BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Temmuz 2013 Pazar

Sayın Bahçeli, siz Ankara’da kuluçkaya oturmuş bir zavallısınız 14 07 2013 1992-2002 arasındaki KARANLIK DÖNEM tam olarak aydınlanmadan Türkiye “Aydınlanma” sürecini tamamlayamaz

AKP'li Hüseyin Çelik: Bahçeli, siz bir zavallısınız.

 

AKP’li Hüseyin Çelik, Devlet Bahçeli’nin Yeni Anayasa'yla ilgili açıklamalarına yanıt verdi. 

Çelik, 

'Sayın Bahçeli, siz Ankara’da kuluçkaya oturmuş bir zavallısınız' 

dedi


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun üzerinde anlaştığı 48 maddeyi TBMM’de yasalaştıralım” teklifini eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’ten sert yanıt geldi.

Çelik, “Bahçeli, ‘Bu çok erken, çok gereksiz bir teklifti’ diyor. MHP, AK Parti gibi bir parti olsa, iktidar gibi omzunda büyük bir yük olsa, her hafta bir ülkeyi dolaşsa, diyeceğiz ki birbirleriyle irtibat kurmakta zorlanıyorlar. Diyeceğiz ki böyle... Topu topu bir avuca sığacak kadar milletvekiliniz var. Grup Başkanvekili başka bir şey söylüyor. Bugün Sayın Bahçeli bayramlık ağzını açacak ‘Buna gerek yoktur’ diyecek...” dedi.

Çelik’in sert ifadeler içeren konuşmasının satır başları…

 

Tek dil değil, resmi dil Türkçe

 

“Türk milleti isminden de kimsenin bir rahatsızlığı yok. Ankara başkent olarak kalmalıymış. Ankara zaten başkent. Çok komik oluyorsunuz. Ay-yıldızlı bayrakla ilgili bir problem mi var? Diyor ki, ‘Tek dil Türkçedir.’ Hayır, Sayın Bahçeli, resmi dil Türkçedir ve Türkçe olarak kalacaktır. Başka bir şey daha söylüyor. Etnik ve bölgesel dillerin tanınmasına müsaade etmeyeceklermiş. Bir yerde bir etnisite varsa, orada insanların bir dil vardır. İnsanların dilini tanımamak senin ne haddine? Onu nasıl tanımamazlıktan gelirsiniz?”

 

'Başbakan şuraya varmaya çalışıyor'

 

“Biz burada ülkemize iyi bir şey kazandırmaya çalışıyoruz. Bahçeli soruyor Başbakan’a ‘Sen bu anayasa ile nereye varmaya çalışıyorsun?’ diyor. Başbakan şuraya varmaya çalışıyor. 2011 beyannamemizde var. 2023 AK Parti Siyasi Vizyon belgemizde var. Komisyonlarda var. Biz gerçek manada ileri standartlarda olan bir Türkiye istiyoruz. Bildiğiniz gibi 25 Haziran’da malumunuz, Kuzey Irak’taki Selahattin kentinde bir saldırı meydana geldi. Burada 13 Türkmen hayatını kaybetti. Türkiye bu vefat eden insanların cenaze merasimlerinden tutunda, diğer insanlarla yakından ilgilenmiştir.”

 

'Uçağa binmeye bile korkuyorsunuz'

 

“Sayın Bahçeli, Allah aşkına siz kaç kere Bakü’ye, Bişkek’e, Taşkent’e, Kırım’a, Lefkoşa’ya gittiniz? Sayın Başbakan, Türkiye’nin herhangi bir vilayetine gider gibi buralara gitti. Sayın Bahçeli siz uçağa binmeye bile korkan, Ankara’da kuluçkaya oturmuş bir zavallısınız. Türk dünyası üzerinden sözüm ona bize saldıracak. Biz Türk dünyasında önemsenmiyormuşuz. 

Sayın Bahçeli ölen insandır, ölen Müslümandır. 

Biz soydaş ve soydaş olmayan diye nitelendirmeyiz. 

Bunu yapan sizin gibi ırkçı bakış açınıza sahip olanlardır.”

 

 14 Temmuz 2013 Pazar

Yiğit BULUT

1992-2002 arasında özellikle 2001’de Türkiye’de ne oldu?

 

 

Bugün “Türkiye’de neler oluyor” diyenler, 2001 yılında “neler olduğunu, yaşananın tam olarak nasıl adlandırılabileceğini” ve en önemlisi vatandaşlardan yöneticilere, bürokratlardan siyasetçilere kadar birçok ismin, nelere “bilerek-bilmeyerek” alet olduklarını, hangi suça iştirak edip, kimlere yol verdiklerini sorguluyorlar mı ?

Sevgili dostlar, “2001 krizi” diye algılanan ve “anayasa atıldı” gibi anlamsız bir etiketle sunulan süreç, 

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurumlarına içeriden-dışarıdan planlanıp-yönetilen bir diz çöktürme”

 darbesi olup, “dönemin iktidar sahipleri” başta olmak üzere birçok şahıs ve kurumun, isteyerek-istemeyerek suça iştirak etmeleri ile sonuçlanmıştır!

Sonuç 1: 2001’de yaşananların “anayasa atılması” ile en küçük bir bağı yoktur! O sadece “işin paketi” olup, Türkiye “iç-dış YERLEŞİK DÜZEN” tarafından her anlamda çarpılıp, budanıp, boyunduruk altına alınmış ve “refleks göstermesi” gerekenler, finansal-entelektüel eksiklikleri ve siyasi basiretsizlikleri sonucu maalesef ağzı açık yaşananları seyretmişlerdir...

Peki 2001’de tam olarak ne oldu?

Bu ülkede neden yaşanana tam bir teşhis konamadı ve “anayasa atıldı” gibi basit bir etiketleme genel kabul gördü?

Bu noktada yaşananları bir daha hatırlayalım;

1- 1999 yılının 6. Ayından itibaren Türkiye, tarihinin en büyük para-sermaye piyasaları “manüpülasyonuna” muhatap olmuş ve “AB-IMF” algılaması altında İMKB 100 endeksi 1999-6. Ayından başlayarak 2000-17 Ocak sabahına kadar “dolar bazında” 9 katına kadar şişirilmiştir...

2- Bu giriş yaşanırken MB ve Siyasi Otorite “ne olduğunu” idrak edemeyerek veya etmesine rağmen “sessiz-tepkisiz” kalarak, “şişirme” operasyonuna iştirak etmiştir...

3- 2000 yılı Ocak ayında Sermaye Piyasaları “EN NOKTASINA” değerken, 17 Ocak sabahı “İÇ-DIŞ Yerleşik Düzen’in” BOŞALTMA operasyonu başlamış ve bu süreç 2001-18 Şubat sabahına kadar devam etmiştir...

4- 2000-17 Ocak ile 2001-18 Şubat arasında İMKB endeksi dolar bazında 1999 seviyesine dönüp neredeyse “9 kat değer” kaybederken, Türkiye 10 milyar dolar cari açık vererek Cumhuriyet Tarihi rekorunu kırmıştır...

5- Bu satış ve Türkiye’yi BOŞALTMA sürecinde, sermaye piyasası takası 15,3 milyar dolardan 3 milyar dolara inmiş, hazine bonosu takası da 13 ayda yarıdan fazla erimiştir...

6- EN ÖNEMLİSİ; Türkiye’den BU BÜYÜK ÇIKIŞ-BÜYÜK SOYGUN olurken; MB ve SİYASİ OTORİTE “sessiz-tepkisiz-eylemsiz” kalarak SUÇA iştirak etmiş ve DOLAR kurunu “dalgalanmaya bırakmayarak, sabit-lineer tutarak” SOYGUNCULARA İSTEDİĞİ KURDAN DOLAR vermiştir!

7- Bu “fonlama” Cumhuriyet tarihinin en büyük MALİ SUÇ sürecine, kolektif EN BÜYÜK CEHALETİN eklenmesiyle veya eylemsizlik yoluyla YOL açmaktır! Kaç liradan dolar alacağını bilen yerli-yabancı spekülatörler, Merkez Bankası nezaretinde Türkiye’nin varlıklarını “şişirme-söndürme” operasyonları ile kendi ceplerine transfer ederek Dünya tarihine geçecek BÜYÜK SOYGUN’u gerçekleştirmişlerdir... Bu operasyonların yapılabildiği ülkelerde, yönetenlerin “finansal-entelektüel” birikimlerinin zayıf olması ve ne olduğunu anlayamayanların sessiz kalması, anlayanların da bazen maalesef iştirak etmesi en önemli detaydır!

8- İlk dalga sonrası 2001-21 Şubat öncesi bildikleri dolar kurundan (600,000’lerden) dolara geçenler, “Anayasa atıldı algılaması” ile birlikte Siyasi Otorite-Merkez Bankası nezaretinde İKİNCİL dalga hareketine başlamışlardır...600,000’lerden aldıkları dolarları 1,350,000 üstünde satarak ANA operasyon  tamamlanmıştır !

9- İşin “finansal kısmı” bitince “Siyasi Manipülasyon” başlamış ve maalesef TÜRKİYE’nin altın anahtarı “muhtar bile seçilmemiş” Derviş’e teslim edilmiştir!

10- Derviş, “Milli Bakışlar” eşliğinde 15 günde 15 yasa çıkartmış ve maalesef kendisine direnen tek isim olan Enis Öksüz’ün de koltuğunu da altından çekerek, almıştır !

11- İşin en acı tarafı, Türkiye toplumsal olarak yaşananı analiz edememiş ve işi yapanların medya yoluyla koydukları “anayasa atıldı kriz çıktı” etiketi genel kabul görmüş ve bilincimize-bilinçaltımıza işlenmiştir!

Sevgili dostlar, 2001 süreci, İÇ-DIŞ-YERLEŞİK-İKTİDAR odakları tarafından da “bilerek-bilmeyerek” desteklenmiş ve içeride de ses vermesi gerekenler tarafından sessiz kalınarak destek olunmuştur! 2000-2001 dönemi Türkiye’nin en ağır “mali-siyasi-sosyolojik” suçlarını içerir ve maalesef bugüne kadar da ne olduğu, neden, nasıl olduğu araştırılmamış ve anlaşılamamıştır!

Sonuç 2: 2000-2002 dönemini araştıracak cesur insanlara ihtiyacımız var! Bu dosyayı açalım bakın içinden “NELER AMA NELER” çıkacak! Bugün ortada “Aslan” diye dolaşanlar ve birçok itibarlı olduğunu iddia eden “isimler” ne hale gelecek! Korkma Türkiye aç bu DOSYAYI! Dönemin “suça iştirak” etmiş “siyasetçilerini, medya mensuplarını, bürokratlarını, her meslekten isimleri” deşifre et! Burada çok önemli detayı da unutmayalım; 2001 dosyası “28 Şubat sürecinden ve 94 krizini yaratan 92 sonrası dönemden ayrı düşünülemez”! Olaya bu açıdan bakınca 2002’de taçlanarak biten dönem 1992’de Özal’ın Kürt politikasını değiştirme denemesi ile başlamış ve 1994 krizi, 28 Şubat süreci ve 2001 krizi ile sona ermiştir!

Sonuç 3: 2003’ten itibaren de aynı oyunlar “küçük-büyük” ölçeklerde yine oynanmış hatta fiili darbe denemeleri bile ortaya çıkartılmıştır. 2003 sonrası ülkeyi yönetenler kararlı bir şekilde bu saldırıya karşı durmuş ve Türkiye’nin kendi ekonomi politikalarını “IMF’den de bağımsız kalarak” devam ettirmişlerdir. Bu bağımsızlaşma olmasaydı bugün “çözüm süremiz” çok sert siyasi-finansal darbeler alabilirdi (şu an denenmiyor değil)!

Son söz: 

1992-2002 arasındaki KARANLIK DÖNEM tam olarak aydınlanmadan Türkiye “Aydınlanma” sürecini tamamlayamaz! 

Haydi Türkiye aç bu dosyayı! 

Korkma orada kendini görmeyeceksin!