Türkiye’de siyasal İslam Ortadoğu’da siyasal İslam...
Msıır’daki askeri darbeye Müslüman
Kardeşler’in barışçıl direniş dışında bir tepki
verip vermeyeceğini henüz bilmiyoruz.
Ama
bu darbenin etkilerinin sadece Mısır’la
sınırlı kalmayacağını, daha
darbenin oluş
biçimiyle birlikte bütün İslam dünyasında
farklı pozisyon
almalara neden olduğunu
açıkça görebiliyoruz.
***
Biz bu
mahallede yaşayanlar çok farkında
değiliz belki ama Türkiye’de bir
süreden beri
hararetli bir
‘Siyasal islam öldü mü’
tartışması devam
ediyor;
zaman zaman hararetlenerek...
Bu tartışma laiklerle
İslamcılar arasında yaşanmıyor;
hepsi de İslami gelenekten gelenler
aralarında tartışıyor;
gazetelerde dergilerde
yazılar çıkıyor,
belediyeler paneller düzenliyor,
TV tartışmaları yapılıyor bu konuda.
Ortodoks
İslamı gerekirse silahla getirmek anlamında
‘Selefilik’
Türkiye’de pek
de yaygın olmayan, dolayısıyla
ihmal edilebilir bir akım.
O yüzden,
benim anlayabildiğim kadarıyla
tartışmanın odağını,
‘Çoğulcu ahlaka
sahip
(dolayısıyla demokratik)
bir toplumda siyasal
İslamın
hedeflerinden hâlâ söz edilebilir mi?’
sorusuna verilen değişik cevaplar
oluşturuyor.
Yani bildiğimiz klasik mesele:
İslam ile demokrasi bir
arada olur mu; iktidara seçimle
gelecek siyasal İslamcı parti
‘öteki’nin
haklarına dokunmaya kalkar mı;
seçimle geldiği iktidarı yeniden seçimle
bırakır mı?
Bu tartışma kolay kolay bitecek ve bir sonuca
bağlanacak bir tartışma değil.
Türkiye,
elbette, bu tartışmanın yapıldığı diğer
toplumlara göre çok daha farklı
bir noktada.
Her ne kadar sürekli kafamıza kakıla kakıla
‘Nüfusun yüzde
99.9’ı Müslüman’ bir ülkede
yaşadığımız söyleniyorsa da, son Gezi
olayları
bir kez daha kanıtladı, bu toplumda
çoğulculuğun kökleri çok
güçlü ve derinde.
Bizde İslam’ın kendisi bile çoğulcu; kaynağını
dinden
almayan güçlü bir çoğulculuk geleneği
de mevcut.
***
Türkiye’nin farklı konumunu ve durumunu
aklımızın bir kenarında tutarak Mısır’a
dönelim.
Bu
ülkede Müslüman Kardeşler’in en büyük
rakibi, şiddeti hiçbir zaman tam
anlamıyla
reddetmemiş olan Selefi akım.
Ve bugün o Selefiler darbeci
generallerle
birlikte.
Yanlarında da, sözde
‘liberal’ler,
‘laik’ler ve
Hristiyanlar var.
Beş benzemez koalisyonu.
Ama unutmayın, darbeye
giden yolda Mısır’ın
tartıştığı konunun özünü de,
‘İslam ve demokrasi
bir arada yaşar mı;
çoğulcu toplumda siyasal İslam nasıl olmalı;
seçimle
gelen seçimle gidecek mi’
soruları oluşturuyordu.
Şimdi darbeden
sonra Müslüman Kardeşler’in
kendi iç tartışmasının sorusu değişmiş gibi
duruyor:
‘Demokrasiye güvenilebilir mi;
seçimle gelsek bile bize
iktidarı verirler mi;
İslam toplumu idealini demokrasisiz mi
yapmalıyız?’
Mısır’dan Libya ve Tunus’a, Suriye’den Ürdün
ve Katar’a,
Filistin’den Irak’a kadar uzanan
Müslüman Kardeşler coğrafyasında darbe
sonrası kafalar karışık.
Bu karışıklığın bir
önemli boyutu da, ABD
başta hiçbir Batılı
gücün darbeyi kınamaması.
(En kuvvetli kınama
ifadeleri Türkiye’den
geldi ama Ankara bile darbeyle oluşan yeni
statüyü
‘gayrımeşru’ saymadı, sadece
Mursi’nin sağlığıyla ilgili endişe
belirtti.)
Öte yandan, Tahrir’de günlerce toplanan
muazzam
kalabalıkların Müslüman
Kardeşler’e ‘çoğulcu toplum’ itirazı olduğunu
söylemek ne kadar doğrudur, bilemedim.
Mısır’da çoğulcu toplum talebi
olduğuna kuşku
yok ama ülkeyi darbeye sürükleyen, sonra da
darbeyi
alkışlayan kalabalıkların esas derdi
Müslüman Kardeşler’in iktidardan
uzaklaştırılmasıydı; kendi haklarının garantiye
alınması değil.
***
Türkiye’deki
siyasal İslam tartışması hiçbir
yere bağlanmasa da olur;
sırf bu
tartışmanın
varlığı bile buradaki çoğulcu gelenek hakkında
olumlu
düşünmeye bir sebeptir.
Öte yandan Mısır başta olmak üzere geniş
Ortadoğu coğrafyasındaki siyasal İslam
tartışmasının en önemli
sorularından biri olan
‘Seçimle gelen siyasal İslam seçimle de gidecek
mi’ sorusunun darbe yüzünden çok ama çok
uzun süre bir daha
sorulmayacağı kesin gibi.
6 Temmuz 2013
İsmet BERKAN