BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Temmuz 2013 Cuma

Temerrüt inat etme, karşı koyma, hakkı kabulde direnme anlamına gelen arapça kökenli bir kelimedir 05 07 2013 Cuma

Temerrüt, kişinin borçlandığı edimi hukuka aykırı olarak yerine getirmemesi halidir. 

 

Temerrüt alacaklının ve borçlunun temerrüdü şeklinde iki türlüdür.

 

 Gerek alacaklı ifa edilmek istenen edimi kabul etmeyerek; 

 

gerekse borçlu yerine getirmekle borçlandığı edimi zamanında ifa etmeyerek borca aykırı davranmış olur.

 

 Borcun ifası mümkün olduğu halde ifadaki ve ifayı kabuldeki gecikme temerrüt için yeterlidir. 

 

Temerrüt için ayrıca kusur aranmaz.

 

 Borçlunun temerrüdü aslında geçici bir durumdur.


Temerrüt


 Default (law) Varsayılan (hukuk)

 In law, a default is the failure to do something required by law or to appear at a required time in legal proceedings.

In the United States, for example, when a party has failed to file meaningful response to pleadings within the time allowed, with the result that only one side of a controversy has been presented to the court, the party who has pleaded a claim for relief and received no response may request entry of default. In some jurisdictions the court may proceed to enter judgment immediately: 

others require that the plaintiff file a notice of intent to take the default judgment and serve it on the unresponsive party. 

If this notice is not opposed, or no adequate justification for the delay or lack of response is presented, then the plaintiff is entitled to judgment in his favor. Such a judgment is referred to as a 

'default judgment' 

and, unless otherwise ordered, has the same effect as a judgment entered in a contested case.

It is possible to vacate or remove the default judgment, depending on the particular state's law.

Entry of default in the United States district courts is governed by Rule 55 of the Federal Rules of Civil Procedure.



Hukukunda, varsayılan bir yasa ya da yasal işlemlerde gerekli bir anda görünmesini gerektirdiği bir şeyler yapmak başarısızlıktır.

Amerika Birleşik Devletleri'nde, örneğin, bir parti süre içinde savunmalarında anlamlı yanıt dosya başarısız olduğunda bir tartışma sadece bir tarafı mahkemeye sunulmuştur bunun sonucunda, izin, sahip parti yardım için bir iddia yalvardı ve hiçbir yanıt aldı varsayılan giriş isteyebilir. 

 

Bazı ülkelerde mahkeme hemen karar girmek için devam edebilir: 

diğerleri davacı varsayılan karar almak ve tepkisiz parti bu hizmet için bir niyet haber dosyası gerektirir. 

Bu haber karşı değildir, ya da yanıt gecikme veya eksikliği için yeterli gerekçe sunulur, daha sonra davacı lehine karar hakkına sahiptir. 

Böyle bir karar aksi sipariş sürece, bir 'varsayılan yargı' 

olarak adlandırılır ve bir, bir itiraz halinde girilen bir karar olarak aynı etkiye sahiptir.

Bu özellikle devletin kanunu bağlı olarak, 

varsayılan karar boşaltmak veya kaldırmak 

mümkündür.

ABD bölge mahkemelerinde varsayılan giriş 

Hukuk Usulü Muhakemeleri Federal 

Tüzüğü'nün 55 tarafından yönetilir.

 

 Zamanla borçlu ya tamamen ödememe 

durumuna girer ya da borcunu anaparaya 

uygulanan temerrüt faiziyle 

 birlikte ifa eder.

 

 

  1. taahhütlerinin gerektirdiği ödeme veya menkul kıymet teslimatlarını belirlenen süreler içinde gerçekleştirmeyen borsa üyesi, herhangi bir ihbara gerek kalmaksızın temerrüde düşmüş sayılır.

    not:ekonomi ders notlarından alıntıdır

    inat etme, karşı koyma, hakkı kabulde direnme anlamına gelen arapça kökenli bir kelimedir.

  2. hukuk dilinde gecikme demektir.

 

temerrüt

  1. direnme. direngenlik diye türkçeleştirmişler bazı yerlerde de

  2. anglo-amerikan hukuk sisteminde bizdeki temerrüte benzer bir kurum bulunmamaktadır. buna göre, bir borcun zamanında ifa edilmesi, veya kararlaştırılan zamanda kabul edilmesi sözleşmenin ayrılmaz parçası olarak kabul edildiğinden, taraflardan birinin borcunu süresinde ifa etmemesi* veya bu ifayı kabul edememesi* durumunda, sözleşmeye aykırılık nedeniyle diğer tarafa sözleşmeden dönme ve olumlu tazminat isteme hakkı tanınır.


    kara avrupası hukukuna göre ise, bir borcun gecikerek ifa edilmesi halinde de ifa gerçekleşmiş sayılır, ancak yerine göre temerrütten doğan sonuçlar uygulanabilir.

  3. hukuk dilinde gecikme olarak ifade ediliyormuş bu terim. halk dilinde ise geçirme olarak..

  4. boçlu temerrüdü olabılecegı gıbı (bkz: alacaklı temerrüdü) de bulunmaktadır. alacaklı borca uygun bir şekilde kendisine yapılan ifayı haklı bir neden olmaksızın kabulden kaçınırsa alacaklı temerrüdüne düşer. alacaklının temerrüde düşmesi borçluyu borcundan kurtarmaz sadece kanunda belirtilen haklardan yararlanabilir.

  5. borçlu temerrüde düşmede kusursuz olduğunu ispatlayamazsa alacaklının temerrüt yüzünden uğramış olduğu zararı karşılamak zorundadır. kusursuzluğunu ispatlayabilirse borcuyla beraber temerrüt faizi ödeyerek sorumluluktan kurtulabilir.

  6. hangi tarafta olunduğuna bakılarak karşılık bulan terimdir. örneğin hukuken borçlu iseniz halt etmenizdir, yok eğer alacaklı iseniz halt ettirmenizdir.

     

     

     Temerrüt, hukuk dilinde

     "gecikme",

    "direnme"

     gibi sözcüklerle de ifade edilmektedir.

     

     Temerrütte borcun zamanında ifa edilmemesi, ifada gecikilmesi söz konusudur. Borcun zamanında ifa edilmemesine neden olan kişi alacaklı ise alacaklının temerrüdü; ifanın borçlu tarafından ödenmesi, zamanında yerine getirilmeyip böylece borcun ihlaline yol açılması halinde borçlunun temerrüdü oluşur.

    Alacaklının Temerrüdü

    Bununla ilgili koşullar Borçlar Kanunu'nun (BK) 90. maddesinde düzenlenmiştir. Bu konuda aranan koşullar şunlardır: Her şeyden önce borçlu tarafından borcun ifası, borç ilişkisinde öngörülen zamanda ve yerde gerçek ve eylemli (fiili) olarak, yani usulü dairesinde alacaklıya önerilmiş olmalıdır.

    İfanın gerçekleşmesi için alacaklının yapması gereken işler varsa ve alacaklının bu işleri savsaklaması nedeniyle borçlu edimini yerine getiremiyorsa, yine alacaklının temerrüdü söz konusu olur. Örneğin, edime ilişkin bazı özelliklerin alıcı tarafında belirlenmesi gerekiyorsa ya da bir yapı yapılmasına ilişkin istisna sözleşmesinde inşaat ruhsatı alma yükümü alacaklıya aitse ve alacaklı bu işleri yerine getirmezse, yine sonuç olarak alacaklı temerrüde düşmüş olur.

    Bu koşulların dışında borcun ifasının "imkân dahilinde" bulunması da zorunludur. Başka bir deyişle, ifanın imkânsızlığı alacaklının temerrüdünü engeller. Ayrıca alacaklı kendisine sunulan edimi haklı bir neden olmaksızın reddetmiş bulunmalıdır. Alacaklının temerrüdünün doğurduğu sonuçlar şöylebelirlenebilir:

    Tevdi: Borçlu, alacaklının temerrüdü halinde, alacaklıya vereceği şeyi uygun bir yere tevdi ederek, sorumluluktan kurtulabilir. (BK m. 91) Alacaklının borçlanılan şeyi nereye tevdi edeceğini ifa yerindeki yargıç tayin eder. Yani borçlu, yargıca başvurarak tevdi yerinin tayinini ister. Eğer verilecek şey ticari eşya niteliğindeyse, yargıç kararı olmaksızın da bunu bir ardiyeye tevdi edebilir. Tevdi gerçekleştiğinde borçlu, şeyin hasara uğramasından ve tevdi giderlerinden sorumlu olmaz. Borçlu tevdi ettiği şeyi geri alacak olursa, o zaman alacak bütün bağımlı haklarla birlikte, kesintiye uğramaksızın varolmaya devam eder.

    Satmak hakkı: Borcun konusunu oluşturan mal, özellikleri, niteliği gereği çok masraflı ise, borçlu önce alacaklıyı bu konuda uyararak ve uyarıdan (ihtardan) sonra satış için yargıçtan izin alarak söz konusu malı alenen sattırabilir. Malın değeri belirliyse ve satış giderini kaldırmayacak ölçüde azsa, o takdirde açık artırma, hatta ihtar bile yapılmaksızın satış mümkündür. Borçlu satım bedelini tevdi ederek borcundan kurtulabilir.

    Sözleşmeden dönme: Edimin konusu bir yapma borcu ise, bu takdirde tevdi olanağı bulunmadığından, borçlu sözleşmeden dönebilir (akdi feshedebilir). (BK m. 94) Sözleşmeden dönme halinde, BK'nın 106-108. maddeleri arasında düzenlenen borçlunun temerrüdü ile ilgili hükümler burada da örnekseme yoluyla uygulanır.

    Bu temel sonuçların dışında, alacaklının temerrüdü halinde aşağıdaki hükümler de meydana gelir: Alacaklı temerrüde düştüğü andan itibaren, mal borçlunun kusuru olmadan hasara uğrar ya da telef olursa, bundan doğan zarara alacaklı katlanır. Temerrüt tarihinden itibaren, edim için borçlunun yapacağı giderler, özellikle şeyin korunma giderleri alacaklıya ait olur. Eğer alacaklıya ifa öneren borçlu, daha önce borçlu temerrüdüne düşmüş bulunmaktaysa, bu öneriyle birlikte temerrütten kurtulur ve temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi işlemez.

    İfa, alacaklının reddi gerçekleşmeden de imkânsız hale gelebilir. (BK m. 95) Buna göre:

    İfa alacaklının şahsına bağlı bir sebeble ona önerilmezse,

    Borçlu, alacaklının şahsını bilemiyorsa, borçlu alacaklının temerrüdünde tanınan tevdi ve sözleşmeden dönme olanaklarından yararlanabilir.

    Bu hallere örnek olarak, alacaklının gaip olması, temyiz kudretini yitirmiş bulunması ve kendisine bir kanuni temsilci atanmamış bulunması, alacaklının ölmesi üzerine gerçek mirasçının çekişmelere meydan vermesi, birden fazla kişinin gerçek alacaklı olduklarını iddia etmeleri gibi olaylar verilebilir.

    Borçlunun Temerrüdü

    Borçlu, borcun konusunu oluşturan edimi borç ilişkisinde öngörülen zamanda yerine getirmediği takdirde temerrüde (gecikmeye) düşer. Bu duruma borçlunun temerrüdü (gecikmesi, direnmesi) denir; geciken borçluya da "mütemerrit borçlu" adı verilir.

    Temerrüt faizinin ödenmesinin kusura bağlı olmadığını yinelemekle yetinelim. Temerrüdün alacaklı yönünden doğurduğu hükümleri, daha doğrusu alacaklıya sağladığı yetkileri de açıklamak gerekir.

    Borçlar Kanunu, tam iki taraflı sözleşmelerde alacaklıya daha geniş haklar vermiş ve borçlunun durumunu daha da ağırlaştırmıştır. Genel olarak alacaklı aynen ifa ve gecikmeden doğan zararın tazmini ve para borçlarında ayrıca temerrüt faizi isteyebilirken, tam iki taraflı sözleşmelerde ek bazı haklara sahip kılınmaktadır. (BK m. 106-108)

    Alım, satım, hizmet, kira, istisna gibi tam iki taraflı bir sözleşmede, temerrüt olayının gerçekleşmesinden sonra, alacaklının, ek olanaklardan yararlanabilmesi için borçluya borcunu ifa için bir süre (mehil) vermesi gerekir. Mehil uygun olmalıdır. Uygunluk her somut olayın özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

    Mehil, temerrüt için aranan ihtarla birlikte yapılabilir. BK'nın 107. maddesi hükmüne göre, borcun kesin olarak belirli bir zamanda ödeneceği kararlaştırıldığı takdirde ya da ifanın artık anlam ve faydasını yitirdiği durumlarda mehil tayinine gerek kalmaz. Mehile karşın ifanın borçlu tarafından yerine getirilmediği durumlarda alacaklının sahip bulunduğu yetkiler şunlardır:

    Alacaklı, aynen ifa ve gecikme tazminatını, tüm temerrüt hallerinde olduğu gibi isteyebilir.

    Alacaklı, ifadan vazgeçtiğini mehil bittiğinde derhal borçluya bildirerek, ifa etmemeden doğan zararın giderilmesini isteyebilir. 

    Buna alacaklının "ifa çıkarı (menfaati)" denir ve bu olasılıkta borç ilişkisi varlığını sürdürür. Bu bildirim, mehil tayini ile ilgili ihbar ile birlikte de yapılabilir.

    Alacaklı, mehil sonunda sözleşmeden dönebilir ve sözleşmeye duyduğu güven nedeniyle uğradığı zararı (menfi zararı) talep edebilir. (BK m. 108/II) Dönme yerine yasa ve uygulama "fesih" terimine ağırlık vermektedir. 

    Dönme (fesih) beyanı ile birlikte borç ilikisi ortadan kalktığından, taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade ile yükümlüdür. (BK m.108/I)

    BK'nın 106-108. maddelerinde yer alan hükümler, bu konuda özel hükümler öngörülmemişse uygulama alanı bulacaktır. Örneğin satım sözleşmesinde, malı teslim etmiş olan satıcının, semeni (satış bedelini) tediyede temerrüde düşen alıcıya karşı bu hakkını ayrıca saklı tutmamışsa, sözleşmeden dönemeyeceği örgörülmüştür. (BK mü 211/III)

    Kısmi temerrüt durumunda ise, BK'nın 106-108, maddeleri hükümleri sadece gecikmeli bölüm için uygulama alanı bulabilecekir. 

     

    Bu husus, Türk Ticaret Kanunu'nun 25/I. maddesinden anlaşılmaktadır.