Bizde de darbe olur mu?
Mısır’daki darbe, fısıldanan bir soruyu Türkiye’nin gündemine taşıdı: Bizde artık darbe olur mu?
Bunun iki sebebi var. Birincisi, ABD ve
Avrupa’nın bir darbeyi, savundukları bütün demokratik ilkeleri unutarak
desteklemeleri… Yani Batı’nın menfaatleri söz konusu olduğunda,
demokrasinin uluslararası bir teminatı yok. Küresel güç merkezlerinden
bir işaret, el altından destek ve sonrasında darbenin adını bile anmama
hali var. Kestirmeden söyleyelim; Türkiye’de –maazallah- bir darbe olsa
ve Mısır’dakine takındığı tavrı ABD ve AB bize takınsa, cuntacılara yol
verse, al sana darbe...
İkincisi, Taksim Gezi Parkı’ndaki bir
kıvılcımın, yüzde elli oy ile gelmiş bir iktidarı on beş gün içinde
sarsması şaşırtıcı değil mi? Hatırlayınız, ABD ve AB, Gezi Parkı
olaylarında her fırsatta belki yirmi defa hep hükümete fatura kesti.
Tamam, ilk iki gündeki tepkileri anladık. Ama ondan sonra aleni olarak
bir düğmeye basıldığı besbelli bir organizasyonla, bir iktidarı sandık
dışı yollarla devirmenin hamlesi ile karşı karşıyayız. Taksim’i bir
Tahrir yapmak çabaları, eğer AK Parti’nin büyük şehirlerdeki meydan
mitingleri ile frenlenmeseydi, acaba Türkiye’de durum ne olurdu? Sayın
Başbakan’ın İstanbul’daki çalışma ofisini, Ankara’daki evini basma
girişimleri gerçekleşseydi, acaba şimdi neyi konuşuyorduk?
Demek ki, darbe olur mu sorusu boşuna yüksek sesle sorulmuyor.
Şimdi buna bağlı olarak ikinci bir soru soralım: Türkiye, hâlâ darbeye müsait bir ülke mi? Evet, iki açıdan gayet müsait.
Birincisi,
cuntalara cesaret ve yol veren vesayetçi yapı, yüzde 20’lik bir zaafa
rağmen hâlâ ayakta. Kimse kendini kandırmasın. Darbe ve darbeye
teşebbüsün yargılanması ile “artık darbe devri bitmiştir” rehavetine
sürüklenmesin… Vesayete güç veren odakların hepsi ayakta. “Diren
Türkiye” dedikleri, “diren vesayet”tir…
İkincisi, bir darbe
öncesinde; provokasyonları, şiddet ve terörü çok kısa zamanda kaos
ortamına dönüştürecek üç tehlikeli zemin var: Türk-Kürt, Sünni-Alevi,
yaşam tarzlarındaki farklılığın getirdiği kutuplaşma.
Bu üç
zemindeki zaaflarımız devam ediyor. Allah korusun, bir Türk-Kürt iç
savaşının kıvılcımını çakmak hiç de zor değil. Çözüm süreci hâlâ güven
vermeyen, her an PKK terörünün hortlayacağı bir çizgide gidiyor.
Milletimizin büyüklüğü, inancı ve birlikte yaşama iradesi, bu tehlikeye
direnmemizi sağlıyor.
Suriye üzerinden bir Sünni-Alevi
çatışmasını, mezhep savaşına çevirmek için çok açık provokasyonlar var.
Sivas, Erzincan Başbağlar, Çorum, Maraş, Gazi olayları, DHKP-C’nin
yeniden uyandırılması, “Ali’siz Alevilik” için Avrupa’da çok ciddi
çalışmaların varlığı, bu tehlikenin boyutunu anlatmaya yeter.
Üçüncü
olarak Gezi Parkı olaylarının en somut sonucu, yaşam tarzı farklı
kesimler arasındaki güvensizliği ve kutuplaşmayı had safhaya çıkartmış
olmasıdır. Sırf bu kutuplaşma için işlenmiş olan Uğur Mumcu ve benzer
cinayetleri bile böylesine kin, nefret, ötekileştirme ortamı
sağlayamamıştı…
Eğer siyasiler, başta iktidar, işin vahametini
görür ve tedbir alınırsa bu tehlikeli oyunu bozabiliriz. 68 kuşağı
olarak biz birbirimize yıllarca, “kahrolsun komünistler”, “kahrolsun
faşistler” diye bağırdık. “Bizden olmayanlar”ın kahrolmasıyla, kimsenin
bu ülkede huzur içinde yaşamayacağını bilemedik.
Önümüzde hâlâ
bir fırsat var.
Kısmi değil baştan aşağı yeni ve sivil bir anayasa...
Çıkış yolu, o anayasanın getireceği demokratikleşme ve
farklılıklarımızla bir arada yaşamadır.
Aynı gemideyiz.
Anayasa
üzerinden siyaset hesapları devam ederse, Türkiye’yi elli yıl
geriletebilirler…
Hüseyin Gülerce
TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi değişti
AA 13 Temmuz 2013 20:11 TBMM
TBMM Genel Kurulu'nda TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini değiştiren Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı kabul edildi.
Darbelere
yasal dayanak olarak gösterilen ve TSK'nın vazifesinin tanımlandığı İç
Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini de değiştiren Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a göre, sözleşmeli erbaş ve erler, hizmet süreleri 7 yılı geçmemek kaydıyla 32 yaşını bitirdikleri yılın aralık ayı sonuna kadar görev yapabilecek.
Sözleşmeli erbaş ve erler, her sözleşme süresinin sona erme tarihinden en az 3 ay önce sözleşmeyi yenileyeceklerine dair yazılı bildirimde bulunmazsa, sözleşme kendiliğinden sona erecek.
Terörle mücadele sırasında veya bu görevlerinden dolayı alıkonulan ya da kaybolanların sözleşme süreleri, akıbetleri açıklığa kavuşturulana kadar kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanı'nın göstereceği lüzum üzerine, durumun devamı süresince, Genelkurmay Başkanı'nın onayıyla talebe bakılmaksızın yaş haddini geçmemek üzere uzatılabilecek.
Esir düşen, görevi sırasında harp gaibi olan veya enterne edilenlerle terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevlerinden dolayı alıkonulan ya da kaybolan sözleşmeli erbaş ve erlerin özlük hakları, ailelerine ödenmeye devam edilecek.
Sözleşmeli erbaş ve er olarak en az 7 hizmet yılını doldurarak ayrılanlardan nitelik belgesi olumlu olanlar, gerekli şartları taşımaları halinde kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına atanacak. Sıkıyönetim, seferberlik, savaş veya terörle mücadeleden kaynaklanan zorunlu hallerde 7 yıllık hizmet süresi, kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından uzatılabilecek.
Askerliğini Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu kapsamında yerine getirenlerden ölenlerin dul ve yetimlerine, sakatlanma sebebiyle süresinden önce terhis edilenlere veya süresinde terhis edilmiş olsa da tedaviye rağmen askerliğe elverişsiz hale gelecek şekilde sakatlananlara bir kereliğine tazminat ödenecek. Olayın gerçekleştiği tarihte bakaya, firar, izin tecavüzü ya da hava değişimi tecavüzünde bulunanlarla "kendini askerliğe yaramayacak hale getirmek" ve "askerlikten kurtulmak için hile kullanmak" suçundan hüküm giyenlerin, bu eylemler ya da intihar sonucu ölüm ve sakatlanma meydana gelmesi halinde tazminat ödenmeyecek. Tazminattan damga vergisi dışında herhangi bir vergi ve kesinti yapılmayacak, bu tazminat haczedilemeyecek.
Askerlik Kanunu kapsamında yükümlülüğünü yerine getirenlerden ölen ve sakatlananlar için de aynı esaslar çerçevesinde tazminat ödenecek.
Yılda 30 günden fazla izinle acemi eğitimini tamamlamayanlardan fevkalade özürleri olduğu anlaşılanlara izin verme hakkı, asgari alay ve dengindeki komutanlığa ait olacak.
Firar, izin veya hava değişimi tecavüzündeyken adli makamlarca yakalama kararı çıkarılanlar, kolluk kuvvetlerince aranacak. Yakalananlar hakkında ilgili adli makamın talimatı doğrultusunda işlem yapılacak. Hakkında adli makamlarca çıkarılmış yakalama kararı olmayan ve kendiliğinden gelen ya da kolluk kuvvetleri tarafından askerlik şubelerine teslim edilen yükümlüler, yol ve iaşe bedelleri ödenerek, serbest olarak birlik ve kurumlarına sevk edilecek.
Terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan veya kaybolan, daha sonra birliğine dönen er ve erbaşların durumları, mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca oluşturulacak kurul tarafından incelenecek. Kaçırılma veya kaybolmayla ilgili kusurlu görülenler hakkında soruşturma dosyası düzenlenerek, yetkili makamlara intikal ettirilecek. Kurul tarafından kusursuz görülenler ile haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenlerin birliklerinden ayrı geçirdiği süreler, hizmetten sayılacak ve ödenmemiş özlük hakları ödenecek.
Mevzuat hükümlerine uygun diploma, sertifika veya ehliyet gibi belgelere sahip olan erbaş ve erler, alay komutanı ve eşiti komutanının onayıyla belgelerde yer alan yetki alanlarındaki görevlerde çalıştırılabilecek, mesleki hizmetlerin yürütülmesinde görevlendirilebilecek.
Askeri okullarda subayların yanı sıra astsubaylar ve diğer askeri personel de uygun görülecek öğretmen kadrolarında ek görevle görevlendirilebilecek.
Kanun, birden fazla ili içine alan olaylarda valilerin kuvvet istemesine ilişkin düzenlemede de değişiklik yapıyor. Buna göre, İl İdaresi Kanunu'nda, valilerin isteğiyle askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi halinde iller veya kuvvetler arasındaki işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülecek. Bu hususların, mevcut yasada Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülmesi hükmü bulunuyor. TSK birliklerinin bu kapsamdaki faaliyetleri, askerlik hizmet ve görevlerinden sayılacak.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nda "Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti" şeklinde yapılan askerliğin tanımı, "harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti" olarak değiştirildi.
Darbelerin yasal dayanağı olarak gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi'ndeki, TSK'nın vazifesi yeniden tanımlandı. "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır" ifadesi, "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır" olarak değiştirildi.
Esir veya harp gaibi olan ya da enterne edilenlerle terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan ya da kaybolanların ailelerine kanuni kesintiler dışında kalan maaşlarının tamamı ödenecek. Aileler, doğum-ölüm yardımı, tahsil bursu, lojman ve sağlık tesislerinden yararlanmaya devam edecek.
Terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan ya da kaybolan TSK personelinden dönenlerin durumu, mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca oluşturulacak kurul tarafından incelenecek. Kusurlu görülenler hakkında soruşturma dosyası tanzim edilerek yetkili makamlara intikal ettirilecek. Bu kişilerin terfi ve diğer özlük işlemleri adli birimlerce verilecek karara göre düzenlenecek.
Astsubaylıktan subaylığa 2 Eylül 1983 tarihinden önce geçen ve binbaşılığa yükselenlerin yaş hadleri, binbaşılıkta 55, yarbaylıkta 56 olacak.
Yüksek Askeri Şura kararları Cumhurbaşkanı'nın onayı ile tekemmül edecek.
Terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar nedeniyle, meskun mahal dışında, can ve mal güvenliğinin korunması bakımından girilmesinde sakınca bulunan yerlerde operasyonun devam ettiği süreyle sınırlı olmak üzere; Genelkurmay Başkanlığı veya İçişleri Bakanlığı'nın göstereceği lüzum üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla askeri veya özel güvenlik bölgesi ilan edilebilecek. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde vali kararıyla 15 güne kadar özel güvenlik bölgesi ilan edilebilecek.
Türk Silahlı Kuvvetlerine ait havaalanlarından sivil hava ulaşımına açık havaalanlarına ilişkin inşaat sınırlamalarına ait planların yapılması, yayımlanması, takip esasları ve sorumlu kuruluşlar Milli Savunma Bakanlığı'nın görüşü alınarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nca belirlenecek.
Madalya ve nişanlar, hak eden tarafından mirasçılarından birine bırakılmaması halinde, en büyüğünden başlamak üzere çocuklarına, çocukları yoksa babasına, o da yoksa annesine, baba ve annenin boşanmış olduğu durumlarda çocuğun velayetinde olduğu kişiye, anne ve babanın olmadığı durumda eşine, eşinin de olmaması halinde kanuni mirasçılarına intikal edecek.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanı'na yardımcı kadro tahsis eden kanun, Akademi konutanının korgeneral ya da koramiral olması şartını da kaldırıyor.
Sözleşmeli erbaş ve erlerin uzman erbaşlığa geçiş yaş sınırı 25'ten 29'a yükseltiliyor.
Esir düşen, harp gaibi olan veya enterne edilenlerle terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan ya da kaybolan uzman erbaş ve uzman jandarmalar hakkında TSK Personel Kanunu hükümleri uygulanacak.
TSK'nın erbaş ve erlerle askeri malzemelerin havayoluyla taşınmasında ortaya çıkacak acil ihtiyaçlar, THY'den hizmet alımı yoluyla karşılanacak.
Bu arada, Genel Kurul'da kabul edilen bir önergeyle, Milli Savunma Bakanlığı'nca işletilen askeri işyerlerindeki bir kısım işlerin, alt işverenlere verilebilmesine imkan tanıyan madde tasarıdan çıkartıldı.
48 maddenin Genel Kurul'a getirilmesi çok gereksiz
AA 14 Temmuz 2013 14:29 ANKARA
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin,
"48 maddenin, Meclis Genel Kurulu’na getirilmesi çok erken, çok zamansız ve çok da gereksizdir"
dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yeni anayasa çalışmalarına değinen Bahçeli,
“Biz parti olarak bugüne kadar ki çabaları
takdirle karşılıyor ve mutlaka sonuca ermesini
istiyoruz.
23 Nisan 2012 tarihinde, Meclis
Genel Kurulu’ndaki konuşmamda söylediğim
gibi biz elimizi taşın altına koymaya varız ve
bunda da son derece kararlıyız”
diye konuştu.
Bahçeli, şunları kaydetti:
“Bir defa bizim anayasa konusundaki
yaklaşımımız kafa karışıklığına meydan
vermeyecek kadar nettir.
Hassasiyet duyduğumuz konular
kırmızı çizgilerimiz olup, geri adım atmamız da
mümkün değildir.
Bugüne kadar, değişik fırsat ve zeminlerde
anayasa değişikliğiyle ilgili kanaatlerimizi,
nasıl
bir anayasa istediğimizi sürekli milletimizle
paylaştık, muhataplarımıza bildirdik.
Açık yüreklilikle bir kez daha söylemek isterim
ki, uzlaşmaya dayalı, toplumsal talepleri
merkezine almış, milli değerlerden ve Türk
milleti gerçeğinden ödün vermeden olabilecek
en kısa zamanda yeni anayasanın
tamamlanması bizim en samimi dileğimizdir.
Anayasa yapım veya değişiklik süreci kesinlikle
milletimizin hizmetine odaklanmış, yararını ve
yarınını gözeten güçlü bir idari ve hukuki
perspektifle, geniş bir işbirliği zemininde hayat
bulmalıdır.
Hepsinden de önemlisi, Cumhuriyetin ruhuna
ve lafzına zarar vermeyecek, verdirmeyecek bir
güvence sunmanın yanında, Türk kimliğini
zedelemeyecek milli bir nitelik de sergilemelidir.
Bununla birlikte, etnik ve mahalli dillerin
tanınmasına müsamaha göstermeyecek
donanımda bulunmalı, değiştirilmesi dahi
teklif edilmeyecek maddelere sadakat
göstermelidir.
Anlaşılacağı üzere dün ne söylüyorsak bugün de aynı noktadayız.
Bu haliyle anayasa hazırlık çalışmalarında ve
sürecinde; Anayasanın ilk üç ve emniyet supabı
niteliğindeki dördüncü maddelerinden ödün
vermemizin, başlangıç kısmındaki ruhtan geri
adım atmamızın, Türk kimliğinin
sulandırılmasına rıza göstermemizin
düşünülemeyeceğini, Türk milletini tahrip
edecek ve etnik kimliklere çağrı olacak her
değerlendirmeyi, siyasi ve hukuki meşruiyet
sağlama çabalarını geri çevireceğimizi
duyurmuştuk.
Bugün de aynı çizgideyiz,
aynı kararlılıktayız, aynı iradedeyiz.”
Yabana atılmamalı
“Bizim bu görüşlerimiz paralelinde her
türlü uzlaşma, anlaşma ve söz birliğine açık
olduğumuz iyi bilinmelidir”
diyen Bahçeli,
şöyle devam etti:
“Başbakan Erdoğan öncelikle 48 maddenin
hemen Meclis’ten çıkarılmasını istemek yerine,
anayasa değişikliyle nereye varmak istediğini ve
neyi amaçladığını açıklamalıdır.
Kaldı ki, Anayasa Uzlaşma Komisyonu
görevinin başında ve mesaisini sürdürmektedir.
Sayın Meclis Başkanı’nın 9 Temmuz 2013
günü başlattığı liderler turu bir bakıma
Uzlaşma Komisyonu’nun güven tazelemesine
de vesile olmuştur.
Kimse telaşa
kapılmamalıdır ki, değişiklik teklifleri yavaş ve
yetersiz olsa da müzakere edilmektedir.
Kuşkusuz uzlaşılan 48 madde yabana
atılmayacak kadar önemlidir.
Bunu küçümsemek, hafife almak ve Anayasa
Uzlaşma Komisyonu’nu sabote edecek
müdahalelerde bulunmak bizim tarafımızdan
doğru ve ahlaki görülmeyecektir.
Israr ve
sabırla, üzerinde uzlaşılan maddeler
demokratik bir havuzda toplanmalı ve bu sayı mutlaka da arttırılmalıdır.
Yeri ve zamanı gelince, gerek ve zorunluluk
doğunca mutabakata varılan maddelerin Genel
Kurul’a intikali bir seçenek olarak ele
alınmalıdır.
Ancak şu günkü şartlarda Anayasa Uzlaşma
Komisyonu’nu fiilen bitirecek ve sakatlayacak
adım ve yaklaşımlardan uzak durulması da
bilhassa Başbakan Erdoğan bakımından
ciddiye alınması gereken siyasi bir
sorumluluktur.
Bizim şu günkü ortamda; Anayasa Uzlaşma
Komisyonu’nu tökezletecek bir eğilimin içinde
olmamız şöyle dursun;
Başbakan’ın iftar
programlarında kafasına estiği gibi atıp
tutmasına, hezeyanlar içinde seslendirdiği
çağrılarına kulak asmamız mantıklı ve makul
bir tercih değildir.
Bu nedenle 48 maddenin Meclis Genel
Kurulu’na getirilmesi çok erken, çok zamansız
ve çok da gereksizdir. Sayın Cemil Çiçek’in
Meclis’te grubu bulunan siyasi parti
liderleriyle
teması da bölük pörçük anayasa yapımına
esasen terstir.
Başbakan Erdoğan’ın, arzu ederse uzlaşma
masasından kalkmasına bir mani hal yoktur.”
Çözüm süreciÇözüm sürecine de değinen Bahçeli,
“Aylardır AKP ve PKK güdümünde teröristlerin geri çekildiğini yazıp çizenler, bu düzenbazlığı bayram
havası gibi sunanlar, kare kare fotoğraflar yayımlayanlar elbirliğiyle Türk milletinin aklını çelmekle uğraşmıştır.
Militanların sınır dışına çıktığı izlenimi verme arayışında olan çeyrek porsiyon gazeteciler, dağlarda yatıya
kalıp
da habercilik yaptığını zanneden küstahlar, PKK’nın değirmenine su taşımışlar, kamuoyu algısını saptırmakla meşgul olmuşlardır”
ifadesini kullandı.
“Halbuki teröristlerin ne çıktığı ne de geri çekildiği vardır”
diyen Bahçeli, şöyle konuştu:
“Başından beri ifade ettiğimiz gibi, PKK’nın geri çekilmesi ya da silah bırakması asla gerçekleşmeyecektir.
(yıkımın sözcüsü mhpbahçeli)
(pkk ya tâlimat böyle verilir.)
Yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı, bu yılın başlarında,
‘hedefimiz PKK’ya silah bıraktırmak’ derken milletimizin aklıyla ve irfanıyla alay etmekten utanmamıştır."
MHP evet dediği görüşten dönmüş durumdadır.
AA 14 Temmuz 2013 17:16
Başbakan Yardımcısı Bozdağ,
''Öyle görünüyor ki MHP yeniden bir değerlendirme yapıp önce 'evet' dediği görüşten şimdi dönmüş durumdadır''
dedi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin, "Öyle görünüyor ki MHP, yeniden bir değerlendirme yapıp önce 'evet' dediği görüşten şimdi dönmüş durumdadır. Tabii kendi kararlarıdır" dedi.
Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin (UETD) iftar programına katılmak üzere Almanya'ya giden Bozdağ, hareketinden önce Atatürk Havalimanı VİP Salonu'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili açıklamalarına değinen Bozdağ, 2 yıldır çalışan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun, kendisine tayin edilen sürenin 31 Aralık 2012'de dolmasına rağmen çalışmalarını sonlandıramadığını söyledi.
Bozdağ, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in parti liderlerine yaptığı ziyaretler sonucunda, 1 Mayıs'a kadar yeni bir sürenin ortaya çıktığını hatırlatarak, "Ondan sonra da bitmeyince 1 Temmuz'a kadar ilave bir süre alındı. Yaklaşık 2 yıl oldu. Henüz 48 madde üzerinde bir uzlaşma var. 150 civarında maddenin görüşüldüğünü görüyoruz. Bunun geri kalan 102 maddesi üzerinde şu ana kadar bir mutabakat yok" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili "Bunca zaman çalışıldı. Üzerinde uzlaşılan 48 madde var. Gelin bu 48 maddeyi yasalaştıralım" yönünde çağrıda bulunduğunu hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Tabii buna MHP Grup Başkanvekili sayın Mehmet Şandır, parti adına yaptığı açıklamada, sayın Başbakanımızın bu çağrısına destek verdiklerini, hatta bu görüşün sayın Bahçeli tarafından Meclis Başkanı'na da iletildiğini ifade etti. Ama aradan bir veya iki gün geçti. Sayın Bahçeli bugün başka bir açıklamada bulundu. 'Biz buna destek vermeyeceğiz şeklinde' bir değerlendirmesi oldu."
Bozdağ, grup başkanvekillerinin genellikle grup başkanı adına konuştuklarını bildiklerini ifade ederek, "Grup başkanı da sayın Bahçeli'dir. Şandır'ın, sayın Bahçeli ile istişare etmeden konuşması, bu gibi bir konuda açıklama yapması, pek olası gözükmüyor. Ama öyle görünüyor ki MHP yeniden bir değerlendirme yapıp önce 'evet' dediği görüşten şimdi dönmüş durumdadır. Tabii kendi kararlarıdır" değerlendirmesinde bulundu.
CHP'li Sapan'ın Başbakan'ın kızına yönelik tweeti
Gazetecilerin, CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızına yönelik attığı tweetle ilgili soru üzerine Bozdağ, Sapan'ı kınadığını bildirdi.
Bozdağ, hiçbir milletvekilinin toplumun değerleriyle bağdaşmayan eylem ve söylemde bulunmaması gerektiğine dikkati çekerek, "Maalesef şu anda çok kötü bir durumda. Milletvekillerinin söyledikleri ifadeler kabul edilemez durumdadır. En son CHP milletvekilinin yaptığı açıklama büyük bir seviyesizliğin somut göstergesi olarak ortada duruyor. Ben bunu kınıyorum. Dilerim bundan sonra böyle bir hadise olmaz" diye konuştu.
Açıklamanın ardından Bozdağ ile beraberindeki heyet, THY'ye ait tarifeli uçakla Almanya'ya hareket etti.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yeni anayasa
çalışmalarıyla ilgili tutumu sebebiyle anamuhalefet partisini eleştirdi.
Bozdağ,
“Yeni anayasa konusunda, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı, uzlaşılan maddelerin
yasalaşmasını engellemek için bahane, bir kaçış
yolu arıyor.”
dedi.
“Anayasa uzlaşma komisyonu, yeni bir anayasa
uzlaşarak ortaya koyamadı
ancak anayasanın
48 maddesi üzerinde dört siyasi partinin
tamamının
uzlaşması var.
Bu çerçevede Sayın Başbakanımız dört
partinin üzerinde
uzlaştığı anayasa
maddelerinin Meclis’te görüşülerek
yasalaştırılmasını
gündeme getirdi.
Ancak CHP buna olumsuz cevap verdi.
Bunun ana nedeni
CHP’nin yeni anayasa
konusunda, yeni anayasa olmasa bile anayasada
değişiklik yapma konusunda samimi
olmamasında aramak lazımdır.”
Bekir Bozdağ, yeni anayasa maddelerinin yasalaşması için meclis çoğunluğunun 367 olduğunu hatırlattı. CHP’nin, ‘Başkanlık sistemi yeni anayasanın önünü tıkadı’ gerekçesinin doğru olmadığını belirten Bozdağ,