Körfezin ateşiyle Mısır’ı yakmak: Suudi Arabistan ve BAE girişimi
11 Temmuz 2013 Perşembe
Mısır'da Muhammed Mursi'ye karşı yürütülen
darbe pek çok politik aktörün maskesini düşüren ilginç bir hal aldı.
Mısır ordusunun başında bulunan Abdulfettah El-Sisi tarafından Mursi
yönetimine gerçekleştirilen darbe, İhvan-ı Müslime karşı haksız
tutuklamalara ve basın yayın organlarının susturulmasına kadar
genişledi. Başta Avrupa ve ABD olmak üzere Mısır'daki bu olaylara kimse
darbe diyemedi.
Rusya, Suudi Arabistan, İsrail, ABD, İran, AB, Ürdün, Suriye ve Birleşik
Arap Emirlikleri (BAE) Mısır'daki bu darbeye karşı sessizlikleri bir
yana adeta Tahrir meydanında darbe kutlamasına girenlere alkış tuttu.
Mısır darbesi Arap devrimleri sonucunda henüz 1 yılını doldurmuş ve
seçilmiş iktidarın nasıl cunta tarafından indirilebileceğini bizlere
gösterdi. Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt başta olmak üzere bu darbeden
oldukça memnun bir körfez kitlesi var. Darbenin en büyük kaybedeni ise
daha önce Mursi yönetimine 8 milyar dolar veren Katar oldu. Katar
dışındaki körfez ülkeleri, Mursi yönetiminin devrilmesinden oldukça
memnun. Zira emirlikle yönetilen bu ülkeler, Arap baharıyla birlikte
yükselen Müslüman Kardeşler hareketini kendi iktidarları için tehdit
aracı olarak görüyorlar. Bu yanı sıra ise, Körfezin özellikle Birleşik
Arap Emirlikleri (BAE)'nin bir diğer tavrı ise İsrail faktörü üzerinden
gerçekleşti. Körfez de Müslümanların tepkisini çekmemek adına gizli
tutulan İsrail ile ilişkiler BAE, Kuveyt ve Katar da oldukça geniş bir
yelpazede yer almaktadır. Mısır'daki ordunun el koymasıyla yeni bir
döneme giren Mısır, ilk olarak Gazze'ye açılan Refah sınırı kapısını
kapatırken, Sina'da büyük bir savaşa doğru sürükleniyor. Suudi Arabistan
Kralı Abdulaziz'in Mısır ordusunu General Sisi nezlinde tebrik etmesi,
Cumhurbaşkanlığı'na atanan Adli Mansur'u ilk kutlayan ülke olarak tarihe
geçmesi tüm İslam ümmeti üzerinde derin endişe bıraktı. İslam Birliği
Teşkilatı'nın da Mısır'daki olaylara sessiz kalması İslam ülkelerinin
tepkisini çekmeye başladı. Teşkilatın merkezinin Cidde de oluşu ve Suudi
yönetiminin Mısır cuntasını desteklemesi bunun en belirgin
örneklerinden. Bir diğer sessiz kalışın ise Arap Birliği'nde olduğu
görülmektedir. Arap Birliği genel sekreteri Nebil el-Arabi'nin Mısır
ordusunu destekleyen açıklamaları ve Mursi'nin yerine atanan geçici
Cumhurbaşkanı Adli Mansur'a gönderdiği tebrik mesajı Arap birliğini de
cunta arkasında saf tutmasına neden oldu. Suudilere ait olan El Arabiya,
Mısır da darbe şefi haline gelmiş Abdulfettah El Sisi'nin Suudi kralına
telefonda gelişmeleri anlatarak bir brifing verdiğini duyurmuştu. Nobel
ödülü almış ve darbecilerle aynı poza girmiş Muhammed El Baradey'in
NYT'ye verdiği röportajda Batılıları Mursi'nin devrilmesini ikna etmek
için uğraştığını itiraf etmesi darbenin yurtdışı kaynaklarına dair de
ışık tutuyor.
BAE, Mısır ve İsrail üçgeni
Mısırlı generaller ise darbenin ardından Sina'da ve Refah sınırında
gösterdikleri üstün çabadan ötürü, İsrail ve Suudilere yakın
pozisyonları Mısır halkı üzerinde derin bir itibar kaybına yol açtı.
Mısır'daki darbede uluslararası bir koalisyonun olduğu açık. Bu
koalisyonun da iki büyük sponsoru şüphesiz Suudi Arabistan ve Birleşik
Arap Emirlikleri (BAE)'dir. Mısır da ABD kongresi tarafından yapılan
yardımların bu süreç sonrasında artık yapılamayacak olması aşikâr.
Kesilen bu yardımların Birleşik Krallık tarafından karışılacağı yönünde
ise güçlü iddiaların olması Mısır'daki bu düzenin kimler tarafından
değiştirilmek istendiğinin kanıtı niteliğindedir. Suudi Arabistan ve
Birleşik Arap Emirliklerinin darbeye açık bir desteği kendi halklarına
vermek istemedikleri demokratik seçim hakkının bir gaspı olarak
yorumlanabilir. Özellikle BAE de, her ne kadar insanların ekonomik
özgürlükleri çok daha iyi olsa da demokratik sistem hala körfezde
işletilemez durumdadır. Böylece kendi sistemin devamını Mısır üzerinden
kargaşa yaratarak kanıtlama ve sürdürme gayretindedirler. Birleşik Arap
Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'ın bu rolü önceden var olan fay
hatlarında derin bir titreşimin oluşmasına neden oldu. BAE'de 80'in
üzerinde Müslüman kardeşler üyesi olduğu söylenen kişilerin darbe
girişimi adı altında tutuklaması, şimşekleri bu süreçte daha da üstüne
çekmesine vesile oldu. BAE'nin İhvan'a karşı oluşu bir yana, Eski Mısır
da çok daha fazla rolünün olduğunu söylemek kaçınılmaz. Mursi'yi
devirmeyi hedefleyen muhalefet ve eski Mübarek rejiminin kalıntılarını
da destekliyor oluşu BAE'ni Mısır konusunda bir adım öne çıkarıyor.
Mübarek döneminde Başbakanlarından, Mursi'nin rakibi olan Cumhurbaşkanı
adayı Ahmed Şefik, BAE Emirinin de danışmanlığını yapıyor.
Bu nedenle petrol zengini BAE'den Mısır muhalefetine milyonlarca doların
aktarıldığını resmi ağızlardan duymuştuk. Mısır da darbeye hazırlanışta
halkın benzin, gıda gibi ihtiyaçlarında sıkıntılar çekmesi ve hemen
askeri darbenin ardından bunların ortadan kalkması düşündürücüdür. Ahmet
Şefik 2 ay süre de Mısır da Başbakanlık yapmış, Mısır hava
kuvvetlerinden mezun olan asker-liderdi. BAE'de ağırlığı olan Ahmed
Şefik'in Mübarek döneminden Mısır'da görev yaptığı unutulmamalıdır.
BAE'nin diğer bir ilişkisini geliştirdiği ülke ise İsrail'dir. Körfez de
Müslümanların tepkisini çekmemek adına gizli tutulan İsrail ile
ilişkiler BAE başta olmak üzere Kuveyt ve Katar da oldukça geniş bir
yelpaze de yer almaktadır. İsrail özellikle BAE de ciddi role soyunduğu
söylenebilir. Geçtiğimiz yıllarda Hamas komutanı Mahmut El Mebhuh'un
Dubai de suikastta kurban gitmesinin hemen ardından İsrail'in BAE ile
ilişkileri çok konuşulmuştu. Dubai'ye giriş istihbaratını verildikten
hemen sonra gerçekleşen bu suikast körfez basını ve dünya da büyük yankı
uyandırmıştı.
Suudi gölgesinden çıkamayan BAE'in Mısır da aracı faktör olması bu
uluslararası ağın bir parçasını oluşturuyor. Kuveyt'in de , Mısır'da
darbeden sonra iş başına getirilen Geçici Devlet Başkanı Adli Mansur'u
kutlaması Körfez de İhvan'a karşı yükselen bu karşıt sesi daha da
keskinleştirdiğini gösteriyor. Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Ahmed El Cabir
El Sabah'ın, Mısır tarihinin bu zor dönemecindeki zorlukları aşması
için Adli'ye açık bir başarı dileği şaşkınlık yarattı. Kuveyt'teki bazı
vakıflar Mısır'daki Kıpti kiliselerine ciddi oranda yardım yapmaktadır.
Seçimlere gidecek Kuveyt'teki bu tutum, bu ülkenin BAE ve Bahreyn
yanında bir pozisyon aldığını gösteriyor. Bahreyn de öte yandan Sisi
taraftarı bir role soyundu. Bahreyn'in Mısır ordusunun oynadığı olumlu
ve tarihi rolü de öven iki ülke arasında kardeşlik ilişkilerinin
genişletilmesi gerektiği yönündeki açıklaması ise darbe yönetime açıkça
destek verdiğini gösteriyor. Mısır konusunda diğerlerinden nispeten
ayrışan ülke ise Katar oldu. Katar, Mısır'daki olayların hemen başında
çok fazla taraf olmak istemezken, olayların Mursi'yi götürebilecek
noktaya geldiğinde endişelerini dile getirdi. Katar bölge politikaları
itibariyle hem de Mısır'a daha önce yaptığı ekonomik yardımı da göz
önüne alarak Tunus ve Türkiye yanında yer almayı tercih etti. Ancak
Katar da durumu ilk başta algılayamazken görev başına getirilen Adli
Mansur'u tebrik etti. Katar, bölgede pratik bir diplomasinin izlediğini
açık bir şekilde kanıtlıyor.
Zira, Mısır halkı vurgusu yapan Katar'ın genç emiri Tamim'in hedef
noktası Mursi ya da yeni gelen cunta değil. Tamamıyla bu açıklamalarının
'Mısır halkı' olduğu görülmektedir. Kahire ofisi basılan ve
muhabirlerinin tutuklaması istenilen El Cezire'nin bundan sonraki
süreçte Mursi'ye destek mitinglerinde nasıl bir yol izleyeceği merak
konusudur. Katar'ı buna iten bir diğer adım ise BAE' in ciddi anlamda
Mısır'da Mursi karşıtı bir eylem içerisinde oluşudur.
BAE ve Katar arasında yaşanan kıskançlık krizi Katar'ı hem tüm Mısır halkları şeklinde 3. tarafa iten açıklamalara zorladı.
Mısır da bu kaotik durum karşısında El Sisi, ya geri adım atacak ya da Nasır ve Enver Sedat'ın yolundan gidip tutuklamalara devam edecektir.
Bu da beklenen kaos ortamına zemin hazırlayabilir.
Emrah Usta