BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Haziran 2013 Cuma

Demokrasi bir uzlaşma rejimidir 07 Haziran 2013 13:47 Türkiye'nin yükselişini Allah'tan başka hiçbir güç engelleyemez

Demokrasi bir uzlaşma rejimidir

07 Haziran 2013 13:47 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasilerde halkla inatlaşılamayacağını ifade ederek, 
"Eğer bir yönetim halkala inatlaşma sürecine girerse meşruiyet sorunu gündeme gelir"
 dedi.
 
                 " meşruiyet sorunu " mu dediniz.



Kılıçdaroğlu, Seferihisar belediyesini ziyaretinde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, dün yurtdışından dönüşünde havaalanında yaptığı konuşmada, Topçu Kışlası ve Atatürk Kültür Merkezi ile ilgili açıklamalarına ilişkin görüşleri sorulan Kılıçdaroğlu, "Bir ülkenin başbakanı yasalara ve devletin yönetimine saygılı olmak zorundadır. İstanbul'da seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanı, halkın seçtiği belediye meclis üyeleri var. Onlar niye konuşmuyorlar da Başbakan konuşuyor ve hangi gerekçeyle hangi yetkiyle konuşuyor? 'Başbakanlıktan ayrıldı da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapıyor' derseniz, o zaman hakkı var, konuşşun" diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın ayağının tozuyla söz konusu projelerle ilgili yeniden "yapacağım" diye açıklamada bulunmasını doğru bulmadığını belirterek, "Demokrasi bir uzlaşma rejimidir, dayatma rejimi değildir. Sayın Başbakan'ın önce demokrasi nedir, bunu öğrenmesi lazım. Oradaki insanlar, özgürlük istiyorlar, kentelerine sahip çıkıyor oradaki insanlar. Bir insanın kentine sahip çıkması kadar doğal ne olabilir? Asıl üzerinde durulması gereken konu bu. Demokrasilerde halkla inatlaşma olmaz. Eğer bir yönetim halkala inatlaşma sürecine girerse meşruiyet sorunu gündeme gelir" dedi.
Bütün dünya ayağa kalktı, bir kişi görmedi
Başbakan Erdoğan'ın, bu söylemleri sırasında yüzde 50 oy oranına dayanmasını çok tehlikeli olarak değerlendiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yüzde 50'yi yandaş, yüzde 50'yi karşıt grup olarak gören bir başbakan olmaz. O zaman toplumun yüzde 50'sinin başbakanı değildir o. O anlam çıkar. Taksim Meydanı'nda her siyasal görüşten insanlar var. AKP'liler de var orada. Bir başbakan'ın halkıyla konuşurken, halka hitap ederken daha kapsayıcı bir dil kullanması lazım. İnatla dayatmayla ne elde edebilir? Bütün dünya ayağa kalktı. Bütün dünyanın gördüğü gerçeği bir kişi görmedi, o kişinin adı da Recep Tayyip Erdoğan. Egosu bu kadar yüksek, gözükara. Bu doğru değil. Demokrasiye zarar veriyoruz. Demokrasiyi yüceltmemiz, derinleştirmemiz, içselleştirmemiz gerekir."

Birilerine söz mü verdiler
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın "inadım inat, ben bunu yapacağım" anlayışıyla hareket etmeye devam ettiğini söyledi.
Burasının son olarak otel olarak kullanılacağının açıklandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Acaba birilerine söz mü verildi? Birilerine söz verdiler de mi dönmek istemiyorlar. Biraz daha ayrıntı versin Başbakan bir görelim bakalım" dedi.
Faiz lobisini suçlamak kolaycılık
Kılıçdaroğlu, yaşanan gelişmeler üzerinde borsada devam eden bir düşüş söz konusu olduğunun hatırlatılması üzerine de Başbakan Erdoğan'ın bu noktada da kolaycılığa kaçarak işin sorumululuğunu faiz lobisine yüklediğini ileri sürdü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hala işin önemini kavramamış olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "İzin verme faiz lobisi yapıyorsa. Ne olduğunu bilmiyor. Olayın önemini kavramış değil. Etrafındaki dar grup Sayın Başbakan'a farklı bilgiler veriyor heralde. Bütün dünyanın gördüğü bir gerçeği, bir ülkenin başbakanının görmemesi körlüktür. Borsa düşüyor, faiz, dolar yükseliyor. Hala inadım inat, birilerini suçluyor. Önce bir kendine sor sen, 'neden oluyor bunlar. Ben konuştukça mı oluyor bunlar' diye. bir sorması lazım" dedi.

Yüzde 50 oyu çantada keklik görüyor
Dünyada, bu şeklide konuşan ve yüzde 50 oyu "çantada keklik" gören bir başbakan daha var mı merak ettiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları keydetti:
"Hayatımda bu kadar beceriksiz bir yönetim anlayışına hiç tanık olmadım. Gökdelen yapılır kendi iktidarında, 'niye gökdelen yaptınız' diye kızar. Topçu Kışlası yapacağına, önce Sultanahmetin silüetini berbat eden o üç binayı tıraşla bakayım. Önce o görevini yap sen,  eğer Sultaneahmet'e saygın varsa. 'Küstüm, efendim niye yüksek bina yaptınız' diye. Kim ona izin verdi. Bunu sorması gerekmiyor mu, Başbakan'ın kendisine? İstanbul'u rant alanına dönüştürdüler. Bir avuç yeşillik var Taksim'de, onu da yok etmek istiyorlar. Emin olun anlayış bizi nereye götürür biliyor musunuz, yarın mezarlıkları da rant alanına dönüştürür bunlar." 

Tehlikeli kutuplaşma
Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin bir kutuplaşmaya gidip gitmediğine" ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine de şunları söyledi:
"Korkum o. tehlikeli bir kutuplaşmaya doğru gidiyor Türkiye. Bütün yurttaşlarıma şunu söylemek isterim. Uzlaşmacı bir dil kullanmayan siyaset adamından bu ülkeye yarar gelmez. Her yurttaşın bunu bilmesi lazım. Toplumu kutuplaştıran adamdan, halkına doğruları değil yalanları söyleyen birisinden bu ülkeye yarar gelmez. Kendisine oy vermeyen insanı sevmeyenden bu ülkeye yarar gelmez. Herkesin şapkasını önüne koyup yeniden düşünmesi lazım."



Türkiye'nin yükselişini Allah'tan başka hiçbir güç engelleyemez

07 Haziran 2013 03:46 
Başbakan Erdoğan, Atatürk Havalimanında kendisini karşılamaya gelen 10 binlerce kişiye seslendi.
İstanbul

Resmi ziyaret için 3 Haziran'da çıktığı Fas, Cezayir ve Tunus gezisinden gece dönen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya aracılığıyla organize olarak Atatürk Havalimanında buluşan 10 binlerce kişi tarafından karşılandı.

Havalanında kalabalığı selamlayan Başbakan Erdoğan, otobüs üzerine çıkarak kalabalığa hitap etti. Başbakan Erdoğan, sözlerine "Sevgili İstanbullular, çok değerli yol arkadaşlarım, ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarım, hepinizi hasretle ve muhabbetle selamlıyorum" diyerek başladı.

Gösterilen coşku ve heyecandan ötürü katılımcılara teşekkür eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu gece sadece sizleri değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin her köyünde, her şehrinde nefes alıp veren canları, can kardeşlerimi selamlıyorum. Diz çökmüş, rabbimin huzurunda dua eden annelerimizi, ninelerimi, bacılarımı selamlıyorum. Alın terini ekmeğine katık etmiş çiftçi, köylü, tüm işçi, tüm emekçi kardeşlerimi selamlıyorum. Türkiye kadar büyük, Türkiye kadar vakur, Türkiye kadar ağırbaşlı genç kardeşlerimi selamlıyorum. Şu anda İstanbul'dan, İstanbul'un kardeşi Saraybosna'yı, Bakü'yü, Beyrut'u, Kahire'yi, Üsküp'ü, Bağdat'ı, Şam'ı, Gazze'yi, Ramallah'ı, Mekke ve Medine'yi selamlıyorum. Elbette İstanbul'u tekrar tekrar selamlıyorum, her semti ile her mahallesi ile her sokağı ile İstanbul'u yürekten selamlıyorum."
Bunların hepsi geçer dediler
Başbakan Erdoğan, bugün uzaktan, uzak diyarlardaki kardeşlerinden selamlar getirdiğini belirterek,  "Sizlere Fas'taki kardeşlerimin selamlarını getirdim, sizlere Cezayir'deki kardeşlerimin selamlarını getirdim, sizlere Tunus'taki kardeşlerimin selamlarını getirdim. Değerli kardeşlerim, Allah kardeşliğimizi daim etsin inşallah. Rabbim birliğimizi, dayanışmamızı, muhabbetimizi daim etsin inşallah. Oradaki kardeşlerimiz, oradaki yöneticilerimiz hep şunu söylediler; 'Bunların hepsi geçer' dediler. 'Çünkü biz size inanıyoruz' dediler" diye konuştu.
Faiz lobisine rağmen buralara geldik
Yunus Emre'nin "Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim" sözünü anımsatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz hiçbir zaman gönüller yıkmanın, gönüller kırmanın tarafında değil, gönüller yapmanın tarafında olduk. Ama dik durduk, dikleşmedik. Bizim kavga ile çatışma ile işimiz olmaz, bizim vandallıkla, vurup kırmayla, yakıp yıkmakla, kırıp dökmekle işimiz olmaz. Kardeşlerim, biz yapmayı biliriz ve bugüne kadar da yaparak, üreterek, inşa ederek, Türkiye’yi büyüterek bugünlere geldik. Şimdi altını çiziyorum; faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu faiz lobisi şu anda borsada spekülasyonlara girmek suretiyle bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir defa çok iyi bilmeleri lazım; bu milletin alın terini onlara yedirtmeyeceğiz. Bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu vandalizmi organize edenlerin yanında olduğunu söylüyorsa bunlar karşısında bizi bulacaklardır."
76 milyonun hizmetkarıyız
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugünlere Türkiye ekonomisini büyüterek geldiklerini vurgulayarak,  "Bizim karşımıza geldikleri zaman 'Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk' diyenler, işte bugünlerde bizle uğraşmaya başladılar. Biz buralara insanımızı yücelterek geldik. Artık dünya Türkiye'yi, Türk insanını konuşuyor. Böyle bir dönemde nereden çıktı bu işler? Biz bugünlere 'ya sabır' diyerek, 'sabreden zafere ulaşır' diyerek geldik. Herkes şunu bilsin, biz Türkiye’yi kardeşlik üzerine inşa ederek, kardeşlikle büyüterek, kardeşliği yücelterek bugünlere geldik. 76  milyonun hiçbir ferdini ayırt etmedik. Birileri diyor ki, 'Başbakan yüzde 50’nin başbakanı olduğunu söylüyor'. Elinize, dilinize dursun. Biz bugüne kadar 76 milyonun hizmetkarı olduğumuzu söyledik. Türkiye’nin en batısından en doğusuna kadar ayırt etmeden hizmet götürdük" dedi.
Eylemler derhal son bulmalıdır
Erdoğan, Taksim Gezi Parkı eylemlerine ilişkin, "Demokratik gösteri hüviyetini kaybeden, artık vandallığa, artık tam anlamıyla hukuksuzluğa dönüşen bu eylemler derhal son bulmalıdır" diye konuştu.

"Kamu kurumlarına, kamu araçlarına, sivil vatandaşlarımızın araçlarına varıncaya kadar, insana varıncaya kadar herkese saldıranlara karşı polisimiz görevini yapmıştır'' diyen Başbakan Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:

''Yeri gelmiş, aşırı güç kullanmış olabilir. Onlarla ilgili talimatımızı verdiğimizi söylemiştim. Konuyla ilgili İçişleri Bakanım gereğini yapıyor. Takipçisidir. Fakat kimsenin bunlar üzerinden bize saldırmaya da hakkı yoktur."
Burası yol geçen hanı değil
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu polis kimin polisi, neyin görevini yapıyor? Bu ülkede can güvenliğimizi sağlamak için görev yapıyor. Yeri geliyor teröristin karşısına dikiliyor, yeri geliyor anarşistin karşısına dikiliyor, yeri geliyor vandalizmin karşısına dikiliyor. Birilerinin işine tabii ki bu gelmeyecek. Ne diyorlar? 'Polisi çekin' Ne olacak? Burası yol geçen hanı değil, bu ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir" dedi.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Gezi Parkı'nda sayıları 15'i bulmayan ağaç için yapıldığı söylenen gösteriler, bugün arkasında 3 kayıp bıraktı. 2 gencimiz hayatını kaybetti, bir başkomiserimiz şehit oldu. Bu gençlerin ölümü ne kadar önemliyse, benim polisimin ölümü, şehadeti de en az onlar kadar önemlidir.
Emaneti veren millettir, emaneti alacak olan da sadece millettir. Millet dışında hiç kimse bu emanete el uzatamaz. Sandık dışında hiç kimse bu emanete kast edemez. 10.5 yıl geçti. 10.5 yıl boyunca bu emaneti kutsal bildik, canımız gibi koruduk, bundan sonra da canımız gibi korumaya devam edeceğiz."
Biz Asım'ın nesliyiz
76 milyonu ayırt etmeden hizmet götürdüklerini anlatan Başbakan Erdoğan, Hakkari ve Şırnak'taki havaalanlarını örnek göstererek, iktidara geldiklerinde ülkede 26 havaalanı bulunduğunu, bugün ise bu rakamın 50'ye ulaştığını ifade etti.
"Bizim karşımıza dikilenler, bu hizmetler için değil, bu hizmeti kimler yapıyor, onun için dikildiler" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
 "Kim yapıyor? 'AK Parti yapıyor. AK Parti iktidarı yapıyor. Öyleyse biz bir yerden bir şeyler yapıp, sandıkta başaramadığımızı sandık dışı yollarla yapacağız' dediler. Kimsenin etnik kökeni, kimsenin inancı, kimsenin mezhebi, ideolojisi, düşüncesi bizim nezdimizde ötelenmiş değildir. Çünkü biz, bu milletin -dikkat edin 50 milyonun demiyorum veya yüzde 50'nin demiyorum, 76 milyonun efendisi değil, hizmetkarıyız. Biz birlikte Türkiye'yiz. Biz biriz, beraberiz, kardeşiz. Türkiye'de yaşanan hadiseleri, bütün tarafsızlığımızla - bizim anlayışımız bu- okuruz, analiz ederiz, değerlendiririz, ondan sonra da adımımızı atarız. AK Parti iktidarının başarısı gerginlik, çatışma kutuplaşma asla değildir. Ancak şunu bilmeleri lazım biz Asım'ın nesliyiz."  kullandı. 
"Asım'ın nesli nedir? Birilerinin işine gelmeyebilir. Ne diyor Akif?" diye soran Erdoğan, İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un "Zulmü alkışlayamam/Zalimi asla sevemem/Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem/Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım/Boğamazsam hiç olmazsa yanımdan kovarım... Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?/Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum/Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim/Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim/Adam aldırma da geç git! , diyemem aldırırım/Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım/Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu" şeklindeki şiirini okudu.
Hedef, ileri demokrasi dedik 
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Biz nasıl demokrasiye, seçime, milli iradeye saygılıysak, herkesten ama herkesten çok haklı olarak bize de saygılı olmalarını istiyoruz. Biz, yola çıkarken bir şey söyledik, 'Hedef, ileri demokrasi' dedik. Bunu başaracağız. Kardeşlerim; emaneti veren millettir. Emaneti alacak olan da sadece millettir. Millet dışında hiç kimse bu emanete el uzatamaz. Sandık dışında hiç kimse bu emanete kast edemez. 10.5 yıl geçti. 10.5 yıl boyunca bu emaneti kutsal bildik, canımız gibi koruduk bundan sonra da canımız gibi korumaya devam edeceğiz."
Taksim Gezi Parkı olayları
Başbakan Erdoğan, Taksim Gezi Parkı olaylarına ise şu sözlerle değindi:

"Hiç kimsenin, ama hiç kimsenin bu ülkede hukuksuzluk yapmasına, demokrasiye kast etmesine, vandallıkla yakıp yıkmasına, şehirlere, kamu mallarına, insanımıza zarar vermesine göz yumamayız. Şimdi, Gezi Parkı'nda sayısı 15'e bile varmayan ağaç için yapıldığı söylenen gösteriler bugün arkasında 3 kayıp bıraktı. 2 gencimiz hayatını kaybetti, bir başkomiserimiz şehit oldu. Şimdi ben buradan bir şey söyüyorum. Kardeşlerim; bu gençlerin ölümü ne kadar önemliyse benim polisimin ölümü, şehadeti de en az onlar kadar önemlidir. Bu polis kimin polisi, neyin görevini yapıyor? Bu ülkede can güvenliğimizi sağlamak için görev yapıyor. Yeri geliyor teröristin karşısına dikiliyor, yeri geliyor anarşistin, vandalizmin karşısına dikiliyor. Birilerinin işine tabii ki bu gelmeyecek. Ne diyorlar;  'Polisi çekin'. Ne olacak? Burası yol geçen hanı değil, bu ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Kamu kurumlarına, kamu araçlarına,  sivil vatandaşlarımızın araçlarına varıncaya kadar, insana varıncaya kadar herkese saldıranlara karşı polisimiz görevini yapmıştır. Yeri gelmiş, aşırı güç kullanmış olabilir. Onlarla ilgili talimatımızı verdiğimizi söylemiştim. Başbakan vekilim de bunu söyledi. Konuyla ilgili İçişleri Bakanım gereğini yapıyor. Takipçisidir. Fakat kimsenin bunlar üzerinden bize saldırmaya da hakkı yoktur. Kardeşlerim, başkomiserimizin daha doğmamış bebeği anne karnında yetim bırakıldı. Çoğu polis, bine yakın vatandaşımız yaralandı.  Şehirler yağmalandı, dükkanlar yağmalandı, esnafa zarar verildi. Bunlar Türk bayrağını yakacak kadar azgınlaştılar ve utanmadan, sıkılmadan Türk bayrağını gezdirenler bunlara ne yazık ki oyuncak oldu."
Erdoğan'ın bu sözleri "Yol ver gidelim, Taksim'i ezelim" sloganıyla kesildi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sokaklarda kağıt toplayarak hayatını idame ettirmeye çalışan gencimiz, ona da kast ettiler. Kardeşlerim; gazeteciyim diyerek, sanatçıyım diyerek, siyasetçiyim diyerek son derece sorumsuz bir şekilde nefretin, ayrımcılığın, hukuksuzluğun, kışkırtmanın alasını yaptılar. Demokratik gösteri hüviyetini kaybeden, artık vandallığa, artık tam anlamıyla hukuksuzluğa dönüşen bu eylemler derhal son bulmalıdır. Samimi hissiyatlarla çıkıp, terör örgütlerinin aracı olan vatandaşlarımız, asıl oyunu görüp bu hukuksuzluktan uzak durmalıdır. Benim masum vatandaşlarım bu kirli oyundan, bu siyaset mühendisliğinden, demokrasiye yönelik bu hukuksuz gösterilerden kendilerini ayırmalıdır. Her ne yapacaksak demokrasi içinde yapacağız, her ne yaparsak hukukla yapacağız. Bunun dışındaki her yolu, 76 milyon hep birlikte gayri meşru görecek, 76 milyon hep birlikte bunun karşısına dikileceğiz."
Türkiye'nin yükselişini Allah'tan başka hiçbir güç engelleyemez

Kendisini desteklemek için Atatürk Havalimanı'na gelenlere seslenen Erdoğan, "Sevgili kardeşlerim, siz 10 gün boyunca, vakardan, ağırbaşlılıktan, aklıselimden taviz vermediniz. Şimdi buradan evlerimize dağılacağız; vakardan, ağırbaşlılıktan, aklıselim ve sağduyudan asla taviz vermeyeceğiz. Sizin elinizde tencere tava yok değil mi? İşte bu çok önemli. Siz sokaklarda tencere tavayla dolaşanlardan değil, bu gençlik, elinde bilgisayarıyla dolaşanlardan bir gençlik olacak. Büyük Türkiye'nin büyük gençleri olarak, büyük Türkiye ülkesi için mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz.  Gençler, kardeşlerim, siz, mazlumların umudusunuz. Siz, Ortadoğu'nun, Balkanların, Afrika'nın örnek gençlerisiniz. Siz büyük düşüneceksiniz. Siz büyük adımlar atacak, büyük hedeflere koşacaksınız. Siz oyuna gelmeyecek, aldanmayacak, aldatmayacaksınız. Gençler, her birinize teşekkür ediyorum. Sizlerin şahsında Türkiye'nin bütün gençliğini kucaklıyorum. Anadolu'daki, Trakya'daki Türk kardeşlerimi, yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimi gönülden selamlıyorum. Sevgili İstanbullular, emin olun Türkiye'nin yükselişini Allah'tan başka hiçbir güç engelleyemez. Şehit başkomiserimizi, hayatını kaybeden 2 gencimizi rahmetle yad ediyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını, Necip Fazıl Kısakürek'in "Mehmedim sevinin başlar yüksekte/Ölsek de sevinin eve dönsek de/Sanma bu tekerlek kalır tümsekte/Yarın elbet elbet bizimdir/Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir" şeklindeki dizeleriyle tamamladı.

"Bizim yürüyüşümüzde istikrar vardır"

Atatürk Havalimanı'nda kendisini bekleyenlere seslendikten sonra Üsküdar Kısıklı'daki konutuna seçim otobüsüyle geçen Erdoğan, burada da vatandaşlara hitap etti.
"Sevgili komşularım" diyerek sözlerine başlayan  Erdoğan, "Türkiye seninle gurur duyuyor" şeklindeki tezahürata da "Biz sizlerle gurur duyuyor, iftihar ediyoruz" diyerek karşılık verdi.
Başbakan Erdoğan, "Dik dur eğilme, bu millet seninle" şeklindeki tezahüratın ardından sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugüne kadar hep dik durduk ama dikleşmedik. Bütün olanlar, bütün bitenler, hepsi bir kenara ama şunu bilmenizi istiyorum. Biz sizlere yola çıkarken ne vadettiysek bugüne kadar onu yaptık, bundan sonra da onları yapmaya devam edeceğiz. Şunu da söylüyorum, biz hiçbir adımı, istişaresini yapmadan atmadık. Birilerinden izin almak suretiyle de bu ülkede hizmet etmek gibi derdimiz yok. Kendilerinden izin alınmasını isteyenler, bu ülkede taş üstüne taş konulmasını istemeyenlerdir. Şunu çok açık net söylüyorum; yeşili sevmekse, o bizim derdimizdir. Yeşili bu ülkede, on yıllar boyu bizim gibi seven çıkmamıştır. Çevre dostu olmaksa, çevre dostu olanlara diyorum ki; siz bizden daha iyi dost bulamazsınız. Bizim yanımızda olun. Çünkü şu anda sizin yanınızdaymış gibi görünenlerin çevrecilikle yakından uzaktan alakası yok. Onlar kaldırım taşlarını sökmek suretiyle, vatandaşın aracını gerecini, kamu araçlarını yakıp yıkmak suretiyle acaba böyle mi çevrecilik yapıyorlar? Hiç endişeniz olmasın, biz kardeşlerim, mehter takımını çok severiz ama mehter takımı gibi iki ileri bir geri gitmeyiz. Çünkü bizim yürüyüşümüzde istikrar vardır, bizim yürüyüşümüzde güven vardır. Şunu da söylüyorum; bunu tekrar ediyorum -havaalanında da söyledim- bu mücadelenin karşısında iyi bilin ki faiz lobisi vardır. Bugün ABD'deki gazetelerde ilan verme gayretine girenler, bu lobinin ta kendileridir. Türkiye'de işlerini bitirdiler şimdi orası öyle mi? Bütün bunlar acaba niçin bizim ABD seyahatimizden sonrasına denk geldi? Hazmedemediler. Türkiye'nin dünyadaki şu gelişen gücünü kimse küçültemeyecek. Türkiye büyüyor. Evelallah büyümeye devam edecek. Hiç endişeniz olmasın. Rahat olun, huzurlu olun, emin adımlarla yolumuza devam edeceğiz."