığını söyledi.

Söz konusu kanun maddesinin artık Türkiye'de herkes tarafından bilindiğini, geçmişte askeri darbelerden sonra bunun dayanak gibi gösterildiğini belirten Arınç, "Hatta şimdi 12 Eylül darbesiyle yargılanan iki tane yaşlı kişinin savunmalarında dahi cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinin kendilerine verildiğini, bunun yasal bir hak olduğunu ileri sürdüklerine şahit oluyoruz" diye konuştu.

Arınç, 12 Eylül 2010'da yapılan referandumla darbeyi yapanlardan hesap sorulabileceği için ondan sonraki demokratik gelişmelerde hemen hemen tüm siyasi partilerin bu maddenin kaldırılmasını veya değiştirilmesini istediklerini anlatarak, kendilerinin de bunu yeni bir demokratik paket olarak sunulacağını ifade ettiklerini dile getirdi.

CHP'nin de buna benzer tekliflerinin daha önce parlamentoya verildiğini aktaran Arınç, "Biz niye önce vermedik diye sorulabilir. Biz buna yönelik pek çok düzenleme yaptık. Bu düzenlemelerden sonra da onun da içerisinde bulunacağı bir kaç maddeyi zamanı geldiğinde sunmak istedik. Çünkü sadece ona dayanak yapılarak darbeler başarılmıyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Yasal düzenlemede yanlış anlaşılan veya zamanı geldiğinde istismar edilebilecek bir maddenin herhalde anlaşılır hale getirilmesi gerekiyordu" ifadesini kullanan Arınç, "Biz bu maddeyi şöyle bir hale getiriyoruz ki bundan sonra kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, parlamentoyu feshetmek veya adına darbe deyin, bir başka şey deyin parlamentoyu kapatarak kendi yönetimlerini kurmayı anlamasınlar veya bundan vazife çıkarmasınlar diye o da şöyle olacak, Silahlı Kuvvetlerin vazifesini tekrar yeni bir şekilde tarif ediyoruz" dedi.

Arınç, TSK'nın vazifesi, görevi anayasada nasıl belirlendiyse ona uygun olarak da İç Hizmet Kanunu'nda yeniden tarif edildiğini kaydetti.

Kanunun 43. maddesinin de istismara açık olduğunu belirterek, bunu da net bir hale getirdiklerini söylen Arınç, "TSK mensupları siyasi faaliyette bulunamaz. Bu demeç olarak da böyle, davranış olarak da böyle. Yani sivil iradenin, hükümetin, ülkeyi yönetenlerin yapacakları herhangi bir iş ve görev konusunda bir siyasi faaliyette bulunmak Türk Silahlı Kuvvetleri için artık mümkün değildir. Buna dönüştürüyoruz" dedi.

"Askerlik süresiyle ilgili çalışma yok"

"Askerlik süresiyle ilgili herhangi bir değişiklik var mı" sorusuna karşılık Arınç, "Bunun içerisinde yok. Böyle bir çalışma da şu anda mevcut değil" dedi.

Düzenleme için Genelkurmaya danışılıp danışılmadığı sorusu üzerine Arınç, çalışmayı Milli Savunma Bakanlığının yürüttüğünü belirtti.

Arınç, "Milli Savunma Bakanımız zaten Genelkurmay Başkanlığımızla, onların adli müşavirliğiyle ve ilgili arkadaşlarla bunun detayları üzerinde çalıştı. Onların açıkça onayları veya rızaları, bunu söylemek durumunda değilim ama Sayın Bakanım TSK'yı temsil eden, komuta kademesinin en üstündeki Genelkurmay Başkanımızla bu tasarının detayları üzerinde mutlaka görüştü. Onu iyi biliyorum. Bu ters bir şey değil TSK'yı ilgilendiren bir konuda en azından görüş almak doğrudur ama siyasi kararı hükümetimiz verir.

Cizre'deki sözde asayiş timi

Cizre'deki terör örgütünün kurduğu iddia edilen sözde asayiş birimine ilişkin haberlerin doğruluğu sorulan Arınç, Valinin olayla ilgili soruşturma açıldığı yönündeki beyanını anımsatarak, "Demek ki doğruluğu üzerinde kanaat edindiler ki bugün emniyet güçlerimizin katıldığı bir operasyonla bu olay ortaya çıkarılmak ve sorumluları hakkında yasal işlem yapılmak istendi" dedi.

"Çözüm sürecinde Kandil'in evet dediği, BDP'nin evet dediği pek çok olaya Cizre'deki gruplar 'hayır' demişlerdir. İş buradan çıkıyor" diyen Arınç, sınır dışına silahlarla çekilme, eylemlerden vazgeçme, tamamen siyasete dönüş fikirleri ve terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın nevruz konuşmasına karşı çıkanlardan birinin Cizre'deki gruplar olduğunu anlattı. 

"Etkileyemiyorlar, biraz da onun hırçınlığı var"

"Kandil'e karşı direniş söz konusu o zaman. Ne kadar güçleri var, bu süreci ne kadar olumsuz etkileyebilirler" sorusu üzerine Arınç, "Etkileyemiyorlar, biraz da onun hırçınlığı var. Yani süreç devam ederken ona karşıtlıklarını göstermek için böyle akıl dışı işler de yapıyorlar. Bu yapılacak bir şey değil. Bu kendi iradelerini teslim ettikleri şahsın talimatlarına da aykırı. Ama biz biliyoruz ki Kandil'de de buna karşı bir direniş var" dedi.

"Önemli sayıda terörist teslim oldu"

Hem Kuzey Irak tarafından hem Türkiye içerisinden önemli sayıda teröristin teslim olduğu bilgisini veren Arınç, bunun sürecin olumlu gittiğini gösteren önemli verilerden olduğunu söyledi.

"Bu sayı sınır dışına çıkması planlananların içerisinden olan bir sayı mı" sorusu üzerine Arınç, "Onlar ayrı onları kastederek söylemiyorum" dedi.


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TSK İç Hizmet Kanununda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili Kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, parlamentoyu feshetmek veya adına darbe deyin, bir başka şey deyin AA 27 Haziran 2013

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TSK İç Hizmet Kanununda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili, 

AA 27 Haziran 2013 

"Kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak 

görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, 

parlamentoyu feshetmek veya adına darbe 

deyin, bir başka şey deyin parlamentoyu 

kapatarak kendi yönetimlerini kurmayı 

anlamasınlar veya bundan vazife çıkarmasınlar

 diye Silahlı Kuvvetlerin vazifesini tekrar yeni 

bir şekilde tarif ediyoruz" 

 dedi.

 Arınç, Samanyolu Haber televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
     
TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesinin değiştirilmesini de kapsayan tasarıya ilişkin soru üzerine Arınç, düzenlemenin sadece 35. maddeyle ilgili olmadığını söyledi.
     
Söz konusu kanun maddesinin artık Türkiye'de herkes tarafından bilindiğini, geçmişte askeri darbelerden sonra bunun dayanak gibi gösterildiğini belirten Arınç, "Hatta şimdi 12 Eylül darbesiyle yargılanan iki tane yaşlı kişinin savunmalarında dahi cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinin kendilerine verildiğini, bunun yasal bir hak olduğunu ileri sürdüklerine şahit oluyoruz" diye konuştu.
     
Arınç, 12 Eylül 2010'da yapılan referandumla darbeyi yapanlardan hesap sorulabileceği için ondan sonraki demokratik gelişmelerde hemen hemen tüm siyasi partilerin bu maddenin kaldırılmasını veya değiştirilmesini istediklerini anlatarak, kendilerinin de bunu yeni bir demokratik paket olarak sunulacağını ifade ettiklerini dile getirdi.
     
CHP'nin de buna benzer tekliflerinin daha önce parlamentoya verildiğini aktaran Arınç, "Biz niye önce vermedik diye sorulabilir.

 Biz buna yönelik pek çok düzenleme yaptık. Bu düzenlemelerden sonra da onun da içerisinde bulunacağı bir kaç maddeyi zamanı geldiğinde sunmak istedik. Çünkü sadece ona dayanak yapılarak darbeler başarılmıyor" değerlendirmesinde bulundu.
     
"Yasal düzenlemede yanlış anlaşılan veya zamanı geldiğinde istismar edilebilecek bir maddenin herhalde anlaşılır hale getirilmesi gerekiyordu" ifadesini kullanan Arınç, "Biz bu maddeyi şöyle bir hale getiriyoruz ki bundan sonra kimse cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinden, sivillere karşı, hükümeti devirmek, parlamentoyu feshetmek veya adına darbe deyin, bir başka şey deyin parlamentoyu kapatarak kendi yönetimlerini kurmayı anlamasınlar veya bundan vazife çıkarmasınlar diye o da şöyle olacak, Silahlı Kuvvetlerin vazifesini tekrar yeni bir şekilde tarif ediyoruz" dedi.
     
Arınç, TSK'nın vazifesi, görevi anayasada nasıl belirlendiyse ona uygun olarak da İç Hizmet Kanunu'nda yeniden tarif edildiğini kaydetti.
     
Kanunun 43. maddesinin de istismara açık olduğunu belirterek, bunu da net bir hale getirdiklerini söylen Arınç, "TSK mensupları siyasi faaliyette bulunamaz. Bu demeç olarak da böyle, davranış olarak da böyle. Yani sivil iradenin, hükümetin, ülkeyi yönetenlerin yapacakları herhangi bir iş ve görev konusunda bir siyasi faaliyette bulunmak Türk Silahlı Kuvvetleri için artık mümkün değildir. Buna dönüştürüyoruz" dedi.
     
"Günlük hayat içerisinde yaşanan olaylarda sivil idarenin alanına girip açıklama yapmak da buna giriyor mu" sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi:
     
"Tabii açıklama yapmak da buna giriyor. Bununla ilgili bir mitinge katılmak da belki buna girebilecek veya bugüne kadar emsallerini çokça gördüğümüz, bu işte mutlaka bir parmak vardır diye düşündüğümüz siyasi sonuç meydana getirebilecek veya siyasete karşı bir tavır anlamına gelebilecek hiçbir faaliyette bulunamayacaklar. Eski kanunda da vardı siyasi demeç verenler hakkında ceza öngörüyordu. Ama mesela biz bunun işletilmesini 1997-1998'lerde Osman Özbek isimli bir generalin rahmetli Necmettin Erbakan'a karşı sarfettiği çirkin sözler konusunda işletilmesini talep ettiğimizde buna engel olmuşlardı. Acıyla hatırlıyorum. Ondan sonra da hemen hemen her konuda Genelkurmay başkanlarından tutunuz kuvvet komutanlarına kadar, daha alt kademeyi kast etmiyorum. Sivil hükümete ait işleri eleştirmek, yol göstermek, yapamazsın demek, yaparsan şöyle olur demek artık bir siyasi faaliyet olarak elbette kabul edilebilecek. Bu madde bundan sonra 27 Nisan benzeri mektup, bildiri, muhtıra, ismini ne koyarsanız koyun bunların tekrar gündeme gelmesine engel olabilecek kesin, köklü bir cümledir."
     
Arınç, bir başka maddeyle de askerlikte harp sanatını öğrenmek ve yapma mükellefiyetinin düzenlendiğini anlatarak, çalışmanın 40 maddeye yakın teknik düzenlemeler içeren bir tasarı olduğunu, diğer maddelerin farklı düzenlemeler içerdiğini bildirdi.
     
"Askerlik süresiyle ilgili çalışma yok"
     
"Askerlik süresiyle ilgili herhangi bir değişiklik var mı" sorusuna karşılık Arınç, "Bunun içerisinde yok. Böyle bir çalışma da şu anda mevcut değil" dedi.
     
Düzenleme için Genelkurmaya danışılıp danışılmadığı sorusu üzerine Arınç, çalışmayı Milli Savunma Bakanlığının yürüttüğünü belirtti.
     
Arınç, "Milli Savunma Bakanımız zaten Genelkurmay Başkanlığımızla, onların adli müşavirliğiyle ve ilgili arkadaşlarla bunun detayları üzerinde çalıştı. Onların açıkça onayları veya rızaları, bunu söylemek durumunda değilim ama Sayın Bakanım TSK'yı temsil eden, komuta kademesinin en üstündeki Genelkurmay Başkanımızla bu tasarının detayları üzerinde mutlaka görüştü. Onu iyi biliyorum. Bu ters bir şey değil TSK'yı ilgilendiren bir konuda en azından görüş almak doğrudur ama siyasi kararı hükümetimiz verir. Bütün görüşler, teklifler alınır, bunu bakanlar kurulumuzda değerlendiririz, siyasetçi gözüyle hükümet gözüyle nasıl olması gerektiğini virgülüne, noktasına kadar biz tespit ederiz. bütün düşünceler alındıktan sonra ortaya çıkan tasarı bakanlar kurulunun imzaladığı tasarı olur" ifadelerini kullandı.
     
Cizre'deki sözde asayiş timi
     
Cizre'deki terör örgütünün kurduğu iddia edilen sözde asayiş birimine ilişkin haberlerin doğruluğu sorulan Arınç, Valinin olayla ilgili soruşturma açıldığı yönündeki beyanını anımsatarak, "Demek ki doğruluğu üzerinde kanaat edindiler ki bugün emniyet güçlerimizin katıldığı bir operasyonla bu olay ortaya çıkarılmak ve sorumluları hakkında yasal işlem yapılmak istendi" dedi.
     
Cizre'nin terör döneminde en çok acıyı çeken ilçelerin başında geldiğini, terör döneminde buraya yoğunlaşma olduğunu anlatan Arınç, şöyle devam etti:
     
"Orada, canlı, hareketli bir terör grubunun geçmişten bu yana mevcut olduğunu biliyoruz. Sivil halk tam aksi memleketine bağlı, milletine bağlı, inançlı, ahlaklı fakat terör, eylemciler orayı kendilerine bir üs olarak seçmişlerdi. Bugün Ergenekon ve diğer bağlantılı davaların pek çoğunda da geçmişte orada mesela Levent Ersöz'ün görev yaptığı zamanları insanlar şöyle bir karıştırıp baksalar maalesef başka yönden de Cizre'nin bir merkez olarak seçildiğini görebiliriz. Yargılamaları devam ettiği için ayrıntıya girmeyeyim ama Cizre bir taraftan bir örgütün eylem merkezi olarak düşünülürken bir taraftan da onun öncesinde başkaları tarafından maalesef, biliyorsunuz oranın eski belediye başkanı Kamil Ata ve bir albayla ilgili olarak davalar henüz devam ediyor bildiğim kadarıyla, ayrıca başka bir hareketin de merkezi haline getirilmişti ve halk iki hareketin çarpışma alanında kalmıştı."
     
"Çözüm sürecinde Kandil'in evet dediği, BDP'nin evet dediği pek çok olaya Cizre'deki gruplar 'hayır' demişlerdir. İş buradan çıkıyor" diyen Arınç, sınır dışına silahlarla çekilme, eylemlerden vazgeçme, tamamen siyasete dönüş fikirleri ve terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın nevruz konuşmasına karşı çıkanlardan birinin Cizre'deki gruplar olduğunu anlattı.
     
Fotoğrafların ne kadarının gerçekleri yansıttığı, ne kadarının propagandaya dönük olduğunun mutlaka ortaya çıkarılacağını belirten Arınç, "Ama biz biliyoruz ki Cizre'deki silahlı eylemciler çözüm sürecine direnme kararı almışlardır. Sınır dışına çıkmak veya eylemsizlik noktasına gelme konusunda ne Kandil'i ne de BDP'yi dinleyecek durumda değillerdir. O bakımdan Sayın (Selahattin) Demirtaş'ın dünkü ifadelerini biraz anlayışla karşılamak lazım. 'Biz de bilmiyoruz orada ne olduğunu, bir araştıralım, bakalım' sözlerini mazur karşılayacak bazı gerekçeler elimizde var. O da herşeyin ne olduğunu çok iyi biliyor ama böyle bir fotoğraf karşısında, böyle bir eylem karşısında Cizre'deki direnişe karşı onlar açısından herhalde söyleyebilecek başka bir cümle de bulamazdı" değerlendirmesinde bulundu.
     
"Etkileyemiyorlar, biraz da onun hırçınlığı var"
     
"Kandil'e karşı direniş söz konusu o zaman. Ne kadar güçleri var, bu süreci ne kadar olumsuz etkileyebilirler" sorusu üzerine Arınç, "Etkileyemiyorlar, biraz da onun hırçınlığı var. Yani süreç devam ederken ona karşıtlıklarını göstermek için böyle akıl dışı işler de yapıyorlar. Bu yapılacak bir şey değil. Bu kendi iradelerini teslim ettikleri şahsın talimatlarına da aykırı. Ama biz biliyoruz ki Kandil'de de buna karşı bir direniş var" dedi.
     
Terör örgütü elebaşlarından Murat Karayılan'ın "Bunu ben ve bazı komutanlar kabul edebilir ama bir de bizim orta tabakamız var. Bizim altımızdakiler var. Onların direnişi söz konusu olabilir. Onları da ikna etmek gerekir" sözlerini anımsatan Arınç, Türkiye'deki teröristlerden de çözüm sürecine karşı olanlar bulunduğunu söyledi. Arınç, "Çözüm sürecine karşı biz de böyle bir karşı koymanın içerisindeyiz mesajını vermeye çalışıyorlar bildiğim kadarıyla. Ama bu o kadar güçlü değil" diye konuştu.
     
Karakol baskınlarının, çok sayıda şehit verilen çatışmaların, kaçırma olaylarının artık yaşanmadığına dikkati çeken Arınç, bunun hem eylemsizlik sürecinin bir tezahürü olduğunu, hem de çekilmeye verdikleri önemi gösterdiğini belirtti.
     
"Önemli sayıda terörist teslim oldu"
     
Hem Kuzey Irak tarafından hem Türkiye içerisinden önemli sayıda teröristin teslim olduğu bilgisini veren Arınç, bunun sürecin olumlu gittiğini gösteren önemli verilerden olduğunu söyledi.
     
"Bu sayı sınır dışına çıkması planlananların içerisinden olan bir sayı mı" sorusu üzerine Arınç, "Onlar ayrı onları kastederek söylemiyorum" dedi.
     
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
     
Bir vesileyle dağa çıkmış olan ama bizim kayıtlarımızda da eylem yaptığını, ölümle sonuçlanan olaylara, patlayıcılara karıştığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmayan, TCK 221. maddesine göre 'Ben oraya gitmiştim, orada da bir süre kalmıştım ama hiçbir olaya katılmadım, şimdi teslim oluyorum' dediği zaman esasen bizde herhangi bir suç isnat edilmiyor, hüviyet tespiti yapılıp ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılıyor. şu ana kadar teslim olanlar bizim kayıtlarımızda arayamadığımız, hakkında bilgi sahibi olmadığımız, eylemler konusunda da bugüne kadar istihbaratımızda herhangi bir değerlendirme yapamadığımız kişiler. Sayıları bizim için çok önemli. Bu, bu süreç içerisinde dağdan inişlerin ve teslim oluşların önemli bir sayıda olduğunu gösteriyor. Biz bunu kar hanesine yazabiliriz."
     
Sayısı az da olsa bazı olaylar yaşandığını anlatan Arınç, "Çözüm sürecine büyük planda bakarsak süreci zedelemeyecek veya onu tekrar geriye döndürecek güçte değil. Olmasa çok daha iyi olur. Cizre'de yaşadığımız olay gibi belki bir kaç ilçede daha dikkat çekecek kadar adam kaçırma veya tehditlerin yoğunluğu gibi. Diğer bölgelerin de kendilerine göre özel sebepleri olabilir. Hepsi kontrol edilebilir noktada. Hepsine müdahale ediliyor. Güvenlik güçlerimiz hiçbir zaman gözlerini kapatarak bu olaylara duyarsız kalmıyorlar" diye konuştu.
     
Bazı yerlerde sözde bayraklar, flamalar, masa üstü süslemeler ve bazı törenler görüldüğünü belirten Arınç, 3. yargı paketi kapsamında şiddete, silaha yönlendirmeyen bir takım ifade ve ibarelerin suç olmaktan çıkarıldığını anımsattı.
     
Arınç, 

 

"Dolayısıyla gördüğünüz fotoğraflara tepki 

gösterebilirsiniz ama bunu Avrupa Birliği ve 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini yorumlayan 

içtihatlara uygun olduğu için yaptık. 

Çünkü o içtihatların tamamında şiddete 

yönlendirmeyen, silaha yönlendirmeyen, suç 

işlenmesine yönlendirmeyen propaganda suç 

sayılmaz diyor. 

Bugün Avrupa mantalitesiyle Türkiye'de yaşadıklarımızın farklılığı da burada zaten. 

'Niye bizi bu adamlar anlamıyorlar' 

dediğimiz zaman onların anladıkları bu, bizim anladıklarımız farklı olabilir. 

Son günlerde Avrupa Birliğinde yaşadıklarımız 

da bunun bir başka tezahürü" 

değerlendirmesinde bulundu.

Samsun’da 32 yıllık evli kadın 54 yaşında anne oldu 27 Haziran 2013 Perşembe,21:38

Samsun’da 32 yıllık evli kadın 54 yaşında anne oldu

 

 27 Haziran 2013 Perşembe 21:38

 

Samsun’un Terme ilçesi Akbucak köyünde 

yaşayan ve köyün muhtarı olan 56 yaşındaki 

Halil ve ev hanımı 54 yaşındaki Hakime Güner

  çifti 32 yıl sonra bebek sahibi oldular. 

 

Yıllardır çocuk sahibi olabilmek için hastane hastane gezen Güner çifti defalarca hayal kırıklığı ile karşılaştı. 54 yaşındaki Hakime Güner, daha öncesinde 2 kez hamile kaldı ve iki düşük yapınca hayal kırıklığı yaşadı. 

Daha sonra tüp bebek yöntemine başvuran Güner çifti, 4 defa denedi ama başarılı olamadı.

Pes etmeyen ve bundan 9 ay önce yine bebek sahibi olmak için Medicana Samsun Hastanesi’ne başvuru yapan aile, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Gerçek Aydın kontrolünde tedavisine devam etti. 

Tedaviden olumlu sonuç alınan çiftin Hilal Nur adını verdikleri sağlıklı bir bebekleri dünyaya geldi. Güner çifti 32 yıl sonra Hilal Nur ismini verdikleri bebeklerini kucaklarına almanın mutluluğunu yaşıyor. 

Yaşadığı mutluluğunu dile getiren anne Hakime Güner, "32 yıldır bebek hasreti çekiyoruz. Şükürler olsun, nasip bugüneymiş. Allah da verdi. Çok mutluyuz” dedi.

Baba Halil Güner de çok mutlu olduğunu vurgulayarak,

 “Bu mutluluğu 32 seneden beri bekledik. Hamdolsun sonunda Allah nasip etti. 

Tarif edilebilir mutluluk değil. 

Olağanüstü bir şey. Çok mutluyuz” 

diye konuştu.

Medicana Samsun Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Gerçek Aydın, hastayı poliklinikte gördüklerinde şaşırdıklarını söyledi. Hastanın kendileri için öncelikli ve önemli bir hasta olduğunu dile getiren Opr Dr. Gerçek Aydın, 

 

“Hasta işbirliğine çok açık olduğu için her şey en iyi şekilde ilerledi.

 

 Sağlıklı bir bebekleri dünyaya geldi. 

 

 Belki bir daha böyle bir hastayla karşılaşmam ama ben de çok mutluyum. 

 Uzun ömür, sağlıklı yaşam diliyorum” 

şeklinde konuştu.