BeKoS tv Every Day A Film We are now less then a minute Türkiye'yiz
"Ben, Resulullah'tan daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim."
Meşveret, yapılacak işler hususunda, ehil
olan kişilere danışmak, onlardan görüş almaktır.
Şûra ve İstişare
kelimeleri de aynı anlamda kullanılır.
Hz. Peygamber (asm.),
kendi görüşlerini dikte ettiren biri değildi. Hemen her hususta
ashabıyla meşveret eder, onların görüşlerini alırdı. Ebu Hüreyre,
Resulullah'ın bu yönüyle ilgili olarak şu tesbitte bulunur:
"Ben, Resulullah'tan daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim." (1)
Bedir, Uhud, Hendek Savaşları öncesi, ashabına danışmış, onların fikirlerini almış, ona göre hareket etmiştir. (2)
Mesela,
Bedir Savaşı öncesi, orduya yerleşme emri verdiğinde, ashabtan Hubab b.
Münzir söyle der:
"Ya Resulullah, buraya yerleşmemiz, Allah'tan bir
vahiyle midir ?
Yoksa, sizin düşünceniz midir ?
Resulullah, kendi
düşüncesi olduğunu söyleyince, Hubab, su olan bir yere yerleşmenin daha
uygun olacağını ifade eder.
Resulullah, bu görüşten memnun kalır ve o
doğrultuda hareket emri verir. (3)
Burada, görülmektedir ki,
ashab, Resulullah'ın peygamberlik yönüyle, insaniyet yönünü birbirinden
ayırmaktadır. Risalet yönünü ilgilendiren hususlarda, ashaba düşen görüş
beyan etmek değil, itaat etmektir. Ama, vahiy gelmeyen hususlarda,
onların da görüş beyan etme hak ve hürriyetleri vardır.
Meşveret,
hak ve hakikati ortaya koyma ve mevcut şartlar içinde yapılması
gerekeni in isabeli şekilde belirleme imkanı verir.
Meşveret edilenlere
değer verildiğini gösterir.
Onların kalblerini hoşnut eder, işin
beraberce yürütülmesini sağlar. (4)
Hz. Peygambere, Uhud
mağlubiyeti neticesinde
"Onlarla meşveret et"
(Al-i İmran Sûresi, 159)
emrinin gelmesi de manidardır.
Zira esasen Resulullah savaş öncesi
meşveret etmiş,
"şehirde müdafaa savaşı yapılması"
şeklinde görüş
belirtmişti.
Çoğunluk, meydan savaşı isteyince, onların görüşüne göre
hareket emri verdi. İsteseydi, şuranın bu kararını lağvederdi.
Fakat O,
bunun arkasındaki elem, zarar ve savaş kurbanlarını az-çok bilmekle
beraber, bu kararı uyguladı. Çünkü, meşveret esasının yerleşmesi, İslam
cemaatinin talimi ve ümmetin terbiyesi, geçici zararlardan çok daha
önemliydi. (5)
Çocuk, düşüyor diye yürümekten alıkonmamalıdır.
Ümmet-i Muhammed dahi, İslami esasların ilk yerleşme döneminde, düşe
kalka dosdoğru yürümeyi öğrenecektir.
Devamlı direktiflerle
yönlendirilen ve kendisine serbest hareket imkanı verilmeyen bir çocuk,
gelişimini tamamlayamaz.
Meşveret emrinin peşine
"kesin karar verdiğinde ise, Allah'a dayan" (Al-i
İmran Sûresi, 159)
denilmesi, işin uygulama yönüyle alakalıdır.
Karar
verilmişse, artık hemen uygulama safhasına geçilmelidir.
Tereddüt
olmamalı, emin ve kararlı bir şekilde, meşveret kararları
uygulanmalıdır.
Uhud Savaşı öncesi, meşveretten
"meydan savaşı"
kararı
çıkınca Resulullah, evine gider, zırhını giyer.
"Meydan savaşı"
diyenlerin bir kısmı gelip, görüşlerinden vazgeçtiklerini söylerler.
Resulullah der:
"Bir peygambere, zırhını giydiğinde, artık geriye
dönmesi yakışmaz." (6)
Kaynaklar:
1-Tirmizi, Cihad, 35
2-İbnu Kesir, II, 128-129
3-İbnu Hişam, II, 272
4-İbnu Kesir, II, 128; Yazır, II, 1214
5-Kutub, I, 501
6-İbnu Kesir, II, 91; Beydavi, I, 178