BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

1 Temmuz 2013 Pazartesi

29 Haziran 2013 Cumartesi Teori mi pratiği belirler pratik mi teoriyi?

29 Haziran 2013 Cumartesi   Teori mi pratiği belirler pratik mi teoriyi?


Kitap 20. yüzyılın sayılı entelektüelinden Adorno ve Horkheimer’ın teorik olduğu kadar politik, güncel olduğu kadar tarihsel bir eleştirellik ve düşünme çabası olarak okunabilir.


Frankfurt Okulu ya da Eleştirel Kuram diye bildiğimiz, yirminci yüzyıldaki iki dünya savaşı arasındaki dar tarihsel koridorda filizlenmiş, ancak etkisi 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa düşünce elitleri arsında belirginleşmiş ve belli ölçülerde üst düzey bir saygı tonuna erişmiş sayabileceğimiz özgül Marksizan eğilimin iki önemli kurucu figürüdür Theodor W. Adorno ile Max Horkheimer.
Felsefeden kültür kuramına, ideoloji sorunundan aydınlanma düşüncesine kadar geniş bir entelektüel alanda birlikte üretim yapan Adorno ve Horkheimer, yirminci yüzyılın ortalarından itibaren belirginleşmeye başlayan düşüncelerin öncülerinden olurlar. Bu süreç, öznenin her anlamda çözüldüğü, yabancılaşmanın derinleştiği ve aklın araçsallaşmasının, aşılmaz bir kesinlik kazandığı bir süreçtir. Ayrıca bu dönem, toplumsal yıkım ve felâketlerin insana dair iyimser düşünceleri budadığı zamanlardır.
Adorno ile Horkheimer 1956 baharında üç hafta boyunca bir tartışma yaptılar ve bu tartışmayı Komünist Manifestonun güncel bir versiyonunu üretme niyetiyle teybe kaydettiler. 
İki filozof bu sohbetlerinde eserlerinin teori-pratik ilişkisi, emek, boş zaman, tahakküm, özgürlük gibi temel temaları üzerine, tutarlılık ve temellendirme kaygısı gözetmeksizin siyasi dozu yüksek serbest doğaçlamalarda bulundular. 
Aklın araçsallaşması
Soğuk Savaşın gemi azıya aldığı bir dönemde Eleştirel Teori eleştirelliğini ne ölçüde koruyabilmişti? Siyaseten etkisizliğin içselleştirilmesi düşünceye nasıl bir etkide bulunur? Teorik mülahazalar düzeyinden reel siyasetin dolambaçlarına “indiklerinde”, yüksek teori kozasından çıktıklarında, iki düşünür, dünyanın gidişatı hakkında ne ölçüde anlamlı fikirler üretebiliyorlar? Pratikte yanlış giden bir şeylerin olduğu ve ancak bu yanlışlığın salt kendi başına pratik içinde kalınarak çözülmeyeceği, pratikte yanlış giden şeylerin teoride de muhakkak karşılıklarının olacağını, teori ile pratik arasında handiyse dini-kutsal bir birlik düşüncesini yaşatan konuşmalar kitabın ana mihveri.
İki entelektüelin güncel sorunlar etrafında ya da teorik sorunlar etrafında konuşmalarına alışığız. Ancak, teorik olduğu kadar politik, güncel olduğu kadar tarihsel bir eleştirellik ve düşünme çabasına pek aşina değiliz. Kitap 20. yüzyılın sayılı entelektüelinden Adorno ve Horkheimer’ın bu yönde gerçekleştirdikleri fikri üretimin sıkıştırılmış bir sunumu. 
Apokaliptik kara ayin

Ünlü siyaset felsefecisi John Gray, Kara Ayin’de Fransız Jakobenlerden Rus Bolşeviklere, Nazilere kadar dünyayı dönüştürmeyi amaçlayan ütopyaların, binyılcı Hıristiyan inançların seküler bir uzantısı olduğunu gösteriyor. Sovyetler Birliği’nin dağılışı ve neokonservatif evrensel demokrasi projesinin Irak’ın kana bulanmış sokaklarında son bulmasıyla ağır bir darbe yiyen ütopyacılık yerini apokaliptik, new-age din biçimlerine bırakıyor. Apokaliptik din canlandığı her yerde yeryüzünün azalan kaynaklarına yönelik yoğun savaş da içinde olmak üzere siyasal anlaşmazlıklarla iç içe geçiyor.
Kara Ayin - Apokaliptik Din ve Ütopyanın Ölümü, John Gray, Çev. Bahar Tırnakçı, YKY, 2013

Nasıl sosyolojik düşünülür?

Sosyolojik Düşünce Geleneği’nde Robert Nisbet “sosyolojinin altın çağı” diye nitelendirdiği çağı (1830 -1900), ondokuzuncu yüzyılın sosyal filozoflarının şu beş büyük temasının ana hatlarını çizerek ele alıyor: cemaat, otorite, statü, kutsal ve yabancılaşma. Kitabında Avrupa’nın sosyoloji mirasını; Tocqueville, Comte, Marx, Durkheim, Weber, Tönnies, Le Play ve Simmel gibi kurucu şahsiyetlerin tezlerini bu kavramlar özelinde karşılaştırarak ele alan Nisbet’in çabasının sosyal düşüncenin köklerinin arkeolojik analizi olarak ele alınması mümkün.
Sosyolojik Düşünce Geleneği, Robert Nisbet, Çev. Yusuf Kaplan, Paradigma, 2013