Cedelle yakından ilgili diğer bir ilim
ilmu’l-hilaftır. Taşköprülüzade’ye göre hilaf ilmi fıkıh mezhepleri
arasındaki tartışmalı konuları inceler. Bu iki ilim arasındaki fark
şudur: cedel, hilaf ilmindeki delillerin içeriklerini araştırır , hilaf
ise delillerin şekilleriyle ilgilenir.13 Katip Çelebi
de hilaf ilminin amacının şer’i delilleri ortaya koymak, şüpheleri
gidermek ve kesin ispatlarla karşıt delilleri tenkit etmek olduğunu
söylemektedir.
Nev’i Efendi ise hilaf ilmini dindeki
fikir ayrılıkları açısından ele almaktadır .Ona göre inançla ilgili
konularda fikir ayrılıklarına düşmek uygun değildir, çünkü bu alandaki
bilgi zanna dayalı olmayıp kesin bilgidir. İtikadi alanlarda doğru
tektir; ameli alanda ise fikir ayrılıkları mümkündür, hatla bu alandaki
fikir ayrılıkları İslam ümmeti için bir rahmettir.14 Nev’i Efendiye
göre, ihtilaf düşünme ve düşünceyi zorlar; ihtilaf olmadığında zihin
tembelleşir bu da dine zarar verir.15 Hilaf ilmi kaynaklarını cedel
ilminden alır. Nev’i Efendi bu bölümü cedelin amele mani olacağını ihtar
eden bir kıta ile bitirir .16
Taşköprülüzade’den nakille Katip Çelebi
Adabu’l-bahs’in iki tartışmacı arasındaki şartları araştırdığını
söylemektedir. Amacı şüpheye mahal bırakmaksızın doğrunun ortaya
çıkarılmasıdır. Adab akli ilimlerdendir ve usul ilminin alt dalları
arasında yer alır. Bu ilme ilm al-münazara da denilmektedir.
Tartışmacılar arasında sözün nasıl söyleneceğini araştırır ve konusunu,
iddia sahibinin tezini ispatlarken kullandığı deliller oluşturur .Bu
ilmin prensiplerinin doğruluğu kendinden bilinebilir ve amacı hatadan
korunmak, doğruyu ortaya çıkarmak için tartışma melekesini sağlamaktır.
17
Katip Çelebi İbn Sadreddin’den yaptığı
bir alıntıda adab ilminin bütün ilimlere hizmet ettiğini çünkü amacının
doğruyu ortaya çıkarmak ve hasmı ilzam etmek üzere bir konuyu her iki
taraftan da incelemek olduğunu söyler. Zaman içinde fikir ve bakış
açılarının birikimi, zihin ve mizaçların farklılaşması sebebiyle ilmi
konular çoğalır. Dolayısıyla görüş ayrılıklarını, ve bu ayrılıkların
ifade ediliş şekillerini kabul ve ret açısından inceleyen bir ilme
ihtiyaç vardır Kabul ve reddin kurallarını araştıran bu ilim, adabdır.18
Osmanlı medreselerinde tartışma ve
eleştirel düşünmeyi konu edinen veya dolaylı olarak içeren dersler hiç
de küçümsenecek bir bölüm teşkil etmez. Bu ilimlerin muhtevalarının ve
birbirleriyle olan ilişkilerinin daha ayrıntılı bir biçimde incelenmesi
ve ortaya konması gerekmektedir. Biz burada sadece bu ilimlere işaret
etmekle yetindik. Görüldüğü gibi Osmanlı medreselerinde okutulan
dersleri ve derslerin işleniş şekillerini sadece ezbere dayalı olarak
değerlendirmek doğru değildir. Şimdi bu ilimlerden tartışmayı ve
eleştirel incelemeyi konu edinen adab’ul-bahs ve’l-münazaranın içeriğine
kısaca değinelim.
ADAB KİTAPLARINDA İŞLENEN KONULAR
Osmanlı döneminde adab üzerine yazılan
onlarca eseri, şerh ve haşiyeleriyle birlikte içerik açısından burada
değerlendirebilmek imkansızdır Bu yüzden son dönem Osmanlı alimlerinden
Ahmed Cevdet Paşa’nın Adab-ı sedad adlı eserinden hareketle bu derste
okutulan bazı konulara değineceğiz. Ahmed Cevdet Paşa tartışmaları
düzenleyen ve bu konudaki kuralları araştıran ilmin ilmi adab-ı bahs
veya ilm-i münazara olduğunu söyler. Bu ilim bir tezin nasıl doğru bir
şekilde savunulacağı öğretir ve tartışmacılar bu ilmin kuralları
sayesinde tartışmalarda hatalardan korunur. Ayrıca tartışına ilmi diğer
İslami ilimlere bir giriş özelliği taşır .Bu ilmi çalışmayan kimse
felsefe, kelam ve hukuk metodolojisi ilimlerini gereği gibi
kavrayamaz.19 Adab ilminde tartışmalar bir soru soran (sa ‘il) ve bir
cevap veren (mucib) olmak üzere iki kişi arasında geçen karşılıklı
konuşmaya dayalı bir çerçevede incelenir. Tartışmada sorular öğrenmek
maksadıyla sorulmaz, dolayısıyla bu türden sorular adab ilminin
sınırları dışında kalır. Tartışmacının sorusu bir itiraza dayalıdır ve
”hasmanedir”.20
Adab ilmi bir takım ilkelerden
hareketle tartışmayı düzenler ve bu ilkelerin ilki her tezin bir
delilinin olması gerektiğidir “Delilsiz dava tahakkümdür. Tahakküm ise
mesmu’ değildir .” 21 Dolayısıyla her teze delil istenir Yalnız herkes
tarafından bilinen ve doğruluğu kabul edilen bedihi konular bu ilkeye
istisna teşkil eder: Mesela bir önermenin hem doğru hem yanlış
olamayacağı gibi.22 Her tezin ispatlanması için bir delile ihtiyacı
olduğu gibi, bir delil olmaksızın bir tezi veya davayı reddetmek de
mümkün değildir ve mükabere adı altında yasaklanmıştır. Mükabere,
tartışmalarda doğruyu bulmaya yardımcı olmayan sözlerdir .Akla dayalı
ilimlerde ortaya konan ilke veya aksiyomlar (evveliyyat), doğuştan
herkesin kabul ettiği bilgiler (fıtrıyyat) ve yine herkes tarafından
kabul edilen tecrübeye dayalı bilgiler için de tartışmada delil getirmek
gerekmez. Bu konulara delil istemek veya karşı çıkmak, Mesela güneşin
doğuşunu veya İstanbul diye bir şehrin varolduğunu inkar etmek
anlamsızdır. Hatta içsel duyum (müşahede), sezgi, ve geniş kesimler
tarafından kabul edilen tarihi bilgiler de bu kısma dahildir. 23
Tartışmalarda ortak referans alanı
mantıktır. Mantık kurallarına uymayan deliller veya tezler kabul
edilemez. Delillerde ilk aranan husus kıyasın şekli şartlarına
uygunluktur. Buradaki şekilden kasıt klasik mantık kitaplarında
belirtilmiş gerek kategorik mantığın, gerekse şartlı önermelerden oluşan
kıyasların şekilleridir. Tartışmalarda diğer bir referans alanı
tartışmacıların bağlı bulundukları inanç ve düşünce sistemleridir.
Mesela bir kelamcının evrenin sonradan yaratıldığına karşı çıkması veya
bir felsefecinin evrenin yaratılmamış olduğunu inkar etmesi de
tartışmada kabul edilemez.24
Düşünme hataları olarak
değerlendirebileceğimiz bazı konular adab kitaplarında sistematik olarak
bir başlık altında işlenmemiş fakat bölümler arasından
serpiştirilmiştir. Bunların en önemlileri arasında, sonucun öncüllerin
bir parçası olarak kabul edilmesi gelir. Tartışmada böyle bir hareketin
yasaklanmasının sebebi, kısır döngüleri doğurmasıdır. Örnek olarak ”Alem
ezelidir , çünkü sonradan yaratılmamıştır” şeklindeki argüman
verilebilir .25 Aslında kısır döngüler bizatihi düşünme yanlışı olarak
kabul edilmez. Mesela baba kavramı çocuk kavramını gerektirdiği gibi
çocuk kavramı da baba kavramını gerektirir. Dolayısıyla ‘baba’ ve
‘çocuk’ döngüsel olarak birbirlerini gerektirirler ve bir düşünme hatası
içermezler: Her babanın bir çocuğu vardır çünkü her çocuğun bir babası
vardır. Kısır döngünün yanı zincirleme sonsuza götüren deliller de şekil
yönüyle değil, içerik yönüyle tenkit edilirler. Sebeplerin sonsuza
kadar gitmesi felsefeciler ve kelamcılar tarafından kabul edilemez fakat
sayılar için bu anlamda bir sınır koymak mümkün değildir.
Bir tartışmada karşı tarafa yönelik üç
ayrı yöntem takip edilebilir. Bunlar sırasıyla, engelleme (men’), nakz
ve muarazadır. Bir davaya delil getiren kimseye bu delil kabul edilemez
diye yapılan itiraza ‘engelleme’ denir.
Engelleme belirli öncüllere delil veya
açıklama istemektir. Bu, öncülü ”kabul etmeyiz” diyerek kısaca
yapılabileceği gibi, niye delil veya açıklama istendiği de soruda
belirtilebilir. Eğer soruda böyle bir belirleme varsa bu senetli
engelleme olarak adlandırılır. Senedin kapsamı engellenenin kapsamına ya
eşit ya da ondan daha dar olmalıdır. Eğer daha geniş olursa faydası
olmaz. 16 Ayrıca engellemeyi yapan kimsenin şahit veya delil getirme
yükümlülüğü yoktur.27
Tartışmada takip edilen ikinci yöntem
nakzdır. Eğer soruyu soran kimse öne sürülen delilin batıl olduğunu
başka bir delille ispatlarsa bu itiraza nakz denir .Bir delilin iptali
için getirilen delil iki kısma ayrılır: (1) Karşı tarafın delilinin onun
tezini desteklemediğini gösteren bir delil, (2) Karşı tarafın delilleri
arasında bir çelişki, döngüsellik veya delillerin zincirleme sonsuza
gitmesi gibi hataları içerdiğini gösteren bir delil. Fakat yukarıda da
geçtiği gibi her döngüsel ve sonsuza götüren delil geçersiz değildir.28
Tartışmalarda kullanılan üçüncü yöntem
muarazadır. Eğer itiraz delile değil de tezin kendisine olursa, yani bir
delille tezin yanlışlığı ispatlanırsa buna muaraza denir.29 Muaraza üç
şekilde gerçekleşir: (1) Bir teze karşı çıkanın getirdiği delil,
savunanın deliliyle şekil ve içerik itibariyle aynı olabilir; Mesela
ahirette Allah’ın görülüp görülemeyeceği konusunda, Ehl-i Sünnet,
Mutezile’yle aynı ayetleri zıt tezlerine delil olarak kullanırlar.
”Gözler onu idrak (ihata) edemez; O gözleri idrak (ihata) eder.” (En’am,
103) (2) Tarafların getirdiği deliller şekil itibariyle farklı fakat
içerik itibariyle aynı olabilir; Mesela felsefecilerin “Alem
yaratılmamıştır.Yaratılmayan her şey kadimdir.O halde alem kadimdir”
deliline karşı kelamcılar, “Alem değişkendir. Hiçbir değişken kadim
değildir.Alem kadim değildir” şeklinde karşılık verdiklerinde, her iki
tarafın delilleri şeklen aynı fakat içerik itibariyle farklıdır .(3) Son
olarak tarafların delilleri şekil itibariyle aynı, içerik itibariyle
farklı olabilir. Felsefecilerin yukarıdaki deliline kelamcılar “Alem
değişkendir. Hiçbir kadim değişken değildir. Alem kadim değildir” diye
karşılık verdiklerinde iki delilin şekilleri farklı fakat içerikleri
aynı olduğu için bu gruba girer.30
Sıralamada en güçlü muarazadır, daha
sonra nakz ve en son olarak engelleme gelir .Engelleme itirazın en
zayıfı fakat en eminidir .Diğer yöntemlere göre doğruyu ortaya çıkarmada
daha faydalıdır. Taraflar engelleme, nakz ve muaraza arasında en uygun
olanını kullanırlar. Engellemenin yeterli olduğu yerde diğerlerine
başvurmak tehlikeli olabilir.31 Engelleme surlar içinde savaşmak
gibidir. Nakz ve muaraza ise açık alanda düşmanın üzerine hücum etmeye
benzer. Engelleme bir tezin veya delilin yanlış değil kapalı olduğunu
gösterir Bir delili nakzetmek o delilin yanlış olduğunu gösterir fakat
bir delilin yanlış olması tezin yanlış olmasını gerektirmez. Başka bir
ifadeyle ”delilin butlanından davanın butlanı lazım gelmez.”32 Tez
delilden daha genel olabilir ve başka bir delil onu ispatlayabilir.
Sorgulayan kimsenin karşı tarafı susturmasına ifham tersine ilzam denir.
İlzam ifhamdan daha güçlüdür çünkü engellemek kolaydır fakat İspatlamak
zordur.33
Adab kitapları mantık merkezli tartışma
metodunu genelde ahlaki olarak nitelendirebileceğimiz bir takım
kurallarla bitirirler. Bu kuralları yaklaşık on başlıkta toplamak
mümkündür (1) Söz uzatılmamalıdır, (2) Söz manasını eksik bırakacak
derecede de kısa tutulmamalıdır, (3) Tartışmada kapalı ve yabancı
lafızlardan kaçınılmalıdır , ( 4 ) Karşı tarafın sözünü anlamadan
müdahale etmemelidir, (5) Konu dışı söz edilmemelidir, (6) Gülmek, sesi
yükseltmek gibi taşkınlıklardan kaçınılmalıdır , (7) Karşı tarafı küçük
düşürücü söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır, (8) Karşı tarafın sözünü
kesmemelidir, (9) Tartışma meclisini yönetenler tartışmanın düzenli bir
şekilde geçmesini temin etmelidirler,(10) Tartışma adabı ve kurallarını
bilmeyen kimselerle tartışmamalıdır.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Medreselerde okutulan adab derslerinin
temel hedefleri arasında öğrenciyi araştırma ve tartışma tekniklerine
alıştırma, mantığın teorik konularının temel İslami ilimlere nasıl
uygulanacağını gösterme vardır. Bu sebeple adab ilmine uygulamalı mantık
veya yabancı literatürdeki karşılığıyla “informel” mantık da
denilebilir. Adabla ilgili eserlerde işlenen konular arasında mantık
hataları, kısır döngü, teselsül, konuyla ilgisizlik, delilin tanımı,
itirazın çeşitleri, delil ile tez arasındaki ilişki, tanımla ilgili
sorunlar, şartlı önermeler ve çeşitleri ve tartışmada uyulması gerek
kuralların bulunduğunu gördük. Bu konular bir yönüyle mantık felsefesini
ilgilendirir. Medreselerde klasik dönemde okutulan tartışma metoduyla
ilgili eserlerin incelenmesi Osmanlı bilim tarihinde mantık felsefesiyle
ilgili gelişmelere de kısmen ışık tutacaktır.
Tanzimat döneminde tartışma metoduyla
ilgili yazılan eserlerin çoğu Türkçe kaleme alınmıştır. Ahmed Cevdet
Paşanın Adab-ı Sedadı ve Ali Rıza Ardahani’nin Mi’yar el-Münazara’sı bu
eserler arasındadır. Bunda Tanzimat’tan itibaren Türkçe’nin bir ilim
dili olarak yaygınlaşmasının rolü vardır Bu dönemde yazılan eserlerinde
göze çarpan diğer bir husus verilen örneklerin bir kısmının günlük
hayattan olmasıdır. Avrupa toplumunun çalışkanlığı, kaşık kullanmanın
veya iç çamaşır giymenin bidat olup olmadığı gibi sosyal ve dini
içerikli örnekler,teoriyle pratik arasında bir bağ kurmaya yönelik
çabalar olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak İslam geleneğindeki
tartışma teorisi Osmanlı medrese eğitim sisteminde olgunlaşarak eğitimde
önemli bir rol oynamış ve eleştirel düşünce ezber ve tekrara rağmen
varlığını sürdürmüştür.
A. Hadi ADANALI
———————————————————————————
*Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
1-Taşköprülüzade Ahmed Efendi,
Mevzu’atu’l-Ulum. Terc. Kemaleddin Muhammed Efendi 2 Cilt İstanbul:
Dersaadette İkdam Matbaası, 1313, c. 1, s. 63
2- Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim. 2 cild. İstanbul. İz Yayıncılık, 1997, c 1, s. 763
3- a.g.e., c.1, s.54.
4- a.g.e., c.1, s.72.
5- a.g.e., c.1, s.51-52.
6- a.g.e., c.1 , s.53.
7- Taşköprülüzade, Mevzu’atu’l-’Ulum, c.1, s.331.
8- a.g.e., c.1, s.333; ayrıca bkz a.g.e., c 2 s 250.
9- a.g.e., c.1. s.333; ayrıca bkz. Katip Çelebi. Keşfu’z-Zunun 3 cilt. İstanbul Milli Eğitim Basımevi, 1971 , c.1, s. 579-580.
10- Katip Çelebi, Keşfu’z-Zunun, c.1, s.579.
11- Taşköprülüzade, Mevzu’atu’l-’Ulum, c.1, s.333; Katip Çelebi , Keşfu’z-Zunun, c.1, s. 580.
12- Taşköprülüzade, Mevzu’atu’l-’Ulum, c.2, s.185-89.
13- a.g.e., c. 2, s. 250.
14- Nev’i Efendi, İlimlerin Özü (Netayicu’I-Funun) Yay.Haz. Ömer Tolgay. İstanbul. İnsan Yayınları, 1995, s.170-71.
15- A.g.e., s. 175.
16- Netice hasıl olmaz bu cedelden, Seni bu vehm-i ilmi kor amelden. A.g.e., S. 182.
17- Katip Çelebi, Keşfu’z-Zunun, c.1 , s.38.
18- A.g.e., c.1 , s.39. Katip Çelebi
Samarkandi’nin Adab risalesi’nin üzerine yazılmış şerh ve haşiyelerin
bir liste sininin yanı sıra Adudu’d-Din İci’nin on satırdan oluşan
eserinin tamamını ve onun şerh ve haşiyelerinin listesini vermektedir.
Daha sonra beş tane daha adab kitabının ismini sıralıyor ki Taşköprü
Risalesi bunlar arasındadır Bkz. c.1 , s. 39-41.
19- Ahmed Cevdet Paşa, Adab-ı Sedad,
Mantık Metinleri içinde. 2 cilt Haz Kudret Büyükcoşkun. İstanbul İşaret
Yayınları, 1998, c. 2, S. 112.
20- A.g.e., s. 111.
21- A.g.e., s. 113.
22- A.g.e., s. 113.
23- A.g.e., s.116.
24- A.g.y.
25- A.g.e., s.114.
26- A.g.e., s.123.
27- Mehmed Halis, Mizanu’l-Ezhan,
Mantık Metinleri içinde 2 Cilt Haz Kudret Büyükcoşkun. İstanbul İşaret
Yayınları, 1998,c.1, s.178.
28- Ahmed Cevdet Paşa, Adab-ı Sedad, s. 128-30.
29- A.g.e., s.115.
30- A.g.e., s.132-33.
31 – A.g.e., s.118.
32 – A.g.e., s.138.
33- A.g.e., s.117.