TÜRK DİLİ KENDİ ÜLKESİNDE RAKİP KABUL ETMİYOR.
El Cezire-İnternet 19 Haziran 2013 Katar
Muhammed İmari
Türk halkı ile iletişim kurarken Arapça, İngilizce, Fransızca
veya diğer dünya dillerinin işe yaraması nadirdir. Ya dillerini iletişim
kurabilecek kadar konuşabilmelisin ya da bir tercüman tutman veya
zorluklara sabır gösterip işaret diliyle konuşman gerekir zira burada
Türk dili, diğer dilleri rakip kabul etmiyor.
Sokaktaki tabelalarda hatta yolları, bazı mekânları veya
kurumları gösterenlerde bile Selçuklu ve Osmanlı ecdadıyla hâlen gurur
duymayı sürdüren bu halkın dilinden başka bir dil göremezsin. Türk
dilinden başka dil kullanılan yerler oldukça sayılı; çoğu da turistik
bölgelerde bulunan ve kalın “dil milliyetçiliği” duvarında müşteri
çekmek için mecburen küçük bir delik açan mağaza veya restoranlardır.
--Milliyetle Gurur Duyma--
Türklerin milliyetleriyle gurur duymaları ve ona tutunmaları,
Türk vatandaşı Mehmet Bekir Akdağ’a göre bir methedilecek bir haslet. Bu
durumu hiçbir devletin işgaline boyun eğmemiş olmakla açıklasa da başka
kültürlere açılmak ve onlardan yararlanmak için de pek çok fırsatın
kaçırıldığını kabul ediyor. Akdağ, “Ülkeyi yöneten hükûmetler, Türkler
dünyaya açılmasın diye yabancı dil öğrenimini desteklemiyordu. Şimdiki
hükûmet ise bu sorunun farkında ve yabancı dillerin öğrenilmesini teşvik
ediyor.” diyor.
Üç yıldan beri İstanbul’daki üniversitelerden birinde okuyan ve
yabancı uyruklu bir öğrenci olan Firdevs, iletişimde yaşadığı
zorluklardan dolayı buradaki ilk yılını asla unutamayacağını ve bu
zorluklar nedeniyle Türk dili öğrenme programına kayıt yaptırdığını
söylüyor. Arkadaşı Nesibe ise dört yıl önce Türkiye’ye ilk kez ayak
bastığı zamanı hatırlıyor ve havaalanındaki görevlilerle bile iletişim
kurmakta zorlandığını söylüyor.
Selim Sezer, bir Türk araştırmacı. Doktorasını Fransızca
hazırlıyor ve çok az Türk’ün yabancı dil konuştuğunu söylüyor. Sezer,
“Bu normal bir durum değil çünkü sınırların yıkıldığı globalleşme
çağında yaşıyoruz.” diyor.
Bir diğer Türk vatandaşı ise bu durumun, Türklerin başka bir dil
bilmedikleri anlamına gelmediğini aksine pek çoğunun öğrenmeye
çalıştığını ama konuşamadıklarını, kendi ana dillerinden başka bir dil
kullanmak konusunda da rahat olamadıklarını söylüyor.
--Atatürk’ün Mirası--
İstanbul’da bulunan Mısır Kültür Merkezi Yetkilisi ve Arapça
öğretmeni Meltem Karababa, Türklerin milliyetleriyle gurur duyduklarını
ve hâlen Osmanlı ve Selçuklu mirası üzerinde yaşadıklarını söylüyor.
Osmanlı’da bilim dili Arapça, edebiyat dili Farsça olsa da
Osmanlı âlimlerinin çoğu biri Arapça diğeri Farsça olmak üzere en az iki
dil konuşsalar da Cumhuriyet sonrası Türkiye’nin içine kapandığını
söylüyor Karababa ve ekliyor, “Eskiden milliyetçilik bizim için önemli
değildi çünkü herkese açıktık. Fatih Sultan Mehmet mesela yedi dil
konuşurdu ama Mustafa Kemal Atatürk’ün gelişinden sonra ülkede
milliyetçi düşünce baskın oldu.” Karababa, bu durumun Dünya Savaşı’nın
artığı olduğu görüşünde zira Türkler Fransız, İngiliz, İtalyanlarla
savaştılar. “Onları da bölgeden kovduk, dillerini de.” diyen Karababa
Türkiye’nin yüzünü bugün yeniden bölgeye ve dünyaya çevirmesiyle
birlikte yeniden açılım yapması gerektiğini söylüyor.
Türkiye’nin, ülkenin sınırlarını aşan ekonomik yayılması da
başka dilleri bilmeyi gerektiriyor. Bu nedenle Karababa’nın çalıştığı
merkez, çalıştıkları kuruluşları Tunus, Mısır ve Libya gibi ülkelerde
temsil etmek, bunun için de Arapça öğrenmek zorunda olan CEO ve
müdürleri ağırlıyor.
--Dünya Olimpiyatları--
Türk dili, Anadolu’da diğer dillerin rekabetini kabul etmemekle
kalmıyor aynı zamanda başka pek çok devlette de kendine ayak basacak yer
buluyor. Pek çok ülkede Türk dili öğreten merkezler var. 2003 yılında
Uluslararası Dil Öğretimi Derneği kuruldu ve Osmanlı’nın torunlarının
dilini ve kültürünü yaygınlaştırmayı hedefledi, on yıldır da Türk Dili
Olimpiyatlarını organize ediyor.