"Akil İnsanlar"ın Güneydoğu raporu
DİYARBAKIR 28 Haziran 2013 15:39
Akil
İnsanlar Heyeti Güneydoğu Anadolu Bölgesi Grubu'nun raporunda,
hükümetin, çözüme dair adımları bir an önce açıklamasının, toplumun
sürece katılımını sağlayacağı belirtildi.
Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu
Anadolu Bölgesi Grubu'nca hazırlanan raporda, hükümetin, çözüme dair
sembolik değeri olan adımları bir an önce atarak yapacağı
düzenlemeleri açıklamasının, çözüme dair umutları diri tutup toplumun
sürece katılımını sağlayacağına dikkat çekildi.
Yılmaz Ensaroğlu başkanlığındaki Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu
Anadolu Bölgesi Grubu'nca hazırlanan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a
sunulan 38 sayfadan oluşan raporda, uzun bir geçmişe sahip olmasına
rağmen, farklı siyasi yaklaşımlar yüzünden Kürt sorununa hala ortak bir
isim konulamadığı vurgulandı.
İsimlendirmenin, Kürtler
açısından, aynı zamanda soruna yaklaşımı da ortaya koyduğundan,
fazlasıyla önemsendiği kaydedilen raporda, hükümetin çözüme dair
sembolik değeri olan adımları bir an önce atarak yapacağı
düzenlemeleri açıklamasının, çözüme dair umutları diri tutacağına ve
tüm toplumun sürece katılımını sağlayacağına dikkat çekildi.
"Yapılan reformlar ve atılan demokratikleşme adımları, bölgede siyasi
normları ve referansları yükseltmiştir" denilen raporda, şunlara yer
verildi:
"Barış sürecinin Kürt siyaseti içinde de bir adaptasyon
dinamiğini ifade ettiğini ve özellikle genç kuşakların buna pek hazır
olmadıklarını vurgulamak gerekmektedir. Göründüğü kadarıyla, bugün o
cenahta en sağduyulu odak BDP merkezi olup, il ve ilçe teşkilatlarına
gidildikçe radikalizm artmaktadır. Barış süreci, sadece Kürt meselesinin
değil, bugüne kadar dışlanmış ve ötekileştirilmiş bütün kesimlerin
yaşadıkları kimlik sorunlarının çözümünü hedefleyen bir anlayışla
sürdürülmelidir. Alevilerin haklarının verilmesini de Kürt meselesinde
barışın sağlanmasının koşullarından biri olarak görülmektedir. Aksi
halde, bunun hem bir tutarsızlık olacağı, hem de sürecin önüne hakiki
bir siyasi engel olarak dikileceği vurgulanmaktadır."
Raporda,
"Türkiye, temel bir sorunuyla yüzleşme cesaretini göstermekte,
demokrasinin ve özgürlüklerin alanını genişleterek bu sorununu çözmeye
çalışmaktadır" ifadesine yer verildi.
Uyuşturucu madde
bağımlılığının, bölgenin en temel sosyal sorunlarından biri olup
çatışmayı besleyen bir unsur olarak kullanılabildiği için de yapısal
hale geldiği vurgulanan raporda, şunlar kaydedildi:
"Koruculuğun
kaldırılması konusunda bölgede geniş bir toplumsal mutabakat
bulunmaktadır. Andımızın kalkması, ana dilde eğitim hakkının tanınması,
anayasal vatandaşlığın kabul edilmesi, faili meçhul cinayetlerin ve
kayıpların araştırılması, köye dönüş koşullarının sağlanması ve yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi, çok geniş bir mutabakat içinde talep
edilmektedir. Aleviler, Türkiye'nin Suriye politikasını ve üçüncü
köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesi gibi uygulamaları
kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılamaktadırlar."
"Barış
süreci, Güneydoğu’da büyük bir moral destek ve sahiplenme bulmuş
durumdadır" ifadesi kullanılan raporda, şunlar bildirildi:
"Ancak bu sahiplenme, aynı zamanda, büyük bir tedirginlik de
içermektedir. Suriye'deki belirsizlik, Türkiye'deki seçim atmosferi ya
da başkanlık sistemi önerisi gibi gündemler, barış sürecini
baltalayabilecek bir ortamı hızla getirebilir. Çözümden anlaşılan,
üzerinde herkesin anlaştığı haklar ve güç dağılımının yeniden
belirlendiği bir yeni devletin ortaya çıkmasıdır. Burada yeni devletten
kasıt, söz konusu devletin yapısı, örneğin federasyon gibi olasılıklar
değil, bunun apaçık ve geriye dönüşsüz bir biçimde demokratik bir devlet
olmasıdır. Devletin, eskiden uzaklaşmayı yeterli saymayan, geleceği
toplumla birlikte inşa eden bir anlayışa gelmesi gerekmektedir."
Uçaklarda "Kürtçe" anons önerisi
Raporda, "Bölgeye sefer düzenleyen uçaklarda Türkçe ve İngilizce
anonsun yanı sıra, Kürtçe anonsun yapılması, bölge insanının güveninin
kazanılması ve somut bir ihtiyacın giderilmesi doğrultusunda bir insani
adım olarak atılmalıdır" ifadesine yer verildi.
Özellikle
gençlerin dini ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla medrese eğitimine
olanak sağlanması ve bölgedeki medrese eğitiminin yeniden
canlandırılması önerisine yer verilen raporda şöyle denildi:
"Mayınlı arazilerin temizlenip topraksız ailelere dağıtılması ve bu
şekilde söz konusu toprakların ekonomiye kazandırılması, arazilerin ve
dağların, mayınlardan, silah ve bomba gibi mühimmatlardan temizlenmesi
ayrıca tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi önemlidir."
Bölgeye yapılan atamalar
Raporda yer verilen öneriler arasında bölgedeki kamu kurum ve
kuruluşlarına yapılan atamalarda, bölgede konuşulan yerel dilleri bilen,
nitelikli, tecrübeli, istekli ve bölge insanına karşı önyargısız
kişilerin tercih edilmesi gerektiğine yer verildi.
Köylerinden
zorla göç ettirilen vatandaşlardan köylerine dönmek isteyenler için
kapsamlı ve uygulanabilir bir "Köye Dönüş Projesi" hazırlanması önerilen
raporda, şunlar kaydedildi:
"1980 askeri darbesi sonrasında
tutuklulara yönelik insanlık dışı muamelenin ve zulmün simgesi haline
gelmiş olan Diyarbakır Cezaevi, bir insan hakları müzesine
dönüştürülmelidir. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere yönelik hak
ihlallerinin ortadan kaldırılması için çaba harcanmalı; özellikle çocuk
cezaevlerindeki taciz, tecavüz, işkence ve kötü muamele iddiaları ciddi
bir şekilde soruşturulmalı ve suçlular hakkında gerekli işlemler hızla
başlatılıp sonuçlandırılmalıdır."
Diziler, çatışmayı körükleyici dil kullanıyor
Barış sürecinde yazılı medyanın nispeten sorumlu bir dil kullandığı
görülse de özellikle görsel medyada yer alan bazı dizilerde farklı
etnik ve dini kimliklerin aşağılandığı, nefret söyleminin, ayrımcı ve
çatışmayı körükleyici bir dilin kullanıldığının görüldüğü işaret edilen
raporda, "Bu tür yayınların gözden geçirilmesinin ve bu konuda dikkatli
ve hassas davranılmasının, çözüm sürecinin selameti açısından büyük önem
taşıdığı bilinmelidir" izleniminin oluştuğu aktarıldı.
"Eşitlik temelinde adeta yeniden dizayn edilmesi şarttır"
Sonuç bölümünde hükümetin, çözüme dair kararlılığını bir kez daha
vurgulayarak, sembolik değeri olan adımları bir an önce atması ve
yapacağı düzenlemeleri açıklamasının, hem sürecin zarar görmemesi hem de
hükümetin sürece ne ölçüde sahip çıktığı konusunda var olan kuşkuları
bertaraf etmek açısından büyük önem taşıdığı belirtildi.
Bunun
bir yandan çözüme dair umutların diri tutulacağını, bir yandan da bütün
bir toplumun sürece katılımının sağlanacağına değenilen raporda, şunlar
bildirildi:
"Kürt meselesinde 'sorun', devletin Kürtlere yönelik
izlediği ret, inkar ve asimilasyon politikaları olmakla birlikte,
'çözüm', sadece bu politikaların terk edilmesiyle sağlanacak gibi
gözükmemektedir. Kürtler açısından kalıcı bir çözüm için, siyasi ve
hukuki sistemin, özgürlük ve eşitlik temelinde adeta yeniden dizayn
edilmesi şarttır. Bunun da ciddi bir toplumsal uzlaşıyı gerektirdiği
açıktır. Ne var ki, son günlerde Gezi Parkı vesilesiyle yaşanan olaylar
ya da Alevilerin hak ve özgürlük talepleri üzerinden toplumda yeni bir
laik-dindar kırılması yaratılmak istenmektedir. Çözüm sürecinin, bütün
toplumu kuşatan kalıcı bir barışla sonuçlanmasını riske sokacak bu tür
toplumsal çatışmalara izin vermemek ve farklı kesimlerin taleplerini
gözeterek, süreci yürütmek gerekmektedir."