BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz
Tehlike çok büyük Madalyonun iki yüzü var Ters yüzden başlayalım Dertleri iktidar, hatta Tayyip Erdoğan, bu açık 13 06 2013 perşembe
Tehlike çok büyük…
Pek çok kez söyledik, söylendi.
Madalyonun iki yüzü var.
Ters yüzden başlayalım.
Bu
yüzde bir
'kalkışma çabası'
var.
Daha doğrusu Gezi Parkı olaylarından
istifade
etmek isteyen, alana kendi hesaplarını sokan,
muhtemel bir kaos
üzerine planlar yapan
güçler var.
Bunlar arasında barış sürecine öfke
duyan malum gruplar da var, başka gruplar da…
Dertleri iktidar, hatta
Tayyip Erdoğan, bu açık.
İktidardan sokağa muhafazakar kesim, bu durumu
özellikle algılıyor, tepki duyarak içe kapanıyor ve keskinleşiyor.
Ancak bir de madalyonun asıl yüzü var.
Bu
yüzde ne 28 Şubat ortamı bulunuyor, ne Cumhuriyet mitingleri ortamı…
Tersine bu yüzün özünü, daralan kamu alanının genişlemesini isteyen,
özgürlük talebinin altını çizen, katılım diyen, vesayetçi mantıktan uzak
bir anlayış, bu anlayışın Gezi'de ve Gezi üzerinden aktifleşmesi
oluşturuyor. Olaylara meşruiyeti sağlayan, insanları toplayan, polis ve
iktidar şiddetiyle karşı karşı kalan, görülmedikçe iktidar-şiddet
ilişkisi üreten, basınıyla finansıyla toplumlarıyla dünyanın gözünü
diktiği bu yüz, bu cephe…
Bariz:
Bu cephede gerilimin demokratik yollarla düşürülmesi, diğer ateşin
oksijensiz kalması, 28 Şubat, 27 Mayıs heveslerinin buharlaşması
demektir.
Başbakan bunu görmüyor; iktidar ruh hali diyelim…
Gelin görün ki muhafazakar kesim de bunu görmüyor, hiyerarşiyi doğru ve akılcı kurmaya yanaşmıyor.
Belki
bu görmemezliği açıklayan bir bagaj var, bir geçmiş var, 28 Şubat, 27
Nisan, Cumhuriyet mitingleri, darbe girişimleri belleği, korkular ve
endişeler var.
Ancak tek başına bu durumu açıklamaya yetmez bu bellek…
Bu belleğin yanında artan özgüvenle birlikte muhafazakar kesimi kaplayan kimlikçi ve çoğunlukçu bir ruh hali bulunuyor.
Aksi
halde, kamu alanı darlığından çekmiş bir kesimin, bugün kamu alanını
darlaştıran politikalara yönelik tepkileri görmemesi, gayri meşru ilan
etmesi, bu çerçevede polis şiddetini doğrulaması mümkün olabilir mi?
Bu ruh halinin ciddi bir sonucu da var.
Demokratik
zihniyet ve toplumsal tasavvur için zehir olan bu sonuç komplo
fikridir. Toplumsal, meşru ve doğal olanın komplo fikri içine
hapsedilmesidir. Komplo fikri toplumsalı asayiş nesnesi kılar, asayişi
toplumsalı tanımlamak için kullanır.
Meraklıları
açıp bakabilir, pek çok ülkede, pek çok dönemde, pek çok iktidar, yeni
ve farklı talepleri, itirazları geçiştirmek ve bastırmak için komplodan
söz etmiştir. Ve bunu baskı, otoriterlik, iktidar tahkimatı takip
etmiştir.
Bizde de öyle oluyor…
Toplumsal
hadiseleri iktidar devirme girişimine endeksleyen, siyasi yaşamı,
dahası toplumsal yaşam ve talepleri kelle alan kelle veren bir iktidar
kavgasının ötesinde açıklayamayan, ele alamayan, muhafazakar kesimi
eliti, basını, siyasetçesiyle kuşatan bu algı ve buna ilişkin söylem
ürkütücüdür.
Ülke 15 gündür tanınmaz halde…
Ülkeyi
tanınmaz hale getiren sadece yönetim hataları, şiddet değildir, aynı
zamanda siyasi iktidar endeksli, savunma ruh halinden doğan ve toplumsal
bir dalgaya dönüşen baskı ve bastırma arayışıdır.
Meselemiz sadece politik değildir.
Meselemiz sadece iktidar kişileşmesinden, otoriter söylem ve uygulamalardan ya da kaos, darbe ve yıkma arayışlarından oluşmuyor.
Meselemiz aynı zamanda toplumsaldır.
Ülke ciddi bir kutuplaşmaya sürükleniyor.
Ve bunun temelinde yaşam biçimi değil, demokrasi-otoriterlik fay hattı bulunuyor.
'Çoğunlukçuluk'tan 'çoğulculuğa' geçiş krizi yatıyor.
Türkiye
son 10 yılda toplumsal olarak büyük yol aldı. Toplum kendisini kuşatan
siyasi bir blokajı kırdı, bunu yeni siyaset sayesinde yaptı. Şimdi o
yeni siyaset toplumu yeniden cendereye alan bir yolda ilerliyor.
Tehlike, kutuplaşma üzerinden tüm kazanımların buharlaşmasıdır, yeni toplumsal sentez çözülmesidir…
Kimliklere, kesimlere değil, ilke, hak ve özgürlüklere sahip çıkmayı öğrenene kadar bu böyle sürecek…
Fırsat tepiyoruz…
ALİ BAYRAMOĞLU