BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz
STRASBOURG 27 Haziran 2013 17:11 Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu’nda düzenlenen oturumda bazı Avrupa ülkelerindeki olaylar ile Türkiye'deki Gezi Parkı odaklı olaylar tartışıldı
AKPM'de "tolumsal gösteriler ve tehditler" tartışıldı
.
Genel Kurul’da kabul edilen karar tasarısında Avrupa’nın bir çok
şehrinde toplumsal gösterilerin düzenlendiği, barışçıl olarak başlayan
gösterilerin küçük bir azınlık tarafından şiddete dönüşebileceği vurgusu
yapıldı.
AKPM
yaz dönemi toplantıları kapsamında Genel Kurul’da Politik İşler ve
Demokrasi Komitesi’nin hazırladığı “Toplantı, medya ve ifade özgürlüğü
için toplumsal gösteriler ve tehditler” başlıklı rapor ele alındı.
Raporu hazırlayan İspanyol Parlamenter Diaz Tejera, çalışmanın özel bir
ülkeye yönelik olmadığının altını çizerek, “Biz burada kimseyi
yargılamıyoruz” dedi. İstanbul’da meydana gelen olayları hatırlatan
Tejera, çevre duyarlılığı ile başlayan gösterilere daha sonra siyasi
grupların da katıldığını ve bazı istenmeyen görüntülerin yaşandığını
kaydetti. Tejera, benzer gösterilerin başta Londra, Paris olmak üzere
birçok Avrupa başkentlerinde de meydana geldiğini anlattı.
Genel
Kurul’da söz alarak konuşan Türk Parlamenterlerden AK Parti Sakarya
Milletvekili Şaban Dişli, Türkiye'deki protestoların, bir çevre hareketi
olarak başladığını ancak daha sonra, aşırı grupların şiddet
gösterilerine dönüştüğünü söyledi. Dişli, hiçbir demokratik hükümetin
yasadışı eylemlere izin vermeyeceğini anlatarak, “Güvenlik güçleri
gerekli tedbirleri uygulamak zorunda kaldı. Bu arada, hukuk, Avrupa ve
uluslararası standartlara uygun olarak hareket edildi” diye konuştu.
İngiltere, İspanya, Almanya ve son aylarda Fransa gibi üye ülkelerde
benzer olaylar yaşandığını belirten Dişli, aşırı güç kullanımına ilişkin
bazı yanlış uygulamaların olduğunu Türkiye Cumhurbaşkanı ve Hükümet
tarafından da dile getirildiğini söyledi. Dişli, bu tür olaylara ilişkin
soruşturmaların sürdüğünü kaydetti.
AK Parti Kayseri
Milletvekili Pelin Gündeş Bakır ise şiddet içermediği sürece her türlü
gösteri ve ifade özgürlüğünün hak olduğunu belirterek, Türkiye’de
yaşanan şiddet olaylarına dikkati çekti. Polisin aşırı güç kullanımına
ilişkin soruşturmalar sürerken, vandalların birçok kamu ve özel
işyerine, araçlara ve çevreye zarar verdiğini ifade eden Bakır, “Biz
aynı gemideyiz. Güçlü bir Türkiye, Avrupa Birliği'nin yararınadır.
Ayrıca, Türkiye batıya aittir. Biz, batı değerlerini paylaşan, insan
hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğüne inanan, Avrupa Birliği'ne aday
ve bu hedefte kararlı bir ülkeyiz” dedi.
"Hukuk devletine düşen bir görevdir"
AK Parti Bursa Milletvekili Tülin Erkal Kara da yaşanan olayların Türk
toplumunda demokratik kültür ve bilincin geldiği noktanın önemli
göstergesi olduğuna işaret etti.
Gösterici grupların
temsilcileriyle gerçekleştirilen görüşmelerde olumlu sonuçlar elde
edildiğini hatırlatan Kara, “Bu tarz gösteriler sırasında polis
müdahalesinin ölçülü olmasının son derece önemli olduğu açıktır. Aşırı
güç kullanımına ilişkin kimi iddialar da halihazırda soruşturulmaktadır”
diye konuştu. Kara, “Üç haftalık süreç içerisinde 660 polis memuru
yaralanmış ve bir komiser hayatını kaybetmiştir. 290 işyeri, 20 kamu
binası 116 polis aracı ve 270 özel araç kimi göstericilerin başvurduğu
şiddet sonucunda hasara uğramıştır. Şiddeti seçenlerin bağımsız yargı
önüne çıkarılarak şiddetin önlenmesi hukuk devletine düşen bir görevdir”
dedi.
Genel Kurul’da konuşan AK Parti Van Milletvekili Burhan
Kayatürk, “Her özgürlük, sınırları ile var olabilir. Toplanma özgürlüğü
bir istisna değildir” diyerek söze başladı. Kayatürk, Türk Hükümeti ve
güvenlik güçlerinin 'Türkiye'de toplanma özgürlüğüne saygısı olmadığı'
iddialarının gerçeği yansıtmadığını bildirerek, “Aksine son 3 haftada,
Türkiye genelinde gösteriler düzenlendi. Bu gösterilere,
vatandaşlarımızın, kamu düzeni ve güvenliğine bir tehdit olmadığı sürece
güvenlik güçleri müdahale etmedi” diye konuştu.
Genel Kurul’da
konuşan diğer ülkelerin parlamenterleri de toplumsal gösterilerin,
şiddete yönelmedikçe temel hak ve özgürlükler kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Konuşmaların ardından
Politik İşler ve Demokrasi Komitesi’nin hazırladığı “Toplantı, medya ve
ifade özgürlüğü için toplumsal gösteriler ve tehditler” başlıklı
raporun karar tasarısı, oylanarak kabul edildi.
Avrupa'dan örnekler
Tasarıda Avrupa'da son birkaç ay içinde polisle göstericeler arasında yaşanan olaylara şu örneklerle yer verildi:
“Fransa’da eşcinsel evliliğe karşı çeşitli gösterilerde göstericilere
göz yaşartıcı gaz kullanımı da dahil olmak üzere kolluk güçlerinin
müdahalesi, 2 milyondan fazla kişinin katıldığı 24-27 Mayıs 2013
arasında Paris'te düzenlenen gösterilerde 4 kişi yaralandı ve yüzlerce
kişi gözaltına alındı.
Polis tarafından bir göçmenin
öldürülmesine ve genel olarak göç ve entegrasyon politikalarına karşı
20-24 Mayıs 2013’te Stockholm banliyölerinde gerçekleşen ayaklanmalarda
polis 29 kişiyi gözaltına aldı.
31 Mayıs 2013’te İstanbul'da bir
kentsel yenileme projesine karşı düzenlenen barışçıl bir gösteri, sert
polis müdahalesine yol açtı, halk protestosunu tetikledi. Birçok yerde
bu gösteriler, göz yaşartıcı gaz kullanımı (biber gazı), tazyikli su ve
bazı durumlarda, plastik mermi ateş içeren, güvenlik güçleri ile
şiddetli çatışmalarla sonuçlandı. Bir polis memuru olmak üzere 4 kişinin
ölümü ve yaklaşık 4 bin kişinin yaralanmasına yol açtı.”
Tavsiye kararlar
Taslağın sonuç bölümünde ise Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerden uyması gerekenler şöyle sıralandı:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına uygun olarak toplantı ve
gösteri özgürlüğünün garanti altın alınması ve bu özgürlüğün pratikte
icra edilebilir olmasını sağlamak;
Usulüne uygun olarak kolluk
güçleri tarafından aşırı veya orantısız güç kullanımını araştırmak ve
sorumluların üzerinde yaptırım uygulamak;
Avrupa Konseyi ile
işbirliği içinde insan hakları güvenlik güçleri üyeleri ve aynı zamanda
hakim ve savcıların eğitimini güçlendirmek;
Göz yaşartıcı gaz kullanımı (biber gazı) ile ilgili açık talimatlar hazırlamak ve kapalı alanlarda kullanımı yasaklamak;
Medya üzerindeki baskılara son vermek, gazetecilerin tutuklanması ve
gözaltılarını önlemek, Avrupa'da basın özgürlüğü kararları
doğrultusunda, protestoları yansıtan medyaya yaptırımdan kaçınmak;
Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu, terörle mücadele mevzuatı ve
İdari Kanunu, Avrupa Konseyi standartlarına uygun ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatlarına uyacak şekilde reform yapmak;
Kriz ve bakış açıları: Avrupa'da demokrasi kararları doğrultusunda,
ilgili Avrupa standardına uygun hem yerel hem de ulusal düzeyde
danışmanlık hizmetlerinin incelenmesi, sivil toplum kuruluşlarının
çalışmalarını kontrol, para cezaları ve ceza gibi engellerden
kaçınılmalı. Bu tür aşırı uygulamalar, halk üzerinde hoşnutsuzluk ve
artan protestoya yol açabilir.”