BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Temmuz 2013 Cumartesi

"Gülen Cemaati"nden muhalefet üretilebilir mi 13 07 2013 Fethullah Gülen'e Müslüman Soros diyebilir miyiz

"Gülen Cemaati"nden muhalefet üretilebilir mi?

Geçenlerde Rusya'nın "Komsomolskaya Pravda" gazetesinin muhabiri Daria Aslamova aradı ve görüşmek istediğini söyledi. Evime davet ettim.

Gezi Parkı merkezli direniş eylemlerinin Türk siyaseti üzerindeki etkileri üzerine bir haber hazırlıyormuş. Benden önce değişik çevrelerden insanlarla görüşmüş.

Neticede ben de dış ülkelerdeki olayları yerinde izlemiş, söyleşiler yapmış bir gazeteciyim. Bir ülkede siyasi kararsızlık ortamı olduğunda, iktidar alternatifi siyasi partilerin durumunu anlamaya çalışırım öncelikle.

Bu Rus meslektaş CHP'nin tutumu ve gücü hakkında hiç soru sormadı. Bunun yerine "Gülen Cemaati"ni gündeme getirdi ve 40 yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bir benzetme yaparak sordu sorusunu.

-Fethullah Gülen'e Müslüman Soros diyebilir miyiz, dedi.

Siyasal hareket mi?

Kendisine bunun ilgi çekici bir benzetme olduğunu söyleyerek, Gülen Cemaati'nin siyasal bir hareket olmadığını, bu cemaatin mensuplarının hareketlerine  

"Hizmet"

 dediklerini anlattım. 

Konuşmamız ilerledikçe bu Rus meslektaşın AK Parti'ye karşı en etkili örgütlü muhalif hareketi  

"Gülen Cemaati"

 olarak gördüğünü hissettim.

Bu arada Rusya'daki Müslüman nüfus üzerinde Siyasal ve Radikal İslam'ın etkilerini değerlendirirken, Gülen Cemaati'nin ılımlı ve diyalogcu tutumunun, El Kaide'ye ve Hizbullah'a alternatif olabileceğini de vurguluyordu.

Nitekim daha sonra Moskova'da bir televizyon programında Gülen Cemaati üzerinde konuşmuş... 

Fethullah Gülen'in Amerika'daki ikameti ve ilişkilerinden giderek, Rusya'nın bu hareketten yararlanmasının mümkün olmadığını söylemiş.

Cemaatin imajı

Bu Rus gazetecinin veya benim Gülen Cemaati üzerinde düşünce çeşitlemeleri yapmamız çok görülmemiş bir durum değil. Batı'nın en etkili gazetelerinde de Gülen ve Cemaat üzerine sayısız yorum ve inceleme yayınlandı, yayınlanıyor.

Önemli olan Sayın Gülen'in ve Cemaat'in kamuoyuna yansıyan imajları hakkında kendilerinin ne düşündükleridir.

Bizim medyada da Gülen Cemaati'nin Başbakan Erdoğan ve AK Parti iktidarı karşısında yer aldığına ilişkin spekülatif haber ve yorumlar fazlasıyla yok mu? 

"Gülenci savcılar"ın MİT Müsteşarı hakkında soruşturma girişiminde bulundukları ve buna Başbakan Erdoğan'ın tepki gösterdiği içerikli haberlerini okumadık mı?

Türkiye'de Başbakan Erdoğan'ı en sert biçimde eleştiren gazetecilerin Gülen'i Pennsylvania'daki çiftlikte ziyaret ettiklerinde, bir nevi dertleştikleri şeklindeki dedikodu içerikli haberleri hatırlamıyor muyuz?

Yurda dön çağrısı

Ve hatta bazılarına göre yol ayrımı Mavi Marmara'ya karşı tutum farklılığında başlamadı mı? 

Veya Başbakan Erdoğan'ın Gülen'e kitleler önünde  

"Artık yurduna dön" 

 çağrısı yapmasının olumsuz şekilde cevaplanması da farklı yorumlara neden olmadı mı?

Kısacası "Cemaat"in imajı, sonunda bir Rus gazetecinin Fethullah Gülen'den AK Parti'ye ve Başbakan Erdoğan'a muhalif bir portre çıkartma çabasına dayanmış. 

Gülen'i "Türk Soros'u" olarak görecek kadar uçurmuş onu.

 

Burada galiba unutulan nokta  

"Siyasi risk"

 kavramıdır.

AK Parti ve Başbakan Erdoğan başarısız olduklarında taşıdıkları siyasi riskin içerikleri ile karşı karşıya kalırlar.

Ama geçmişte de gördük ki Jakoben laikçi resmi ideoloji demokratik siyaseti rafa kaldırdığı zaman,  

"Cemaat" 

 denilen oluşumlar  

"Cezai riskler"le baş başa kalırlar. 

Gülen'i Amerika'ya götüren risk de böyle değil miydi?

 

İktidara ortak olmak

Siyasi risk taşıyanlar, iktidarlarını derneklerle, vakıflarla, cemaatlerle paylaşmazlar. 

Onların hayat alanlarını, özgürlüklerini güvence altına alırlar. 

Aktif siyasete katılmadan ve Ortadoğu coğrafyasında siyaset yapmanın risklerini taşımadan 

"Biz iktidara ortağız"  

demek, sadece tepkiye sebep olur.

 

Özetlersek Gülen Cemaati'nden AK Parti'ye muhalif bir siyasi hareket çıkarmaya dönük arayışlar, Rus medyasında da, bizim medyada da nakıs teşebbüsler olmaktan öteye gidemez.

Bunlar olsa olsa Gülen'in aklını, zekasını, bilincini hafife alanların ve yaşadığı deneyimlerden çıkardığı derslerin farkında olmayanların yazdıkları senaryolardır.

 BAŞYAZI 13 07 2013

 

Modernliğinizin kıymetini bilin!..

Yolda yürürken, yoğun trafikte caddede karşıdan karşıya geçerken ve hatta motosiklet kullanırken bile cep telefonu ile konuşanlara, SMS yazanlara bakınca Türk toplumunun en hakim niteliğinin "Diyalog" olduğunu düşünebilirsiniz.

Oysa diyalog da çeşit çeşittir.

Örneğin kürsüye çıkıp meydandaki partili kitleye hitaben konuşma yapan siyasetçi "Halkla diyalog kurdum" 

 diye düşünmez mi?

Bu tür diyalogun bir tarafında söz, diğer tarafında ise alkış vardır.

Sokakta eylem koyan kalabalıklar da polisle diyaloga girmezler mi?

Polis eylemcilere megafonla "Dağılın" der. 

Eylemciler de polise taş veya molotof kokteyli atarak bu kendine özgü diyalogu başlatırlar.

Zamanın ruhu kapsamında

Cep telefonu ile diyalogda ise, çoğunlukla yalanlar da bulunur.

Evlilik dışı ilişkisi ile birlikte Boğaz'da denize karşı bir lokantada keyfeden kişi cep telefonunda "Eve ne zaman geleceksin" diye soran eşine, "İşim bitmedi, hala Ankara'dayım" diye cevap vermez mi mesela?

Galiba

 "Zamanın Ruhu" 

 denilen olguyu daha geniş bir zaman diliminde yakalamaya çalışmak daha doğrudur.

Özellikle iletişim teknolojisi, bazen bu ruhu "Tuz ruhu"na dönüştürebiliyor. 

Örneğin bir ülkeyi gerçeklere bakarak anlamak yerine

 "Sosyal Medya"daki mesajlardan anlamaya çalıştığınız zaman, Türkiye ile Suriye'yi karıştırabilirsiniz veya Taksim Meydanı'nı Tahrir Meydanı zannedebilirsiniz.

Eskiden oruç tutmayanlar, oruç tutan arkadaşlarına Bektaşi fıkraları anlatarak kendi konumlarını mizah konusu yaparlardı.

"Hastalığım nedeniyle ancak bir gün oruç tutabildim"

 demiş. 

Aynı soru orada bulunan Bektaşi'ye de sorulmuş. 

Bektaşi gülmüş ve  

"Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş" 

 diye cevap vermiş.

Eski zamanın ruhunda oruç tutmayanlar konumlarını tebessümlere konu ederlerdi.

Şimdiki zamanın ruhunda ise birileri yemek şirketlerinin rakamlarına bakıp

 "Oruç tutanlar azalıyor, demek ki modernleşiyoruz"  

diyerek 

"Başbakan Erdoğan'ın çizmek istediği tarzda bir muhafazakarlığın geleceği yok"

 içerikli mesajlar gönderiyorlar.

Bu birileri Umre'ye giderek veya Hac farizasını yerine getirerek çok kısa süre önce Başbakan Erdoğan'ın tarzına uymaya çalışmamış olsalar, diyecek söz bulamayız. 

Veya gazeteleri Ramazan ekleri vermese...

Aslında bu tarz modernleşme gerçekten ilgi çekici yansımalar gösterir.

Modernliğin kıymeti

Böyle çok modern bir arkadaşım din ve inançlar üzerinde sohbet edilen bir toplantıda söze karışmış ve "Biz de Müslüman'ız, biz de günde 5-6 raket namaz kılarız" diyerek rekat ile raketin karıştırıldığı, modern ve sportif bir yorum getirmişti ibadete.

İyisi mi biz de zamanın ruhunu eski zamanlardaki gibi gülümseyerek yakalayalım.

Yaz sıcağında canı çay ve sigara çeken, iftarın gelmesini sabırsızlıkla bekleyen Temel, Trabzon'daki bir çay bahçesinde oturuyormuş. O sırada bir grup yabancı turist gelmiş bahçeye... Masalara yayılıp oturmuşlar, garsona çay söylemişler. Bazıları sigaralarını yakıp tüttürmeye başlamış.

Temel onlara bakmış ve sonra 

"Modernliğinizin kıymetini bilin"  

diye bağırmış.

Eski zamanın ruhundaki fıkrada Temel "Dininizin kıymetini bilin"  

diye bağırırdı yabancı turistlere.