BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Temmuz 2013 Pazar

48 maddenin Genel Kurul'a getirilmesi çok gereksiz AA 14 Temmuz 2013 14:29 ANKARA MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, "48 maddenin, Meclis Genel Kurulu’na getirilmesi çok erken, çok zamansız ve çok da gereksizdir" MHP evet dediği görüşten dönmüş durumdadır

Bizde de darbe olur mu?

Mısır’daki darbe, fısıldanan bir soruyu Türkiye’nin gündemine taşıdı: Bizde artık darbe olur mu?

Bunun iki sebebi var. Birincisi, ABD ve Avrupa’nın bir darbeyi, savundukları bütün demokratik ilkeleri unutarak desteklemeleri… Yani Batı’nın menfaatleri söz konusu olduğunda, demokrasinin uluslararası bir teminatı yok. Küresel güç merkezlerinden bir işaret, el altından destek ve sonrasında darbenin adını bile anmama hali var. Kestirmeden söyleyelim; Türkiye’de –maazallah- bir darbe olsa ve Mısır’dakine takındığı tavrı ABD ve AB bize takınsa, cuntacılara yol verse, al sana darbe...
İkincisi, Taksim Gezi Parkı’ndaki bir kıvılcımın, yüzde elli oy ile gelmiş bir iktidarı on beş gün içinde sarsması şaşırtıcı değil mi? Hatırlayınız, ABD ve AB, Gezi Parkı olaylarında her fırsatta belki yirmi defa hep hükümete fatura kesti. Tamam, ilk iki gündeki tepkileri anladık. Ama ondan sonra aleni olarak bir düğmeye basıldığı besbelli bir organizasyonla, bir iktidarı sandık dışı yollarla devirmenin hamlesi ile karşı karşıyayız. Taksim’i bir Tahrir yapmak çabaları, eğer AK Parti’nin büyük şehirlerdeki meydan mitingleri ile frenlenmeseydi, acaba Türkiye’de durum ne olurdu? Sayın Başbakan’ın İstanbul’daki çalışma ofisini, Ankara’daki evini basma girişimleri gerçekleşseydi, acaba şimdi neyi konuşuyorduk?
Demek ki, darbe olur mu sorusu boşuna yüksek sesle sorulmuyor.
Şimdi buna bağlı olarak ikinci bir soru soralım: Türkiye, hâlâ darbeye müsait bir ülke mi? Evet, iki açıdan gayet müsait.
Birincisi, cuntalara cesaret ve yol veren vesayetçi yapı, yüzde 20’lik bir zaafa rağmen hâlâ ayakta. Kimse kendini kandırmasın. Darbe ve darbeye teşebbüsün yargılanması ile “artık darbe devri bitmiştir” rehavetine sürüklenmesin… Vesayete güç veren odakların hepsi ayakta. “Diren Türkiye” dedikleri, “diren vesayet”tir…
İkincisi, bir darbe öncesinde; provokasyonları, şiddet ve terörü çok kısa zamanda kaos ortamına dönüştürecek üç tehlikeli zemin var: Türk-Kürt, Sünni-Alevi, yaşam tarzlarındaki farklılığın getirdiği kutuplaşma.
Bu üç zemindeki zaaflarımız devam ediyor. Allah korusun, bir Türk-Kürt iç savaşının kıvılcımını çakmak hiç de zor değil. Çözüm süreci hâlâ güven vermeyen, her an PKK terörünün hortlayacağı bir çizgide gidiyor. Milletimizin büyüklüğü, inancı ve birlikte yaşama iradesi, bu tehlikeye direnmemizi sağlıyor.
Suriye üzerinden bir Sünni-Alevi çatışmasını, mezhep savaşına çevirmek için çok açık provokasyonlar var. Sivas, Erzincan Başbağlar, Çorum, Maraş, Gazi olayları, DHKP-C’nin yeniden uyandırılması, “Ali’siz Alevilik” için Avrupa’da çok ciddi çalışmaların varlığı, bu tehlikenin boyutunu anlatmaya yeter.
Üçüncü olarak Gezi Parkı olaylarının en somut sonucu, yaşam tarzı farklı kesimler arasındaki güvensizliği ve kutuplaşmayı had safhaya çıkartmış olmasıdır. Sırf bu kutuplaşma için işlenmiş olan Uğur Mumcu ve benzer cinayetleri bile böylesine kin, nefret, ötekileştirme ortamı sağlayamamıştı…
Eğer siyasiler, başta iktidar, işin vahametini görür ve tedbir alınırsa bu tehlikeli oyunu bozabiliriz. 68 kuşağı olarak biz birbirimize yıllarca, “kahrolsun komünistler”, “kahrolsun faşistler” diye bağırdık. “Bizden olmayanlar”ın kahrolmasıyla, kimsenin bu ülkede huzur içinde yaşamayacağını bilemedik.



Önümüzde hâlâ bir fırsat var. 

Kısmi değil baştan aşağı yeni ve sivil bir anayasa... 

Çıkış yolu, o anayasanın getireceği demokratikleşme ve farklılıklarımızla bir arada yaşamadır. 

Aynı gemideyiz. 

Anayasa üzerinden siyaset hesapları devam ederse, Türkiye’yi elli yıl geriletebilirler…

 12 Temmuz 2013 Cuma
 Hüseyin Gülerce

TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi değişti

AA  13 Temmuz 2013 20:11 TBMM

TBMM Genel Kurulu'nda TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini değiştiren Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı kabul edildi.



Darbelere yasal dayanak olarak gösterilen ve TSK'nın vazifesinin tanımlandığı İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini de değiştiren Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a göre, sözleşmeli erbaş ve erler, hizmet süreleri 7 yılı geçmemek kaydıyla 32 yaşını bitirdikleri yılın aralık ayı sonuna kadar görev yapabilecek.

Sözleşmeli erbaş ve erler, her sözleşme süresinin sona erme tarihinden en az 3 ay önce sözleşmeyi yenileyeceklerine dair yazılı bildirimde bulunmazsa, sözleşme kendiliğinden sona erecek.

Terörle mücadele sırasında veya bu görevlerinden dolayı alıkonulan ya da kaybolanların sözleşme süreleri, akıbetleri açıklığa kavuşturulana kadar kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanı'nın göstereceği lüzum üzerine, durumun devamı süresince, Genelkurmay Başkanı'nın onayıyla talebe bakılmaksızın yaş haddini geçmemek üzere uzatılabilecek.

Esir düşen, görevi sırasında harp gaibi olan veya enterne edilenlerle terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevlerinden dolayı alıkonulan ya da kaybolan sözleşmeli erbaş ve erlerin özlük hakları, ailelerine ödenmeye devam edilecek. 

Sözleşmeli erbaş ve er olarak en az 7 hizmet yılını doldurarak ayrılanlardan nitelik belgesi olumlu olanlar, gerekli şartları taşımaları halinde kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına atanacak. Sıkıyönetim, seferberlik, savaş veya terörle mücadeleden kaynaklanan zorunlu hallerde 7 yıllık hizmet süresi, kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından uzatılabilecek.

Askerliğini Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu kapsamında yerine getirenlerden ölenlerin dul ve yetimlerine, sakatlanma sebebiyle süresinden önce terhis edilenlere veya süresinde terhis edilmiş olsa da tedaviye rağmen askerliğe elverişsiz hale gelecek şekilde sakatlananlara bir kereliğine tazminat ödenecek. Olayın gerçekleştiği tarihte bakaya, firar, izin tecavüzü ya da hava değişimi tecavüzünde bulunanlarla "kendini askerliğe yaramayacak hale getirmek" ve "askerlikten kurtulmak için hile kullanmak" suçundan hüküm giyenlerin, bu eylemler ya da intihar sonucu ölüm ve sakatlanma meydana gelmesi halinde tazminat ödenmeyecek. Tazminattan damga vergisi dışında herhangi bir vergi ve kesinti yapılmayacak, bu tazminat haczedilemeyecek.

Askerlik Kanunu kapsamında yükümlülüğünü yerine getirenlerden ölen ve sakatlananlar için de aynı esaslar çerçevesinde tazminat ödenecek.

Yılda 30 günden fazla izinle acemi eğitimini tamamlamayanlardan fevkalade özürleri olduğu anlaşılanlara izin verme hakkı, asgari alay ve dengindeki komutanlığa ait olacak. 

Firar, izin veya hava değişimi tecavüzündeyken adli makamlarca yakalama kararı çıkarılanlar, kolluk kuvvetlerince aranacak. Yakalananlar hakkında ilgili adli makamın talimatı doğrultusunda işlem yapılacak. Hakkında adli makamlarca çıkarılmış yakalama kararı olmayan ve kendiliğinden gelen ya da kolluk kuvvetleri tarafından askerlik şubelerine teslim edilen yükümlüler, yol ve iaşe bedelleri ödenerek, serbest olarak birlik ve kurumlarına sevk edilecek. 

Terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan veya kaybolan, daha sonra birliğine dönen er ve erbaşların durumları, mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca oluşturulacak kurul tarafından incelenecek. Kaçırılma veya kaybolmayla ilgili kusurlu görülenler hakkında soruşturma dosyası düzenlenerek, yetkili makamlara intikal ettirilecek. Kurul tarafından kusursuz görülenler ile haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenlerin birliklerinden ayrı geçirdiği süreler, hizmetten sayılacak ve ödenmemiş özlük hakları ödenecek.

Mevzuat hükümlerine uygun diploma, sertifika veya ehliyet gibi belgelere sahip olan erbaş ve erler, alay komutanı ve eşiti komutanının onayıyla belgelerde yer alan yetki alanlarındaki görevlerde çalıştırılabilecek, mesleki hizmetlerin yürütülmesinde görevlendirilebilecek. 

 Askeri okullarda subayların yanı sıra astsubaylar ve diğer askeri personel de uygun görülecek öğretmen kadrolarında ek görevle görevlendirilebilecek. 

Kanun, birden fazla ili içine alan olaylarda valilerin kuvvet istemesine ilişkin düzenlemede de değişiklik yapıyor. Buna göre, İl İdaresi Kanunu'nda, valilerin isteğiyle askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi halinde iller veya kuvvetler arasındaki işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülecek. Bu hususların, mevcut yasada Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülmesi hükmü bulunuyor. TSK birliklerinin bu kapsamdaki faaliyetleri, askerlik hizmet ve görevlerinden sayılacak.

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nda "Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti" şeklinde yapılan askerliğin tanımı, "harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti" olarak değiştirildi.

Darbelerin yasal dayanağı olarak gösterilen TSK  İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi'ndeki, TSK'nın vazifesi yeniden tanımlandı. "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır" ifadesi, "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır" olarak değiştirildi.

Esir veya harp gaibi olan ya da enterne edilenlerle terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan ya da kaybolanların ailelerine kanuni kesintiler dışında kalan maaşlarının tamamı ödenecek. Aileler, doğum-ölüm yardımı, tahsil bursu, lojman ve sağlık tesislerinden yararlanmaya devam edecek.

Terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan ya da kaybolan TSK personelinden dönenlerin durumu, mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca oluşturulacak kurul tarafından incelenecek. Kusurlu görülenler hakkında soruşturma dosyası tanzim edilerek yetkili makamlara intikal ettirilecek. Bu kişilerin terfi ve diğer özlük işlemleri adli birimlerce verilecek karara göre düzenlenecek.

Astsubaylıktan subaylığa 2 Eylül 1983 tarihinden önce geçen ve binbaşılığa yükselenlerin yaş hadleri, binbaşılıkta 55, yarbaylıkta 56 olacak. 

Yüksek Askeri Şura kararları Cumhurbaşkanı'nın onayı ile tekemmül edecek. 

Terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar nedeniyle, meskun mahal dışında, can ve mal güvenliğinin korunması bakımından girilmesinde sakınca bulunan yerlerde operasyonun devam ettiği süreyle sınırlı olmak üzere; Genelkurmay Başkanlığı veya İçişleri Bakanlığı'nın göstereceği lüzum üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla askeri veya özel güvenlik bölgesi ilan edilebilecek. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde vali kararıyla 15 güne kadar özel güvenlik bölgesi ilan edilebilecek.

Türk Silahlı Kuvvetlerine ait havaalanlarından sivil hava ulaşımına açık havaalanlarına ilişkin inşaat sınırlamalarına ait planların yapılması, yayımlanması, takip esasları ve sorumlu kuruluşlar Milli Savunma Bakanlığı'nın görüşü alınarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nca belirlenecek. 

Madalya ve nişanlar, hak eden tarafından mirasçılarından birine bırakılmaması halinde, en büyüğünden başlamak üzere çocuklarına, çocukları yoksa babasına, o da yoksa annesine, baba ve annenin boşanmış olduğu durumlarda çocuğun velayetinde olduğu kişiye, anne ve babanın olmadığı durumda eşine, eşinin de olmaması halinde kanuni mirasçılarına intikal edecek.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanı'na yardımcı kadro tahsis eden kanun, Akademi konutanının korgeneral ya da koramiral olması şartını da kaldırıyor. 

Sözleşmeli erbaş ve erlerin uzman erbaşlığa geçiş yaş sınırı 25'ten 29'a yükseltiliyor. 

Esir düşen, harp gaibi olan veya enterne edilenlerle terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan ya da kaybolan uzman erbaş ve uzman jandarmalar hakkında TSK Personel Kanunu hükümleri uygulanacak.

TSK'nın erbaş ve erlerle askeri malzemelerin havayoluyla taşınmasında ortaya çıkacak acil ihtiyaçlar, THY'den hizmet alımı yoluyla karşılanacak. 

Bu arada, Genel Kurul'da kabul edilen bir önergeyle, Milli Savunma Bakanlığı'nca işletilen askeri işyerlerindeki bir kısım işlerin, alt işverenlere verilebilmesine imkan tanıyan madde tasarıdan çıkartıldı.


48 maddenin Genel Kurul'a getirilmesi çok gereksiz

AA  14 Temmuz 2013 14:29 ANKARA 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin

"48 maddenin, Meclis Genel Kurulu’na getirilmesi çok erken, çok zamansız ve çok da gereksizdir"

dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,  parti genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Yeni anayasa çalışmalarına değinen Bahçeli, 

“Biz parti olarak bugüne kadar ki çabaları 

takdirle karşılıyor ve mutlaka sonuca ermesini 

istiyoruz. 

 23 Nisan 2012 tarihinde, Meclis 

Genel Kurulu’ndaki konuşmamda söylediğim 

gibi biz elimizi taşın altına koymaya varız ve 

bunda da son derece kararlıyız” 

  diye konuştu.

Bahçeli, şunları kaydetti:

  “Bir defa bizim anayasa konusundaki 

yaklaşımımız kafa karışıklığına meydan 

vermeyecek kadar nettir.

 Hassasiyet duyduğumuz konular 

kırmızı çizgilerimiz olup, geri adım atmamız da 

mümkün değildir.

 Bugüne kadar, değişik fırsat ve zeminlerde 

anayasa değişikliğiyle ilgili kanaatlerimizi, 

nasıl 

bir anayasa istediğimizi sürekli milletimizle 

paylaştık, muhataplarımıza bildirdik. 

Açık yüreklilikle bir kez daha söylemek isterim 

ki, uzlaşmaya dayalı, toplumsal talepleri 

merkezine almış, milli değerlerden ve Türk 

milleti gerçeğinden ödün vermeden olabilecek 

en kısa zamanda yeni anayasanın 

tamamlanması bizim en samimi dileğimizdir. 

Anayasa yapım veya değişiklik süreci kesinlikle 

milletimizin hizmetine odaklanmış, yararını ve 

yarınını gözeten güçlü bir idari ve hukuki 

perspektifle, geniş bir işbirliği zemininde hayat 

bulmalıdır.

Hepsinden de önemlisi, Cumhuriyetin ruhuna 

ve lafzına zarar vermeyecek, verdirmeyecek bir 

güvence sunmanın yanında, Türk kimliğini 

zedelemeyecek milli bir nitelik de sergilemelidir. 

 Bununla birlikte, etnik ve mahalli dillerin 

tanınmasına müsamaha göstermeyecek 

donanımda bulunmalı, değiştirilmesi dahi 

teklif edilmeyecek maddelere sadakat 

göstermelidir.

Anlaşılacağı üzere dün ne söylüyorsak bugün de aynı  noktadayız. 

Bu haliyle anayasa hazırlık çalışmalarında ve 

sürecinde; Anayasanın ilk üç ve emniyet supabı

 niteliğindeki dördüncü maddelerinden ödün 

vermemizin, başlangıç kısmındaki ruhtan geri 

adım atmamızın, Türk kimliğinin 

sulandırılmasına rıza göstermemizin 

düşünülemeyeceğini, Türk milletini tahrip 

edecek ve etnik kimliklere çağrı olacak her 

değerlendirmeyi, siyasi ve hukuki meşruiyet 

sağlama çabalarını geri çevireceğimizi 

duyurmuştuk. 

Bugün de aynı çizgideyiz, 

aynı kararlılıktayız, aynı  iradedeyiz.”

Yabana atılmamalı

“Bizim bu görüşlerimiz paralelinde her 

türlü uzlaşma, anlaşma ve söz birliğine açık 

olduğumuz iyi bilinmelidir” 

diyen Bahçeli, 

şöyle devam etti:

“Başbakan Erdoğan öncelikle 48 maddenin 

hemen Meclis’ten çıkarılmasını istemek yerine, 

anayasa değişikliyle nereye varmak istediğini ve

 neyi amaçladığını  açıklamalıdır.

 Kaldı ki, Anayasa Uzlaşma Komisyonu 

görevinin başında ve mesaisini sürdürmektedir.

 Sayın Meclis Başkanı’nın 9 Temmuz 2013 

günü başlattığı liderler turu bir bakıma 

Uzlaşma Komisyonu’nun güven tazelemesine 

de vesile olmuştur.

 Kimse telaşa 

kapılmamalıdır ki, değişiklik teklifleri yavaş ve

yetersiz olsa da müzakere edilmektedir. 

Kuşkusuz uzlaşılan 48 madde yabana 

atılmayacak kadar önemlidir. 

Bunu küçümsemek, hafife almak ve Anayasa 

Uzlaşma Komisyonu’nu sabote edecek 

müdahalelerde bulunmak bizim tarafımızdan 

doğru ve ahlaki görülmeyecektir. 

Israr ve 

sabırla, üzerinde uzlaşılan maddeler 

demokratik bir havuzda toplanmalı ve bu sayı  mutlaka da arttırılmalıdır. 

Yeri ve zamanı gelince, gerek ve zorunluluk 

doğunca mutabakata varılan maddelerin Genel 

Kurul’a intikali bir seçenek olarak ele 

alınmalıdır.

Ancak şu günkü şartlarda Anayasa Uzlaşma 

Komisyonu’nu fiilen bitirecek ve sakatlayacak 

adım ve yaklaşımlardan uzak durulması da 

bilhassa Başbakan Erdoğan bakımından 

ciddiye alınması gereken siyasi bir 

sorumluluktur.

Bizim şu günkü ortamda; Anayasa Uzlaşma 

Komisyonu’nu tökezletecek bir eğilimin içinde 

olmamız şöyle dursun; 

Başbakan’ın iftar 

programlarında kafasına estiği gibi atıp 

tutmasına, hezeyanlar içinde seslendirdiği 

çağrılarına kulak asmamız mantıklı ve makul 

bir tercih değildir. 

Bu nedenle 48 maddenin Meclis Genel 

Kurulu’na getirilmesi çok erken, çok zamansız 

ve çok da gereksizdir. Sayın Cemil Çiçek’in 

Meclis’te grubu bulunan siyasi parti 

liderleriyle 

teması da bölük pörçük anayasa yapımına 

esasen terstir. 

Başbakan Erdoğan’ın, arzu ederse uzlaşma

 masasından kalkmasına bir mani hal yoktur.”

Çözüm süreci

Çözüm sürecine de değinen Bahçeli,

 “Aylardır AKP ve PKK güdümünde teröristlerin geri çekildiğini yazıp çizenler, bu düzenbazlığı bayram 

havası  gibi sunanlar, kare kare fotoğraflar yayımlayanlar elbirliğiyle Türk milletinin aklını çelmekle uğraşmıştır. 

Militanların sınır dışına çıktığı izlenimi verme arayışında olan çeyrek porsiyon gazeteciler, dağlarda yatıya 

kalıp 

da habercilik yaptığını zanneden küstahlar, PKK’nın değirmenine su taşımışlar, kamuoyu algısını saptırmakla meşgul olmuşlardır”


 ifadesini kullandı.

“Halbuki teröristlerin ne çıktığı ne de geri çekildiği vardır” 


diyen Bahçeli, şöyle konuştu:


“Başından beri ifade ettiğimiz gibi, PKK’nın geri çekilmesi ya da silah bırakması asla gerçekleşmeyecektir. 

(yıkımın sözcüsü mhpbahçeli)
(pkk ya tâlimat böyle verilir.)

Yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı, bu yılın başlarında,

‘hedefimiz PKK’ya silah bıraktırmak’ derken milletimizin aklıyla ve irfanıyla alay etmekten utanmamıştır."

 

 

MHP evet dediği görüşten dönmüş durumdadır.

AA 14 Temmuz 2013 17:16

Başbakan Yardımcısı Bozdağ,

 ''Öyle görünüyor ki MHP yeniden bir değerlendirme yapıp önce 'evet' dediği görüşten şimdi dönmüş durumdadır''

 dedi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ,  MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin, "Öyle görünüyor ki MHP, yeniden bir değerlendirme yapıp önce 'evet' dediği görüşten şimdi dönmüş durumdadır. Tabii kendi kararlarıdır" dedi.

Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin (UETD) iftar programına katılmak üzere Almanya'ya giden Bozdağ, hareketinden önce Atatürk Havalimanı VİP Salonu'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili açıklamalarına değinen Bozdağ, 2 yıldır çalışan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun, kendisine tayin edilen sürenin 31 Aralık 2012'de dolmasına rağmen çalışmalarını sonlandıramadığını söyledi.

Bozdağ, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in parti liderlerine yaptığı ziyaretler sonucunda, 1 Mayıs'a kadar yeni bir sürenin ortaya çıktığını hatırlatarak, "Ondan sonra da bitmeyince 1 Temmuz'a kadar ilave bir süre alındı. Yaklaşık 2 yıl oldu. Henüz 48 madde üzerinde bir uzlaşma var. 150 civarında maddenin görüşüldüğünü görüyoruz. Bunun geri kalan 102 maddesi üzerinde şu ana kadar bir mutabakat yok" diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili  "Bunca zaman çalışıldı. Üzerinde uzlaşılan 48 madde var. Gelin bu 48 maddeyi yasalaştıralım" yönünde çağrıda bulunduğunu hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Tabii buna MHP Grup Başkanvekili sayın Mehmet Şandır, parti adına yaptığı açıklamada, sayın Başbakanımızın bu çağrısına destek verdiklerini, hatta bu görüşün sayın Bahçeli tarafından Meclis Başkanı'na da iletildiğini ifade etti. Ama aradan bir veya iki gün geçti.  Sayın Bahçeli bugün başka bir açıklamada bulundu. 'Biz buna destek vermeyeceğiz şeklinde' bir değerlendirmesi oldu."

Bozdağ, grup başkanvekillerinin genellikle grup başkanı adına konuştuklarını bildiklerini ifade ederek, "Grup başkanı da sayın Bahçeli'dir. Şandır'ın, sayın Bahçeli ile istişare etmeden konuşması, bu gibi bir konuda açıklama yapması, pek olası gözükmüyor. Ama öyle görünüyor ki MHP yeniden bir değerlendirme yapıp önce 'evet' dediği görüşten şimdi dönmüş durumdadır. Tabii kendi kararlarıdır" değerlendirmesinde bulundu.

CHP'li Sapan'ın Başbakan'ın kızına yönelik tweeti

Gazetecilerin, CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızına yönelik attığı tweetle ilgili soru üzerine Bozdağ, Sapan'ı kınadığını bildirdi. 

Bozdağ, hiçbir milletvekilinin toplumun değerleriyle bağdaşmayan eylem ve söylemde bulunmaması gerektiğine dikkati çekerek,  "Maalesef şu anda çok kötü bir durumda. Milletvekillerinin söyledikleri ifadeler kabul edilemez durumdadır. En son CHP milletvekilinin yaptığı açıklama büyük bir seviyesizliğin somut göstergesi olarak ortada duruyor. Ben bunu kınıyorum. Dilerim bundan sonra böyle bir hadise olmaz"  diye konuştu. 

Açıklamanın ardından Bozdağ ile beraberindeki heyet, THY'ye ait tarifeli uçakla Almanya'ya hareket etti.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili tutumu sebebiyle anamuhalefet partisini eleştirdi. Bozdağ,

 “Yeni anayasa konusunda, Cumhuriyet Halk 

Partisi Genel Başkanı, uzlaşılan maddelerin 

yasalaşmasını engellemek için bahane, bir kaçış 

 yolu arıyor.” 

dedi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yozgat Valiliği ve belediye tarafından hazırlanan ‘Bozok Bereket Kervanı’ projesi kapsamında Yozgat Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen iftar yemeğine katıldı. Bozdağ, yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı iftar yemeği sonrasında, yeni anayasa konusunda açıklamalarda bulundu. CHP’nin yeni anayasa konusunda samimi olmadığını söyledi. Şöyle konuştu:

 “Anayasa uzlaşma komisyonu, yeni bir anayasa 
uzlaşarak ortaya koyamadı ancak anayasanın 

48 maddesi üzerinde dört siyasi partinin 

tamamının uzlaşması var.

 Bu çerçevede Sayın Başbakanımız dört 

partinin üzerinde uzlaştığı anayasa 

maddelerinin Meclis’te görüşülerek 

yasalaştırılmasını gündeme getirdi. 

Ancak CHP buna olumsuz cevap verdi. 

Bunun ana nedeni CHP’nin yeni anayasa 

konusunda, yeni anayasa olmasa bile anayasada 

değişiklik yapma konusunda samimi 

olmamasında aramak lazımdır.” 


Bekir Bozdağ, yeni anayasa maddelerinin yasalaşması için meclis çoğunluğunun 367 olduğunu hatırlattı. CHP’nin, ‘Başkanlık sistemi yeni anayasanın önünü tıkadı’ gerekçesinin doğru olmadığını belirten Bozdağ,

“Şu anda başkanlık sistemi ile alakası olmayan 

maddeler üzerinde de mutabakat yok. 

Anayasanın aradığı çoğunluk 367’dir. 

367 uzlaşma için aranan bir rakamdır.


 Siyasi partilerin tamamı bir araya gelir, uzlaşırsa elbette güzel olur. 


Ancak üç parti bir araya geldiğinde de bu 48 madde değişikliği yapılabilir.”

 ifadelerini kullandı.