‘Ne Mursi ne ordu’ mu demiştiniz!
Haziran ortasında Kahire’deydim.
Devrim’in sembolü Tahrir Meydanı’nda
30
Haziran’da gerçekleştirilmesi planlanan
“karşı devrim”
için hazırlık
yapıldığı konuşuluyordu her yerde.
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye
görevini bırak demek için 14 bin imza toplanmıştı.
İmzalar seçilmiş
cumhurbaşkanını ülkeyi yönetemez kılmak için yapılan planın ilk
adımıydı.
Sözüm ona Tahrir’e toplanmanın
“haklı gerekçesi.”
Yani
30 Haziran Mursi için sürpriz olmadı.
Muhtemelen 30 Haziran’ı
engellemek adına bazı girişimlerde de bulunuldu.
Ama muhalefet kaos
yaratmaya ve orduyu duruma vaziyete zorlamaya kararlıydı!
Ülke
ekonomik açıdan zaten çok zor durumda.
25 milyon olduğu tahmin edilen
Kahire tam bir keşmekeş içinde.
ABD’nin İsrail yanlısı politika izlemesi
için Mübarek’e verdiği tuz parası kabilinden yardımı kesmesi de zaten
zor dönen ekonomiyi büsbütün kötüleştirdi.
Devrim süreci Mısır için
hayati önemdeki turizm gelirini de düşürdü.
Halk ekonomik yönden
devrimden öncesine oranla çok daha zor günler yaşıyor.
Mısır’ın 28 Şubat’ı
Ama
30 Haziran
“ekmek bulamayan halkın Versay sarayına yürümesi”
değil.
Ekonomik
olarak toplumun alt kesimi ağırlıklı
Müslüman Kardeşler ve Selefi
cemaatlere
mensup insanlardan oluşuyor.
Toplumun dezavantajlı kesimi
daha dindar; Doğu toplumlarının genelinde olduğu gibi.
İhvan ve
Selefilerin Mısır’da siyasal temsilin
büyük paydasını oluşturabilmeleri
zaten
toplumun düşük gelirli ve eğitimsiz kesimlerine
ulaşacak kılcal
damarları tutmuş
olmalarından
kaynaklanıyor.
İrşad ve yardım
kuruluşları, bir taraftan
yoksulluğu katlanılır seviyeye çekmeye
çalışıyor
bir taraftan da köylere kadar uzanıp bizde
belediyelerin
verdiği halk eğitim kursları gibi
etkinliklerle hem insanları bir araya
getiriyor
hem de bu insanlara dikiş ve bilgisayar kursu
gibi mesleki
beceriler kazandırıyordu.
Tahrir’de toplanan ve ordunun
“milli
iradenin
yansıması”
olan seçilmiş cumhurbaşkanına muhtıra
vermesini
memnuniyetle karşılayanlar bunlar
da değil.
25 Ocak devrimini
yapanları twitter kullanan zamane gençleri zannedenler yanılıyorlar.
25
Ocak maddi ve sosyal yardım ağını çok iyi
kullanan İhvan’ın devrimiydi
en çok da.
30 Haziran ise Mursi vesayet kurumlarına
çomak sokmaya her kalkıştığında homurdanan ve
“Devrim’i kaptırmayız”
diyenlerin...
Selefiler her şekilde kârlı
Selefiler
ise her şekilde kazançlı çıkacaklarını düşünüyorlar.
Haklılar da.
Siyasetin askıya alındığı dönemler Selefiliğin
zahirde zayıfladığı
dönemler gibi görünse de
aslında güçlendiği dönemler olmuştur.
Suudi Arabistan’ın Mursi’nin devrilmesinden
ne çıkarı olabilir sorusunun bir cevabı da budur.
Siyaset
üzerindeki vesayet kurumları olduğu gibi duruyorken
“Mursi de hatalar
yaptı canım”
diyerek muhtırayı ve olası açık darbeyi tek
çıkar yol
olarak meşrulaştıranlar Mursi’yi
demokratik olmamakla suçluyorlardı.
Bir
nevi
‘28 Şubat Türkiyesi’...
Mursi’nin siyaseten yaptığı hataların
karşılığı
siyasetle verilebilir ancak.
“Her şey sandık değil”
diyenler
var mı hala?
Gezi Parkı eylemlerini 25 Ocak’ta Mübarek’in
rejimini deviren Tahrir ayaklanmasına
benzetenler asıl şimdi benzerlik
kursunlar.
Gezi sürecinin kaos ve şiddet olaylarıyla ülkeyi
yönetilemez
kılarak Tayyip Erdoğan’ı istifaya
zorlamak amacı taşıdığını Gezi’nin
çiçek
çocukları anlamak, görmek istemedi.
Mısır’ın okumuş,
demokrat, solcu, liberal ve
seçkinci kesimi aynı şeyi Mursi için
istiyor:
Mursi gitsin de ne olursa olsun!
Ama
“ne Mursi ne ordu”
demeyi
de ihmal etmeden...
04 Temmuz 2013 Perşembe
Halime Kökçe