BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Temmuz 2013 Çarşamba

"Ben, Resulullah'tan daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim."

Meşveret, yapılacak işler hususunda, ehil olan kişilere danışmak, onlardan görüş almaktır. 

 

Şûra ve İstişare kelimeleri de aynı anlamda kullanılır.

Hz. Peygamber (asm.), kendi görüşlerini dikte ettiren biri değildi. Hemen her hususta ashabıyla meşveret eder, onların görüşlerini alırdı. Ebu Hüreyre, Resulullah'ın bu yönüyle ilgili olarak şu tesbitte bulunur: 

 

"Ben, Resulullah'tan daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim." (1)


Bedir, Uhud, Hendek Savaşları öncesi, ashabına danışmış, onların fikirlerini almış, ona göre hareket etmiştir. (2)

Mesela, Bedir Savaşı öncesi, orduya yerleşme emri verdiğinde, ashabtan Hubab b. Münzir söyle der:

 

"Ya Resulullah, buraya yerleşmemiz, Allah'tan bir vahiyle midir ? 

Yoksa, sizin düşünceniz midir ?

 Resulullah, kendi düşüncesi olduğunu söyleyince, Hubab, su olan bir yere yerleşmenin daha uygun olacağını ifade eder. 

Resulullah, bu görüşten memnun kalır ve o doğrultuda hareket emri verir. (3)

Burada, görülmektedir ki, ashab, Resulullah'ın peygamberlik yönüyle, insaniyet yönünü birbirinden ayırmaktadır. Risalet yönünü ilgilendiren hususlarda, ashaba düşen görüş beyan etmek değil, itaat etmektir. Ama, vahiy gelmeyen hususlarda, onların da görüş beyan etme hak ve hürriyetleri vardır.

Meşveret, hak ve hakikati ortaya koyma ve mevcut şartlar içinde yapılması gerekeni in isabeli şekilde belirleme imkanı verir. 

 

Meşveret edilenlere değer verildiğini gösterir. 

Onların kalblerini hoşnut eder, işin beraberce yürütülmesini sağlar. (4)


Hz. Peygambere, Uhud mağlubiyeti neticesinde 

"Onlarla meşveret et" 

(Al-i İmran Sûresi, 159) 

emrinin gelmesi de manidardır.


 Zira esasen Resulullah savaş öncesi meşveret etmiş,

 "şehirde müdafaa savaşı yapılması"

 şeklinde görüş belirtmişti. 

 

Çoğunluk, meydan savaşı isteyince, onların görüşüne göre hareket emri verdi. İsteseydi, şuranın bu kararını lağvederdi.

 

 Fakat O, bunun arkasındaki elem, zarar ve savaş kurbanlarını az-çok bilmekle beraber, bu kararı uyguladı. Çünkü, meşveret esasının yerleşmesi, İslam cemaatinin talimi ve ümmetin terbiyesi, geçici zararlardan çok daha önemliydi. (5)

Çocuk, düşüyor diye yürümekten alıkonmamalıdır.

 

 Ümmet-i Muhammed dahi, İslami esasların ilk yerleşme döneminde, düşe kalka dosdoğru yürümeyi öğrenecektir.

 Devamlı direktiflerle yönlendirilen ve kendisine serbest hareket imkanı verilmeyen bir çocuk, gelişimini tamamlayamaz.

Meşveret emrinin peşine  


"kesin karar verdiğinde ise, Allah'a dayan" (Al-i İmran Sûresi, 159) 


denilmesi, işin uygulama yönüyle alakalıdır. 

 

Karar verilmişse, artık hemen uygulama safhasına geçilmelidir. 

 

Tereddüt olmamalı, emin ve kararlı bir şekilde, meşveret kararları uygulanmalıdır. 

 

Uhud Savaşı öncesi, meşveretten

 

 "meydan savaşı"

 

 kararı çıkınca Resulullah, evine gider, zırhını giyer. 

 

"Meydan savaşı"

 diyenlerin bir kısmı gelip, görüşlerinden vazgeçtiklerini söylerler.

 

 Resulullah der:

 "Bir peygambere, zırhını giydiğinde, artık geriye dönmesi yakışmaz." (6)



Kaynaklar:

1-Tirmizi, Cihad, 35

2-İbnu Kesir, II, 128-129

3-İbnu Hişam, II, 272

4-İbnu Kesir, II, 128; Yazır, II, 1214

5-Kutub, I, 501

6-İbnu Kesir, II, 91; Beydavi, I, 178