Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
30 Ağustos 2013 Cuma
5 Soru: Olası Suriye Müdahalesine Körfez’in Bakışı
5 Soru: Olası Suriye Müdahalesine Körfez’in Bakışı | Yorum | SETA
1. Suriye’deki krize müdahil olmak Körfez ülkeleri için ne anlama geliyor?
Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn ve Umman’dan oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri her ne kadar altı ayrı ülke olsa da, Suriye krizi konusunda Suudi Arabistan, Katar ve BAE olmak üzere yalnızca üç Körfez ülkesinin etkin rol oynadığını söyleyebiliriz. Suudi Arabistan, Suriye rejiminin düşmesini İran’ın bölgedeki nüfuz alanının zayıflatılması için bir fırsat olarak görüyor. Saddam sonrasında Irak ve Hariri suikastıyla birlikte Lübnan yönetimlerinin İran’la yakın olması, Suriye’yi Suudi Arabistan için daha önemli bir konuma yükseltti. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan, Suriye’de rejim değişikliğine destek vererek Arap isyanları karşısında aldığı ‘statükocu’ eleştirisini bertaraf etmek ve Suriye’de Suud yanlısı Sünni bir yönetim kurulmasına destek vererek bölgesel gücünü artırmayı amaçlıyor. Öte yandan Arap isyanlarının en çok konuşulan Körfez ülkesi Katar ise Suriye’de muhalefeti desteklemek suretiyle, hem meşruiyet zeminini genişleterek bölgedeki siyasi varlığını sağlamlaştırmayı hem de bölge ülkelerinden bulduğu boşluğu değerlendirerek bölgesel etki alanını genişletmeyi hedefliyor.
2. Körfez ülkeleri Suriye krizi karşısında bugüne kadar nasıl pozisyon aldı?
Körfez ülkeleri Suriye krizinde Esed rejimine karşı muhalifleri değişik miktarlarda ve metotlarla da olsa desteklediler. KİK ülkeleri ortak bir kararla Suriye’den diplomatik temsilcilerini çekerken Şam büyükelçilerini de sınır dışı ettiler. Suudi Arabistan ve Katar’ın başını çektiği Körfez ülkeleri Suriye muhalefetini ekonomik, askeri ve siyasi olarak desteklerken, gerek Suriye içerisindeki muhalefetin silahlandırılması ve gerekse Suriye Ulusal Konseyi’ne maddi ve diplomatik destek verilmesi konusunda önemli rol oynadılar. Bununla birlikte muhalefet içerisinde Suud ve Katar’a yakın olan bloklar belirdi, bu blokların mücadelesi özellikle Suriye Ulusal Konseyi ve Suriye Ulusal Koalisyonu’ndaki tartışmalara olumsuz olarak yansıdı. Son olarak Suudi Arabistan’ın desteklediği Ahmed Cerbe, koalisyonun başına geçti, yine Suudlar Özgür Suriye Ordusu’nun Askeri Konseyi üzerinde büyük etki sahibi oldu, bu durum Katar’ın Suriye meselesinde güç kaybetmesi olarak anlaşıldı. BAE ise bir taraftan Suriye konusunda Suud çizgisinde hareket ederken diğer taraftan da muhalefetin özellikle İslami kesimleri aleyhine yürütülen medya operasyonlarına ev sahipliği yaptı.
3. Körfez ülkelerinin Suriye’de kimyasal silah kullanımına yaklaşımları nasıl?
Suriye’de kimyasal silah kullanılması karşısında Körfez ülkelerinden resmi tek kınama Katar’dan geldi, Katar Dışişleri yaptığı açıklamada Suriye rejiminin halkına karşı kimyasal silah kullanarak uluslararası anlamda tüm kırmızıçizgileri aştığını ifade etti. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal konuyla ilgili özel açıklama yapmasa da Suud Arabistan-Fas İşbirliği Ortak Komitesi 12. Dönem Toplantısı'nda "Suriye rejimi Arap kimliğini kaybetmiş ve her zaman Arap milliyetçiliğinin kalesi olan Suriye kültürüne bağlılığını yitirmiştir" ifadesini kullanarak Esed rejimini ülkede yaşananların tek sorumlusu ilan etti. Suudi Bakan, BM’yi olağanüstü toplantıya çağırarak uluslararası toplumun da kimyasal silah kullanılmasıyla ilgili ciddi tavır alması gerektiğini söyledi. BAE, Kuveyt, Umman ve Bahreyn’den ise konuyla ilgili resmi herhangi bir açıklama yapılmadı. Bununla birlikte müdahalenin kapsamlı ve sonuç değiştirici olması gerektiğine dair sesler hem Suudi Arabistan’dan hem de Katar’dan yükseldi.
4. Körfez ülkeleri kimyasal silah kullanılması karşısında Suriye’ye yapılacak herhangi bir askeri müdahaleye nasıl bakıyorlar?
Öncelikle henüz hiçbir Körfez ülkesi Suriye’ye olası bir askeri müdahaleyi destekleyeceği yönünde resmi açıklama yapmadı. Suudi Arabistan ve Katar, Esed rejiminin sınırları aştığını ifade etse de, askeri müdahale sözünü zikretmeden bu durumun cezasız kalmaması gerektiğini belirtti. Net bir açıklama gelmemesine rağmen Suriye muhalefetine en fazla silah yardımında bulunan Suudi Arabistan ve Katar’ın müdahaleye destek vereceği açık. Hatta Suriye’de askeri bir çözüm için Suudi Arabistan İstihbarat Şefi Bender Bin Sultan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le gizli bir görüşme yaparak Rusya’ya Suriye’den desteğini çekmesi için gizli bir petrol anlaşması önerdiği iddia edildi. Bunun yanı sıra, Suriye’ye müdahaleyi konuşan ABD’nin Körfez ülkelerinde askeri üsleri olduğu düşünüldüğünde olası bir müdahalede bu üslerin kullanılacağını söylemek yanlış olmaz.
5. Suriye meselesi bağlamında Türkiye ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişki nasıl seyretti?
Türkiye ile Körfez ülkeleri Suriye kriziyle ilgili olarak önemli oranda ortak bir pozisyon benimsedi ve muhalefetin yanında yer aldı. Taraflar farklı gruplardan oluşan Suriye muhalefetine siyasi, ekonomik ve askeri destek sağladı. Bütün gruplarla diyalog halinde olunsa da Katar ve Türkiye ile Suudi Arabistan farklı muhalif grupları destekledi. Kriz tamamen çözülene kadar Esed yönetiminin düşmesi konusunda tarafların saflarında ciddi bir değişme olması mümkün görünmüyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’de kimyasal silah kullanılması sonrasında Riyad’a gerçekleştirdiği diplomatik ziyarette de Suriye krizinin nihayete erdirilmesi konusunda Suudi Arabistan ile güçlü bir iradeye sahip olduklarını ve Suriye halkı barışa, huzura kavuşuncaya kadar da ortak hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. Benzer açıklamalar, Katar Dışişleri Bakanı Halid el-Atiye’nin kimyasal saldırıdan sonra Türkiye’ye gerçekleştirdiği resmi ziyarette de Türk ve Katar Dışişleri Bakanları tarafından yapıldı.
Bununla beraber Suriye krizinin Türkiye ve KİK ilişkilerinin geleceğinin belirlenmesinde bir turnusol kâğıdı niteliğinde olduğunu belirtmek gerekir. Nitekim Suudi Arabistan’ın Suriye politikasına daha ziyade İran karşıtlığı yön verirken, Türkiye, krizi hem içişlerinde ve sınırlarında hem de bölgede istikrar ve barışın önündeki bir engel olarak görüyor. Dolayısıyla kriz sonrası dönemde Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Suriye’de şekillenecek olan yönetimden beklentileri farklılık gösterecektir. Nitekim Suudi Arabistan ve Katar dışındaki diğer Körfez ülkelerinin Mısır’daki darbeye verdiği destek, tarafların bölge tasavvuruna ilişkin farklılıklarını ortaya koymuştur.
Suriye müdahalesi Bosna ve Kosova'ya ne kadar benzer 30 08 2013 Cuma bugün Bosna Hersek'te bölünme veya çatışmanın ayak sesleri yeniden duyuluyor
Suriye müdahalesi Bosna ve Kosova'ya ne kadar benzer?
Orta Doğu'da küresel krize dönüşme eğilimi gösteren sorunların gölgesinde Balkan seyahatine çıktık.
Balkanlar'ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumu yakinen görme fırsatımız oldu.
Bugün Orta Doğu'daki gelişmeler için Balkanlaşma ifadesi kullanılıyor.
Bu ne kadar doğru bir benzetmedir ona bakmak gerekir.
1989'da ortaya çıkan değişim dalgası Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın çözülmesine neden olmuştu.
Bu durum dini ve etnik farklılığın olduğu ülkelerde savaşları başlattı.
O günlerde siyasi bilimciler Orta Doğu'da yaşananlardan yola çıkarak gelişmelere 'Lübnanlaşma' adını veriyorlardı.
Özellikle Balkanlar'daki çatışmalar dini ve etnik temele dayandığı için benzeşir bir yönü vardı. Bugün Orta Doğu'daki gelişmelere 'Balkanlaşma' olarak adlandırmak doğrusu zorlayıcı bir durumdur. Sadece istikrarsızlaştırmadan dolayı kullanılıyorsa doğru olabilir.
Orta Doğu'da Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Mısır, Somali, Tunus ve Mali ekseninde yaşananlar etnik bir çatışmadan çok mezhebi farklılıklardan kaynaklanmaktadır.
Suriye sorunu ise küresel aktörlerin ve bölge ülkelerinin çıkar stratejileri üzerinden görülen bir hesaplaşmaya dönüştü.
Suriye halkına ise; kin ve nefretin derinleşmesi, Baas iktidarını destekleyenler veya karşısında yer alanlardan olmak üzere;
100 binden fazla insanın ölmesi, binlercesinin yaralanması, milyonlarcasının iç ve dış göçe maruz kalması kaldı.
Bu günlerde batılı ülkelerin oluşturacağı bir koalisyonun Suriye'ye müdahalesi için geri sayıma başlandı.
Öyle ki; görsel ve yazılı medyada, jet ve füze görselleri eşliğinde vurulacak hedeflere dair haritalar yayınlanıyor ve planlar yapılıyor. Ayrıca, ABD öncülüğünde yapılacak müdahaleyi ister konumda bıraktığı için Esed kınanırken;
Mısır darbesi dolayısıyla eleştirilen ABD, AB ve bir kısım Orta Doğu ülkeleriyle de birlikte hareket edildiği için mazeret oluşturulmakta. Mısır da ayrışan tavırlar Suriye de nasıl örtüşecek?
Suriye'de yaşananlar tahammül edilemez bir hale geldi.
Masum halka karşı şiddeti hiçbir inanç masum gösteremez.
ABD yönetimi 'Suriye'ye yapılacak müdahalenin asker ayağı değmeden, dar kapsamlı (limitli) ve rejim değişikliğine neden olmayacağını' açıkladı.
O zaman akla bu müdahalenin neye yarayacağı sorusu geliyor.
Henüz BM'den bir onay çıkmadı. Ayrıca ABD Temsilciler Meclisi ve İngiltere Parlamentosu müdahaleye karşı tavır geliştirdiler.
Herkes BM kararı olmadan ABD öncülüğünde Batı ittifakının Bosna ve Kosova'ya yaptığı müdahaleyi örnek göstermektedir. Bu durumu benzeşen ve ayrışan yönleriyle ele almak gerekir.
Bosna Hersek'te Müslümanlara yönelik Yugoslav Halk Ordusu ve Sırp paramiliter grupların saldırısı söz konusuydu.
4 yıl süren iç savaşın sonunda Müslümanlar askeri yapılarını oluşturup üstünlüğü ele geçirmeye başladıkları bir anda, Sırpların Srebrenica'da 10 bine yakın Müslümanı katletmeleri bardağı taşıran damla sayıldı ve hava saldırısı düzenlendi.
Oysa sadece başkent Sarajevo'da bütünü sivil olmak üzere15 binden fazla Müslüman öldürülmüştü. 4 yıllık savaşın bilançosu 198 bin Müslüman öldü, 100 binlerce yaralı ve sakat, 1,5 milyon insan yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldı.
Ölümler, yaralanmalar, sakat kalmalar, göçler, ibadethane ve evlerin yıkılması itibariyle Suriye sorunu Bosna'ya benzeşmektedir.
Tek fark Bosna'da Müslümanlara saldıranlar ve onları azmettirenler Hıristiyanlık inancına sahip Ortodoks Sırplardı.
Kosova'da da farklı bir durum söz konusu değildi.
Hıristiyan Ortodoks Sırplar Müslüman Arnavutlara karşı Bosnalı Müslümanlara yaptıklarının aynısını yaptılar.
Sadece rakamlar farklıydı.
Uluslararası irade Bosna'ya 4 ve Kosova'ya ise 1 yıl süren bir savaşın sonucunda müdahalede bulundu.
Müdahale sadece hava saldırısı olarak kalmadı ve sonrasında barışı kurmak için barış gücü gönderildi.
Müdahalenin sonucunda:
Dayton Barış Anlaşması'yla Bosna Hersek'te üç etnik temele sahip, 10 Kantona ayrılmış Boşnak Hırvat Federasyonu ve Bosna Sırp Cumhuriyeti adlı iki yapılı bir devlet kuruldu.
Mültecilerin geri dönüşü Dayton'la garanti altına alınmasına rağmen bugüne kadar Bosna Sırp Cumhuriyeti'ne dönenlerin sayısı sembolik olmuş ve dönenler de tehdit edilmektedir.
Kosova'da da Mitrovica'nın dışında ülkede Arnavutların kontrolü sağlandı.
Mitrovica ve çevresi Kosovalı Sırp azınlığın elinde kaldı ve bugün çözülmemiş bir sorun olarak ortada duruyor.
Bosna'da ve Kosova'da ayrışma dini ve etnik yapılar üzerinden gerçekleştiği için geliştirilen çözüm metotları kısa vadede başarılı gibi gözüküyor olmasına rağmen;
bugün Bosna Hersek'te bölünme veya çatışmanın ayak sesleri yeniden duyuluyor.
Suriye'ye yapılacak uluslararası müdahale Bosna ve Kosova'da ortaya çıkan sonuçları sağlaması güç. Suriye'de ki ayrışma dini ve etnik yapılardan çok yönetim eleştirisi ve mezhepler arasında yaşanmaktadır.
Suriye sorununun çözümünde hangi mezhebi anlayışın sözü egemen kılınacak?
Sünnilerin mi, Şiilerin mi yoksa Selefilerin mi?
Sekülerlerin ve dini azınlıkların durumu ne olacak?
Uluslararası müdahaleyi yapacak olanlar, talep edenler ve destekleyenler Suriye'nin geleceğini de düşünmelidirler.
Suriye sorununun çözümü için tüm tarafların masaya oturduğu bir siyasi müzakere süreçinden başka çıkış yolu gözükmüyor.
Kötü barış iyi savaştan iyidir.
'Limitli müdahale'
sadece yapılmış olmak için olacak ve Suriye'de
sorunu çözmekten çok;
bölgeyi daha kaotik
hale getirecektir.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ
30 08 2013 Cuma
AB’den Orta Amerika açılımı dünya
AB’den Orta Amerika açılımı | euronews, dünya
Avrupa Birliği, en büyük ikinci ticaret ortağı Orta Amerika ülkelerinin hepsinde temsilcilik açacağını duyurdu. Birliğin 2013’ten önce sadece Guatemala’da büyükelçiliği ve Nikaragua’da bölgesel temsilciliği bulunuyordu. Yeni işbirliği anlaşması 1 Ağustos’ta yürürlüğe girmişti.
Avrupa Birliği, en büyük ikinci ticaret ortağı Orta Amerika ülkelerinin hepsinde temsilcilik açacağını duyurdu. Birliğin 2013’ten önce sadece Guatemala’da büyükelçiliği ve Nikaragua’da bölgesel temsilciliği bulunuyordu. Yeni işbirliği anlaşması 1 Ağustos’ta yürürlüğe girmişti.
29 Ağustos 2013 Perşembe
Türkiye girişi yok Le dernier vol Son Uçuş 2009 Director Karim Dridi Marion Cotillard, Guillaume Canet, Guillaume Marquet
Türkiye girişi yok
Le dernier vol Son Uçuş 2009
Director Karim Dridi
Marion Cotillard, Guillaume Canet, Guillaume Marquet
A woman goes on a journey to find her lover after his plane disappears in the Sahara.
Writers:Pascal Arnold (screenplay), Karim Dridi (screenplay)
Stars:Marion Cotillard, Guillaume Canet, Guillaume Marquet
98min Adventure Drama Romance
16 December 2009 France
http://lederniervol.gaumont.fr/
https://twitter.com/gaumontfilms
USA 5 November 2009 (American Film Market)
Belgium 14 November 2009 (European Film Festival)
United Arab Emirates 12 December 2009 (Dubai International Film Festival)
China 12 June 2010 (Shanghai Film Festival)
https://www.facebook.com/gaumontdistribution
https://twitter.com/gaumontfilms
Hedeflerimize kararlılıkla ilerliyoruz Başbakan Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı. 29 Ağustos 2013 Perşembe 2023 yılında, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılını günümüzden çok daha iyi şartlarda kutlayacağız
Hedeflerimize kararlılıkla ilerliyoruz.
Başbakan Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
29 Ağustos 2013 Perşembe
Başbakan Erdoğan, 30 Ağustos zaferi
neticesinde Türkiye'nin adeta bir uçurumun
kenarından döndüğünü ve yeni ufuklar çizerek
geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemeye
başladığını bildirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos
Zafer Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajda,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
başkomutanlığı ve kahraman askerin şehadet
bilinci sayesinde zaferle sonuçlandırılan Büyük
Taarruz'un ülkenin kaderini belirlediğini
kaydetti.
30 Ağustos zaferi neticesinde Türkiye'nin,
adeta bir uçurumun kenarından döndüğünü,
işgalden kurtulduğunu ve kendisine yeni
ufuklar, büyük hedefler çizerek geleceğe doğru
emin adımlarla ilerlemeye başladığını belirten
Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi:
"Hiç şüphe yok ki, milletimizin bugünkü
mevcudiyeti ve cumhuriyetimiz, o destansı
zaferin bir tezahürüdür.
Bizler bu şuurla, ecdadımızın emaneti olan
Cumhuriyetimizi hakkıyla muhafaza ve
müdafaa etmek üzere canla başla çalışıyor,
hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerliyoruz.
İnşallah, 2023 yılında, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılını günümüzden çok daha iyi şartlarda kutlayacağız.
Hedefimiz, ülkemizin 2023'te dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri olması; refah, barış ve kardeşliğimizin giderek daha da perçinlenmesidir.
Bu düşüncelerle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
ve tüm vatandaşlarımızın 30 Ağustos Zafer
Bayramı'nı kutluyor; Gazi Mustafa Kemal
başta olmak üzere, bu zaferin mimarı olan
istiklal şehitlerimizi rahmet ve şükranla
anıyorum."
28 Ağustos 2013 Çarşamba
Suriye’den Batı’ya uyarı 29 08 2013 kendimizi mevcut tüm araçları kullanarak savunacağız
Suriye’den Batı’ya uyarı | euronews, dünya
Batı dünyasından Suriye ile ilgili sert açıklamalar gelmeye devam ederken, Şam yönetimi kimyasal silahın muhalifler tarafından kullanıldığı iddiasını yineledi.
Birleşmiş Milletler denetçileriyle görüştüklerini ve ellerindeki bütün delilleri verdiklerini belirten Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad, Batılı ülkelere de uyarıda bulundu.
Mikdad,
Suriye medyasında Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in
“kendimizi mevcut tüm araçları kullanarak savunacağız.”
sözleri manşetleri süslerken, Suriyeliler ise sakin bir görüntü sergiliyor:
“Eğer Suriye’ye saldırırlarsa umut ediyorum yapmazlar, ama eğer saldırı olursa ailemle kalacağım.
İnşallah Suriyeliler kararlı dururlar, böylece saldırıdan daha güçlü çıkarız.”
Halk Şam’ın merkezinde günlük alışverişlerini yaparken, sadece birkaç kilometre ötelerinde rejim güçleri ile muhalifler arasında sert çatışmalar yaşanıyor.
Rejimin izin verdiği görüntülerde ise bunu hissetmek imkansız.
Batı dünyasından Suriye ile ilgili sert açıklamalar gelmeye devam ederken, Şam yönetimi kimyasal silahın muhalifler tarafından kullanıldığı iddiasını yineledi.
Birleşmiş Milletler denetçileriyle görüştüklerini ve ellerindeki bütün delilleri verdiklerini belirten Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad, Batılı ülkelere de uyarıda bulundu.
Mikdad,
“Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa’nın teröristleri kimyasal silah kullanmaları için cesaretlendirmesi çok tehlikeli.
Bu ülkeler muhalifleri savunmayı durdurmalı.
Bunun manası bu teröristler yakında kimyasal silahları Amerikalı ve Avrupalılara karşı kullanacak”
dedi.Suriye medyasında Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in
“kendimizi mevcut tüm araçları kullanarak savunacağız.”
sözleri manşetleri süslerken, Suriyeliler ise sakin bir görüntü sergiliyor:
“Eğer Suriye’ye saldırırlarsa umut ediyorum yapmazlar, ama eğer saldırı olursa ailemle kalacağım.
İnşallah Suriyeliler kararlı dururlar, böylece saldırıdan daha güçlü çıkarız.”
Halk Şam’ın merkezinde günlük alışverişlerini yaparken, sadece birkaç kilometre ötelerinde rejim güçleri ile muhalifler arasında sert çatışmalar yaşanıyor.
Rejimin izin verdiği görüntülerde ise bunu hissetmek imkansız.
“Washington’a yürüyüş”ün 50. yılında kürsü siyahi başkanın
“Washington’a yürüyüş”ün 50. yılında kürsü siyahi başkanın | euronews, dünya
“Onlar yürüdüğü için Amerika daha adil ve özgür bir ülke oldu. Yalnızca Afrika kökenli Amerikalılar için değil Latin kökenliler, Asyalılar, Katolikler, Yahudiler ya da Müslümanlar için ve eşcinseller ya da bedensel engelliler için de…
Amerika’da ırkçılığa karşı mücadelenin sembol ismi Martin Luther King’in Washington konuşmasının 50. yıldönümünde büyük bir tören düzenlendi. 1963 Ağustos ayında Birleşik Devletler’in dört bir yanından gelen büyük çoğunluğu siyah ırktan binlerce kişi “Washington’a yürüyüş” eylemi çerçevesinde başkentte buluşmuştu. Yaklaşık 250 bin kişiyi bulan kalabalığa hitap eden Martin Luther King’in özellikle “I’ve a dream” (bir hayalim var) sözü tüm dünyaya yayılmış ve halk hareketlerinin birçoğunun sloganı olmuştu.
Lincoln Anıtı önündeki törene 1968’de ırkçı örgüt Klu Klux Klan’ın bir üyesi tarafından düzenlenen suikaste kurban giden King’in ailesinin yanısıra John Lewis ve Oprah Winfrey gibi ülkenin tanınmış bazı siyahi isimleri de katıldı. Ayrıca ABD’nin siyahi kökenli ilk başkanı Barack Obama da duygu yüklü bir konuşma yaptı:
“Onlar yürüdüğü için Amerika daha adil ve özgür bir ülke oldu. Yalnızca Afrika kökenli Amerikalılar için değil Latin kökenliler, Asyalılar, Katolikler, Yahudiler ya da Müslümanlar için ve eşcinseller ya da bedensel engelliler için de…
Bu örnekten tüm dünya güç buldu. Demir perdenin ötesinden seyreden ve bu perdeyi yırtıp duvarı yıkacak olan gençler ya da Güney Afrika’da ırk ayrımı dönemini bitirecek olan gençler de…”
Törende Obama’nın yanısıra Demokrat kökenli eski başkanlar Jimmy Carter ve John Clinton da birer konuşma yaptı.
Gelişmeleri çok yakından izliyoruz Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, temel atma töreninde konuştu. 28 Ağustos 2013 Çarşamba
Gelişmeleri çok yakından izliyoruz
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, temel atma töreninde konuştu.
28 Ağustos 2013 Çarşamba
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,
"Gelişmeleri çok yakından izliyoruz ve gerektiği
zaman da gerekli kuruluşlarımız ne gerekiyorsa yapıyorlar.
Korkmadan, çekinmeden yapıyorlar"
dedi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Keçiören Belediyesi işbirliğinde gerçekleştirilen bazı tesislerin temel atma ve açılış törenine katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, buradaki konuşmasında, ülkeler için en tehlikelisinin içe kapanmak olduğunu belirterek bunu asla yapmayacaklarını ifade etti. İnsanların, ürünlerin, sermayenin serbestçe dolaşması için bugüne izledikleri sağlam çizginin bundan sonra da aynen devam edeceğini vurgulayan Babacan, "Türkiye’yi dışa daha da açacağız. Uzun vadeli hedeflerimizden de asla taviz vermeyeceğiz" diye konuştu.
Türkiye'de hep özel sektör odaklı bir ekonomik çizgi izlediklerini dile getiren Babacan, devletin özelleştirmelerle pek çok sektörden çıktığını, ağırlıklı olarak düzenleme ve denetleme fonksiyonlarıyla ön planda olduğu bir ekonomik model benimsediklerini, bunun aynen devam edeceğini söyledi.
Babacan, şunları kaydetti:
"Altını çizerek söylüyorum:
Biz Türkiye'de kuralları iyi konulmuş ve rekabete dayanan bir piyasa ekonomisi izliyoruz.
Çünkü böyle bir ekonomiden kuşkusuz reel sektör, finans sektörü en önemlisi de halkımız istifade eder.
Bu ana çizgimizden asla taviz vermeyeceğiz, değiştirmeyeceğiz.
Politikalarımızda hep şeffaf olduk, olmaya devam edeceğiz.
Özellikle içinde yaşadığımız konjonktürde iyi yetişmiş, tecrübeli bir ekonomi yönetimi son derece önemli.
Sayın Başbakanımızın liderliğinde ve talimatlarıyla ve pek çok bakan arkadaşımızla
Merkez Bankamız, Hazinemiz, BDDK, TMSF,
SPK akla gelecek pek çok kuruluşumuzla
beraber gelişmeleri çok yakından izliyoruz ve
gerektiği zaman da gerekli kuruluşlarımız ne
gerekiyorsa yapıyorlar.
Korkmadan, çekinmeden yapıyorlar.
O günün doğrusu ne ise ekonominin gereği neyse ekonominin doğruları neyi gerektiriyorsa birimlerimiz o adımları atıyorlar ve gereğini yapıyorlar.
Ama şunu da unutmayacağız:
Türkiye fanusta kapalı bir ülke değil, dışa açık bir ülke.
Dışarda fırtınalar varsa bu fırtınaları biraz hissedeceğiz.
Denizlerde dalgalar varsa bu dalgaları da hissedeceğiz.
Ama en önemlisi nedir?
Ekonomik yapınız sağlamsa ve ehil kadrolarla bu ekonomi yönetiliyorsa bu fırtına da bu dalgalı deniz de o yapıya zarar vermez ve inşallah sapasağlam bir duruşla bu dalgalı dönemi hep beraber geçireceğiz."
1 milyon Amerikalı Beyaz Saray'a yürüyecek Amerikalı Müslümanlar 11 Eylül'ün yıl dönümünde yürüyüş için çağrı yaptı. 28 Ağustos 2013 Çarşamba
1 milyon Amerikalı Beyaz Saray'a yürüyecek
Amerikalı Müslümanlar 11 Eylül'ün yıl dönümünde yürüyüş için çağrı yaptı.
28 Ağustos 2013 Çarşamba Amerika Müslümanları Siyasi Hareket Komitesi (AMPAC) isimli
organizasyon 11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde 1 milyon Amerikalıyı
Washington'da buluşturmayı planlıyor.ABD’nin başkenti Washington’da 11 Eylül günü yapılacak ve kısaca MAMAF diye adlandırılan ''Bir milyon Amerikalı korkuya karşı yürüyor'' isimli mitingin organizatörleri arasında yer alan AMPAC kurucusu Dr. Rabbi Alam, organizasyona ilişkin yaptığı açıklamada, "Amerikalı Müslümanlar 11 Eylül’ün günah keçisi olarak gösterildi ve Müslüman toplumu resmi tacizlerin ve nefret suçlarının hedefi haline getirilidi" dedi.
Yaptığı değerlendirmeyle 11 Eylül 2001 tarihinde New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan terör saldırısının Müslümanlar tarafından yapılmadığını ifade eden Alam, "11 Eylül saldırıların sonucu olarak, küçük ama güç sahibi bir grup insan Amerika’yı gasbetti. Zor kazanılmış özgürlükleri ortadan kaldırdı ve Amerika’nın çıkarlarına olmayan savaşlarla ülkeyi iflas ettirdi" diye konuştu.
ABD'nin Missouri eyaletinde yaşayan ve 2012'de eyalet senatosu seçimlerine de aday olarak başvuran Hindistan kökenli Alam, Beyaz Saray önünde gerçekleşecek MAMAF mitinginin amacını, "Biz 11 Eylül’deki bütün mağdurları anarak, politik korkuya karşı terörizmi eleştiren bir açıklama yapacağız" sözleriye açıkladı. Alam, sözlerini ''Amerika’nın anayasal özgürlüğünü ortadan kaldırır biçimde, kanunsuz bir savaş yönetimi kullanarak, ülkeyi çökerten 11 Eylül reaksiyonunu onlara hatırlatmak istiyoruz'' şeklinde sürdürdü.
Amerikan medyasında da yer alan MAMAF yürüyüşünün 11 Eylül gününde yapılmasına bazı kesimler ise tepki gösteriyor.
Kaplumbağalar da Uçar 2004 Lakposhtha parvaz mikonand Director Writer Bahman Ghobadi Türkçe Altyazılı izle
Kaplumbağalar da Uçar 2004
Lakposhtha parvaz mikonand
Türkçe Altyazılı izle
http://www.imdb.com/title/tt0424227/releaseinfo?ref_=tt_ov_inf
Near the Iraqi-Turkish border on the eve of an American invasion,
refugee children like 13-year-old Kak (Ebrahim), gauge and await their
fate.
Director Bahman Ghobadi
Writer:
Bahman GhobadiStars:
Soran Ebrahim, Avaz Latif, Saddam Hossein FeysalFilmin yönetmeni:
Filmimi diktatör ve faşistlerin politikalarına kurban edilen tüm masum dünya çocuklarına ithaf etmek istiyorum.
diyerek, aslında filmi çok güzel özetlemiştir.
Irak Savaşı`ndan sonra çekilen ilk Irak filmidir.
ABD işgalinden sonra, Irak-Türkiye sınırındaki Kürt Mülteci kampında mayın toplayarak hayatlarını sürdürmeye çalışan çocukları anlatmaktadır.
Near the Iraqi-Turkish border on the eve of an American invasion, refugee children like 13-year-old Kak (Ebrahim), gauge and await their fate.
27 Ağustos 2013 Salı
Tala va Mes Altın ve Bakır 2011 Yönetmen Homayoun Assadian DramRomantik 01:32:07 Toplam İran Farsça Altyazı İngilizce Türkçe Azeri Türkçesi Arapça
Tala va Mes Altın ve Bakır 2011 Yönetmen Homayoun Assadian
DramRomantik
01:32:07 Toplam
İran Farsça
Altyazı İngilizce Türkçe Azeri Türkçesi Arapça
Türkçe Altyazı: Matemkar
Senaryo: Hamit Muhammedî
Yapımcı: Manuçehr Muhammedî
Oyuncular: Behruz Süheybi (Seyyid Rıza); Nigâr Cevahiriyan (Zehra Sadat); Seher Devletşahi (Sepide hemşire); Cevat İzzeti (Hamit bey); Halime Saidi (Azam hanım)…
Homayoun Assadian (Humayun Esediyan) ‘ın yönetmenliğini yaptığı bu filmde ; din öğrencisi Seyyid Rıza`nın eşinin rahatsızlığı sonrasında, yaşadıkları konu edilmektedir.
Esediyan, bu filminde, Tahran’daki günlük hayat ile, en derin ve en temel İslami öğretiyi, yani aşkı; Hafız-ı Şirazi ve Celaleddin Rumi’nin şiirsel diliyle birleştiriyor.
Negar Javaherian1983 doğumlu İranlı oyuncudur. Bugüne kadar (2012) 15`in üzerinde projede yer almıştır.
Al Nebras 2008 Hayber kalesi fethi, Hendek savaşı, Gadir Hum olayı, Mübahale günü gibi önemli hadiseleri konu almaktadır
Al Nebras 2008
Tarih Savaş Gerilim Dini
01:35:03 (Toplam)
Lübnan
Arapça
Altyazı İngilizce Türkçe
2008 yılı Lübnan yapımı olan bu film, Arapça dilindedir ve İmam Ali'nin (a.s) faziletleri ile İslam tarihindeki önemi üzerine çekilmiştir.
Parça parça kesitlerin harmanlanmasıyla oluşan film, Hayber kalesi fethi, Hendek savaşı, Gadir Hum olayı, Mübahale günü gibi önemli hadiseleri konu almaktadır.
Hz.Muhammed (s.a.s) ve İmam Ali'nin (a.s) yüzleri görünmese de, filmde aktif olarak var olduklarını hissettirmektedir.
Türk Hava Yolları (THY) düzenlediği kış kampanyasıyla Her şey dahil 44 TL'ye uçuracak. 27 Ağustos 2013 Salı
Her şey dahil 44 Lira
THY, erken rezervasyon ile kış biletlerini uygun fiyata alma imkanı sunuyor. THY tarafından yapılan açıklamada,
''THY yolcularının kış dönemi seyahatlerinde biletlerini erken satın almaları halinde tüm yurtiçi uçuşlarında 44 TL'ye uçuş imkanı sağlıyor. Kampanya internet üzerinden alınacak biletlerde her şey dahil tek yön satış ücreti olarak belirlendi. Sınırlı sayıda koltuk için geçerli olan indirimden yararlanmak isteyen yolcular, 27 Ağustos 2013 1 Eylül 2013 tarihleri arasında yapacakları biletleme işlemi ile uçuşlarını 1 Aralık 2013 31 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleştirebilirler.''
denildi.
26 Ağustos 2013 Pazartesi
Shirin 2008 92min Istanbul Film Festival Drama Edinburgh International Film Festival
Shirin 2008
Istanbul Film Festival
Drama
20 January 2010 France
A hundred and fourteen famous Iranian theater and cinema actresses and a
French star: mute spectators at a theatrical representation of Khosrow
and Shirin, a Persian poem from the twelfth ...
Director:
Abbas KiarostamiStars:
Mahnaz Afshar, Pegah Ahangarani, Taraneh Alidoosti
Uğruna dağlar delinen bir aşk hikayesi dünyaca ünlü Ferhad ile Şirin.
114 ünlü İranlı oyuncu ve bir Fransız oyuncu ile;
Şirin’i teatral
biçimde sunuyor.
On ikinci yüzyılın Nezami’nin yazdığı meşhur
Pers
şiiri, Abbas Kiarostami tarafından
beyazperdeye taşınıyor.
Film 65. Venedik Film Festivalinde gösterildi
ve
seyredenler tarafından tam not aldı.
Oyuncular: | Mahnaz Afshar, Pegah Ahangarani, Taraneh Alidoosti, Kamand Amir Soleymani, Khatereh Asadi, Vishka Asayesh, Darya Ashoori, Ra'na Azadivar, Pantea Bahram, Pouri Baneai, Afsaneh Bayegan, Juliette Binoche, Afsaneh Chehreh Azad, Sahar Dolatshahi, Zahra Amir Ebrahimi |
On ikinci yüzyılda kaleme alınmış olan Hüsrev ile Şirin (Ferhat ile
Şirin), Pers kralıyla bir prenses arasında geçen bir aşk efsanesidir.
Abbas Kiarostami’nin Şirin’i ise, aralarında Juliette Binoche’un da
bulunduğu 112 İranlı kadın oyuncunun bizim göremediğimiz bir ekranda
efsanenin beyazperdeye aktarılmış halini seyrederkenki portrelerinin ve
doğal tepkilerinin bir kolajıdır.
Kimi zaman tek tek, kimi zaman ise
diğerleriyle birlikte yakın plandan vizöre alınan kadın izleyicileri kâh
güler, kâh derin bir nefes alır, kâh hüzünlenirken, hatta gözyaşlarına
boğulurken görürüz.
Fonda anlatılan öykü, verilen müziğin de etkisiyle
kimi zaman trajik bir hal alır…
Yalnız İmam 2002 Türkiye'de ise, 12 Bölüm toplam 10 saatlik bir şekilde yayınlanmıştır Orjinali toplam 19 Bölüm (14 Saat)'den oluşur ve 2002 yapımıdır
Yalnız İmam 2002
Tarih Dini Diğer DramSüre 13:17:23 (Toplam)
Yönetmen Mehdi Fakhimzadeh
Yazar Mehdi Fakhimzadeh
1945'te Tahran'da doğmuş ve orta halli, geleneksel bir ailenin çocuğu olarak yetişmiştir. Ailesi oyunculuk kariyerini onaylamadığı için Üniversite'de başka alanlarda eğitim görmüş, iki üniversite bitirmiştir. Genç yaşlarda iyi derecede Fransızca öğrenen Mehdi, ilk gerçek oyunculuğunu 1973 yılında Topoli isimli filmde yapmıştır.
İslam tarihi üzerine iki önemli dizi-film hazırlamıştır. Yalnız İmam ve Velayeti Aşk isimli dizilerin yazar ve yönetmenliğini yapmıştır. Dizilerde de oyuncu olarak yer almıştır. Bu dizi-filmlerin dışında da çeşitli büyük film projelerinde yer almış ve çeşitli ödüller kazanmıştır. Son olarak Muhtarname isimli dizide ise oyuncu olarak, Ömer ibn Sa'ad'ı canlandırmıştır.
İran TürkçeMehdi Fakhimzadeh'nin yazar ve
yönetmenliğini yaptığı, Peygamberimizin
torunu, Hz.Ali'nin oğlu, Hz.Hasan'ın hayatını
konu alan bir filmdir.
Orjinali toplam 19 Bölüm (14 Saat)'den oluşur ve 2002 yapımıdır.
(Türkiye'de ise, 12 Bölüm toplam 10 saatlik bir şekilde
yayınlanmıştır.)
İmam Ali'nin Kûfe’de şehit
düşmesinden sonra;
İmam Ali’nin taraftarları İmam Hasan’a biat ederler.
Hiç bir kural-ilke tanımayan Muaviye ise, bu
durumu kendi saltanatına bir tehdit olarak
algılar.
Dizi bu olayları ve sonrasında gelişen önemli olayları islami kaynaklara göre konu almaktadır.
Türkiye girişi yok Hayat 2005 75 min
Hayat 2005 75 min
Macera , Gerilim , Diğer
01:18:26 (Toplam)
http://www.imdb.com/title/tt0490965/
Türkiye girişi yok.
Director:
Gholam Reza Ramezani
Writers:
Mojtaba Khoshkdaman, Gholam Reza Ramezani
Stars:
Mohammad Sa'eed Babakhanlo, Mehrdad Hassani, Ghazaleh Parsafar
Germany |
11 February 2005 |
(Berlin Kinderfilmfest) |
USA |
1 November 2005 |
(Chicago International Children's Film Festival) |
UK |
10 November 2005 |
(London Children's Film Festival) |
South Korea |
17 November 2005 |
Finland |
23 August 2006 |
(Espoo Film Festival) |
Gulam Rıza Ramazanî'nin yönetmenliğini
yaptığı 2005 yapımı Hayat filmi, son derece
yalın, özgün bir filmdir.
80 dakika içinde
gerçekleşen bir olayı 80 dakikalık filmle
anlattığından gerçek zamanlı bir filmdir
diyebiliriz.
Konusu itibari ile Hayat;
İran'da güzel bir köyde yaşayan 12 yaşında bir kız çocuğudur.
Köy okulunda yapılacak sınava önceki aylar çok sıkı hazırlanmıştır.
Ama sınav arifesinde babası aniden rahatsızlanır ve hastahaneye kaldırılır.
Henüz bebek olan kardeşine bakmak zorunda kalan Hayat'a çevresindekiler yardım etmek isteseler de faydası olmaz.
Ama, Hayat çabucak pes edecek biri değildir..
Zeytin Ağaçlarının Altında 1994 Türkiye girişi yok
Zeytin Ağaçlarının Altında - 1994
Türkiye girişi yok.
Greece | 21 November 2004 | (Thessaloniki International Film Festival) |
Finland | 14 June 2007 | (Midnight Sun Film Festival) |
France | May 1994 | (Cannes Film Festival) |
Canada | 15 September 1994 | (Toronto International Film Festival) |
USA | 25 September 1994 | (New York Film Festival) |
USA | October 1994 | (Chicago International Film Festival) |
http://www.imdb.com/title/tt0111845/
Kategori | Dram | |||||
Süre | 01:38:55 (Toplam) | |||||
Yönetmen | Abbas Kiarostami | |||||
Yazar | Abbas Kiarostami | |||||
Ülke | İran | |||||
Dil | Farsça | |||||
Altyazı | Fransızca , İngilizce , İspanyolca , Portekizce , Türkçe |
1990 İran depremi sonrasında, Kuzey İran'da geçer.
Yönetmenin Deprem Üçlemesinin (Köker Üçlemesi)
bu son filmi, kendisi de ilk film Arkadaşımın Evi Nerede'nin
çekim öyküsüne dayanan ikinci film Ve Yaşam Sürüyor'un
yapım öyküsüyle ilgilidir.
Diğer Kiyarüstemi filmleri gibi basit ve doğal bir anlatımın
hakim olduğu filmde, sanat ve hayat arasındaki ilişki tüm
karmaşıklığıyla ve kurguyla gerçeğin sınırları sürekli
bulanıklaştırılarak ele alınmıştır.
Zeytin Ağaçları Altında yönetmenin başka bir filmi için oyuncu
seçmeye çalışmasının anlatıldığı bir filmdir.
Türkiye girişi yok 2013 Oscar'ları için İran'ın resmi aday adayı Küp şeker Ye habe ghand a cube of sugar 2011 Director Seyyed Reza Mir-Karimi 116minComedyDramaFamily2011 Iran
Türkiye girişi yok
Küp şeker Ye habe ghand a cube of sugar 2011 Director Seyyed Reza Mir-Karimi
116minComedyDramaFamily2011 Iran
The story happens in an old house in an old city of Iran. Because of the wedding of the youngest sister, Pasandide, all of her sisters come to their old house to help their mother.
Director Seyyed Reza Mir-Karimi
Writers Mohammad Reza Gohari, Seyyed Reza Mir-Karimi
Stars Reza Kianian, Negar Javaherian, Farhad Aslani
http://www.imdb.com/title/tt1846445/
Iran 2011 (Fajr Film Festival)
South Korea 8 October 2011 (Pusan International Film Festival)
Japan 15 October 2011 (NHK Asian Film Festival)
USA March 2012 (Miami International Film Festival)
USA 22 April 2012 (San Francisco International Film Festival)
İran'da eski bir kentte eski bir konakta ailenin
en genç kızı Pasandide'nin düğünü nedeniyle
tüm kardeşler annelerine yardım etmek için bir araya gelirler.
2013 Oscar'ları için İran'ın resmi aday adayı
seçilmiş fakat, o dönemde ABD yapımı İslam'a
ağır hakaretler içeren bir filmin internette
yayınlanması ve sonrasında Obama'nın filmin
yapımcılarını koruması üzerine, Oscar'ı boykot
etmek nedeniyle film geri çekilmiştir.
Seyyed Reza Mir-Karimi yönetmenliğindeki film,
geleneksel İranlı bir aileye odaklanarak bize
çok karakterli bir çalışma sunuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)