Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
17 Haziran 2013 Pazartesi
Hodri meydan! 18 Haziran 2013
18 Haziran 2013 Salı
Yalçın AKDOĞAN
Hodri meydan!
Bir eylemin veya hareketin demokratik sayılıp
sayılmamasının tek bir kriteri yoktur.
Eylemin
hangi yöntemle gerçekleştiği de önemlidir,
söylem ve taleplerin muhtevası da önemlidir.
Çekişme veya rekabet halinde olan kitlelerin
sayısı, seçimdeki karşılıkları da bir kenara konulamayacak bir faktördür.
Gezi parkındaki eylemin bidayetindeki yöntem ve muhteva demokratik bir nüve olarak görülebilir.
Ancak olayların
(hangi gerekçeyle olursa olsun)
ulaştığı boyut, yöntem ve muhteva ‘demokratik
görünümü’ ciddi şekilde sarsmıştır. Şiddet ve
vandalizm, yol kesme, Molotof atma
demokratik bir yöntem değildir.
‘Benim istediğim olacak’
dayatması demokratik bir usül değildir.
Çevre duyarlılığı aşarak siyasi tertibe dönüşen bir provokasyon demokratik bir mücadele değildir.
Akil insanların bütün toplantılarını basan,
kimseyi konuşturmayan ve çözüm sürecine
karşı olan TGB’lilerin, ADD’lilerin, ulusalcı
marjinal grupların ve örgütlerin ortaya
koydukları söylem demokrasiyi besleyen, hak ve
özgürlüklerin gelişimine katkıda bulunan bir
zihniyeti yansıtmamaktadır.
Statüko partisi CHP’nin statükocu bir
milletvekili, AK Parti’nin Kazlıçeşme
mitinginin ardından
“Bu milli iradeye saygı değildir.
Bu milli iradenin Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından gaspıdır”
gibi oradaki milyonların iradesini küçümseyen saygısızca laflar etmiş.
Haftalardır milleti kışkırtan,
mesajlarla sokağa dökmeye çalışan, olayı bir
Alevi kalkışmasına çevirmeye yeltenen bu
partinin vekilleri şimdi utanmadan AK Parti’yi
kışkırtma yapmakla, toplumu kutuplaştırmakla
suçluyor.
Doğrusu bunlar insanın ar damarını
bile çatlatır...
“Referandum yapalım, millete gidelim” diyorsunuz,
‘diktatörler de referandum yapıyordu, onlar da seçimle geldi”
diyorlar.
Milyonlarca insanla demokratik
gösteri yapıyorsunuz,
“bindirilmiş kıtalar, milli irade gasp edildi”
diyorlar.
“Gelin konuşalım”
diyorsunuz, hem reddediyorlar hem de
“dışlanıyoruz”
diye yaygara yapıyorlar...
Allah sabır versin.
Bu kadar iflah olmaz, laftan anlamaz, duvar gibi bir yapı...
***
Kazlıçeşme mitingi, Cumhuriyet tarihinin belki
de en büyük, en coşkulu mitingidir.
Polis raporuna göre 1 milyon 250 bin kişinin
katıldığı, yüzbinlerce insanın alana giremediği
bu büyük mitingin mesajını alamayan
insanlara sadece üzülürüz.
‘Bunların hepsi AK
Partili’
gibi zavallı bir cümle kurmak, oradaki
milyonları halktan saymamak nasıl
demokratik
bir zihniyet olabilir?
Bu insanların haykırışını
duymamak, onların hissiyatını anlamaya
çalışmamak nasıl bir sağırlıktır?
Yoksa anlamak, empati yapmak, kucaklamak
sadece o büyük kitlenin vazifesi mi?
Şımarmak,
taşkınlık yapmak, dayatmak, küçümsemek, hor
görmek, dikte etmek birilerinin temel hakkı,
ama onları idare etmek bu milletin vazgeçilmez
görevi! Bu mudur sizin demokrasi anlayışınız?
Tayyip Erdoğan gücünü halktan almaktadır ve
zor zamanda yine halka ve halkın duasına sığınmaktadır.
Sürekli demokrasi nutku atanların bunu
demokratik bir tavır olarak görememeleri, bu
halk kesimine saygısız olmalarından başka bir
şey değildir.
Demokrat
geçinenlerin Başbakan Erdoğan’a yönelik
kampanyaya alet olmaları,
‘aday olma’
veya
‘Başbakan’ın sağlığı elvermiyor’
demeleri,
milyonlarca insanın iradesini küçümsemeye
çalışmaları çok hazindir.
AK Parti’nin ortaya koyduğu eylemlerin hem
yöntemi demokratiktir, hem muhtevası
demokratiktir, hem de dayandığı millet iradesi
açısından pozisyonu demokratiktir.
Avrupa canibinden sesini yükseltenler bu
ulusalcı/statükocu cepheyle acaba hangi
konuda anlaşabilir; AB üyeliğinde mi, çözüm
sürecinde mi, yeni anayasada mı, şiddete
varmayan gösteri biçimlerinde mi?
Kazlıçeşme’yi küçümseyen CHP yönetimi göze
alabiliyorsa çıksın bu büyüklükte bir miting de
kendisi yapsın.
Hodri meydan...
Bugüne kadar
cesaret edemediler, bugün bütün marjinal
örgütlerini alsınlar, bindirilmiş kıtaları da
taşısınlar, görelim bakalım meydanı
doldurabilecekler mi?
Taş atan, yakan yıkan marjinal örgütlerin
arkasına saklanarak; sandıktan korkarak,
meydanı küçümseyerek siyaset yapılmaz.
alın size duran adam The Giant Mechanical Man 2012 Dev Mekanik Adam
alın size duran adam
The Giant Mechanical Man 2012
Dev Mekanik Adam
Suriye'deki iç savaşta 72 kişi öldü 18 Haziran 2013 00:55 ŞAM Suriye'de rejime bağlı ordu birliklerinin ülke genelinde düzenlediği operasyonlarda 16'sı çocuk 72 kişinin öldüğü bildirildi
Suriye'deki iç savaşta 72 kişi öldü
18 Haziran 2013 00:55 ŞAM
Suriye'de rejime bağlı ordu birliklerinin ülke genelinde düzenlediği operasyonlarda 16'sı çocuk 72 kişinin öldüğü bildirildi.
Suriye İnsan Hakları Örgütü (SNHR), rejime bağlı güçlerin yönetim karşıtlarına yönelik hava ve karadan gerçekleştirdiği saldırılarda Halep'te 23, Şam'ın banliyölerinde 22, Dera'da 9, Humus'ta 5, İdlib ve Hama'da 4'er, Deyru'z Zor'da 3, Lazkiye ve Haseke'de 1'er olmak üzere 72 kişinin yaşamını yitirdiğini kaydetti.
Bu arada, Suriye Genel Devrim Konseyi (SRGC), Özgür Suriye Ordusu ve düzenli ordu arasında Şam'ın içlerinde ve Halep'te şiddetli çatışmalar yaşandığını aktardı.
SRGC, düzenli ordunun Halep'teki Miniğ Askeri Havaalanı çevresindeki yerleşim yerlerini bombaladığını da kaydetti.
Öte yandan, Suriye resmi haber ajansı SANA, güvenlik güçlerinin çeşitli kentlerde düzenlediği operasyonlarda çok sayıda silahlı grubu etkisiz hale getirdiğini açıkladı.
17 Haziran 2013 16:55 ANKARA Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Balyoz Planı davasında eski orgeraller İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Çetin Doğan'a verilen 20'şer yıl hapis cezasının onanmasını istedi
Balyoz davasında cezalara onama istemi
17 Haziran 2013 16:55 ANKARA
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı, Balyoz Planı davasında eski orgeraller İbrahim
Fırtına, Özden Örnek ve Çetin Doğan'a verilen 20'şer yıl hapis
cezasının onanmasını istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Balyoz Planı davasında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Orgeneral Bilgin Balanlı, MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Orgeneral Ergin Saygun ve eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık'ın da aralarında olduğu 256 sanık hakkındaki mahkumiyet kararlarının onanmasını istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce karara bağlanan Balyoz Planı davasıyla ilgili tebliğnamesini hazırlayarak dava ile ilgili kararı verecek Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderdi. 361 sanık hakkında duruşmalı temyiz istenmesi nedeniyle Yargıtay 9. Ceza Dairesi sanıklar hakkındaki kararını duruşma yaparak verecek.
Tebliğnamede, sanıklar eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'a verilen 20'şer yıl hapis cezası ile Orgeneral Bilgin Balanlı, MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Orgeneral Ergin Saygun ve eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık'a verilen 18'er yıl hapis cezalarının onanması istendi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinde 67 sanık hakkındaki mahkumiyet kararlarının ise bozulması talep edildi.
Tebliğnamede, ilk olarak atılı suçun askeri suç olduğu ve yargılamanın genel adliye mahkemelerinde yapılamayacağına ilişkin iddialar incelendi. Askeri mahkemelerin görev alanlarıyla ilgili yapılan değişikliğin hatırlatıldığı tebliğnamede, devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlara ait davaların her halükarda adliye mahkemelerinde görüleceği nazara alındığında, yapılan itirazın yerinde görülmediği belirtildi.
Dijital delillerin elde edilişinde hukuka aykırı bir durumun bulunup bulunmadığı tartışmalarına da değinilen tebliğnamede, "bir gazeteci tarafından 19 adet CD, 10 ses kaseti ve 2 bin 229 sayfa yazılı belgenin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bir tutanak ile teslim edildiği anımsatıldı. 19 CD'nin Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 134. maddesi kapsamına alındığı, usulüne uygun alınan arama, el koyma ve inceleme işlemlerine ilişkin hakim kararına istinaden Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan arama işleminin askeri makamların katılımıyla gerçekleştirildiği kaydedildi. Ele geçirilen yazılı ve dijital delillerin tek tek tutanağa yazıldığı, CMK gereğince ele geçen ve el konulan dijital verilerin imajlarının alındığı kaydedildi.
Tebliğnamede, Cumhuriyet Savcısının gözetimi altında, askeri makamlar tarafından yapılan tüm arama ve el koyma işlemlerinin başından sonuna kadar görüntü olarak kaydedildiği ifade edilen tebliğnamede, "Dijital delilerin elde edilmesi ve incelenmesinde, başta Hizbullah terör örgütü olmak üzere, PKK-KCK ve diğer terör örgütlerine ilişkin davalardaki Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin istikrarlı içtihatlarına uygun olarak herhangi bir hukuka aykırılık görülmemiştir" denildi.
Adil yargılanma haklarının ihlali iddiası
Başsavcılığın tebliğnamesinde, sanıklar ve müdafilerine, iddianamaler ve eklerinin tamamının verildiği, delillerin tek tek okunduğu, sanıklar ve müdafilerinin hiç bir yasal ve fiili kısıtlamaya maruz kalmadan planladıkları süre kadar ve diledikleri şekilde savunma yaptıkları belirtildi.
Bazı tanıkların duruşmada dinlenilmemesinin, mevcut deliller ve bu delillerin niteliği karşısında, yargılamaya yeni bir yenilik getirmeyeceği ve suçun sübutu açısından maddi gerçeğin ortaya çıkmasına hizmet etmeyeceği gerekçesiyle mahkemece reddedilmesinin, eksik soruşturma olarak değerlendirilemeyeceği ifade edildi.
Tebliğnamede, "Sanıkların savunma haklarının güvence altına alınması amacıyla ihdas edilen CMK'nın ilgili maddelerindeki hakların, öngörülen amaçlar dışında kullanılması nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki itirazların yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır" denildi.
Dijital delillerin hukuka uygunluğu
Tebliğnamede, dijital delillerin hukuka uygun delil sayılıp sayılmayacağına ilişkin yapılan değerlendirmede de sanıklar tarafından da doğruluğu kabul edilen 1. Ordu Planı Seminerinde kaydedilen ses kayıtları ve Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo isimli belgedeki hususlar ile sanıklar ve müdafilerince sahteliği ileri sürülen CD'lerde bulunan Balyoz Güvenlik Harekat Planı, Oraj Hava Haraket Planı, Suga Harekat Planı, Çarşaf ve Sakal Eylem Planı isimli dijital belgeler arasındaki benzerlikler ve birbirini teyit edici özelliklerin, belgelerin gerçekliği konusunda ulaşılan sonucu doğruladığı belirtildi.
Sanıklar Cem Aziz Çakmak ve Çetin Doğan'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı başvrularla ilgili verilen kararlarda, "Mahkeme, somut olayda başvuranın tutuklanmasının yasaya aykırı nitelendirilmesi konusunda ulusal otoritelerce ileri sürülen yasal hükümlerin davada uygulanması ve yorumlanmasının keyfi ve mahtıksız olduğu sonucunun ortaya çıkmadığı kanaatindedir" şeklinde tespitler yapıldığı kaydedildi. Tebliğnamade, bu tespitlerin de dosyadaki delilerin, suçun subutuna ve yazılı şekilde nitelendirilmesine esas alınabileceğini teyit eder nitelikte olduğu kaydedildi.
Plan, seminer çalışmasında, darbe çalışmaları gizli şekilde ele alınmış
Tebliğnamede, bir gazeteci tarafından teslim edilen yazılı belgeler arasında, 12 Eylül 1980 askeri darbesine ilişkin belgelerin bulunması ve bu belgelerin konu başlıkları ve içeriklerinin dava konusu planla paralel olduğu ifade edilerek, şu tespitler yapıldı:
"12 Eylül 1980 askeri darbesinin dayanağını oluşturan Bayrak Harekat Direktifi ve bu direktif doğrultusunda hazırlanan belgeler, Balyoz Harekat Planı ve eklerinin hazırlanmasında sanıklarca örnek alınmıştır. Plan seminerlerinde somut olarak gerçek kişiler ve kurum isimleri verilerek, siyasi görüş ve açıklamaları da vurgulanmak suretiyle sunum yapılması ve bir tehdit algılamasından bahsedilmesi yerleşik uygulamalara aykırıdır.
Balyoz Harekat planında öngörülen askeri darbenin gerçekleşmesi sonrasında bir milli mutabakat hükümetinin kurulması planının, plana paralel hazırlanan Suga Harekat Planının eklerinden olan 'Yeniden Yapılandırma Faaliyetleri' isimli belgede, seminer ses kayıtlarında ve seminere ilişkin Genelkurmay Başkanlığı gözlemcileri tarafından hazırlanan sonuç raporunda mevcut olduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, 'özel seçilmiş sınırlı sayıda personelden' olan bir kısım sanıklarca gerçekleştirilen plan seminer çalışmasında, amaç suçun icrası kapsamında çalışmaların ve darbe provasının yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Plan seminer çalışmasında bir kısım sanıkların yaptıkları sunumun içeriği, Balyoz Harekat Planının hayata geçirilmesi adına hazırlanan planlar, kuvvetlerce oluşturulan listeler, Milli Mutabakat Hükümeti ismiyle harekat sonrasında iş başına getirilmesi planlanan hükümette kimlerin yer alacağının dahi belirlenmis olması, hukuk devletinde ve demokratik sistemlerde kabul edilemez eylemlerdir."
17 Haziran 2013 22:37 ANKARA Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın kızının nikah töreninde devletin zirvesi bir araya geldi
Devletin zirvesi nikahta buluştu
17 Haziran 2013 22:37 ANKARA
Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın kızının nikah töreninde devletin zirvesi bir araya geldi.
Congressium'da düzenlenen törende Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın kızı Cemile Akdağ ile Sami Çebi'nin nikah şahitliğini, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç üstlendi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in kıydığı nikaha, yaklaşık 2 bin kişi katıldı.
Basına kapalı gerçekleşen törenin çıkışında, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, AA muhabirine, Başbakan Erdoğan'ın çifte üç değil, dört çocuk mesajı verdiğini söyledi.
Törende Erdoğan'ın yeni çifte, "Bir çocuk garip, iki çocuk rakip, üç çocuk denge, dördüncüsü ise Allah Kerim" dediğini aktaran Müezzinoğlu, törenin çok güzel geçtiğini belirterek, çifte hayırlı, bereketli ve sağlıklı bir ömür diledi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise kızını evlendiren Recep Akdağ ile ilgili "Şimdi henüz anlamadı belki ama kızını yolcu ettikten, bu telaştan sonra biraz üzülecektir" dedi.
Kurtulmuş, babasının ablasını evlendirdikten sonra gözlerinden sicim gibi yaşlar aktığını anlatarak, "Recep Bey de bundan sonra ağlar herhalde, Allah hayırlı, mübarek etsin. Damat da iyi bir kardeşimiz, mesut bahtiyar olsunlar" diye konuştu.
Törende Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Çiçek, Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcıları Arınç, Bekir Bozdağ ve Ali Babacan, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, milletvekilleriyle bazı bürokratlar da yer aldı.
17 Haziran 2013 23:55 ANKARA Türkiye Barolar Birliği, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine başvurdu. Türkiye Barolar Birliği (TBB), Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine başvurdu. TBB'den yapılan açıklamada, başvuruda olaylara ilişkin bilgi verildiği belirtildi
Türkiye Barolar Birliği, Avrupa Konseyi'ne başvurdu
17 Haziran 2013 23:55 ANKARA
Türkiye Barolar Birliği, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine başvurdu.
Türkiye Barolar Birliği (TBB), Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine başvurdu.
TBB'den yapılan açıklamada, başvuruda olaylara ilişkin bilgi verildiği belirtildi.
Gezi Parkı olaylarında
"polisin orantısız güç kullandığı"
ifadelerine yer verilen başvuruda, yaşanan olayları körükleyen en önemli etkenin,
"ifade ve toplanma özgürlüğünü kullanan halka karşı kolluk kuvvetleri tarafından sorumsuzca gaz bombası kullanılması"
olduğu savunuldu.
Olaylarda çok sayıda vatandaşın yaralandığı, bu yaralılara gönüllülük esasıyla sağlık hizmeti veren doktorlar hakkında soruşturma başlatıldığı ifade edilen başvuruda, avukatların da kolluk kuvvetleri tarafından şiddete uğradığı ileri sürüldü.
Olaylarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, işkence yasağını düzenleyen 3, özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5, ifade özgürlüğünü düzenleyen 10, toplantı özgürlüğünü düzenleyen 11. maddelerinin ihlal edildiği iddia edilen başvuruda, şunlar kaydedildi:
"Avukatlık Kanunu'nun 110. maddesine göre, 'hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak'
Türkiye Barolar Birliği'nin başlıca görevlerindendir. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 52. maddesi uyarınca, 'Her Yüksek Sözleşmeci Taraf, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'nin istemesi üzerine, bu Sözleşme'nin bütün hükümlerinin fiilen uygulanmasının kendi iç hukukunca nasıl sağlandığı konusunda açıklamalarda bulunur.'
Taksim Gezi Parkı protestoları kapsamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3, 5, 10 ve 11. maddelerinin fiilen nasıl uygulandığı konusunda, Yüksek Sözleşmeci Taraf Türkiye Cumhuriyeti'nden açıklama talep etmenizi ve buna göre gereğinin yapılmasını saygılarımızla dileriz."
17 Haziran 2013 23:10 WASHINGTON ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Psaki, "ABD'deki gruplar ya da bireylerin, Türkiye'deki protestolardan sorumlu olduğu ya da bunları tırmandırdığı şeklindeki suçlamaları kesinlikle reddediyoruz"
ABD: Suçlamaları reddediyoruz
17 Haziran 2013 23:10 WASHINGTON
ABD
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Psaki,
"ABD'deki gruplar ya da bireylerin,
Türkiye'deki protestolardan sorumlu olduğu ya da bunları tırmandırdığı
şeklindeki suçlamaları kesinlikle reddediyoruz"
dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, günlük basın toplantısında bir soru üzerine,ABD
Dışişleri Bakanı
John Kerry'nin geçen cumartesi Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu ile telefonda görüştüğünü, daha önce de
bir iki kez
görüşmelerinin olduğunu belirterek, "Bildiğiniz gibi kendileri düzenli
olarak konuşuyorlar.
Görüşmelerinin sıklıkla ana odağı Suriye ve bu
konudaki yakın işbirlikleri.
Bu durum, bu son konuşmalarda da aynı
şekilde gerçekleşti" dedi. İki ülkenin yakın müttefik olduğunu ifade
eden Psaki, iki bakanın da yakın dost haline geldiğini bildirdi. Psaki,
"O konuda (Suriye) bizimle çalışmaya devam edecekleri
hususunda güvenimiz tam ve kendileri de bu yöndeki arzularını
belirttiler" diye konuştu.
"Çözülebileceğinden umutluyuz"
Bu konudaki kaygıları ve nasıl yol alınabileceği noktasında, sahada da ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ve üst düzey büyükelçilik yetkililelerin Türk mesleştaşlarıyla düzenli temas halinde olduğunu belirten Psaki, "Şiddet, polisin zulmü gibi eylemlere yönelik haberlerden kaygı duymayı sürdürüyoruz. Hafta sonu, yaralılara müdahale eden tıbbi görevlilerin göz altına alınmasına yönelik bazı haberler geldi. Geçen hafta da medya mensuplarının göz altına alınmasından bahsetmiştim. Tüm bu haberler çok kaygı verici, konuyu yakından izlemeye odaklandık ve bu konularda güç kullanımını teessüfle karşılıyoruz " dedi.
Psbaki, Türkiye'nin NATO müttefiki olduğunu ve yakın müttefikleri kalmayı sürdürdüğünü ifade ederek, "Birçok konuda onlarla çalışıyoruz. Yüksek düzeyde yakın temasımız var. Bu durumun (Gezi Parkı olayları), itidale yönelik teşvikler ve sukünet ile çözülebileceğinden umutluyuz" diye konuştu.
Psaki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililerin protestocularla görüşmesine işaret ederek, bu konunun diyalog yoluyla çözülmesinden umutlu olduklarını ancak sahadan gelen haberlerden kaygı duyduklarını kaydetti.
"Suçlamaları kesinlikle reddediyoruz"
Psaki,
başka bir soru üzerine, gazetecilere ya da medya kuruluşlarına yönelik
her türlü baskıdan "çok rahatsız" olduklarını belirtti.
"Basın
özgürlüğünü eleştiren açıklamaların yanı sıra gazetecilerin gözaltına
alınması, Türkiye'de bu yönde haberleri de gördük" diyen Psaki, "Daha
ilk günde de söylediğimiz gibi, insanların büyük çoğunluğunun barışçıl
biçimde protesto düzenlediğine, ifade özgürlüğü haklarını
kullandıklarına inanıyoruz. Biliyorsunuz sahada değiliz. Sahada neler
olduğuna dair soruşturmalar olacak, dolayısıyla konuya ilişkin tüm
oluşumları bilmiyorum. Ancak o şekilde (barışçıl) başladı, hala
da insanların büyük çoğunluğunun bunu (barışçıl protesto) yaptığını
düşünüyoruz" diye konuştu.
"Türk yetkililerin,
kapsamlı ve eksiksiz bir soruşturma yürütmek için siyasi iradeye sahip
olduğuna güveniyor musunuz?" şeklindeki bir soruya "Evet" yanıtını veren
Psaki, bir gazetede yer alan "Kod Adı İstanbul" başlıklı habere dair
bir soru üzerine de, "Haberi gördüm. ABD'deki gruplar ya da bireylerin,
Türkiye'deki protestolardan sorumlu olduğu ya da bunları tırmandırdığı
şeklindeki suçlamaları kesinlikle reddediyoruz" dedi.
"İç işlerine karışmıyoruz"
"Türkiye'nin
iç işlerine karıştıkları" şeklindeki eleştirileri de reddeden Psaki,
"İster Türkiye ister başka ülke olsun, nerede olursa olsun, ifade
özgürlüğü çağrılarını yapmada, aynı zamanda aşırı güç kullanıldığına
dair haberler olduğunda kaygımızı ortaya
koymada, bunların soruşturulması ihtiyacını dile getirmede ve itidal
çağrısı yapmada tutarlı davranırız" dedi.
Psaki,
çeşitli düzeylerde Türkiye ile yakın teması sürdürdüklerini belirterek,
"Suriye de dahil çeşitli konularda onlarla birlikte çalışma
üzerine odaklanmaya devam ediyoruz. Ancak tekrar etmek gerekirse,
tansiyonun yatıştığını ve yaşananların bir çözüme kavuştuğunu görmeyi
arzuluyoruz" diye konuştu.
Psaki,
"İki tarafa da
sükunet çağrısı yapmaya devam ediyorsunuz. Bu sizin resmi pozisyonunuz
mu? İki tarafın da eşit miktarda şiddete başvurduğunu mu
düşünüyorsunuz?"
sorusu üzerine,
"(Tüm taraflar) demedim. Gazetecilerin
gözaltına alındığı ya da doktorların gözaltına alındığı, şiddet
haberlerinin geldiği çok net vakalar var ve bunlar barışçıl protesto
yapan insanların tarafından gelmiyor.
Tüm taraflardan şiddet ya da
tırmanmaya dair bazı haberleri ya da olayları gördük.
Dolayısıyla
elbette tüm tarafları bundan (şiddetten) kaçınmaları yönünde teşvik
ediyoruz ama onları (şiddetin düzeyi noktasında) eşit tutmuyorum"
dedi.
17 Haziran 2013 23:14 ATİNA Yunanistan İptal Mahkemesi, Yunan Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu ERT’nin faaliyetlerinin durdurularak kapatılması kararını iptal etti
ERT'nin kapatılması kararı iptal edildi
17 Haziran 2013 23:14 ATİNA
Yunanistan
İptal Mahkemesi, Yunan Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu ERT’nin
faaliyetlerinin durdurularak kapatılması kararını iptal etti.
Yunanistan İptal Mahkemesi, Yunan Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu ERT’nin faaliyetlerinin durdurularak kapatılması kararını iptal etti.
Yunanistan Televizyon Çalışanları Federasyonu POSPERT’in, ERT’nin kapatılmasıyla ilgili kanun hükmündeki kararnameminin iptaliyle ilgili ihtiyati tedbir başvurusunu değerlendiren mahkeme, Yunanistan Anayasası’nın 15. maddesi gereğince ERT çalışanlarının talebini haklı bularak, kurumun yeniden yapılandırılması çalışmaları tamamlanıncaya kadar faaliyetlerini sürdürmesi kararını aldı.
Mahkeme, kararında ayrıca ERT’nin yeniden faaliyetlerine başlamasına yönelik gerekli önlemlerin Maliye Bakanlığı tarafından alınmasına hükmetti.
ERT çalışanları, kanalın kapatılma kararının açıklanmasının ardından başta başkent Atina’daki merkez binası olmak üzere, ülkedeki tüm devlet radyo televizyon binalarında işgal eylemi başlatmıştı.
15 Haziran 2013 11:18 GYODER Başkan Yardımcısı Gökçe, konut kredilerinde en çok 5-10 yıllık vadelerin tercih edildiğini, diğer şehirlere göre İstanbul'daki başvurularda kredi vadelerinin daha uzun olduğunu belirtti
En uzun vadeli konut kredisini İstanbullular kullanıyor
15 Haziran 2013 11:18
GYODER
Başkan Yardımcısı Gökçe, konut kredilerinde en çok 5-10 yıllık
vadelerin tercih edildiğini, diğer şehirlere göre İstanbul'daki
başvurularda kredi vadelerinin daha uzun olduğunu belirtti.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkan Yardımcısı Özlem Gökçe, AA
muhabirine, konut kredilerinin aylık ortalama faiz oranının, geçen
yılın üçüncü çeyreğinden itibaren yüzde 1'in altına düştüğünü söyledi.
Konut kredilerinde en çok 5-10 yıllık vadelerin tercih edildiğine dikkati çeken Gökçe, ödeme gücüne göre aylık taksitlerin çok yüksek olması nedeniyle 5 yılın altındaki kredilere rağbet olmadığını belirtti.
Gökçe, konut satın alma gücü değerlendirildiğinde, diğer şehirlere oranla İstanbul'daki başvurularda kredi vadelerinin daha uzun olduğunu söyledi.
Toplam talebin dörtte üçünün 150 bin liradan düşük fiyatlı konutlara olduğuna işaret eden Gökçe, "Kredi talebinin yüzde 75'ten fazlasını ise 100 bin liranın altındaki krediler oluşturuyor" dedi.
Konut kredilerinde en çok 5-10 yıllık vadelerin tercih edildiğine dikkati çeken Gökçe, ödeme gücüne göre aylık taksitlerin çok yüksek olması nedeniyle 5 yılın altındaki kredilere rağbet olmadığını belirtti.
Gökçe, konut satın alma gücü değerlendirildiğinde, diğer şehirlere oranla İstanbul'daki başvurularda kredi vadelerinin daha uzun olduğunu söyledi.
Toplam talebin dörtte üçünün 150 bin liradan düşük fiyatlı konutlara olduğuna işaret eden Gökçe, "Kredi talebinin yüzde 75'ten fazlasını ise 100 bin liranın altındaki krediler oluşturuyor" dedi.
14 Haziran 2013 11:30 İSTANBUL FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Özyeğin sermaye piyasalarında ve faizde yaşanan olumsuz gelişmelerin kalıcı olmadığını kaydetti
10 yıllık kazanım 2-3 haftada erimez
14 Haziran 2013 11:30 İSTANBUL
FİBA
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Özyeğin sermaye piyasalarında ve faizde
yaşanan olumsuz gelişmelerin kalıcı olmadığını kaydetti.
FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, "Bankacılara tavsiyemiz; günlük siyasi, ideolojik tartışmaların dışında durmaları ve kendi işlerine odaklanmaları" sözlerine ilişkin, "Sayın Babacan’a katılıyorum, bankacıların veya büyük şirket yöneticilerinin günlük siyasi tartışmalara kurumsal kimlikleri ile katılmaları doğru olmadığı gibi gerekli de değildir. Ülkemizde siyaset yapmak için gerekli kurumlar ve mekanizmalar mevcuttur ve işlemektedir. Aynı zamanda isteyen bankacılarımızın veya işadamlarımızın da siyasete girmelerinde bir engel yoktur" diye konuştu.
Bankacıların siyasi tutum takınmasının birçok açıdan tehlikeli olduğuna işaret eden Özyeğin, "Bankalar her kesimden ve her tür siyasi görüşten müşteriye sahip olabilirler bu nedenle bankacıların kurumsal kimlikleri çerçevesinde siyasi konularda tarafsız olmaları öncelikle kendi paydaşları ve müşterileri bakımından gereklidir" dedi.
Gezi Parkı gerginliğiyle başlayan gergin sürecin not artışlarını ve yakalanan istikrar ortamını gölgede bırakamayacağını vurgulayan Özyeğin, şunları kaydetti:
"Türkiye bugünkü ekonomik göstergelere 2 - 3 ayda ulaşmadı. 10 yıllık istikrarlı bir süreç ve bir çok yapısal reform sayesinde ekonomimiz bugünkü konumuna kavuştu. Bu nedenle 2 - 3 haftalık bir zaman dilimi içinde bu kazanımlar kaybedilmez.
"Rus borsası RTS endeksi de son 1 ayda yüzde 14 düştü"
Gerginlik sonrası faiz ve Borsa cephesinde tarihi dip seviyeler görülmediğini, bu konuda abartılı yaklaşımlardan kaçınılması gerektiğini dile getiren Özyeğin, şöyle devam etti:
"İki yıllık gösterge faizi addedilen hazine tahvili yüzde 6,80’e geldi. Bu tahvilin faizi 3 hafta önce yüzde 5.00 civarındaydı. 1 yıl önce gösterge faizi yüzde 9 civarında, 2005’de yani 8 yıl önce ise yüzde 18 civarındaydı. Bugünkü faizlerdeki artışı rekor olarak değerlendirmek bu veriler ışığında doğru değildir.
Borsa İstanbul’daki düşüşleri de tarihi olarak değerlendiremeyiz. Zira Borsa İstanbul’un bugünlerde düştüğü seviye 12 ay öncesine göre yüzde 30 yukarıda. Diğer gelişmekte olan ülkelerin borsalarına göz atarsak, Rus borsası RTS endeksi de son 1 ayda yüzde 14 düşmüştür."
Sosyal güvenlikteki "kara delik" küçülecek 17 Haziran 2013 11:48 ANKARA Onuncu Kalkınma Planı'na göre, merkezi yönetim bütçesinden sosyal güvenlik sistemine yapılacak bütçe transferinin GSYH’ye oranının yüzde 4’e düşürülmesi hedefleniyor
Sosyal güvenlikteki
"kara delik"
küçülecek
17 Haziran 2013 11:48 ANKARA
Onuncu Kalkınma Planı'na göre, merkezi
yönetim bütçesinden sosyal güvenlik sistemine
yapılacak bütçe
transferinin GSYH’ye oranının yüzde 4’e
düşürülmesi hedefleniyor.
2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu
Kalkınma Planı'na göre, sosyal güvenlik
finansmanı açısında,sosyal
güvenlik reformunun kararlılıkla uygulanması
ve sistemin aktüeryal dengesini bozucu
uygulamalardan
kaçınılması suretiyle sosyal güvenlik sisteminin
uzun dönemli mali sürdürülebilirliğinin
iyileştirilmesi
amaçlanıyor.
Bu kapsamda, Sosyal Güvenlik Kurumunun
2012 yılında GSYH'ye oranı yüzde 9,4 olan
gelirleri, 2018'de
yüzde 9,8'e çıkacak. Kurumun geçen yıl
GSYH'ye oranı yüzde 11 olan giderleri ise
yüzde 10,8'e çekilecek.
Bu gelişmelerle kuruma yapılan ve 2012'de
GSYH'ye oranı yüzde 4,5 olan bütçe transferi
yüzde 4'e düşecek.
Plan dönemi sonunda merkezi yönetim
bütçesinden sosyal güvenlik sistemine yapılacak
bütçe transferinin
GSYH’ye oranının yüzde 4’e düşürülmesi
hedefleniyor.
Terör ve şiddet geri gelmemeli 17 Haziran 2013 22:59 ANKARA TÜSİAD Başkanı Yılmaz, "Biz bu olaylara toplumun demokratik katılım kanallarından ülkesinin, şehrinin, semtinin meselelerine sahip çıkmanın ötesinde bir yere gitmesine sıcak bakmıyoruz. Terör ve şiddet geri gelmemeli"
Terör ve şiddet geri gelmemeli
17 Haziran 2013 22:59 ANKARA
TÜSİAD Başkanı Yılmaz,
"Biz bu olaylara toplumun demokratik katılım kanallarından ülkesinin, şehrinin,
semtinin meselelerine sahip çıkmanın ötesinde bir yere gitmesine sıcak bakmıyoruz.
Terör ve şiddet geri gelmemeli" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlık Merkez Bina'da kabul ettiği TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, kabulün ardından basın mensuplarına açıklama yaptı.
Yönetim kuruluyla daha önce yaptıkları ziyarette diyalog içerisinde olma konusunda bir anlayış birliği tesis ettiklerini belirten Yılmaz, bu çerçevede bugün Başbakan Erdoğan'ı ziyaret ederek bu diyalog anlayışının gereğini yerine getirdiklerini bildirdi.
Yararlı bir toplantı olduğunu dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:
"Hem güncel konularla ilgili gelişmeleri değerlendirme fırsatı bulduk hem de ekonomimizin, ulaştığı seviyede kurumlarıyla kurallarıyla piyasasının derinliğiyle hiçbirimizin korkmasına gerek olmayacak bir güçte olduğunu birlikte tespit ettik. Türk ekonomisinin bugünü de geleceği de hepimizin güven duyacağı bir seviyededir. Bu bakımdan ekonomiyle ilgili kaygılarımız olmadığına göre ekonomide sağladığımız bu itibarın aynı şekilde ülkemizin toplumsal yaşamında demokrasisinde de sağlanması için eksiklerimiz varsa bu konuda da gereken adımların atılmasıyla ilgili görüşlerimizi ifade ettik. Sayın Başbakan hukukun üstünlüğü ve katılımcı demokrasi konusundaki çözümüyle güncel yaşadığımız olayları bu yöndeki çözüm açılımıyla bu konudaki inancını ifade etmişlerdi. Zannediyorum bunun çerçevesinde Türkiye'nin demokrasi alanındaki eksiklerinin giderilmesiyle yeni bir anayasa sürecini yaşadığımız bu günlerde hem çözüm sürecini rahatlatacak, kolaylaştıracak, sonuca ulaştıracak hem Türkiye'nin 21. yüzyıla uygun bir demokratik standartlar seviyesine ulaşmasını sağlayacak bir anayasaya kavuşmasını beklediğimizi, umut ettiğimizi aktardım. Bu konuda onun da katılımcı demokrasi anlayışıyla ve hukukun üstünlüğü anlayışıyla memleketin meselelerine çözüm getirmeye çalıştığını görmekten duyduğum memnuniyeti ifade ettim."
Gezi olaylarıyla ilgili Başbakan Erdoğan'ın faiz lobisine yönelik eleştirilerinin gündeme gelip gelmediği yönündeki soru üzerine Yılmaz, "Faiz lobisiyle ilgili kavramda Sayın Başbakanın ekonomide ulaştığımız istikrarı tehlikeye düşürecek, piyasa ekonomisinin kural ve düzeninin bozulmasına sebep olacak gelişmelerle ilgili kaygıları olabileceğini tespit ettim. Ancak tabii Türkiye'de düzenleyici ve denetleyici kurumların ekonominin geleceğiyle ilgili sağlam bir alt yapı olarak güvenebileceğimiz kurumlar olduğunu tespit ettik. Bu alanda bir eksiklik varsa bu kurumların bunu ele alacaklarını ifade ettik. Zannediyorum bu konuyla ilgili kaygılarını Sayın Başbakanın Türkiye'nin ekonomik istikrarının bozulmaması yönünde kaygılardan kaynaklandığını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Gezi Parkı olaylarının dış bağlantısı olup olmadığı yönündeki görüşü sorulan Yılmaz, "Ben böyle bir istihbaratın sahibi değilim. Bu konuda bir değerlendirme yapmak istemem, iç bağlantısı, dış bağlantısı. Ama bunun Türkiye'nin bir an önce katılımcı demokrasiyle ve hukukun üstünlüğüyle çözülecek sorunları olduğunu görüyorum. Demokratik standratlarımızı yükselttikçe sorunlarımızı çözeriz. Dışarıdan etki olacaksa o etkilerin amacına ulaşamamasını sağlarız. Kendi demokrasimizi güçlendirmek bizi güçlendirir. Dış etkiler varsa onları da etkisizleştirir" ifadelerini kullandı.
"Ele alınabilecek seviyede konular olmadığını düşünüyorum"
"Bazı firmalara yönelik boykot kampanyası başladı" denilmesi üzerine Yılmaz, "Böyle bir konu gündeme gelmedi. Böyle bir boykot olduğunu düşünmüyorum. Bunların ele alınabilecek seviyede konular olmadığını düşünüyorum" diye konuştu.
Bir gazetecinin, "Bazı firmalar bu eyleme destek verdiği gerekçesiyle eleştiriliyorlar. Başbakan Erdoğan 'içeride dışarıda destek verenler var, hesabını soracağız' demişti" sözleri üzerine Yılmaz, "Sayın Başbakanın bunları hukuk yoluyla eğer hukuka aykırı eylem içinde olan varsa hukukun bunu çözmesi gerektiği kanaatinde olduğunu düşünürüm. Çünkü kendileri bu konunun çözümünü hukukun üstünlüğüne dayandırarak ele almışlardır" cevabını verdi.
Yılmaz, Başbakan Erdoğan'ın iş dünyasının önemli isimlerinden bu sürece yönelik talebi olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı:
"Ben bir kurumu temsil ediyorum. TÜSİAD kurum olarak Türkiye'de piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla çalışmasını, Türkiye'de refahın artırılmasını, toplumsal hayatın geliştirilmesini, refahın güvencesi olacak demokratik standartların geliştirilmesini ister. TÜSİAD'ın bu çalışmaları çerçevesinde bu olaylara yön verebilecek faaliyetleri olacaksa veya bir eksiklik varsa Türkiye'nin demokrasisinde, ekonomisinde bunları gidermek için bir tamamlayıcı katkımız olacaksa bu konuda bugüne kadar olduğu gibi görev yapmaya devam edeceğimizi ifade ediyorum."
"Gezi Parkı olaylarının bütününe bakarsak fotoğrafı nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna Yılmaz, "Bu söylediklerimin dışında başka bir şey mi duymak istiyorsunuz" karşılığını verdi.
"En başından bugüne TÜSİAD olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Nerelerinde size göre yanlış yapıldı ya da doğru adım atıldı? Böyle bir değerlendirme yaptınız mı kendi içinizde ve bunu Başbakan ile paylaştanız mı" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Biz bütün bu olaylara Türkiye'de toplumun demokratik katılım kanallarından ülkesinin, şehrinin, semtinin meselelerine sahip çıkmanın ötesinde bir yere gitmesine sıcak bakmıyoruz. Yani yakıp yıkmak, kırmak dökmek, arınmaya çalıştığımız terör ve şiddet geri gelmemeli. Bunları tabii ki kınıyoruz, benimsemiyoruz ama bunlar hiçbir zaman toplumun katılımcı iradesine de engel olmamalı. Türkiye'nin olgunlaşması, gelişmesi, bireylerin daha güçlendiği, devlet birey ilişkisinde bireyin öne çıktığı bir demokrasi gelişimiyle olabileceğini sizlere ifade etmek isterim. Değerlendirmem budur. Devlet birey ilişkilerinde bireyi öne çıkartan, bireyin katılımcı taleplerini karşılayan bir olgunlaşma içerisinde ilerlememiz lazım. Ekonominin de güvencesi, refahın da güvencesi, herşeyin, geleceğin güvencesi bu."
Sosyal güvenlikteki "kara delik" küçülecek
Onuncu Kalkınma Planı'na göre, merkezi yönetim bütçesinden sosyal güvenlik sistemine yapılacak bütçe
transferinin GSYH’ye oranının yüzde 4’e düşürülmesi hedefleniyor.
2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planı'na göre, sosyal güvenlik finansmanı açısında,sosyal
güvenlik reformunun kararlılıkla uygulanması ve sistemin aktüeryal dengesini bozucu uygulamalardan
kaçınılması suretiyle sosyal güvenlik sisteminin uzun dönemli mali sürdürülebilirliğinin iyileştirilmesi amaçlanıyor.
Bu kapsamda, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012 yılında GSYH'ye oranı yüzde 9,4 olan gelirleri, 2018'de
yüzde 9,8'e çıkacak. Kurumun geçen yıl GSYH'ye oranı yüzde 11 olan giderleri ise yüzde 10,8'e çekilecek.
Bu gelişmelerle kuruma yapılan ve 2012'de GSYH'ye oranı yüzde 4,5 olan bütçe transferi yüzde 4'e düşecek.
Plan dönemi sonunda merkezi yönetim bütçesinden sosyal güvenlik sistemine yapılacak bütçe transferinin
GSYH’ye oranının yüzde 4’e düşürülmesi hedefleniyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)