Kardeşlerimiz acı çekerken 'adam sen de' diyemeyiz
12 Temmuz 2013 22:33 BİNGÖL
Başbakan
Erdoğan "Suriye'de bombalar altında inleyen, Mısır'da askeri darbeye
maruz kalmış kardeşlerimizin sızısını yüreğimizde hissettik. Dilsiz
şeytanlar gibi olamayız"
dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Bingöl Havalimanı'nın açılış töreninin ardından Bingöl Valiliğini
ziyaret etti. Erdoğan, daha sonra Valilik tarafından Bingöl Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi bahçesinde sivil toplum örgütlerinin
temsilcileri, kanaat önderleri, işadamları ve vatandaşların
katılımıyla düzenlenen iftara katıldı.
Yemeğin ardından
vatandaşlara hitap eden Başbakan Erdoğan, üniversite kampüsünde
vatandaşlarla olmanın sevinciyi yaşadıklarını belirterek,
ramazanın "başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da ebedi azaptan
kurtuluş olan bir ay" olduğunu söyledi.
Erdoğan, Kur'an-ı
Kerim'in yer yüzüne indiği, Hazreti Muhammed'e peygamberlik vazifesinin
tevdi edildiği, affın, marifetin, rahmet ve bereketin haneleri
doldurduğu ramazan ayının, Türkiye'ye, millete ve Türk-İslam alemine
hayırlar getirmesi dileğinde bulundu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Myanmar, Somali, Bangladeş, Mısır ve Suriye'de
kanla acıyla gözyaşıyla acıyla iftarlarını açan kardeşlerime Rabbim
nusretini bir an önce göndersin niyazında bulunuyorum. Yoksulluktan,
yokluktan, zulümden kırıldığı halde kalplerinde Allah sevgisini,
peygamber muhabbetini, Kur'an aşkını bırakmayan kardeşlerimizin
semaya kalkan ellerini Rabbim geri çevirmesin, rahmetini esirgemesin,
dualarını kabul etsin. Ramazan ayıyla birlikte gündemimize sabır kavramı
yerleşiyor, sevgi yerleşiyor, Yaradanın isimlerinden birisi de 'Es
Sabur'dır. Allah sabreder, sabrı sever ve sabredenlerle birliktedir.
Ancak sabır acziyet demek değildir. Bizler için sabır: ekilen bir
fidanın boy vermesini beklemek gibidir. Sabır, aslında ileri
görüşlülüktür, geleceği düşünmek, hayal etmektir ve sağlam adımlarla
kökü sağlam bir temelle geleceği inşa etmek demektir.
Mevlana
ne güzel söylemiş; 'Açlığa sabredersin adı oruç olur. / Acıya
sabredersin adı metanet olur. / İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur.
/ Dileğe sabredersin adı dua olur. / Özleme sabredersin adı hasret olur.
/ Sevgiye sabredersin adı aşk olur.' İşte bizler de böyle bir sabır
içindeyiz. Bugüne kadar çok zulüm gördük, çok baskı gördük, çok
provakasyon gördük, çok haksızlık gördük, çok hakaret işittik ama
sabırla metanetle hepsinin üstesinde geldik, geliyoruz ve geleceğiz."
"Aynı havayı soluduk aynı sofrayı paylaştık"
Başbakan Erdoğan, onurlu bir şekilde, dik durarak, diklenmeden
mücadelelerini sürdürdüklerini, diğer yandan dua ettiklerini, sabır
gösterdiklerini ve sabrın sonunda muratlarına eriştiklerini, Türkiye'yi
selamete eriştirdiklerini vurguladı.
Demokratik hayat boyunca
birçok darbe ve muhtıra yaşadıklarını ancak hiçbir muhtıra ve darbenin
uzun vadede başarıya ulaşamadığını, uzun vadede halkın iradesi
karşısında duramadığına da şahit olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan,
"Hiçbir karanlık gücün Türkiye'mizdeki kardeşlik ortamına, dayanışma
ortamına ciddi zararlar veremediğini gördük. Biz tarih boyunca
medeniyemizin ürünü olan değerlerimizden ilham alarak aynı havayı
soluduk, aynı sofrayı paylaştık, aynı ekmeği bölüştük. Aziz milletimiz
onca badireye rağmen dünyaya kardeşlik dersi vermiş, kardeşlik anıtı
dikmiştir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Myanmar'da burnu kanayan, Yemen'de ayağı incinen, Suriye'de bombalar
altında inleyen, Mısır'da askeri darbeye maruz kalmış kardeşlerimizin
sızısını yüreklerimizde hissettik, hissediyoruz. Birileri akıl veriyor.
Diyorlar ki 'bu dış politika iflas etmiştir.' Niye? Oralara kulak
verdiğimiz için, oraların derdiyle dertlendiğimiz için. Bunların tarih
bilgisi de yok, tarih bilinci de yok. Çünkü bunlar tarihlerini çok kısır
bir çerçeve içerisinde yorumluyorlar. İşin aslı bu değil. Şöyle asırlar
geriye zaman tünelinde gittiğimizde ecdadımız Osmanlının Hint
Yarımadası'na gidişinin bir anlamı var. Durup dururken boşu boşuna
gitmediler. Sadece yeryüzünde adaletin ikamesi için oralara kadar
gittiler. Biz böyle bir ecdadın torunuysak kenarımızda, sınır
komşularımızda olan bunca zulme biz seyirci kalamayız. Ya elimizle
müdahale edeceğiz ya dilimizle müdahale edeceğiz ya da buğuz edeceğiz.
Bu da inancın en zayıf noktasıdır. Biz, dilsiz şeytanlar gibi olamayız,
kardeşlerimiz acı çekerken, zulme uğrarken 'adam sen de' diyemeyiz."
"Dolarları, avroları görerek kuyruğa girmedik"
Başbakan Erdoğan, kardeşlik anlayışlarının menfaate dayanmadığını,
"menfaat kardeşliği" olmadığına işaret ederek, "Birileri dolarları,
avroları görerek kuyruğa girebilir. Biz, dolarları, avroları görerek
kuyruğa girmedik. Biz, çalıştık, azmettik, alın teri döktük ve hamdolsun
10 yıl önceki Türkiye'yi üçe katladık. Bundan sonraki süreçtede bu
böyle olacak. Altyapısıyla üstyapısıyla her şeyiyle hamdolsun o ekilen
tohumlar berekete durdu. Biz, kardeşliği çıkara dayalı, menfaate dayalı
bir ortaklık olarak görmeyiz. Kardeşliğimiz ekonomik çıkarlara da
dayanmaz" ifadesini kullandı.
Kendileri için ne
istiyorlarsa Türkiye'nin her yerindeki, dünyanın her köşesindeki
kardeşleri için de aynısını istediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan,
"Yetimlerin, öksüzlerin, yolda kalmışların, garip gurebanın hakkını,
hukukunu savunmak, hakları teslim etmek, bizim kardeşlik anlayışımızın
tam merkezindedir" görüşünü belirtti.
Başbakan Erdoğan,
kardeşlerin, komşuların birbirinin hukukuna riayet etmesi, birbirine
muhabbetle, hoşgörüyle muamele etmesinin kardeşlik anlayışlarının temeli
olduğunu, milli birlik ve kardeşlik projelerini bu anlayıştan yola
çıkarak tesis ettiklerini, bu anlayış üzerinde ilerlettiklerini
belirtti.
Bölgede 10 yıllar boyunca devam eden ret, inkar ve
asimilasyon politikalarını kardeşliğin önündeki en büyük engel olarak
gördüklerini ve ellerinin tersiyle ittiklerini vurgulayan Erdoğan, bu
bölgenin her anlamda ihmal edilmiş olmasını aynı şekilde kardeşliğin
önünde engel olarak gördüklerini ifade ederek şunları söyledi:
"10,5 yıl boyunca bölge illerini kalkındırmak için çok büyük mücadele
verdik. Aynı şekilde gerek bu bölgede gerek diğer bölgelerimizde
gençlerin kanının, anne ve babaların gözyaşının akmasını da
kardeşliğimizin önünde bir mania olarak addettik ve bu kanı bu gözyaşını
durdurmak için yüreğimizi ortaya koyduk, bedenimizi ortaya koyduk.
Dedik k
i 'bu işi Allah'ın izniyle başaracağız.' Çözüm süreci başarılı
şekilde, umut verici şekilde ilerlemeye devam etti, devam ediyor.
İstediğimiz hızda olmasa da sabotajlar, provokasyonlar yaşansa da biz
çözüm sürecinin hassasiyetini muhafaza ediyor, üzerimize düşen
sorumluluğu hakkıyla yerine getiriyoruz."