Babamın çöplerle dolu araziye gömülmesini istedi 08 07 2013
Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu eski Milletvekili Ahmet
Özal, Cihan Haber Ajansı'na, babasının yaşadığı anekdotları anlattı.
Ahmet Özal, dönemin
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in, babasının anıt
mezarda toprağa verilmesine karşı çıktığını, karşıdaki çöplerle dolu
araziye gömülmesini tavsiye ettiğini dile getirdi.
17 Nisan 1993 tarihinde ölen Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın son
dönemlerinde siyasete geri dönmeyi planladığını söyleyen Ahmet Özal,
babasının 19 Mayıs törenlerinde Cumhurbaşkanı olarak son kez konuşma
yapacağını dile getirdi. Ahmet Özal, "Babamı en son Türkmenistan'da
Aşkabat'ta gördüm. Türkmenistan'da geceleyin otelde baş başa kaldık. '19
Mayıs törenlerinde Cumhurbaşkanı olarak son kez konuşma yapacağım.
İstifa edip, siyasete geri döneceğim' dedi. Aile olarak karşı
olduğumuzu, ameliyatlar geçirdiğini, bu halde tekrar o meydanlara
çıkmanın kolay bir şey olmayacağını söyledim. 'Hayır!.. Bunu yapmak
zorundayım. Türkiye'ye döner dönmez büyük bir siyasi risk alacağım. Kürt
meselesini, PKK meselesini çözeceğim, Çünkü ülke iyiye gitmiyor'
diyerek bana karşı çıktı. Bugünkü konuşulan çözüm süreci onun kafasında
olan projeydi." ifadelerini kullandı.
'MESUT YILMAZ UYANDIĞINDA TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİ KAPANIRDI'
Turgut Özal'ın, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a dargın olarak hayatını
kaybetmesine açıklık getiren Ahmet Özal, Yılmaz'ın yatağından
kalktığında Türkiye'nin gündemi kapandığını belirtti. Ahmet Özal, şu
ifadeleri kullandı:
"Mesut Bey, dışişleri bakanlığı yaptığı
dönemde
Ermeni tasarısı ABD Kongresi'nden
geçirilmeye çalışılırken istifa etti.
Babam
'Bir dışişleri bakanı böyle bir durumda istifa etmez, korktu'
dedi.
Ondan dolayı babam ile Mesut Yılmaz arasında ipler koptu.
Mesut
Yılmaz sabahleyin ofisine gitmeyen bir adamdı. Öğlene doğru kalkar
giderdi.
O dönem şöyle söylenirdi,
'Mesut Yılmaz yataktan kalktığında
Türkiye'de gündem kapanır.'
Bunu ANAP'ın içinde herkes bilirdi.
Statükocu, korkak olması yüzünden Mesut
Yılmaz'ın faydalı olamayacağını
düşünüyordu.
Hırsıyla partinin başına geçti, ne oldu?
ANAP'ı yüzde 5'e
indirdi."
( mesut yılmaz A. Türkeş prenslerindendi son görüşmelerini yayınlayında görek ödünüs kopmazsa daabii)
'ERDOĞAN ÖZEL KALEMLİĞİ KABUL ETSEYDİ, ANAP'IN BAŞINA GEÇERDİ'
Turgut Özal'ın, Başbakan olduğu dönemde
Recep Tayyip Erdoğan'a özel
kalemlik
teklifinde bulunduğunu ifade eden Ahmet
Özal, Sayın Erdoğan
teklifi kabul etseydi
ANAP'ın başına geçebilirdi iddiasında
bulundu.
Ahmet Özal,
"Babam Başbakan iken, Tayyip Bey ile bir toplantıda tanışıp,
sohbet ediyor.
Kendisine Başbakanlık'ta özel kalem müdürlüğü teklif
ediyor.
Aslında bakanlıktan bile çok önemli bir pozisyon.
Çünkü özel
kalemi geçmeden Başbakan'a ulaşamazsınız.
Tayyip Bey, Erbakan'a verdiği
sözünü kıramadığı için teklifi kabul etmiyor.
Babam da saygı duyuyor ve
konu kapanıyor.
Tayyip Bey o zaman özel kalemliği kabul etmiş
olsa büyük
ihtimalle ANAP'ın başına geçerdi."
ifadelerini kullandı.
'12 MART MUHTIRASINDAN ÖNCE SÜLEYMAN DEMİREL'İ UYARMIŞTI'
Ahmet Özal, babasının 12 Mart 1971 muhtırası verilmeden önce Süleyman
Demirel'i uyardığını da söyledi. 28 Şubat kararları alınırken o masada
Turgut Özal olsaydı, yarım saatte askerleri emekli edeceğini savunan
Ahmet Özal şunları kaydetti: "12 Mart 1971 muhtırasının verildiği
dönemde babam o sırada Devlet Planlama Müsteşarıydı. Süleyman Bey'in
yakınındaki isim. En önemli işlerini babam biliyor. Muhtıra
vereceklerini hissediyor. Süleyman Bey'i uyarıyor. 'Sayın Başbakanım şu
isimli paşalar muhtıra hazırlıyorlar, duyumları aldık, hemen bunları
emekli edin' diyor. Babam 'Süleyman Bey cesaret edemedi, eğer emekli
etseydi 71 muhtırası verilmezdi' diye zaman zaman söylemiştir bana. Eğer
babam 28 Şubat kararlarının alındığı toplantıda Süleyman Bey'in yerinde
oturuyor olsaydı o paşaları yarım saatte emekli ederdi. Başbakan olduğu
zamanlar şunu söylemiştir: 'Bu ülke, başbakanlarını, bakanlarını asmış
bir ülke, başbakan olacak adamın iki gömleği var, biri bayramlık, biri
idamlık. Bu iki gömleği göze almayan zaten bu işi yapmasın.' Kelle
koltukta bu işi yapıyordu."
BABAMIN CUMHURBAŞKANLIĞI'NA ADAYLIĞINI TELEVİZYONDAN ÖĞRENDİM
Ahmet Özal, Turgut Özal'ın Çankaya'ya çıkmasıyla ilgili çarpıcı bir
tespitte bulundu. Ahmet Özal'ın tespiti şöyle: "Çankaya'ya çıkacağını
hiç kimseyle konuşmadı. Ailesine de danışmadı. Ben Cumhurbaşkanlığı'na
adaylığını televizyondan öğrendim. Şöyle bir eleştiri getiriyorlar.
Keşke çıkmasaydı, partinin başında kalsaydı. Aslında Çankaya'ya çıkmak
ile doğru yapmıştır. 1989 yılında babam Cumhurbaşkanı olana kadar 1960
yılından o tarihe kadar olan bütün Cumhurbaşkanları emekli Genelkurmay
Başkanlarıdır. Hepsi askerdir. Şu oturmuştu Türkiye'de; 'genelkurmay
başkanları cumhurbaşkanı olur'. Bunu kırdı babam. İlk defa sivilleştirdi
Çankaya Köşkü'nü. Babamdan önceki sivil Cumhurbaşkanı Celal Bayardır.
Ama Sayın Bayar da tam sivil değildi. Gerçek sivil Cumhurbaşkanı ilk
defa babamdır. Cumhuriyet çocuğu, Cumhuriyet döneminde doğan ilk
Cumhurbaşkanıdır babam."
'DARBE TEHDİDİNE KARŞI BAŞBAKANLIKTAKİ KORUMA POLİS SAYISINI 70'E ÇIKARDI'
Turgut Özal'ın Orgeneral Necdet Öztorun'un Genelkurmay Başkanı olmasını
engellediği için darbeyle tehdit edildiğini söyleyen Ahmet Özal,
Başbakanlık konutunun bahçesinde polis koruma sayısını 70'e çıkardığını
ifade etti. Ahmet Özal, babasının aldığı darbe tehdidini şöyle anlattı:
"Necip Torumtay'dan önce Orgeneral Necdet Öztorun, Genelkurmay
Başkanlığı için hazırlık yapılıyordu. Babam Öztorun'un genelkurmay
başkanlığı için hazırlanan kararnameyi imzalamadı. O dönemde Genelkurmay
Başkanı Necdet Üruğ Paşa ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren babamı Çankaya
Köşkü'ne çağırdılar. 'Sayın Başbakan bunu imzalayın, imzalamazsanız bir
hafta içinde darbe olur' diyerek babamı tehdit ettiler. Öztorun Paşa,
Üruğ Paşa'nın kuzeniydi. Bunu imzalamama sebebi de çok basittir.
Beyefendi genelkurmay başkanı olacağı için resepsiyon davetiyesi
dağıtıyor. Babamın eline davetiye gelince 'Ben bunu henüz imzalamadım
ki, nasıl böyle bir şey olabilir?' diye sinirleniyor. 'Noter miyiz biz
burada, imzalamıyorum?' diyor. Evren Paşa 'darbe yaparlar' deyince,
Başbakanlık konutunun bahçesindeki polis koruma sayısını 70'e çıkardı.
Çünkü darbe beklentisi vardı. Babam inatla, 'yapsınlar, buyursunlar
bekliyorum' dedi. O dönemde kafa tutabilmek kolay bir iş değildi
gerçekten."
ÖZAL'DAN BABA BUSH'A: DICK CHANEY'İ YANINA AL O ZAMAN SEÇİMLERİ KAZANIRSIN
Turgut Özal'ın baba Bush ile olan yakın dostluğuna da değinen Ahmet
Özal, babasının Bush'un, Clinton'a karşı seçimi kazanması için Dick
Chaney'i yanına alması gerektiğini tavsiye ettiğini aktardı. Ahmet Özal,
"Babam George H. W. Bush ile gerçekten çok yakın dosttu. Körfez krizi
döneminde bir hafta sonu Camp David'de annemle babamı misafir ettiler.
Babama Bush çok güvenirdi. Körfez krizi sırasında Bush babamı günde 3
defa arardı. Irak'a karşı harp kararı çıkarmak isterken bile o
konuşmadan önce babamı aradı. Hatta o zaman babamın yanındaydım. 'Turgut
galiba çıkaramayacağım senatodan bu kararı' dedi. Babam da 'benim
dediklerimi söyle, kesin çıkarırsın' dedi. Ertesi gün Bush o kararı
senatodan geçirdi. Babamı kaybettikten yıllar sonra bir Amerika
ziyaretinde Baba Bush'u ziyaret ettim. Bush orada bana, ikinci döneminde
Clinton'a karşı seçimleri nasıl kaybettiğini anlattı. Bush, yardımcısı
James Danforth Quayle ile birlikte seçimlere katılmıştı. Bush bana,
'Baban bana Quayle ile seçimlere girersen Clinton'a karşı, seçimi
kaybedersin, Dick Chaney'i aday yaparsan o zaman kazanırsın. Ben babanı
dinlemedim, seçimi kaybettim. Şimdi oğlumun başkan yardımcısının neden
Dick Chaney olduğunu anladın mı?' dedi. Gerçekten Bush'tan bunu
dinleyince ben de çok şaşırmıştım." dedi.
MENDERES'İ YASSIADA'DAN GETİRECEĞİNİ SÖYLEYİNCE ASKERLER KIYAMETİ KOPARMIŞ
Turgut Özal'ın Anıtmezar'a defnedilmesine dönemin İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in karşı çıktığını anlatan Ahmet Özal,
defin için Sayın Sözen'in o dönem yolun karşısındaki çöplük bir alanı
gösterdiğini iddia etti.
Ahmet Özal o gün yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Adnan Menderes ve arkadaşlarının cenazelerini İmralı'dan Anıtmezar'a
devlet töreniyle getireceğini söyleyince, askerler kıyameti kopardı. O
dönem babama askerlerden inanılmaz tepki geldi. Hatta tepkisini
askerler, törene gelmeyerek gösterdi. İlk kez bir devlet töreninde asker
yoktu. Babam da o törende en başta yürümüştür. Hiç unutmuyorum, ölmeden
iki ay önce bir gece yarısı Vatan Caddesi'nden makam arabasıyla
geçiyorduk. Korumalar da çevremizden, arkamızdan, önümüzden gidiyordu.
Anıt Mezar'ın oraya geldiğimizde babam şoföre 'arabayı durdur' dedi.
Şoför durunca tüm koruma ekibi de durdu. 'Baba hayırdır ne oldu?' dedim.
'Öldüğümde beni buraya gömün' dedi. 'Ya baba ne diyorsun? Konuşma
böyle…' dedim. 'Hayır!.. Öldüğümde beni buraya gömün' dedi. 2 ay sonra
da öldü. Ama ilginçtir babamın oraya gömülebilmesi için dönemin İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'i zor ikna ettim. Çünkü
Sayın Sözen babamın Anıtmezar'ın yanına gömülmesine karşı çıktı.
Anıtmezar'ın karşısındaki o dönem çöplerle dolu araziyi göstererek,
buraya gömülebileceğini söyledi. Babamın çöplük araziye gömülmesini reva
gördüler. Bunu asla unutamam.
O acılı dönemimizde bir de bunun için
kavga verdik.
Israrla
'Hayır babam Menderes'in yanında toprağa
verilecek'
dedim.
En sonunda oraya gömüldü. Böyle acı bir
hadisede
yaşamıştık o dönem."