TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU’DA İSTEDİĞİ BÖLGESEL SİSTEM NEDİR?
El Kabas 16 Haziran 2013 Kuveyt Saad Mehyo
Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a Orta Doğu’da şu an
hazırlanmakta olan büyük bir uluslararası ziyafet olduğunu ve buna
Türkiye’nin davet edilip edilmediğini sordum.
Atalay’ın yanıtı, son
yıllarda
“dünyanın hasta adamı”
hâline gelen Arap bölgesel sisteminin
bedenini paylaşmakla ilgili olan söz konusu ziyafet fikrini reddetmek
olmadı.
Ancak Atalay, yeni Türkiye’nin Arap bölgesinde yeni bir
emperyalist güce veya yeni bir imparatorluğa dönüşebileceğine ilişkin
düşünceyi de reddettiğini belirtti.
Atalay sözlerine şöyle devam etti:
“Recep Tayyip Erdoğan’ın
başkanı olduğu AK
Parti, Arapların aleyhine veya onların
arkasından hiç
bir şey yapmaz.”
Bu doğru olabilir. Ancak bu, Türkiye’nin, Orta Doğu’da istediği
yeni bölgesel sistemle ilgili Araplardan bağımsız bir düşüncesinin
olmadığı anlamına gelmiyor.
--Türk Sistemi--
İstanbul ve Ankara’da bulunan üç araştırma merkezinde
yetkililerle gerçekleştirdiğimiz görüşmeler,
“yeni Osmanlıların”
gördüğü
veya istediği bir sonraki bölgesel sistemin takribi resmini çiziyor.
- Yeni bölgesel sistem, halkların meşru taleplerini yansıtan ve
temsil esasına dayalı sistemler olmalı.
Bu sistemde bölge ülkeleri,
demokrasi ve gerçek ekonomik bütünlük değerleri etrafında toplanmalı.
- Türkiye bölgede soğuk savaşın doğmasına neden olan unsurların
oluşmasını istemiyor.
Zira böyle bir şey bölge halkı arasında kalın
duvarlar örebilir.
Bu nedenle Türkiye, Sünni-Şii veya siyasi rejimler
arasındaki çatışmalardan mütevellit mezhepsel bölünmeleri önlemelidir.
- Orta Doğu’da büyük siyasi değişimler ve dünyadaki ekonomik
düzeni yeniden yapılandırmak, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin dış
politika alanında meşgul olacağı en önemli alanlar olacak.
Türkiye, Arap
baharı devrimlerinden bu yana bunların yanında yer almaya karar verdi.
- Bölge ülkeleri için meşru ve hukuksal bir durum olmalı ve
sınırlar değişmemeli.
Çünkü Orta Doğu’da yeterince bölünme ve ayrışma
var.
Yeni Türkiye, bölünmüş yeni ülkeler veya başarısız ve zayıf ülkeler
istemiyor.
Bölgenin şu an ihtiyaç duyduğu şey bölünme değil
birleşmedir.
Bölge aynı zamanda yeni bölgesel sistemin belirlenmesi için
de dış müdahaleler istemiyor.
Türk uzmanlar ve akademisyenler, bu yeni bölgesel sistemlerine
bir ad vermemişler.
Ancak bu sistem belli bir ölçüde Avrupa Birliği'ne
benziyor gibi görünüyor.
Zira bu sistem, Türkiye’nin liderliğinde
bağımsız ve demokratik ülkeler arasında bir ekonomik birlik üzerine
kurulu.
Peki, bu dev proje gerçekleşebilir mi?
--Türkiye’nin Bu Projesinin Önündeki Engeller--
Geçtiğimiz yıllarda yaşanan olaylar, Orta Doğu’daki eskimiş ve
kırılgan sistemin
-yerine alternatif bir rejim gelmeden- yıkılmasına
neden oldu.
Dış oyuncular yeni bir bölgesel sistem kurmaya yönelik
projelerini gerçekleştirmeye çalışsalar da bu projelerden hiçbiri
gerçekleşmedi.
Bu görüşler ve güçler arasındaki rekabetin önümüzdeki
yıllarda devam edecek gibi görünüyor.
Başarısız projelerle dolu bu tarihe bakıldığında Türkiye’nin bölgesel projesinin gerçekleşme şansı var mı?
Aslında bu projenin önünde dört engel var:
1- Bu projenin küresel sistemin bir parçası
olması için
uluslararası bir kılıfa ihtiyacı var.
Bu sadece ABD’nin bölgedeki
nüfuzunun
daralması durumunda mümkün olabilir.
2- İsrail’in, 60 yıldır tamamen yıkma
konusunda başarılı olduğu
Arap Orta Doğu
yerine İslami Orta Doğu kurulmasına karşı
mutlak reddi.
İsrail böyle bir sistemin
doğmasını engellemek ve başarısızlığa
uğratmak
için 10 savaşa girmeye hazır.
3- Türkiye ve İran’ın, Arap Orta Doğu ve
Hazar Denizi-Orta
Asya’da
“iktidar çekişmesini”
sakınmaları veya en azından aralarındaki
rekabeti barışçıl seviyeye indirgemeleri.
4- Arap unsurunun sistemi üretme sürecine
katılma kapasitesine sahip olması.
Açıkça görüldüğü gibi bu dört engelden her
biri tek başına
Türkiye’nin yeni bölgesel
bütünleşmesini kırılgan yapabilecek güçte.
Ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz
20 Haziran 2013 21:03
Başbakan
Yardımcısı Atalay, Başbakan Yardımcısı Arınç'ın istifa ettiği yönündeki
haberlere ilişkin, "Biz ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Edremit ilçesindeki TOKİ konutlarında incelemede bulundu.
Yapılan konutları ve okulları tek tek gezerek kontrol eden Atalay,
burada bir gazetecinin, "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın istifa
ettiği yönündeki haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki
sorusunu yanıtladı. Atalay şunları söyledi:
"AK Partiyi, AK
Parti hükümetini ve bizler arasındaki ilişkileri değerlendirirken şöyle
bakmak lazım. Çok uzun yollardan geliyoruz. Herkes
birbirine fedakarlıklarda bulundu. Bizim aramızda o tür sorunlar olmaz.
Biz ülkeyi dedikodu ile yönetmiyoruz. Bizim hükümetimizde, bakanlar
kurulumuzda, MKYK'larımızda açık gönüllülükle bütün meselelerimizi
konuşuruz ama sonra kararlar verilir ve bu kararları hepimiz tereddütsüz
uygularız. Bu parti içinde, hükümet içinde en başından beri varım.
Bizim çalışma sistemimiz budur. Bülent bey ile Başbakan'ımız siyasi
hayatta birlikte geliyorlar. Onlar yeni değiller. AK Parti öncesinden de
siyasi hayatları vardır. Öyle dışıradan zannedildiği gibi, bugün bir
iki yerde olduğu gibi ilişkiler, bizim aramızda olmaz. Bunlar tamamen
hayal mahsulü üretilmiş şeylerdir.
Başbakan'ımızın Kuzey Afrika
ziyareti sırasında Bülent bey vekalet etmişti. Sanıyorum
o günlerde yürüyen süreçle ilgili, Türkiye'deki olaylarla ilgili bazı
açıklamalardan kaynaklanan böyle haberler üretiliyor. Tamamen asılsız
bir haberdir."
Daha sonra Ankara'ya hareket eden Atalay burada da Habertürk televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Atalay, alkollü içki satışına yönelik düzenlemeyle ilgili, "O bir
yasaklama değil, bir düzenlemedir. Uluslararası standardı olan diğer
ülkelerde de olan bir şeydir. Yoksa insanların hayat tarzına, özel
hayatına müdahale diye bir şey söz konusu değil" diye konuştu.
ABD'deki temaslarında Gezi Parkı ve irtibatlı konuları da anlattıklarını
belirten Atalay, "Türkiye'ye orada bir haksızlık da yapıldı. Oralarda
bizim anlattığımız şeyler daha çok, Türkiye'nin yükselen bir imajı var.
Bazı uluslararası televizyon kuruluşlarının Türkiye'yi sanki Arap Baharı
zincirinin bir halkası gibi, Türkiye'de olan olayları Tahrir gibi
takdim etmelerini kabullenemeyiz. Türkiye, özgürlükler alanında, insan
hakları alanında, demokratikleşme alanında çok mesafe almış bir ülke
bunları anlattık" ifadesini kullandı.
"Bu süreçte herkes
mesajlar aldı, kendince bir şeyler öğrendi. Siz neler öğrendiniz?"
sorusu üzerine Atalay, her olayı iyi analiz ettiklerini, toplumla
iletişimi çok iyi tuttuklarını ve her ay kamuoyu araştırması
yaptırdıklarını anlattı.
Atalay, Gezi Parkı'ndaki olaylarla
başlayan süreci de pek çok araştırmayla, pek çok açıdan takip ederek
değerlendirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:
"Bunun içinde
Gezi Parkı var, masum çevre hassasiyetleri var, illerde çok farklı
katılımlar var, tahripler, çevreye zarar vermeler, iş yerlerine zarar
vermeler, polise taş, bilyelerle, molotofkokteyliyle saldırılar var.
Bunların hepsine ayrı kategorilerde bakmak lazım. Tabii CHP'nin
teşkilatlarında, tabanında, milletvekillerinden katılımlar var. Onları
ise ayrı kategoriye koymak lazım. Ama genel manada her ne kadar Gezi
Parkı'yla ilgili çevre hassasiyeti önce bir masum şeyle başlamıssa da
genişlemesinde siyasi boyut fazladır. Bizim tespitlerimiz var. Bunların
hepsinin içinden de aldığımız mesajlar da var. Yani çevreyle ilgili
konuda makul bir nokta tespit edildi. Yargı kararına bağlandı. Yargı
süreci devam ediyor. Eğer yargı idarenin lehinde karar verirse yine de
ona uyulmayacak referanduma götürülecek ama yargı idarenin aleyhine
karar verirse o zaman ona uyulacak."
Atalay burada da Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç'ın istifa etmek istediği ve Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün onu vazgeçirdiği iddiasının sorulması üzerine şunları
kaydetti:
"Bizim aramızda kolay kolay ihtilaf çıkaramazlar.
Birileri belki umudunu şuna bağlıyor AK Parti içinde biraz
acaba kurcalayarak sorunlar çıkarabilir miyiz'. Eski Kültür Bakanımızın
twitlerini veya Bülent Beyin söylediği bir cümleyi çok fazla merkeze
alıyorlar. AK Parti, öyle bir parti değil. Biz, çok sınavlardan geçtik.
Bizlerin, hele bu ön planda olan Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın,
Bülent Beyin, arkadaşlarımızın ilişkileri çok eskiye dayanır ve çok test
edilmiştir. Ortak bir çilenin, derdin, davanın birlikteliğidir bu ve
insanlar birbirleri için feda olurlar" değerlendirmesinde bulundu.
Terörle mücadele konusunda başlatılan "çözüm süreci"nde hangi aşamada
bulunulduğunun sorulması üzerine Atalay, terörün bitirilmesinin
Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu vurguladı.
Atalay, kardeşliğin yeniden tesisinin ve bütün renklerle birlikte yaşamanın önemine işaret ederek, şöyle konuştu;
"Gezi Parkı gibi ve onun peşinden gelişen olayların içindeki
gerekçelerden biri budur aslında zikredilmeyen. Birileri Türkiye'nin bu
büyük sorununun çözülmesinden de rahatsız. İçeriden de buna karşı
çıkanlar var. Bu, Türkiye'nin şu anda en önemli projesi. Biz, hükümet
olarak çok kararlılık içindeyiz, bunu biriteceğiz ve bunu ancak AK Parti
bitirir. Şu anda herkes büyük bir hassasiyet içinde, bu konuda üzerine
düşeni yapıyor. Bütün taraflar için bunu söylüyorum."
BDP'lilerin "yol temizliği paketi" diye bir paketten söz ettiğinin ifade edilmesi üzerine Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü;
"Bizim BDP ile siyasi kesimle irtibatlarımız sürüyor. Orada sağlıklı
bir iletişimimiz var, orada bir sorun yok. Tabii başka kesimlerle de
istihbarat kurumumuzun, birimimizin görüşmeleri oluyor. Süreç öyle
yürüyor. Bizim demokratik çalışmalarımız 11 yıldır süren çalışmalar.
Zaten o manada çok yol temizliği yaptık biz. Anadilde şarkı dinlenmezken
bugün anadil devletin okullarında çocuklara öğretilir hale geldi. O
mesafeleri aldık. Bu demokratikleşme adımlarımız sürecek."
Atalay, demokratikleşme çalışmalarında ilk olarak gündeme neyin
geleceğinin sorulması üzerine ise sürecin yürüdüğünü, "Yeni bir aşama"
diye nitelenecek bir şey olmadığını dile getirdi.
Atalay,
"Sağlıklı şekilde bu süreç yürüyor. Tabii karşılıklı beklentiler
olabilir. Bu, aynı zamanda samimiyet ve güvene dayalı bir süreçtir. Biz,
hükümet olarak, parti olarak samimi ve kararlıyız" diye konuştu. Süreç
içinde toplumun da büyük bir desteği olduğunu dile getiren Atalay, Doğu
ve Güneydoğu'da terörsüz, baskısız, korkusuz, özgür bir hayat
başladığını aktardı. Atalay, "Bu konularda telaş etmeden, acele etmeden
herkes sabırlı şekilde çalışmaları sürdürüyor, sürdürecek" dedi.
Muhalefetin, anamuhalefetin bu konuda desteğini görmediklerini bildiren
Atalay, "Anamuhalefet partisi Türkiye'de tencere tava çalanların içine
karışarak, park eylemlerine karışarak orada rol aldı ama Türkiye'nin en
önemli sorunu olan çözüm sürecinde, hiçbir yerinde yer almadı. Biz
isterizki buralarda desteği olsun" değerlendirmesinde bulundu.
"Bu süreç sağlıklı şekilde yürüyor ve biz sağlıklı şekilde yürüteceğiz
bunu" diyen Atalay, AK Parti hükümetlerinin temel misyonunun Türkiye'yi
normalleştirmek olduğunu vurguladı.
Özel hayata müdahale,
özgürlüklerin kısıtlanması, anadillerin konuşulamaması, insanların
istediği kıyafeti giyememesi gibi günlerin geride kaldığını belirten
Atalay, bu manada Türkiye'nin normalleştiğini söyledi.
"Şundan
da emin olsun bizim Kürt kardeşlerimiz; AK Parti, bütün kültürel
talepler, bütün geçmişte yapılan yanlışlar, haksızlıklar, onların
üzerine zaten gidiyoruz biz. Dolayısıyla kültürel haklar konusunda
hiçbir tereddüt yok, onlar eksik varsa yine tamamlanır. Yani ülkemizde
bütün inanç grupları, bütün etnik gruplar, bütün farklılıklar, bütün
renkler özgürce yaşayacak, bizim hedefimiz bu."
BDP ile
iletişimde hiçbir sorun bulunmadığını bildiren Atalay, herkesin
birbirini daha iyi anlayıp, sabırlı davranması gerektiğini söyledi.
Atalay, "Bu, Türkiye'nin en önemli sorunu bunu çözeceğiz, bunda
kararlıyız" dedi.
Terör örgütü mensuplarının sınır dışına
çıkması sürecinin nasıl gittiğinin sorulması üzerine ise Atalay,
herkesin samimi şekilde üzerine düşeni yaptığını kaydetti.