BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Temmuz 2013 Çarşamba

04 Temmuz 2013 Perşembe ‘Ne Mursi ne ordu’ mu demiştiniz! Gezi sürecinin kaos ve şiddet olaylarıyla ülkeyi yönetilemez kılarak Tayyip Erdoğan’ı istifaya zorlamak amacı taşıdığını Gezi’nin çiçek çocukları anlamak, görmek istemedi

 ‘Ne Mursi ne ordu’ mu demiştiniz!

Haziran ortasında Kahire’deydim. 

Devrim’in sembolü Tahrir Meydanı’nda 30 

Haziran’da gerçekleştirilmesi planlanan 

“karşı devrim” 

için hazırlık yapıldığı konuşuluyordu her yerde. 

Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye görevini bırak demek için 14 bin imza toplanmıştı. 

İmzalar seçilmiş cumhurbaşkanını ülkeyi yönetemez kılmak için yapılan planın ilk adımıydı.

 Sözüm ona Tahrir’e toplanmanın

 “haklı gerekçesi.”

Yani 30 Haziran Mursi için sürpriz olmadı. 

Muhtemelen 30 Haziran’ı engellemek adına bazı girişimlerde de bulunuldu.

 Ama muhalefet kaos yaratmaya ve orduyu duruma vaziyete zorlamaya kararlıydı!

Ülke ekonomik açıdan zaten çok zor durumda. 

25 milyon olduğu tahmin edilen Kahire tam bir keşmekeş içinde. 

ABD’nin İsrail yanlısı politika izlemesi için Mübarek’e verdiği tuz parası kabilinden yardımı kesmesi de zaten zor dönen ekonomiyi büsbütün kötüleştirdi. 

 

Devrim süreci Mısır için hayati önemdeki turizm gelirini de düşürdü. 

 

Halk ekonomik yönden devrimden öncesine oranla çok daha zor günler yaşıyor.

Mısır’ın 28 Şubat’ı

Ama 

30 Haziran 

“ekmek bulamayan halkın Versay sarayına yürümesi”

 değil.

Ekonomik olarak toplumun alt kesimi ağırlıklı 

Müslüman Kardeşler ve Selefi cemaatlere 

mensup insanlardan oluşuyor. 

 

Toplumun dezavantajlı kesimi daha dindar; Doğu toplumlarının genelinde olduğu gibi. 

 

İhvan ve Selefilerin Mısır’da siyasal temsilin 

büyük paydasını oluşturabilmeleri zaten 

toplumun düşük gelirli ve eğitimsiz kesimlerine 

ulaşacak kılcal damarları tutmuş 

olmalarından 

kaynaklanıyor. 

 

İrşad ve yardım kuruluşları, bir taraftan 

yoksulluğu katlanılır seviyeye çekmeye çalışıyor

 bir taraftan da köylere kadar uzanıp bizde 

belediyelerin verdiği halk eğitim kursları gibi 

etkinliklerle hem insanları bir araya getiriyor 

hem de bu insanlara dikiş ve bilgisayar kursu 

gibi mesleki beceriler kazandırıyordu.

 

Tahrir’de toplanan ve ordunun 

milli 

iradenin 

yansıması” 

olan seçilmiş cumhurbaşkanına muhtıra 

vermesini memnuniyetle karşılayanlar bunlar 

da değil.

 

25 Ocak devrimini yapanları twitter kullanan zamane gençleri zannedenler yanılıyorlar.

 

 25 Ocak maddi ve sosyal yardım ağını çok iyi 

kullanan İhvan’ın devrimiydi en çok da.

30 Haziran ise Mursi vesayet kurumlarına 

çomak sokmaya her kalkıştığında homurdanan ve 

 

“Devrim’i kaptırmayız” 

 

diyenlerin...

Selefiler her şekilde kârlı

Selefiler ise her şekilde kazançlı çıkacaklarını düşünüyorlar. 

Haklılar da. 

 Siyasetin askıya alındığı dönemler Selefiliğin 

zahirde zayıfladığı dönemler gibi görünse de 

aslında güçlendiği dönemler olmuştur.

Suudi Arabistan’ın Mursi’nin devrilmesinden

 ne çıkarı olabilir sorusunun bir cevabı da budur.

Siyaset üzerindeki vesayet kurumları olduğu gibi duruyorken

 “Mursi de hatalar yaptı canım” 

diyerek muhtırayı ve olası açık darbeyi tek 

çıkar yol olarak meşrulaştıranlar Mursi’yi 

demokratik olmamakla suçluyorlardı. 

 

Bir nevi 

‘28 Şubat Türkiyesi’... 

 

Mursi’nin siyaseten yaptığı hataların karşılığı

 siyasetle verilebilir ancak. 

 

“Her şey sandık değil”

 diyenler var mı hala?

 

Gezi Parkı eylemlerini 25 Ocak’ta Mübarek’in

 rejimini deviren Tahrir ayaklanmasına 

benzetenler asıl şimdi benzerlik kursunlar. 

 

Gezi sürecinin kaos ve şiddet olaylarıyla ülkeyi 

yönetilemez kılarak Tayyip Erdoğan’ı istifaya 

zorlamak amacı taşıdığını Gezi’nin çiçek 

çocukları anlamak, görmek istemedi.

 

Mısır’ın okumuş, demokrat, solcu, liberal ve 

seçkinci kesimi aynı şeyi Mursi için istiyor: 

Mursi gitsin de ne olursa olsun! 

Ama

 “ne Mursi ne ordu” 

demeyi de ihmal etmeden...  

04 Temmuz 2013 Perşembe

Halime Kökçe