BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz
Gezi Parkı çok yakında sinemalarda 29 Haziran 2013 Daha özgür, ütopik bir cumhuriyetin temelleri atılır
Gezi Parkı çok yakında sinemalarda
29 Haziran 2013
Gezi Parkı eylemleri mizahtan müziğe
hayatımızın her
alanında...
Peki yaşananlar sinema filmi olsaydı?
Yönetmenlere sorduk
İki farklı görüş, ortak akıl
AŞK FİLMİ OLSAYDI...
Başrolde yaşları 25-35 arasında değişen bir kadın, bir erkek var. Kökenleri, hayat şekilleri farklı. Tek ortak noktaları İstanbul’da
yaşamak. Onları bir araya getiren Gezi Parkı olayları olur. İki farklı
görüş ortak akılda buluşur. Kızın babası, aynı zamanda ‘kutsal babanın’
temsilcilerinden biridir. Ve mikro dünyayı temsil eder. Bu karakter
bize mikro dünyadan makro dünyaya giden bir projeksiyonu anlatır.
Hikâyeye damgayı aşk ve ortak vicdan vursa da yaşanan dramın içindeki
orantısız zekâ da izleyici de tebessüm bırakır.
Mustafa Altıoklar
Virüs sonrası
GERİLİM FİLMİ OLSAYDI...
Bütün filmi küçük bir çocuğun gözünden anlatmak istiyorum. Masumiyeti
temsil eden ve karanlıkta yapayalnız, kaybolmuş, melek gibi bir çocuğun
gözündeki ıssız korku ve endişe... Tıpkı sessiz sinema
dönemi gibi filmimde diyalog yok. Ama insanların konuştuklarını
görüyoruz. Bireyler sesleri çıkmadığından gözleriyle ve mimikleriyle
abartılı biçimde dertlerini anlatmaya çalışırlar.
Aniden İstanbul’da bir virüs salgını başlar. İnsanlar bu virüsün etkisiyle tolerans ve empati yeteneğini kaybeder.
Tolerans
yoksunluğu gereksiz şiddeti doğurur. Ve insanların birbirlerini
anlamaya çalışmadığı, bulanık ve habis karanlığa, masum kalan tek kişi
olan kayıp çocuğun gözlerindeki umutla bakarım. Benim filmlerim mutsuz
sona erer ama bu filme torpil geçiyorum. Anadolu insanının o eşsiz
güzelliği adına filmimi umutla sona erdiriyorum.
Hasan Karacadağ
Gerçek bir hikâyeden
DRAM OLSAYDI...
Filmin başrolünü gerçekten hikâyelerine şahit olduğum baba-kıza
ayırıyorum. 55 yaşlarında, apolitik, devletine bağlı, muhafazakâr bir
babamız var. Karısını erken yaşta kaybettiği için 18 yaşındaki kızıyla
birlikte yaşar. 80 darbesi sonrasında gördükleriyle kızını da
apolitikleştirerek büyütmeyi hedefler. Ancak kurallara rağmen kızı baba
sözü dinlemeye niyetli değildir. Gezi Parkı olayları başladığında 18
yaşındaki kız, babasının itirazlarına rağmen çadırını alıp parkın yolunu
tutar.
Baba da parka yerleşir. Kızını uzaktan izler. Tüm fikirleri
altüst olur. Kızıyla birlikte o da artık bu mücadelenin bir parçasıdır.
Filmin kırılma noktası kızına uygulanan şiddeti gördüğü andır.
Yaşadıklarına rağmen kızının oradan ayrılmamasıyla gurur duyar. Altı gün
süren hikâyenin sonunda da “Kızım gitse de ben buradayım” diyecek
noktaya gelir. Baba kızın hikâyesi birbirlerini daha iyi anlamaya
başladıkları açık uçlu süreçle devam eder.
Hasan Tolga Pulat
Başrolde evi dağılan adam
KARAMİZAH OLSAYDI...
Hikâyemin başrolünde parktaki eylemler başlamadan önce de orada
yaşayan, kendine parkı mesken tutmuş üçüncü bir göz var. Eğitimsiz,
apolitik ve olayın taraflarına tarafsız yaklaşmamızı sağlayan bir adam.
Hikâyenin başına sararsak, karakterimizin yaşadığı Gezi Parkı’na önce
direnişçiler gelir. Ardından polis müdahalesi yaşanır. Sonra park
yeniden dolmaya başlar. Evi dağılan adam sokakta hep önyargıyla
yaklaştığı gençlerin aslında siyasetin dışında olmadığını, memlekete
düşman olmadıklarını gözlemlemeye başlar. Herkesin birbirine cinsiyetsiz
yaklaşımı, ekmeğini paylaşması, bu apolitik ve eğitimsiz adamda bir
dönüşüme sebep olur. Bu hikâyeye parktan çıkan mizah ve komedi dili de
eklenir. Ve mutlu son… Yeşillikler zarar görmeden karakterimiz bir ay
sonra evine ve ağaçlarına tekrar kavuşur. Ama bu kadar değil! Bir anda
20 sene sonrasına gideriz. Kamera başbakana döner. Artık iktidarı
kaybetmiş durumda ve yalnızdır. Ona da haksızlık yapıldığında, bu sefer
yıllar içinde hiç kaybolmayan Gezi eylemcileri başbakana sahip çıkar.
Son karede de yeni kötü adama karşı hep beraber kol kola savaşırlar.
Ali Adnan Özgür
Her şey bir rüya mıydı?
FANTASTİK OLSAYDI...
Atılan gaz kapsüllerinden biri kahramanımızın başına gelir.
Kısa
süreli baygınlık geçirir.
Ayıldığında kendini yine olayların göbeğinde
bulur.
Hem sürecin hem de parktaki aşkının peşinden gidecekken her şey
değişim geçirir.
Bir anda hükümet, Gezi Parkı’ndakilerin taleplerini
kabul ettiğini açıklar.
Daha özgür, ütopik bir cumhuriyetin temelleri
atılır.
Ancak ütopik dünya maalesef aşkın problemlerini çözemiyordur.
Yeni siyasi olaylar birbirini izler.
Sonuç;
kahramanımız yeni bir
eylemde yine kapsül darbesi alıp bayılır.
Gözlerini açar ki aslında ilk
bayıldığı yerdedir.
Yaşadıkları rüyadan ibarettir.
Ezel Akay