BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz
Silahsız Kürt muhalefeti 02 Temmuz 2013 Salı PKK-BDP kitlesel olarak sokağa çıkarsa bunu yönetmek çok daha zor olur ve Türkiye kesin bir ayrışmaya doğru sürüklenebilir
Silahsız Kürt muhalefeti
Çözüm
süreci nereye gidiyor?
Zaman daralıyor; PKK’nın çekilmesi hızlanmalı,
hükümetin
‘ikinci aşama’
reform adımları başlamalı.
Eğer PKK’nın hâlâ
yüzde 15’i çekilmişse çekilme süreci yıl sonuna kadar sürer. Üstelik
yeni katılımlarla PKK militanlarının sayısının arttığı da söyleniyor.
Hükümete kalırsa ancak çekilme tamamlandıktan sonra ‘ikinci aşama’,
yani siyasi reformlar başlayacak. Buna karşılık BDP, çekilmeye paralel
ikinci aşamanın başlaması gerektiğini söylüyor. Bence bu yerinde bir
talep, çünkü PKK’nın tamamen çekilmesi beklenirse siyasal reformlar için
adım atacak zaman kalmayacak geriye.
Türkiye üç önemli
seçimin yapılacağı bir döneme giriyor. Gelecek iki yıldan söz ediyoruz.
Mart 2014 yerel, Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Haziran 2015
genel seçimler.
Seçime gidilirken PKK’nın geri çekilmesi ve
silah bırakması gibi süreçler işleyebilir, ama hükümetin ‘siyaseten
riskli’ gördüğü reformları yapması zor. ‘Hele şu seçimler bir geçsin’
denilecektir, ki bu da iki yıl sonrasına randevu vermektir. PKK-BDP bu
süreyi bekler mi?
Belli ki taraflar arasında hâlâ bir ‘güven
sorunu’ var. Gezi Parkı olayları bunu derinleştirdi, Lice ve
Diyarbakır’da yaşananlar ise sorunu ‘kriz’e dönüştürdü. Ayrıca son
günlerde Başbakan’ın yeniden MHP tabanına gözünü dikmesi çözüm sürecinin
geleceğine ilişkin endişeleri artırıyor. Gezi Parkı gösterilerine karşı
‘sol ve anarşik’ unsurlara karşı ‘sağda safları sıkılaştırma’ ve hatta
MHP tabanına ulaşma çabaları önümüzdeki dönemde AK Parti’nin çözüm
süreciyle Kürtlere ulaşmak yerine milliyetçi ve ülkücülerle buluşmayı
tercih edeceği kanısını pekiştiriyor.
Soru belki de şu:
Başbakan Kürtlerin oylarıyla mı, yoksa milliyetçi-ülkücülerin oylarıyla
mı cumhurbaşkanı olmayı tercih edecek? Çözüm sürecinin akışı bu hesaba
bağlı.
Bütün bu hesapların yapılmadığını varsaymak, hem
iktidar partisinin hem de BDP’nin çözüm için gerçekten kararlı
olduklarına inanmak için iki tarafın süreci hızlandırmasını görmemiz
gerekiyor. Yoksa, üç önemli seçimin ortasında reform olmaz, süreç
ilerlemez. Daha şimdiden BDP-PKK kanadından ‘AK Parti’nin seçimleri
atlatmak için barış sürecini başlattığı, esas amacının çözüm değil
seçimler döneminde PKK’yı susturmak’ olduğu sesleri yükseliyor.
Ayrıca, PKK ve BDP’nin yapacağı bir manevrayla AK Parti seçim dönemine
PKK’yı susturmuş, sınır dışına çıkarmış bir parti olarak girmek yerine
bambaşka bir tabloyla da karşı karşıya kalabilir.
Lice ve
Diyarbakır’da yaşananlar bu ihtimalin habercileri. PKK-BDP sürecin
iktidar partisi için bir ‘taktik’ olduğuna, reformların ertelenerek
kendilerinin oyalanmakta olduklarına karar verirse Lice ve Diyarbakır
tarzı yeni bir ‘sivil direniş’ dalgası başlatabilir. AK Partili Hüseyin
Çelik’in adını koyduğu yöntemden söz ediyorum: ‘Gezi’nin Kürt
versiyonu’.
Öcalan barış sürecinde silahlı mücadelenin sona
erdiğini açıklayarak ve hükümetle görüşmelere başlayarak hem Türkiye’de
hem de dünyada meşruiyetini ve liderliğini zirveye çıkardı; siyasal bir
aktöre dönüştü. Ne Öcalan ne de PKK hiçbir dönemde bu kadar ‘meşru ve
makbul bir siyasal aktör’ muamelesi görmüştü.
Böylesi bir
‘yeni’ aktörlük zemininde, hükümetin siyasal reformlarda geç kalması
‘yeni yöntemler’i, bambaşka bir süreci tetikleyebilir. ‘Silahlı değil
sivil’ mücadeleyi seçen bir Kürt siyasal hareketiyle ‘baş etmekte’
zorlanabilir hükümet. Açlık grevleri günlerini hatırlayın!
Çözüm müzakereleri başarısız olursa geriye fazla bir seçenek kalmaz.
PKK-BDP kitlesel olarak sokağa çıkarsa bunu
yönetmek çok daha zor olur
ve Türkiye kesin
bir ayrışmaya doğru sürüklenebilir.
Bu
yüzden iktidarın seçimler için vakit kazanma hesaplarından uzak durup
seçim sath-ı mailine girmeden demokratik reform adımlarını atması gerek.
Yoksa risk büyük...
İhsan Dağı
02 Temmuz 2013 Salı