Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
8 Temmuz 2013 Pazartesi
Demokratik yollardan darbe yapmak 09 07 2013 1959’da ilk kez sözlüğe ‘hükümet darbesi, hükümeti kanunsuz yollardan ele geçirme’ anlamıyla girmiş
Sanal âlemin hız sarhoşluğu ve öncesini sonrasını düşünmeden o anı mutlaklaştırarak yaşama saplantısı, tarihi de bugüne hapsediyor.
“Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi.” Tanım başlı başına sorunlu ve eğer bu tanım ceza yargısına referans oluşturuyorsa, o zaman ‘muhalefetin hükümet üzerinde baskı kurması’nı veya ‘demokratik yollardan’, örneğin Başbakan’ın yolsuzluklarının belgesini basında yayımlayarak hükümetin istifa etmesini sağlamasını darbe olarak tanımlamak gerekir. Sadece Türkiye’nin değil, en demokratik ülkelerin tarihi esas olarak darbeler tarihi olur. Nixon’ın istifa etmesi bir darbe miydi? TDK sözlüğündeki darbe tanımı demokrasi açısından son derece sorunlu, her türlü muhalefeti olağan şüpheli olarak gösteren bir tanım. Türkiye’de ‘hükümeti yıpratma suçu’nu son dört-beş yılda ihdas eden savcılar ve hâkimler herhalde bu tanımın beslendiği zihniyet dünyasında yer alıyorlar.
getirmiş olmalı.
tanımı içine almış.
AHMET
HÜSNÜ Mübarek’e karşı kitleler 2011’de ayaklandı, ordu Mübarek’i devirdi, buna “devrim” deniliyor; fakat Mursi’ye karşı da kitleler ayaklanıp ordu onu devirdiğinde niye “darbe” diyorlar 9 Temmuz 2013
Mısır üzerine notlar (1): Darbe...
HÜSNÜ
Mübarek’e karşı kitleler 2011’de
ayaklandı, ordu Mübarek’i devirdi, buna
“devrim” deniliyor;
fakat Mursi’ye karşı da
kitleler ayaklanıp ordu onu devirdiğinde niye
“darbe” diyorlar?!
HÜSNÜ Mübarek’e karşı kitleler 2011’de ayaklandı, ordu Mübarek’i
devirdi, buna “devrim” deniliyor; fakat Mursi’ye karşı da kitleler
ayaklanıp ordu onu devirdiğinde niye “darbe” diyorlar?!
Bu sorudaki mantık, yüzeysel düşünmenin ve kaba benzetmenin tipik bir örneğidir, bazı köşelerde okuduğumda hayret ediyorum.
Mübarek’e
karşı 25 Ocak 2011’deki halk ayaklanmasının ardından ordunun Mübarek’i
devirmesiyle 70 yıllık diktatörlük sona ermiş, Mısır tarihinde ilk defa
“hür seçimlerin” ve “seçim sandığının” yolu açılmıştı. Onun için
“devrim”dir.
Bu sene Tahrir’de yine büyük gösteriler devam ederken
ordunun Mursi’yi devirmesi ise “darbe”dir çünkü hür seçimlerle gelen
iktidarı devirmiştir, Mısır’ı derin bir meşruiyet krizine itmiştir.
SANDIĞA KARŞI İTTİFAK
Mursi’ye ve İhvan’a (Müslüman Kardeşler) karşı yapılan askeri darbeyi
destekleyenlere bir bakın: İsrail, İsrail’in can düşmanı Beşar Esad,
Selefi ülkesi Suudi Arabistan, petrol zengini Körfez şeyhlikleri,
Mısırlı laikler, liberaller, mutaassıp Selefiler, gelenekçi El Ezher!..
Bunları
birleştiren, “sandık” korkusudur! “Sandık” laik Beşar Esad’ın da,
Selefi Suudilerin de, feodal şeyhliklerin de kâbusudur! İsrail için
“sandık” demek, Mısır’da Camp David iktidarları yerine İsrail’e daha
soğuk halk iktidarları demektir!
Mısırlı Selefiler mi? İhvan’ın
sloganı “İslam ve Demokrasi” idi; yarın yazacağım, anayasalarını da buna
göre yapmışlardı. Mutaassıp Selefilerin sloganı ise “demokratik şeriat
değil, Allah’ın şeriatı”dır! Anlamı çok açık; İhvan’a karşı bir
slogandır.
Ezher komedisini ayrıca yazacağım.
SELEFİLER GÜÇLENDİ
Selefiler Mursi’ye karşı darbeyi desteklediler, darbeci generaller de
Selefilerin desteğini bir meşruiyet aracı olarak vitrine koydular.
Selefi destekli bir laikliği kurtarma darbesi!
General Sisi, darbenin gerekçesini şu süslü ifadeyle açıklamıştı:
“Mısır halkının tehdit edilmesine göz yummaktansa, ölmek daha onurludur!”
Ne
laf, ya!.. Mısır’ın “laik ve liberal” kesimleri, İhvan iktidarını
“tehdit” olarak algılayıp yüz binler halinde Tahrir’i doldurmuşlardı,
darbe de bu “tehdit”e son verecekti. Fakat...
Dünkü New York
Times’ta David Kirkpatrick, darbenin Mısır’da Selefileri “King maker”,
yani yeni egemenliği belirleyici hale getirdiğini yazıyordu! Batı
yanlısı Baradey’i başbakan yapmak isteyen ordu, Selefiler buna karşı
çıkınca geri adım atmıştı!
Ilımlı Mursi’yi deviren darbe, mutaassıp Selefileri söz sahibi haline getirmiştir!
CEZAYİR KORKUSU
Selefiler şimdi darbeye karşı pozisyon alıyorlar, yani darbe şimdi
Selefilere dört gün öncesine göre daha fazla muhtaç! Yağmurdan kaçarken
doluya yakalanma hali!
Dahası, seçilmiş ılımlı İhvan iktidarını
“tehdit” olarak algılayan ordu, sivillerin üzerine ateş açıp 51 kişiyi
öldürerek ülkeyi içsavaşın eşiğine getirmiş bulunuyor.
“Cezayir
sendromu”ndan korkuluyor haklı olarak. Malum, Cezayir’de 1991’de
seçimleri İslami Selamet’in kazanması üzerine Fransa’nın teşvikiyle ordu
darbe yapmış, yıllarca süren vahşi bir içsavaş yaşanmıştı.
DEMOKRATİK OLGUNLUK
Askeri darbe Mısır’daki kutuplaşmaları ve ekonomik krizi daha
derinleştirdiği gibi, ülkeyi içsavaşın eşiğine getirmekle de kalmadı...
Hepsinden kötüsü, başta İhvan olmak üzere Mısır’daki tecrübesiz siyasi
akımların tecrübeler yaşayarak “demokratik olgunluk” kazanmasını da çok
zorlaştırdı.
Darbecilerin amacı bu değildi elbette; fakat darbelerin bütün toplumlarda doğurduğu sonuç daima “daha kötüsü”dür.
Yarın: Şeriat ve demokrasi.
Taha AKYOL
9 Temmuz 2013
Oryantalizm egemenliğindeki sosyal bilimlerin Arap Baharı'nı henüz anlayamadığı da iddialar arasında bulunuyor Mısır'da darbe ve global irtica tehdidi 08 07 2013 Ortadoğu'da Müslüman dünyası üzerinde sanal bir tehdit algısı yaratılarak İslam'ı hedef alan global bir 28 Şubat yaratma çabalarını gözler önüne seriyor
Mısır'da darbe ve global irtica tehdidi
2010 yılı Aralık ayında Tunus'ta manavlık yapan Buazizi Tunus Polisi'nin kendisine kötü muamelede bulunduğunu belirterek üzerine benzin dökmek suretiyle kendisini yakmıştı. Buazizi ölmeden önce ''Yoksulluğa ve işsizliğe son'' diye de haykırmıştı. Bu olay Tunusluları sokağa dökmüş ve 23 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali rejiminin devrilmesine neden olmuştu.
Tunus ayaklanması Ortadoğu'da domino etkisi yaratmış, Bahreyn, Ürdün, Cezayir, Mısır, Libya Yemen, Moritanya, Suriye ve Fas'ta baş gösteren mitingler, protestolar ve halk ayaklanmaları genel olarak Arap Baharı olarak nitelendirilmişti. Bu toplumsal olaylar sonucunda Hüsnü Mübarek, Kaddafi rejimleri de son bulmuştu.
Arap Baharı sosyal medyada örgütlenmiş, örgütsüz, lidersiz, batıya yüzünü dönmüş, gelecek endişesi taşıyan, dikta rejim ve liderlerden bunalmış özgürlük arayışı içindeki genç nüfusun bir araya gelerek başlattıkları bir devrimler silsilesi mi yoksa oryantalizmin küreselleşme sürecine adapte edilmiş yeni bir boyutu muydu?
ABD'ye ait diplomatik belgelerin sızdırılarak uluslararası kamuoyuna açıklandığı Wikileaks belgeleri dünyada özellikle Ortadoğu'da, deprem etkisi yaratmıştı. Belgelerin sızdırılış biçimi, uluslararası hedeflere uzanan bilgileri deşifre etmesi, belgelerin konu edildiği ülkelerde halklar üzerinde yarattığı şok etkisi ile birlikte değerlendirildiğinde Ortadoğu ülkelerinin, yeniden şekillendirilme ve dizayn edilme tehdidine yönelik küresel bir istihbarat operasyonu ile karşı karşıya kaldıkları anlaşılıyordu.
Arap Baharı'nın ilk ayağı olan Tunus'ta başlayan toplumsal ayaklanmaların Wikileaks belgelerinin sızdırılmasından 40-45 gün sonraya denk gelmesi ve başkaldırının en büyük nedeninin de, dönemin Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali ve eşiyle ilgili Wikileaks'te yayınlanan yolsuzluk belgeleri olması gösterilebilir. Ayrıca Ortadoğu halklarının kendilerini yöneten yöneticilerin kendi ülkelerine ve halkına yaptıkları ihanet ve soygunları Wikileaks belgelerinde tüm çıplaklığıyla görerek, rejimlerine yönelik güvensizlik psikolojisi içine sokulmaları da ayaklanmaları tetikleyen önemli bir etken olabilir.
Sosyologlar Arap Baharı sürecinin, sosyal bilimler alanında kesin bir sonucunun olmadığı gerçeği nedeniyle bu sürecin kendi iç ve bölgesel dinamikleri ile değil oryantalizm ile vücut bulduğunu iddia ediyorlar.
Oryantalizm
egemenliğindeki sosyal bilimlerin Arap
Baharı'nı henüz anlayamadığı da iddialar
arasında bulunuyor.
Arap Baharı olarak başlayan süreçte yaklaşık
bir yıl önce %52 oy alarak Cumhurbaşkanı
seçilen Mursi'nin Mısır ordusu tarafından
gerçekleştirilen bir darbe ile iktidardan
uzaklaştırılıp tutuklanması, Türkiye, Tunus ve
Afrika Birliği tarafından kınanarak şiddetle eleştirildi.
Ancak demokrasi ve insan hakları havarisi
geçinen Batı'lı egemen güçlerin, Mısır
Ordusu'nun Mursi'ye karşı harekete geçip
darbe yapmasını kınamak bir yana alenen
desteklemesi anlamına gelen ve askeri
müdahaleyi devrim olarak niteleyen
açıklamaları olayı demokratikleşme açısından
ele almayıp, Müslüman Kardeşler Örgütü'nü
dini kimlikleri üzerinden bir tehdit olarak
değerlendirdiklerinin somut bir işareti olarak algılanıyor.
Mısır'daki darbenin arkasında olduğu yönde
güçlü ipuçları bulunan ABD-İsrail derin
yapılarının bundan sonraki hedeflerinin
Müslüman Kardeşler Örgütü'nün iktidarda
olduğu Tunus ve Libya olabileceği
değerlendiriliyor.
Mısır'daki siyasi iktidarın
'dini kimliği'
yüzünden devrilmediğine yönelik medya'da
çeşitli spekülatif haberler yapılıyor.
Bu görüşlere dayanak olarak da Mısır'daki Selefi grupların taşıdığı dini kimliğin renginin İhvan'ın yanında daha koyu tonlarda olması gösteriliyor.
Mısır siyasetinde ciddi bir etkisi olan Selefi Nur
Partisi, darbeyi meşrulaştırma adına darbeci
Sisi'ye, Kıpti Patriği ve El Ezher uleması ile
birlikte verdiği destekle darbecilerin safında
önemli bir rol oynamış gözüküyor.
Ayrıca Mısır-İsrail arasında 1978 yılında
imzalanan Camp-David Anlaşması'na karşı
olmadıklarını açıklayarak İsrail ile yakınlaşma
çabalarına girmiş olmaları da İslami
platformlarda büyük tepki çekmiş görünüyor.
Mısır'da ve Ortadoğu'da Müslüman Kardeşler
üzerinden başlatılan cadı avı ve irtica tehditdi
paranoyası, ABD'nin ve Batı'nın çıkarları söz
konusu olduğunda demokrasiyi teferruat ve bir
araç olarak gören yaklaşımını açıkça ortaya
koymuş görünüyor.
Biz Türkiye olarak bu ülkelerden mi demokrasiye ve Mısır halkının siyasi iradesine sahip çıkmalarını bekliyoruz.
28 Şubat Darbesi'nin arkasında çıkan dış
güçlerin, Mısır Darbesi'nin de arkasında
çıkmaları, Ortadoğu'da Müslüman dünyası
üzerinde sanal bir tehdit algısı yaratılarak
İslam'ı hedef alan global bir 28 Şubat yaratma
çabalarını gözler önüne seriyor.
ABD Adalet Bakanı Eric Holder'in Mart 2012
tarihli açıklamaları
Amerika'da ulusal güvenlik
söz konusu olduğunda, insan hakları,
özgürlükleri ve hukuk'un nasıl gözardı
edilebildiği ve demokrasinin nasıl çökmekte
olduğunu açıkça anlayabiliyoruz.
BÜLENT ORAKOĞLU
08 07 2013
Barak Huseyin Obama'dan Ramazan mesajı 08 TEMMUZ 2013
Barak Huseyin Obama'dan Ramazan mesajı
08 TEMMUZ 2013
ABD Başkanı Barack Obama, Ramazan ayının
başlaması vesilesiyle bir kutlama mesajı
yayınladı.
Obama, mesajında Ramazan'ın tüm Müslümanlara neşe, huzur ve anlayış
getirmesini diledi.
Obama mesajında şu ifadelere yer verdi:
"Kutsal ay Ramazan'ın başlıyor olması
vesilesiyle, Michelle ve ben ABD'deki ve tüm
dünyadaki Müslüman topluma en iyi
dileklerimizi sunuyoruz.
Dünya'daki 1,5 milyar Müslüman için
Ramazan, anlayışlı hareket etme, oruç ve
fedakarlığın zamanı.
Bu ayrıca aile ve arkadaşların bir araya gelmesi;
insanlık ortak paydasında barışa, adalete ve şefkate bağlılık
ilkesinde farklı inançtaki insanları kaynaştırma
fırsatı veriyor.
Bu bağlar sıklıkla ayrılmamız
a neden olan farklılıklarımızdan çok daha güçlüler.
Bu ay bize aynı zamanda özgürlüğün,
saygınlığın ve imkanların insanlık için inkar
edilemez haklar olduğunu hatırlatıyor.
Bu evrensel değer bize Orta Doğu'da, Kuzey
Afrika'da temel ihtiyaçlardan mahrum ve
evlerinden uzak milyonlarca mülteciyi
düşünmemizi sağlıyor.
ABD olarak, tüm
insanların kendi geleceklerini kendilerinin
belirleyeceği ve inançlarını özgürce yaşayacağı
bir dünyayı kurmak için çalışanların
yanındayız.
Ramazan bize hergün milyonlarca Müslüman
Amerikalının devletimize hizmet etmek,
bilimsel buluşlara liderlik etmek, iş alanları
oluşturmak ve ihtiyaç halinde komşularımızla
ilgilenmek vesilesiyle ulusumuzu
zenginleştirdiğini hatırlatıyor.
Geçmişteki 4 yılda Beyaz Saray'da düzenlenen
iftarlara ev sahipliği yapmaktan onur
duyuyorum.
Bu yıl da yatırımcı, aktivist ve
sanatçı olarak ülkemize katkıda bulunan
Müslüman Amerikalıları karşılamayı dört gözle bekliyorum.
Amerika'daki ve dünyadaki
tüm Müslümanların ailelerine neşe, huzur ve
anlayış getiren bir ay olmasını diliyorum.
Ramazanınız mübarek
olsun"
Ramazan'da ilk teravih kılındı 09 Temmuz 2013 01:25 AA Ramazan ayının başlaması ile birlikte, camilere akın eden Müslümanlar, ilk teravih namazını kıldı
Ramazan'da ilk teravih kılındı
09 Temmuz 2013 01:25 AA
Ramazan ayının başlaması ile birlikte, camilere akın eden Müslümanlar, ilk teravih namazını kıldı.
www.aa.com.tr/live
Ramazan'ın başlaması dolayısıyla yurdun dört bir tarafındaki camiler ilk teravih namazı için doldu.
İstanbul'da, Sultanahmet ve Eyüp Sultan'ın da aralarında bulunduğu camilerde ramazan ayının ilk teravih namazı kılındı.
Sultanahmet Camisi'nde teravih namazı öncesinde yapılan vaazda, ramazan ayının fazileti ve bereketi anlatıldı. Erkek ve kadınların doldurduğu camideki namazı turistlerin de izlediği görüldü.
Eyüp Sultan Camisi'nde de erkekler cami içinde ve dış avluda, kadınlar da caminin iç avlusunda teravih namazı kıldı. Namazın ardından, Kur'an-ı Kerim okundu ve dualar edildi.
Eyüp Belediyesi'nin düzenleyeceği ramazan etkinlikleri için caminin dış avlusuna kurulan sahnede "Çağrı" filminin bazı sahneleri canlandırıldı.
Ayrıca, Sultanahmet Camisi'ne ''Merhaba Ya Şehri Ramazan'', Eyüp Sultan Camisi'ne "Hoş Geldin Mübarek Ramazan" yazılı mahyalar asıldı.
Ardahan
Ramazan’ı ilk karşılayan illerden olan Ardahan’da teravih namazı kılındı. Ardahan merkez camisine gelen vatandaşlar, namaz öncesi İl Müftüsü Galip Akın’ın ramazan konulu vaazın ardından namaz kılıp dua etti.
Uşak
Uşak'ta kent merkezinde bulunan tarihi Ulu Cami ve Burmalı Cami'nde kılınan ilk teravih namazına vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Terafih namazı öncesi verilen vaazda ramazan ayının önemine vurgu yapılırken, kardeşlik ve barış üzerinde duruldu. Camilerin iç bölümlerine sığamayan vatandaşların bölümü teravih namazını cami avlusunda kıldı.
Diyarbakır
Diyarbakır'da ramazan
ayının başlamasıyla camileri dolduran vatandaşlar, ilk teravih namazını
kıldı. Peygamberler ve Sahabeler kenti Diyarbakır'daki Bediuzzaman
Camisi'nde teravih namazından önce verilen vaazda, Müslümanların
hayatında ramazanın önemine vurgu yapıldı.
Vaazın ardından camiyi dolduran yüzlerce kişi ramazan ayının ilk teravih namazını kıldı.
Suriyeliler ilk teravih namazını kıldı
Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Kilis'teki barınma alanlarında kalan Suriyeliler ilk teravih namazını kıldı.
Gaziantep
Gaziantep'in Nizip ilçesindeki çadır ve konteyner kentte yaşamlarını sürdüren Suriyeliler, ilk teravih namazı için her iki kampta kurulan çadır mescitlere ve camiye akın etti. Çocuk ve yaşlıların aralarında bulunduğu birçok Suriyeli, kendileri için oluşturulan alanda namazlarını kıldı. Kamplardaki kadınlar da kendilerine ayrılan bölümde ibadet etti.
Çadır kentteki mescitlerin tamamının dolması üzerine bazı Suriyeliler teravih namazlarını mescit dışında yere serdikleri halıların üzerinde kıldı.
Şanlıurfa
Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesindeki yaklaşık 30 bin Suriyelinin kaldığı çadır kentte de teravih namazı coşkuyla kılındı.
Süleyman Şah Konaklama Tesisleri'ne yerleştirilen Suriyeli kadın ve
erkekler, 20 mescitte okunan ezanın ardından Suriyeli imamlar eşliğinde
teravih namazını kıldı.
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş'ta kurulan çadır kentte yaşayan Suriyeli misafirler, ilk teravih namazını çadır kentteki camilerde kıldı. Yatsı ezanıyla çok sayıda kadın ve erkek, çadır camilerde kendileri için ayrılan bölümlerde ibadet etti.
Kilis
Kilis'teki konteyner kentte kalan Suriyeliler de ramazanın ilk teravih namazını camilerde kıldı.
Konteyner kentteki camilere akın eden Suriyeliler, namazın ardından ülkelerindeki olayların bitmesi için dua etti.
Hatay
Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki TEKEL arazisine kurulu çadır kentlerde yaşamlarını sürdüren Suriyeliler, ilk teravih namazında kamptaki camileri doldurdu.
TEKEL Çadır Kent Camisi'nin imamı Şeyh Fadıl, yaptığı açıklamada, mübarek ramazan ayını ülkelerinden uzakta buruk şekilde karşıladıklarını söyledi.
Türkiye’de kendilerini evlerinde gibi hissetmelerine karşın, akıllarının Suriye’de olduğunu ifade eden Fadıl, "Ülkemizde olsaydık ramazan ayına daha farklı hazırlanırdık. Burada bir tarafımız hep yarım ancak bu mübarek günlerde ibadetlerimizi yapacağız. Ramazanı Suriye’ye, Mısır’a ve tüm İslam alemine dua ederek geçireceğiz çünkü bu günlerde Müslümanların duaya çok ihtiyaçları var" diye konuştu.
Suriyeliler, namazın ardından ülkelerindeki olayların bitmesi ve ülkelerine dönmek için dua etti.
Denizli
Denizli'de ramazan
ayının başlamasıyla vatandaşlar Delikliçınar Meydanındaki Yeni camide
ilk teravih namazını kıldı. Bazı vatandaşlar ise camide yer kalmayınca
cami avlusunda namazını kıldı.
Erzurum
Erzurumlular, teravih namazı
için özellikle kentteki tarihi camileri tercih etti. Ulu Cami, Lalapaşa
Cami, Murat Paşa Cami, Gürcükapı Cami en fazla ilgi gösterilen camiler
arasında yer aldı.
Kentteki camilerde ramazan ayının başlaması dolayısıyla teravih namazı öncesi Kur'an-ı Kerim okundu ve dualar edildi.
Kars
Kars'ta da teravih namazı için Kaleiçi Mahallesi'nde bulunan Evliya Camisi'ne gelen vatandaşlar, cami içinde bir süre Kur'an-ı Kerim okudu.
Teravih öncesi verilen vaazda ramazan ayının önemine değinilerek, Mısır'da yaşanan olaylarda şiddet gören Müslümanlar için dualar edildi.
Cami cemaati namazın ardından cami avlusundaki Seyyid Ebu'l Hasan Harakani Türbesini de ziyaret etti.
Şanlıurfa
İnanç turizminin önemli merkezlerinden Şanlıurfa'da da vatandaşlar, ramazan ayının ilk teravih namazını kıldı.
Kentin en önemli dini mekanlarının başında gelen Balıklıgöl
Yerleşkesi'ne gelen vatandaşlar, yatsı namazı öncesi buradaki tarihi ve
turistik mekanları ziyaret ederek, Hz.İbrahim'in doğduğu rivayet edilen
mağarada dua etti. Adıyaman, Gaziantep, Diyarbakır gibi çevre il ve
ilçelerden gelen vatandaşlar, yerleşkedeki camilerde teravih namazı kıldı.
İzmir
İslam aleminin kutsal ayı ramazan, ilk teravih namazı
ile başladı. İzmir'de Alsancak semtindeki Hocazade Camisi'nde çok
sayıda vatandaş ilk teravih namazını kıldı. Hocazade Camisi'ni dolduran
vatandaşlar namaz öncesinde Kur'an-ı Kerim okudu, dua etti.
Aydın
Aydın'da vatandaşlar ramazan ayının ilk teravih namazında camileri doldurdu.Kent merkezindeki tarihi Bey Camisi ve Ramazanpaşa Camisi'ne adeta akın eden vatandaşlar, ramazan ayına adım atmanın coşkusunu yaşadı.
Aydın Müftüsü Ömer Kocaoğul, Bey Camisi'nde teravih namazından önce verdiği vaazda ramazan ayının barış ve kardeşliğe vesile olması temennisinde bulundu.
Denizli
Denizli'de de ramazan ayının başlamasıyla camileri dolduran vatandaşlar, ilk teravih namazını kıldı.
Delikliçınar Meydanı'ndaki Yeni Cami'de kılınan teravih namazından önce verilen vaazda, Müslüman hayatında ramazan ayının önemine vurgu yapıldı.
Yoğun ilgi nedeniyle camiye gelenlerin bir bölümü namazlarını avluda kıldı.
Manisa
Manisalılar, ramazan ayının ilk teravih namazını kılmak için camileri doldurdu. Kentte en çok ilgi gösterilen camiler, tarihi Hatuniye, Sultan ve Muradiye camileri oldu. Manisa Valisi Abdurrahman Savaş ile Emniyet Müdürü Yunus Çetin de ilk teravih namazı için Hatuniye Camisi'ni tercih etti.
Hatuniye Camisi'nde teravih namazı İl Müftüsü Sinan Cihan tarafından kıldırıldı. Cihan, namaz öncesi verdiği "Onbir ayın sultanı ramazan ve oruç" konulu vaazında, oruç tutmanın insanları dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette cehennem ateşinden koruyan ve günahların bağışlanmasına vesile olan önemli bir ibadet olduğunu belirtti.
Gezi Parkı halkımıza açıktır İSTANBUL 09 Temmuz 2013 00:12 AA İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, "Gezi Parkı açıktır ama gösteri yapmak istemeyenlere açıktır"
Gezi Parkı halkımıza açıktır
İSTANBUL 09 Temmuz 2013 00:12 AA
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, "Gezi Parkı açıktır ama gösteri yapmak istemeyenlere açıktır" dedi.
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, "Gezi Parkı açıktır ama gösteri yapmak istemeyenlere açıktır" dedi.
Mutlu, İstanbul Valiliği'nde gazetecilere yaptığı açıklamada, Gezi Parkı'nın yapılan düzenlemelerin ardından bugün yeniden halkın istifadesine sunulduğunu anımsattı.
Park açıldıktan sonra İstanbullular'ın parkı gezmeye başladığını söyleyen Mutlu, Taksim Platformu'nun Gezi Parkı'na gidilmesi yönünde çağrı yaptığını aktararak, bu tür çağrıların toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına aykırı olduğunu dile getirdi.
Vali Mutlu, Taksim Platformu'nun bugüne kadar yaptığı çağrılarda ortaya çıkan tabloların kamuoyu tarafından bilindiğini söyleyerek, "Bir kez daha bu tabloyu maalesef yaşadık. Zira bu platformun yapmış olduğu bütün çağrılar sonucunda Taksim'de maalesef emniyet güçlerimizle göstericiler arasında hepimizi rahatsız eden, polisle çatışmayı maalesef öncelikleyen tablolar olduğunu biliyoruz. Bu tabloyu da bugünkü çağrıyla birlikte yine yaşadık" diye konuştu.
Mutlu, parkın açılışının ardından 3-4 saat içinde yeniden kapandığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Elbetteki Gezi Parkımız yine açıktır, halkımıza açık olmaya devam edecektir. Fakat bugünkü toplantıda da özellikle ifade ettiğim gibi, parkın bir gösteri alanı haline dönüşmesine fırsat verilmeyeceğini, bu parkın halkımıza, İstanbullular'a, yediden yetmişe, çocuklarımıza, ailelere, yaşlılarımıza, kadınlarımıza, gençlere ait bir park olduğunu, yani halkımıza ait bir park olduğunu ifade ettim. Bir gösteri parkı olmadığını da özellikle söyledim. Fakat açılışla birlikte Taksim Platformu'nun 'yine hep birlikte Taksim'e ve Gezi Parkı'na çıkıyoruz' yönünde yapmış oldukları çağrı, maalesef yine bugünkü görünen olumsuz tablolara sebebiyet verdi."
"37 kişi gözaltına alındı"
Vali Mutlu, 18.30'da gerçekleşen müdahaleler sonunda 37 kişinin gözaltına alındığı ve bunların 7'sinin Taksim Platformu üyesi olduğu bilgisini verdi.
Mevcut tablonun arzu edilen bir durum olmadığını vurgulayan Mutlu, söz konusu grupların halkın parkı kullanmasının önüne geçtiğini ifade etti.
Mutlu, Gezi Parkı'nın kapalı olduğu dönemde güzelleştirildiğini ve halkın kullanımı için hazır hale getirildiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Şimdi
çocuklar, yaşlılar, insanlar gelsin, bu parkı dolaşsınlar diye...
Açtıktan kısa bir süre sonra sayıları 7-8 binlere kadar ulaşan
kalabalıklar tarafından bu parkın adeta yeniden bir işgal görüntüsü
içerisine sokulmak istenmesi ve yeni bir çatışma ikliminin
oluşturulması, Gezi Parkı'yla ilgili beklentiler içinde olan halkımızın
bütün beklentilerini, arzularını ve ümitlerini suya düşürdü. Bütün
olaylar İstanbullular'ın, sevgili halkımızın gözü önünde cereyan
etmektedir. Bakınız bütün bu çağrıların sonucunda Taksim'e çıkan
yolların, gerek trafik gerek yaya trafiği açısından kesilmesi sonucunda
bu işin mağduriyetini yaşayanlar kimler? İstanbullular..."
"Esnaf, dükkanlarını siftahsız kapatıyor"
Yaşananların bölgedeki esnafı da zor duruma soktuğunu aktaran Mutlu, olumsuz durumlarda metronun kullanıma kapatıldığını ve halkın mağdur olduğunu dile getirdi.
Mutlu, daha önce yaptığı çağrıları yinelediğini bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
" Gezi Parkı bir parktır. 7-8 bin kişinin doluşup parkın içinde bekleme alanı değildir.Gezi Parkı halkın oturacağı nefes alacağı bir alandır. Yoksa günlerdir Taksim ve civarındaki olaylarda sürekli olarak polisle çatışmakta olan grupların bekleme ve gösteri mekanı değildir. Bugün sizler de oradaydınız. Ve Gezi Parkı'nın içerisine de saat 14.00'te açtıktan sonra girmiş olan bazı marjinal grup üyelerinin polisimizle de nasıl bir diyalog içine girdikleri ve orada ne gösteriler yaptıklarına da sizlerin de şahit olması lazım. Gezi Parkı'nı açtıktan sonra da pek çok bu gruplara mensup kişiler, parkın içinde eylemlerini, gösterilerini yapmaya başladılar. Yani biz parkı açtıktan sonra kimse gidip banklarda oturmadı, çiçekleri koklamadı, hiç kimse çimlerin üzerinde yatmadı. Herkes slogan atmanın, ellerinde pankartlarla gösteri yapmanın ve Taksim'in, Gezi Parkı'nın bir direniş alanı olduğunun sloganlarını attılar."
Göstericilerin parkı işgal etmek istediğini ve buna izin verilmeyeceğini anlatan Mutlu, "Bugün saat 14.00'te parkı açtık. 3 saat içinde parkı bu hale getirdiniz. 3 saat içinde polise saldırdınız, polisin kalkanlarına tekme attınız, pankart açtınız, slogan attınız. Bu kadar süre geçtikten sonra bunları hala yapmanın bir anlamı var mı?" şeklinde konuştu.
Ramazan münasebetiyle kucaklaşmanın en derin şekilde yaşanmasını dileyen Mutlu, İstanbul'un bu olumsuz tabloyla muhatap olmaması gerektiğini anlattı.
İstanbullular'ın ve bu ülkenin hukukunu korumak için görevlerini yapmaya devam edeceklerini ifade eden Vali Mutlu, şunları kaydetti:
"Gezi Parkı'nı ve Taksim alanını hiçbir zaman kanunsuz gösteri alanı ve bir işgal haline dönüştürmeyeceğiz. Bundan evvelki işgalleri gördünüz. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün heykelinin üstündeki ve kültür merkezi üzerinde asılan pankartları, bugüne kadar yaşanan çatışmalardaki hareketleri yaralılarımızı, can kayıpları, ülkemizin ve İstanbul'un imajını, bütün bunları gördük. Bunların tekrar yaşanması konusundaki bu ısrarlı duruşu... Taksim Platformu'nun ısrarla bu duruşu sürdürmesinin anlamı nedir? Esnafın ekmeksiz kalması, halkın Taksim'e çıkamaması... Bunları bundan sonra daha yoğun bir şekilde medyamızla paylaşacağım. Artık bu kanunsuz çağrıları yapanların her defasında 8-10 bin kişi toplanıp, 'Taksim Meydanı'nı istediğimiz gibi işgal edeceğiz. Gezi Parkı'nda da gidip oturacağız. Halka da burayı kapatacağız' yaklaşımlarının halkımız tarafından da net olarak anlaşıldığından eminim."
"Taksim'in tapusu millete aittir"
Gezi Parkı'nda yaşanan olaylarla ilgili halka bir mesaj vermek istediğini söyleyen Mutlu, "Buradan halkımızla bir kez daha paylaşıyorum: Bunu yapanlar hukukun dışındadır. Kendilerini hukukun içerisinde hareket etmeye davet ediyorum. Taksim Platformu'nun 7 mensubu bugün gözaltına alınmıştır. Polisimizden, göstericilerin içerisinde gösteri gruplarıyla birlikte çatışmaya giren, bu yapıyı halkımıza özellikle ve özellikle tanıtıyorum. Günlerdir İstanbulumuzda bizim en güzide mekanlarımızdan biri olan Taksim ve çevresinde yaşanan ve yaşatılan bu dram, bu üzüntü, bu milletin ve bu şehrin hak ettiği bir tablo değildir. Nedir bu ısrar? Israrla, 'Biz burayı işgal edeceğiz ve siz buranın adeta tapusunu bize teslim edeceksiniz' yaklaşımı... Taksim'in tapusu millete aittir. 76 milyona aittir. Gezi Parkı'nın tapusu millete ve 76 milyona aittir. Asla Gezi Parkı'nı ve Taksim Meydanı'nı, bu milletin malı ve tapusu olan bir meydanı, bir takım marjinal grupların yerleşeceği bir noktaya getirmeyiz" diye konuştu.
Vali Mutlu, Gezi Parkı'nın yeşillikler ve çiçekler içinde halkın istifadesine açıldığını anımsatarak, şöyle devam etti:
"(Hayır halkın değil, burayı ben kullanacağım ve ben istifa edeceğim) yaklaşımı... Buna müsaade edemeyiz. Böyle bir şey olamaz. Esnafın ve vatandaşın çektiği çile, engellenen ulaşım, kapatılmak zorunda kalan metro hatları, füniküler... Bütün bunlar İstanbullular'a eziyettir. Artık İstanbullular'ın bu eziyetten kurtarılmasını istiyoruz. Biz bunun için mücadele ediyoruz."
Taksim'de gösterilen yaklaşımın milletin sağduyusuyla örtüşmediğini söyleyen Mutlu, "Milletimizin sağduyusu bunları görüyor. Gezi Parkı açıktır ama gösteri yapmak istemeyenlere açıktır. 'Ben gösteri yapacağım' diyorsanız, parklar gösteri alanı değildir. Gösteri alanları vardır. Geçen gün Kadıköy'de müsaade ettik. Gösteri alanı var. Kadıköy'de de müracaat ettiler, gösteri alanlarına müsaade ettim. Başka müsaade edeceğim alanlar da var. Kanunun belirlediği alanda gösteri yapabilirsiniz. Ben de kanuna ve mevzuata göre, nereleri bu şehirde gösteri ve yürüyüş alanıysa buna müsaade ederim. Bunda bir kısıtlama yok. Kadıköy'de istediler izin verdim. Başka alanda isterseniz izin veririm. Ama Taksim Gezi Parkı bir gösteri alanı değildir" diye konuştu.
"Kanun tanımaz duruşla netice almanız mümkün değildir"
Vali Mutlu, gösterilerin kanun ve hukukla çelişmemesi gerektiğine dikkati çekerek, "Milletin hukukuyla ve kanunlarla inatlaşarak, 'Ben kanun tanımam, istediğim yerde, istediğimi yaparım.' Kanun tanımaz duruşla netice almanız mümkün değildir. Milletimizin gücüyle, kanunlarımızın gücüyle, bu ülkenin gücüyle hiç kimse çıkıp bu tartışmaya girişmesin. Bu millet büyüktür. Milletimizin büyüklüğünü galiba söylememize gerek yok. Bu milletle çıkıp boğuşmanın, '76 milyon milletin hukukunu ben, alt üst edeceğim' demenin bir anlamı yok" dedi.
Mutlu, milletin hukukunun kimseye Taksim'de ve Gezi Parkı'nda işgal yetkisi tanımayacağına vurgu yaparak, yanlıştan dönülmesi çağrısı yaptı. Açılan ve açık tutulmak istenen parkın bundan sonra bu tür uygulamalara maruz bırakılmamasını isteyen Mutlu, herkesi hukuk çerçevesinde hareket etmeye çağırdı. Mutlu, milletin bütün fertlerinin yurttaşlık hukukuyla birbirinin kardeşi olduğunu dile getirerek, insanlar arasında din, siyasi görüş ve etnik anlamda ayrılık olmadığını kaydetti.
Mutlu, Gezi Parkı'nın sürekli halkın
kullanımına açık kalması için hassasiyet ve
duyarlılık talep ettiklerini anlatarak,
"Gezi Parkı açıktır ama olaylar olduğu sürece, halkın
parkı maalesef kapalı kalmak durumundadır.
Bu bizim arzu ettiğimiz birşey değildir"
dedi.
www.aa.com.tr/live
Mısır Başbakanı Kandil istifasını Mursi'ye sunacak 08 Temmuz 2013 23:09 KAHİRE Mısır Başbakanı Hişam Kandil, ordunun yönetimi el koymasının ardından görevinden uzaklaştırılan seçilmiş ilk sivil Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye istifasını sunacağını bildirdi
Mısır Başbakanı Kandil istifasını Mursi'ye sunacak
08 Temmuz 2013 23:09 KAHİRE
Mısır Başbakanı Hişam Kandil, ordunun yönetimi el koymasının ardından görevinden uzaklaştırılan seçilmiş ilk sivil Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye istifasını sunacağını bildirdi.
http://www.aa.com.tr/live/
Mısır
Başbakanı Hişam Kandil, ordunun yönetimi el koymasının ardından
görevinden uzaklaştırılan seçilmiş ilk sivil
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye istifasını sunacağını bildirdi.
Kandil, Mursi'nin ordu tarafından görevinden uzaklaştırılmasını "açık bir darbe" olarak nitelendirerek, istifa mektubunda şu ifadelere yer verdi:
"İstifa mektubumu Silahlı Kuvvetler'in çarşamba akşamı yaptığı açıklamanın ardından hazırlamıştım. Belli bir süre işleri yürütmeye çalıştım. Ancak akan kanın ardından bu görevime devam etmem imkansızlaştı. İstifa mektubumu, seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye sunmaya karar verdim. Askeri darbe sonrası ortaya çıkan görünüm, gündüzü olmayan geceyi andırıyor. Böyle bir atmosferde herhangi bir hükümetin çalışmalarını sürdürmesi neredeyse imkanızdır."
Başbakan Hişam Kandil, darbeden bir gün sonra 1 yıl hapse mahkum edilmiş, hakkında yakalama emri çıkarılmıştı.
Eğitim Bakanı Ganim de istifa etti
Bu arada Mısır Eğitim Bakanı İbrahim Ganim de sabah namazı kılan halkın üzerine ateş açılmasını protesto ederek görevinden ayrıldı.
İstifayla ilgili AA muhabirine bilgi veren Bakanlık Sözcüsü Muhammed Seruci, Ganim'in ''Bu şartlar altında çalışamayacağı ve istifasında kararlı olduğunu'' söyledi.
Ganim ile istifa eden bakan sayısı 11'e yükseldi. Ordu tarafından Şura Meclisinin feshedilmesi ve geçici cumhurbaşkanı atanmasının ardından henüz hükümeti kuracak geçici başbakan atanamadı.
Taksim'de izinsiz yürüyüşe müdahale 08 Temmuz 2013 22:46 İSTANBUL AA Taksim'de İstiklal Caddesi girişinde toplanan ve polisin uyarılarına rağmen dağılmayan gruba müdahale edildi
Taksim'de izinsiz yürüyüşe müdahale
08 Temmuz 2013 22:46 İSTANBUL AA
Taksim'de İstiklal Caddesi girişinde toplanan ve polisin uyarılarına rağmen dağılmayan gruba müdahale edildi.
Taksim'de İstiklal Caddesi girişinde toplanan ve polisin uyarılarına rağmen dağılmayan gruba müdahale edildi.
Galatasaray Lisesi önünde toplanan bir grup, slogan atarak İstiklal Caddesi'nden Taksim yönüne yürüyüşe geçti.
Taksim Meydanı girişinde durdurulan gruba, polis dağılmaları yönünde uyarı yaptı. Uyarıların dikkate alınmaması üzerine polis, gruba tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti. Müdahale sırasında gruptaki bazı kişiler de gözaltına alındı.
Müdahalenin ardından, gruptakilerin bir kısmı İstiklal Caddesi yönüne, bir kısmı da ara sokaklara dağıldı. Ara sokaklara kaçan göstericiler, polise taş, misket ve şişe attı.
Olaylar sırasında çevredeki işyerleri kepenklerini indirirken, bazı vatandaşlar da biber gazından etkilendi.
ABD Mısır'daki durumu ''karmaşık'' buluyor 08 Temmuz 2013 22:15 WASHINGTON AA Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, Mısır’da ordunun yönetime el koymasını "darbe" olarak görmemesine ilişkin, ABD'nin Mısır'daki duruma ilişkin görüşlerini açıkladı
ABD Mısır'daki durumu ''karmaşık'' buluyor.
08 Temmuz 2013 22:15 WASHINGTON AA
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, Mısır’da ordunun yönetime el koymasını "darbe" olarak görmemesine ilişkin, ABD'nin Mısır'daki duruma ilişkin görüşlerini açıkladı.
http://www.aa.com.tr/live/
Beyaz Saray Sözcüsü
Jay Carney, ABD’nin Mısır’da ordunun yönetime el koymasını
"darbe" olarak nitelendirmemesine ilişkin, "Bu, karmaşık bir durum ve
böyle bir karara varmada gereksiz bir şekilde çabucak hareket etmek
çıkarlarımıza uygun değil. Çünkü, hedefimiz konusunda dikkatli olmaya
ihtiyacımız var. Bu da (hedefimiz) Mısır halkına demokrasiye
geçişlerinde yardım etmek ve ulusal güvenlik çıkarlarımıza
bağlılığımızı sürdürmek" dedi.
Carney, günlük basın brifinginde, bundan sonraki süreçte, demokratik yoldan seçilmiş kalıcı bir sivil hükümete süratle ve sorumlu bir geri dönüşü teşvik etmek için geçici Mısır hükümetiyle birlikte çalışacaklarını vurgularken, "Ancak geçiş süreci, misillemeler ya da siyasi sürecin reddi yerine uzlaşıyla tanımlanmalı" diye konuştu.
"Durumu gözden geçirmek için gerekli zaman ayıracağız"
Carney, ABD Başkanı Barack Obama'nın Mısır'daki gelişmeleri darbe olarak nitelendirip nitelendirmediği sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Bu, çok karmaşık ve zor bir durum. Başkan Obama, Mısır ordusu tarafından Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin iktidardan uzaklaştırılması ve anayasanın askıya alınması kararı hakkında derin kaygı duyduğumuzu ortaya koydu. Şunu da kabul etmek önemli; on milyonlarca Mısırlı, Mursi'nin demokratik olmayan idaresinden dolayı meşru şikayetlere sahip ve bunun bir darbe olduğuna inanmıyor, yeni bir hükümet istiyor."
"Açık olmak gerekirse, bu kararın (darbe olarak nitelendirme) beraberinde getireceği önemli neticeler var ve bu, olanlar hakkında farklı görüşlere sahip milyonlarca Mısırlı için son derece önemli bir konu" diyen Carney, şöyle devam ettii:
"Burada çok samimi olmak istiyorum. Bu, karmaşık bir durum ve böyle bir karara varmada gereksiz bir şekilde çabucak hareket etmek çıkarlarımıza uygun değil. Çünkü, hedefimiz konusunda dikkatli olmaya ihtiyacımız var. Bu da (hedefimiz) Mısır halkına demokrasiye geçişlerinde yardım etmek ve ulusal güvenlik çıkarlarımıza bağlılığımızı sürdürmek. Dolayısıyla şunu söylemek mümkün; durumu gözden geçirmek, Mısırlı yetkililerin ileriye dönük bir yol bulunmasına yönelik çabalarını gözlemlemek için zaman ayıracağız. Daha sonra da Kongre ile istişare edeceğiz ve siyasi hedeflerimizi de dikkate olarak yasalar altındaki yükümlülüklerimizi gözden geçireceğiz."
''Her türlü şiddeti ve şiddete yönelik her türlü tahriki kınıyoruz''
Jay Carney, Mısır'da ordunun yönetime el koyması ve halka ateş açılmasıyla ilgili, “ABD olarak Mısır’daki artan şiddet ve siyasi kutuplaşmanın tehlikeli düzeye gelmesinden derin endişe duyuyoruz. Her türlü şiddeti ve şiddete yönelik her türlü tahriki kınıyoruz. Mısır ordusunu protestolara yanıt verirken azami itidal göstermeye çağırıyoruz. Protestoculara da barışçıl şekilde gösteri yapma çağrısında bulunuyoruz. Müslüman Kardeşler tarafından yapılan şiddete yönelik açık çağrıları da kınıyoruz" dedi.
ABD, Mısır'da artan şiddetten ve ülkedeki siyasi kutuplaşmanın ulaştığı tehlikeli düzeyden derin kaygı duyuyor" diyen Carney, ABD olarak "her türlü şiddeti ve şiddete yönelik her türlü tahriki kuvvetle kınadıklarını" söyledi.
Orduyu, protestoculara yanıt verirken azami itidal göstermeye çağırdıklarını, protestoculara da gösterilerini barışcıl şekilde yapma çağrısında bulunduklarını ifade eden Carney, "Ayrıca Müslüman Kardeşler tarafından yapılan şiddete yönelik açık çağrıları da kınıyoruz" ifadesini kullandı.
Carney, "Bu dönüşüm sürecinde Mısır’ın istikrarı ve demokratik siyasi düzen risk altında ve Mısır, halkının ileriye doğru kapsayıcı bir yol ve şiddet içermeyen yöntemler bulmak için bir araya gelmesi olmaksızın bu krizden çıkamaz. Biz, tüm siyasi taraflara, orduya ve dini liderlere, Mısır’ın derin ayrılımlarına köprü olma çabalarını öncelik haline getirmeleri noktasında çağrı yapıyoruz" diye konuştu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)